Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ 2008 CUMA Uçarsu / Pancaroğlu: ‘Davetsiz Misafirler’e Kapılar Hep Açık Olmalı... Yansımalar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com ilmem farkında mısınız, sıklıkla “sanatta gelenekselle çağdaşın birlikte olması ve dayanışması gereği”nden söz ediyor, bu iki kavramı birbirine düşman gibi göstermek isteyenlerin oyununa gelinmemesini istiyorum. Çoksesli müziğimizde son yıllarda bu yönde bir bilinçlenme olduğunu söylemek mümkün. Gerek halk müzikleri, gerekse geleneksel makamsal müziklerin, günümüzün çoksesli anlayışı içinde düzeyli ve estetik biçimde işlenebileceği ortaya çıkan dinlenebilir örneklerle kanıtlanıyor. Bu yönde çok anlamlı bir proje, besteci Hasan Uçarsu, arpist Şirin Pancaroğlu, luthiye Mehmet Söylemez ve Saim Akçıl yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası’nca yaşama geçirildi. Proje süreci, 36. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ndeki dünya ilkseslendirmesiyle kamuoyuna sunuldu. Pancaroğlu’nun arp konusundaki yenilik arayışları, Uçarsu’nun birlikte çalışmaya ve yeniliklere yatkınlığı, Tekfen’in bu tür yeni yaratı girişimlerine desteği olmasaydı, “Davetsiz Misafirler” başlıklı Arp, Çeng ve Orkestra için Konçerto’nun seslendirilmesi ve 18 Temmuz’da Amsterdam’da yapılacak 10. Dünya Arp Kongresi programına alınması mümkün olamazdı. Projede, müzikolojik olarak üzerinde önemle durulması gereken nokta, “kaybolmuşun yeniden kazandırılması”, Pancaroğlu’nun çok eski asyatik bir çalgı olan, ele gelir örneği bulunmayan “Çeng”in aslına uygun biçimde yeniden yapımını sağlaması. Uzunca bir süre eski Osmanlı sarayında da kullanılan 24 telli bir tür “kucak arpi” olan Çeng’in arp ile birlikte ama ayrı ayrı aynı yapıt içinde yer alışını bestePancaroğlu, Uçarsu, Akçıl ve Tekfen Filarmoni selamda... B Pancaroğlu Çeng soloda... ci Uçarsu gayet dengeli ve anlam yükleyerek gerçekleştirmiş. Arp, gergin telleriyle alışılmışın dışında gayet çağdaş, erkeksi sesler verirken, Çeng Osmanlı müziğinden alıntılanmış iki semaî ve bir peşrevdene makamsal ezgilerle rengini sergiliyor. Çengin soloları sırasında karşıtlığı, itirazları, kuşkuları zaman zaman orkestradan gelen amorf çıkışlar temsil ediyor. Yapıta adını veren “Davetsiz Misafirler”le besteci, Çeng’in seslendirdiği Dilhayat Kalfa, III:Selim ve Derviş Mustafa’nın iki yüz elli yıl öncesinden günümüze kalmış makamsal ezgilerini kastediyor. Beş bölümlü ama tek solukta çalınıp tamamlanan yapıtta, besteci vurmalı çalgıları da Türklerin milattan önceki yıllara dayanan davul geleneğini anımsatırcasına ustalıkla kullanmış. Orkestra, farklı dönem, köken ve anlayışı temsil eden iki solo çalgının arkasında, zengin bir renk yelpazesiyle iki çalgıyla ilgili yorumlarda bulunuyor, geçişleri sağlıyor. İki çalgının çizgi olarak birbirine biraz yakınca durduğu son bölümde ise, orkestra üyeleri “dümtekadümtek” vokaliyle makamsallığı insan sesiyle de vurguluyor. Şirin Pancaroğlu, konçertodaki iki çalgıyı, üzerinde özbiçim ilişkisini yansıtan giysisiyle, birinden diğerine sessizce yönelerek kullandı konserde... Çengi, hazırlanmış bir platform üzerinde bağdaş kurarak çaldı. Aslında dizüstünde çalınırmış ama bağdaş ku rarak çalgının kucaklanması, estetik olarak daha güzel görünüyor ve “kucak arpi” nitelendirmesine de yakışıyor. Tüm emeği geçenleri kutlarken, “Peki biz ne zaman dinleyebiliriz” diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Meraklanmayın, yapıtın ayrıca özel olarak stüdyo kaydı da konserden bir gün sonra yapıldı. Söz, CD olarak çıktığında sizlere duyuracağım. Ama Tekfen Filarmoni’nin, çeşitli Türk, Kafkas çalgılarının solist olarak yeraldığı konçertolardan oluşan “Üç Denizin Sesi” dizisinden CD’lerini A.K. Müzik etiketi altında müzik dükkânlarında bulabilirsiniz. Kulağımda Çeng’in kâh kanunu, kâh sitarı andıran sesi, Aya İrini’den çıkıp Sultanahmet’e doğru yürürken, telefonumu açınca bir mesaj uyarısı geliverdi. Meraklandım, hemen baktım. Mesaj, sürekli izlemeye çalıştığım genç yeteneklerden biri olan, Bilkent Müzik Lisesi’ni bitirdikten sonra öğrenimine Fransa’da Ecole Normale de Musique de Paris’de Ramzi Yassa ve ayrıca Schola Cantorum a Paris’de Igor Lazko ile devam eden 18 yaşındaki piyanistimiz Buket Kartal’ın elde ettiği bir başarıyı muştuluyordu. Buket, Berlin’de yapılan 2. Uluslararası “Sforzando” Piyano ve Oda Müziği Yarışması’nda her iki dalda ikincilik ödülünü elde etmişti. Her iki dalda da birincilik ödülünün verilmeyişi, bu ikinciliğin değerini daha da arttırıyordu... Yarışmaya, Almanya, Fransa, Sırbistan, İtalya, Rusya, Litvanya, Özbekistan, Tataristan, Ukrayna, Türkiye ve Lübnan’dan çeşitli yaş kategorilerinde çok sayıda öğrenci katılmıştı. Buket, hem solo piyanodaki başarısı hem de Lübnanlı kemancı Albert Tawill’le oda müziği alanındaki yetkinliği nedeniyle önümüzdeki Eylülde St. Petersburg’a da bir davet almıştı. Genç yeteneğimizi yürekten kutluyorum. *** Önceden yapılmış programlar, alınmış randevular, bazı işleri çözümlerken, bazılarından da mahrum kalmanıza yol açabiliyor. Geçen hafta İstanbul’da önceden belirlenmiş görüşmelerim ve hazır bulunmayı planladığım bu dünya ilkseslendirmesi nedeniyle, hem Cumhuriyet’in yeni Ankara Bürosu’nun açılışına hem de yitirdiğimiz değerli dostum, önemli dil bilgini Ali Püsküllüoğlu’nun cenazesine katılamadım. Kazandırdığı sözlükler adını hep yaşatacaktır. Ankara’ya dönüşte ise değerli besteci ve orkestra şefi Selman Ada’nın Aşkı Memnu operasının CD kayıtlarının yorgunluğuyla kalbinin zorlandığını ve âcil bir bypass ameliyatı geçirdiğini öğrendim. Kısa sürede iyileşmesini ve artık kendisine daha iyi bakmasını diliyorum. 18