02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 TEMMUZ 2008 CUMA ADT oyuncularından Sepetçi, Türkiye’nin en şanslı kentinin Ankara olduğunu düşünüyor ANKARALI eleştiriyor sorguluyor Selda GÜNEYSU nkara Devlet Tiyatrosu (ADT) oyuncularından Yavuz Sepetçi, bundan yaklaşık 30 yıl önce tanışmış tiyatro sanatıyla. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Tiyatro Bölümü’nden mezun olur olmaz sahnelere adımını atmış. Pek çok oyunda başrol oynamış. Dudaktan Kalbe, Ihlamurlar Altında, Kod Adı, Kurşun Yarası ve Yaralı Yürek gibi çok sayıda televizyon dizisinde rol almış. Her fırsatta Ankara’yı çok sevdiğini dile getiren Sepetçi, sanat açısından bakıldığında, Türkiye’nin en şanslı kentinin Ankara olduğunu vurguluyor. “Ankara Türkiye’nin en şanslı kentlerinden birisi çünkü yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip bu kentte yalnızca DT’ye ait 11 adet tiyatro sahnesi var” diyor. Sepetçi ile başkentteki sanat yaşamında 30 yılda nelerin değiştiğini, kentteki sanat faaliyetlerinin artırılması için neler yapılması gerektiğini ve devletin kültür sanat politikasını konuştuk. Yaklaşık 30 yıldır Ankara’da tiyatro sanatıyla uğraşıyorsunuz. Mesleğe başladığınız günden bu yana Ankara’daki sanat yaşamında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz? Sanat açısından bakıldığında Ankara’da çok fazla şeyin değiştiğini söyleyebiliriz. Her şeyden önce seyirci artık daha seçici davranıyor. Daha iyi yapımları sahnede görmek istiyor. Ankaralı sanatı eleştiriyor, sorguluyor. Bu nedenle ben çok seviyorum Ankara’yı. Ama ne yazık ki bu iyimser tabloyu salon sayılarında görmek pek mümkün değil. Sizin de bildiğiniz gibi özellikle son yıllarda sahneler kapatılıyor, sanata sansür uygulanıyor. Ankara, Türkiye’nin en şanslı kentlerinden birisi. Yaklaşık 5 milyonluk nüfusa sahip kentte, nereden bakarsanız 12 adet tiyatro sahnesi var. Yaklaşık 12 milyonluk nüfusa sahip İstanbul’da, yanılmıyorsam DT’ye ait 5 sahne kaldı. Bildiğim kadarıyla bu sahnelerden ikisi yeni açıldı. Muhsin Ertuğrul Sah A nesi yıkıldı, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) de ilerleyen günlerde nasıl işlev göreceği belli değil. Büyük kentler artık “alışveriş cenneti” haline geldi. Yeni yeni sanat mekânları yerine alışveriş merkezleri yapılıyor. 1980’li yıllarda, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) o dönemki sahibi tiyatroyu iş merkezine dönüştürmek istemişti. Biz de çeşitli eylemler yaparak bu duruma karşı çıkmıştık. Anlayış değişmedi. Tüm bu anlatılanlardan yola çıkılacak olursa, gerilere doğru gidiyoruz gibi geliyor bana. Bir de bugün ülkede konservatuvarların sayısı günden güne artıyor. Çok sayıda genç bu konservatuvarlardan mezun oluyor. Bu beraberinde her alanda olduğu gibi bizim alanımızda da işsizliği doğruyor. Günden güne oyuncu sayısı artıyor ama sahnelerin sayası azalıyor. Bu bir çelişki değil mi? Bugün bazı çevrelerde, “Devlet yeni kültür sanat politikaları üretmeli. Özel tiyatrolara öncelik verilmeli, sanat anlamında özelleştirmelerin önü açılmalı” şeklinde bir anlayış yaygın. Siz bu anlayışı nasıl değerlendiriyorsunuz ? Aslına bakarsanız bugün dünyanın hiçbir yerinde devlete bağlı 32 sahnesi ve yaklaşık 700 oyuncusu olan bir tiyatro yok. Bugün, özellikle Avrupa ülkelerinde ve ABD’de tiyatroların büyük bir bölümünü devlet desteklemiyor. Yerel yönetimler bu tiyatrolara destek veriyor. Yalnız burada dikkat çeken bir durum söz konusu. Her şeyden önce DT’nin kuruluş amaçları var. DT, Türkiye’de tiyatro sanatını yerleştirmekle görevli. Neden böyle bir görevi var diye sorarsanız, biz henüz 80 küsur yıllık bir Cumhuriyetiz. Yani bizim Cumhuriyet kültürümüz henüz çok yeni. Oysa Avrupa ülkelerinin birçoğu 400 küsur yıldır Cumhuriyetle yönetiliyor. Türkiye’nin coğrafi yapısını da göz önünde bulundurun. Bugün ülkede ne yazık ki hiç tiyatroya gitmemiş, tiyatro sanatının ne olduğunu bilmeden yaşamlarını yitiren insanlar var. Bu nedenle DT, daha fazla turne yapmalı, bütün illeri tiyatro sanatı ile tanıştırmalı. Düşünün, bugün Almanya’nın Berlin kentinde yalnızca 178 adet sahne var. Şimdi siz bu atmosfer içinde nasıl diyebilirsiniz ki devlet sanatı desteklemesin? Kaldı ki ülkedeki siyasal iklim de hayli değişken. Kültür sanat anlamında çok aydınlık günlere doğru gidiyoruz diyemem. Bugün ne yazık ki “tükürürüm böyle sanatın içine” diyen belediye başkanları hâlâ görevdeler. Siz şimdi bu belediyelere sanatı nasıl emanet edeceksiniz? ‘AST’ı kaybetmekten korkuyorum’ Peki Ankara’daki özel tiyatroların sayısını yeterli buluyor musunuz? Özel tiyatroların varlığı, DT’nin varlığını nasıl etkiliyor? Bence muhalefetin ve alternatifin olmadığı yerde sanat olmaz. Sanat dallarının her bir kolu muhalif bir anlayışla ve alternatifle beslenmeli. Ben Ankara’daki izleyicinin çok da alternatifi yok diye düşünüyorum. Çünkü Ankara’daki özel tiyatroların sayısı çok az. DT’nin sahnesi çok. Olmalı da ayrıca. Bugün yurttaşlar birbirlerine “falanca tiyatroda çok güzel bir oyun izledim, sen de izle” diyebilmeli. Ben çok korkuyorum AST’ı kaybetmekten. Birgün AST’ın pes etmesinden… AST benim de gençliğimden bu yana oyun izlediğim bir tiyatro. Çok önemli. Ankara’da tiyatro sanatını daha ileriye taşımak için ne tür projeler üretilmeli? Bugün kentte bazı tiyatro festivalleri düzenleniyor. Siz bu festivalleri yeterli buluyor musunuz? Biliyorsunuz ben yıllardır Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) tarafından ülkenin çeşitli yerlerinde düzenlenen festivallere katılıyorum. Festivaller kentlerdeki sanat yaşamını canlandırıyor. Ankara’da düzenlenen çok çeşitli festivaller var. Bunların her biri çok değerli ancak ne yazık ki yeterli olmadıklarını düşünüyorum. 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle