Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 219 /12 Eylül 2008 ve Türkiye’deki sanat yaşamını Cumhuriyet Ankara’ya değerlendirdi: yaptım. Profesör olduktan sonra akademik yaşamıma son verip, tamamen resim sanatına yöneldim. ‘Nefes alır gibi resim yapmak...’ Resim sanatına olan tutkunuz, başkente bir müze kazandırdı... I Benim resim sanatına olan tutkum okuldan erken emekli olmama da neden oldu. Çünkü daha fazla resim yapmak istedim. Nefes alır gibi resim yapmak... Resim yaparken de hiçbir amacım yoktu. Tek amacım, resimle ve sanatla yaşamaktı. Bu sanat bana 19851990 yılları arasında hayli iyi paralar kazandırdı. Yabancılar o tarihlerde benden çok resim satın aldılar. İşte o zaman bir hedef belirledim kendime. Benim resimlerimin bir evi olmalıydı artık. Böylece müze çalışmalarına başladım. İlk olarak 2003’te arsayı satın aldım. Sonra arsa üzerinde projeler çizmeye başladım. 2003 yılının kasım ayında da mimar Kadri Adabaş ile çalışmaya başladık. Bana sürekli, “Bu müzeyi yardım almadan mı açtın” diye soruyorlar. “Evet” diyorum. Müze için yaklaşık 8 milyon dolar harcadık. Bu paraların tamamı da resim sanatından gelmiştir. Ben şimdi halktan aldığımı halka veriyorum. Halk resim sanatıyla daha fazla iç içe olsun istiyorum. Müzeyi açmamdaki amaç yalnızca bu. Çok para beni hiçbir zaman mutlu etmez. Çünkü ben köy enstitüsü eğitimi almış bir öğretmenim. Tam bir Atatürk milliyetçisiyim. Zaten gerçek Atatürkçü olan kişilerin çok üretmesi geriyor. Çok çalışmak ve üretmek en birincil görevimiz olmalı. Ben çok çalıştım ve böyle bir müze açtım. Gururluyum. Gelecek yıl müzeyi tam anlamıyla kullanıma açmak istedik ancak birtakım olumsuzluklar nedeniyle açamadık. yoruz. Ancak vakıf kurma aşamasında geç kaldık. Bir de panolar, resim çerçeveleri gibi eksikliklerimiz vardı. Bu yıla dek sürekli benim eserlerim sergilendi müzede. Ancak bundan sonra başka arkadaşlarımın yapıtları da sergilenecek. Örneğin, 14 Ekim’de ressam Adnan Turani’nin resim sergisini açıyoruz. Bunun yanında hediyelik eşya üretmek de istiyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında sanatta ciddi atılımlar yaşandı. Sonra ne oldu da bu atılımlar yavaşladı? I Atatürk, o kadar yüce bir insan ki. Bütün dünya ülkelerinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdı. İleri görüşlüydü. Sanata çok fazla önem veriyordu. Hatta bu önemi, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözüyle de özetliyor. Ben derslerimde öğrencilerime hep, şu örneği verirdim. 10 bacaklı bir hayvan düşünün. Bu hayvanın bir bacağı bilimi, diğeri teknolojiyi, diğeri de sanatı temsil etsin. Şimdi bu hayvan yürüyebilmek için 10 ayağını aynı anda hareket ettirmek zorunda kalacak değil mi? Şimdi siz bu alanlardan birine yatırım yapmazsanız ne olur? Yürüyemezsiniz. Bir toplumda sanat olmazsa o toplum ileri gidemez. Bütün gelişmiş ülkeler, bilime ayırdıkları pay kadar sanata da ayırıyor. Araştırmalar yapıyorlar sanat üzerine. Bütün gazeteler sanatı anlatıyor. Bundan daha güzel bir devlet reklamı olabilir mi? Ama siz sanatın içine tükürürseniz, bu iş olmaz. Peki bu durum değişmez mi diyeceksiniz. Değişir elbette. Çok çalışarak ve bu durumun karşısında siyaset üreterek. I Biliyorsunuz, biz müzeyi vakıf haline getirmek isti Ne tür olumsuzluklar yaşandı? ‘Çağdaş olmamak için direniyoruz’ Bugün sanat eğitimimizde de ciddi sıkıntılar var değil mi? I Her şey tersine döndü. Bugün bütün eğitim sisteminde olduğu gibi sanat eğitimimizde de sıkıntılar var. Öğrenciler ilk önce “Nasıl işe girebilirim” diye düşünüyor. Yani ekmek kavgası denilen şey çok önemli. Haklılar da. Örneğin, siz çok açsınız. Ama çok da inançlı bir insansınız. Ben de size diyorum ki, “Allah’a küfür et, sana ekmek vereceğim.” Belki o insan düşünmeden küfür edebilir. Çünkü aç. Aç insan özgür düşünemez çünkü. Siz insanlara önce iş ve aş vereceksiniz ki özgür olabilsin. Devlet ve özel sektör bugün daha fazla sanatı desteklemeli. Vatanını seven herkes için çağdaşlık vazgeçilmez bir değerdir çünkü. Ve eninde sonunda herkes, her devlet, hatta İran ve Arabistan bile, eninde sonunda çağdaşlık seviyesini yakalayacaktır. Yaşamak için çağdaşlık gerek çünkü. Ama geç kalacaklar. Şimdi biz de çağdaş olmamak için direniyoruz Çağdaşlık bir insanın inançlarından vazgeçmesi demek değildir ki. ‘Benim 5 tahtam eksik’ Sanat eğitiminde yetenek mi çok çalışmak mı önemlidir peki? I Her bireyin yeteneği vardır. Az ya da çok. Sivrilmiş sanatçıların mayasında bir bozukluk vardır. Yani, Aziz Nesin yıllar önce, “Her üst düzeydeki bilim ve siyaset adamının, her gerçek sanatçının bir tahtası eksiktir” demiş. Ben de öğrencilerime hep “Benim 5 tahtam eksik” derdim. Hemen itiraz ederlerdi. Hayır bu olumsuz bir durum değil ki. Örneğin ben karanlıktan korkarım, asansöre ve uçağa binemem, yalnız yatamam, hastalık hastasıyımdır vs... Ne kadar olumsuzluk varsa bende mevcut. Ama bir tane sağlam tahtam var o da sanatım. Tüm çürük tahtalar, bir sağlam tahtayı üretiyor. Benim en güzel yanımı oluşturuyor, sanatımı oluşturuyor. Çalışmalarınızda kadın figürü ön planda daha çok. Tüm ressamlarda olduğu gibi belki de... I Zaten dünya sanat tarihine baktığınızda kadın figürlerin ön planda olduğunu görürsünüz. Çünkü çok estetiktir kadın. Resim sanatına da çok uygundur. Bugün kadınlar da kadın resimleri satın almaktan hoşlanırlar, erkekler de... Neden? Araştırılması gerekir. Peki son dönemde yaşadığımız toplumsal sıkıntılar, sanat eserlerine ne derece yansıyor bugün? I Sanatçı sosyal olayların dışında olamaz. Burada bir bomba patladığı zaman “Beni ilgilendirmez” deme lüksümüz yok çünkü. Sanatçı toplumun dışında bir varlık değildir. Bu nedenle elbette sanat eserlerine yansır bu durum. Ama toplumda huzur ve çağdaş değerler ön planda olursa, sanatçı da kendisini o derece özgür ve güvende hisseder. O kadar çok da yaratmaya yönelik çaba sarf eder. Bu müze vakıf olduğunda nasıl hizmet verecek? I Daha çok sergiler açacağız. Belki uluslararası sergiler de getirebileceğiz. Heykel, seramik ve resim kurslarımızı genişleteceğiz. Daha birçok aktivite yapacağız. I Ekin Erman heykel 16 Eylül’e dek Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde. (458 89 05) I Ruhi Görüney karikatür 11 Eylül’e dek Nezih Danyal Karikatür Vakfı Galerisi’nde. (229 84 83) I Feza Ünsal resim 14 Eylül’e dek Atakule Vakıfbank Sanat Galerisi Salon 1’de. (455 73 20) I Nurullah resim 14 Eylül’e dek Atakule Vakıfbank Sanat Galerisi Salon 2’de. (455 73 20) I Karma Sergi resim 15 Eylül’e dek Valör Resim Galerisi’nde. (442 00 72) I Semih Aydıntuğ resim 27 Eylül’e dek Atakule Vakıfbank Sanat Galerisi Salon 1’de. (455 73 20) I Hikmet Barutçugil resim 27 Eylül’e dek Atakule Vakıfbank Sanat Galerisi Salon 2’de. (455 73 20) I Ceren Selmanpakoğlu seramik 30 Eylül’e dek Batıbirlik Sanat Galerisi’nde. (235 75 46) I Yaz Karması resim 3 Ekim’e dek Atlas Sanat Galerisi’nde. (468 59 04) I Tuncay Betil resim 6 Ekim’e dek Doku Sanat Galerisi’nde. (439 78 80) I Zeki Faik İzler resim 6 Ekim’e dek Doku Sanat Galerisi’nde. (439 78 80) SERGİ 17