05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 HAZİRAN 2008 CUMA aşkentteki bazı ünlü kişilerde, yükseklik korkusu var, ya da yüksek yerlerden aşağı bakmak korkusu. “Akrofobi” yeniLatince kökenli bir terim, ilk kez 115 yıl kadar önce kullanılmış. Türlü türlü fobi vardır: “agorafobi” açık mekânlar korkusu, “akvafobi” su korkusu, “klostrofobi” sıkışıp kalmak korkusu, “araknafobi” örümcek korkusu... Daha birçok korku. Hemen hepsi 19. B T ürk ulusu, Deniz Kuvvetleri’yle ne kadar iftihar etse hakkıdır. Padişahın donanmasından pek az subay ayrılıp Millî Mücadeleye katılmıştı. O yüzden, Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Paşa, Donanmaya biraz mesafeli davrandı. Sonradan güçlü bir destek verdi. Bugün hayatta olsa, Deniz Kuvvetlerimizden kıvanç ve övünç duyardı. Bizim üç denizimizde Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de belki de Türk donanması en ileri ve en güçlü... Başkentte, 20 Haziran 2008 Cuma günü, Deniz Kuvvetleri’nin karargâh binasının cephesinde Atatürk rölyefi açıldı. Rahmetli heykel sanatçısı Tankut Öktem’in eseri. Rölyefte Atatürk’ün ilham verici bir sözü yazılı: “Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak, gayedir.” Atatürk’ün istediği ve özlediği kudretli donanmamız gerçekleşmiş bulunuyor. TC Deniz Kuvvetleri’nin Komutanı Oramiral M. Metin Ataç olağanüstü başarılı... Sayın Ataç, gelmiş geçmiş amirallerimiz arasında, genel tarihe ve denizcilik tarihine ilgisi ve vukufu bakımından, benzeri az bulunur bir komutan. İstanbul’daki Deniz Müzesi’ni de ihya ediyor. Son Osmanlı döneminin yaşadığı Ertuğrul felâketi hakkında en B aşkentin bilimde yaratıcılığıyla, yayın birinciliğiyle ne kadar övünsek hakkımızdır. Türkiye’de en çok bilimsel yayın yapan illerin başında Ankara geliyor. İstanbul ikinci, İzmir ANKARA Talât Halman ANKARA AKKARA Akrofobi ve Akrobasi yüzyılın ikinci yarısında türetilmiş terimler. 21. yüzyılın ilk onyılı ilerlerken, Türkiyemiz iktidar sarhoşluğunun, mutlak zafer sevincinin, yukardan alıp yukardan bakmanın bir fobiye dönüşmüş olmasının acısını çekiyor. Şu “akrofobi” denilen ürküntü nice talihli kişinin başını yakmıştır: Erk doruğunda bulunmayı “Tanrı buyruğu” sanan krallarla imparatorların... yenilgi tatmamış olan bazı şampi yonların... serveti hiç bitmeyecek gibi bir yanılgı içindeki zenginlerin... halkın iradesiyle iktidara gelince “ne oldum delisi” olanların... Doruğa çıkınca başları dönen, sonra aşağı bakmak zorunda kalınca düşme korkusuna kapılarak ne yapacağını bilemeyen, sağa sola ateş püsküren diktatörler az değildir. Yükseklik korkusunu yenmek için nefis mücadelesine girişenler vardır. Kimisi, eskiden “tedavii bizzıt” denilen “üstüne üstüne giderek tam tersine” yöntemle iyileştirmeye çalışır. Akrofobi geçsin diye dağa tırmananlar, küçük uçaklar kullananlar, ip veya tel üstünde cambazlık yapanlar görülmüştür. Bizde akrofobiye tutulan bazı büyük adamlar, ip üstünde akrobasi yapmaya giriştiler. Şimdi, yükseklik korkusu yüzünden asabı çok bozuk olduğu için bazı kimseler, sürekli yukardan aşağı bakıyor, sinir krizi ve ruhi bunalım geçiriyor ve hem kendilerini avutmak, hem de izleyicileri aldatmak amacıyla ip cambazlığı yapıyorlar. Onlar zavallı. Bizlere yazık. Yolculukta Okumak nkara ile İstanbul arasında sık sık Türk Hava Yolları uçakları ile gidip geliyorum. Yolculardan hemen hiç kimse ne kitap okuyor, ne dergi, ne gazete. Şaşmamak elde değil. Aynı okumazlık illeti, otobüslerde de, trenlerde de göze çarpıyor. Genelde az okuduğumuz bir gerçek. Bu acıklı gerçek, uzun yolculuklarda insanı büsbütün sarsıyor. Geçenlerde İstanbul’dan Ankara’ya uçuyordum. Her yer doluydu. Ön sıralarda birkaç milletvekili, iki küçük şehir belediye başkanı, bir büyükelçi, bir yüksek bürokrat, işadamları olduğunu tahmin ettiğim kerli ferli birkaç zat... arka sıralarda orta yaşlı şık yolcular ve yükseköğretimde öğrenci olmaları muhtemel gençler... Hiçbiri, hiçbir şey okumuyor. 150 kişi kadar yolcu arasında tek bir kişinin elinde kitap var. Tanıdığım aydın bir bürokrat. Kutluyorum onu. Ben gönlünü Batıya vermiş olan insanlardan değilim. Ama şu gerçeği belirtmek istiyorum: New York ile Washington arası Ankara ile İstanbul arası kadardır. Yaklaşık bir saatlik yol. Hemen her yolcunun elinde kitap, dergi ya da gazete görürsünüz. En ileri Avrupa ülkelerinin trenlerinde seyahat edenler de okur. Onlar okuyorlar da bizim neyimiz eksik? Birkaç yıl öncesine kadar THY, günlük gazeteleri dağıtırdı okurlara. Hiç değilse pek çok yolcu gazete okurdu uçarken. (Gerçi, dikkat ederdim, çoğu ya baş sayfaya göz atıp bırakırdı. Bazıları da spor sayfalarını gözden geçirip gazetenin başka haber ve yazılarına bakmazdı bile.) Şimdi o da yok. Ne mutlu yolculara: Gözleri yorulmuyor, elleri kirlenmiyor! Türk Hava Yolları’nın enfes bir Türkçe/İngilizce dergisi var her uçakta her koltuğun önünde. Okumak şöyle dursun, alıp göz gezdirenler, hatta şöyle bir bakanlar bile o kadar az ki. Sanırım, tüm uluslararası hava şirketleri arasında, bizim Türk Hava Yolları’nın aylık “Skylife” dergisi kadar câzip ve dolgun olan başka bir dergi yok. Yine de, yolcularımız umursamıyor, kıymet bilmiyor. Arada bir, “Skylife”daki bulmacayı çözmeye çalışanlar görüyorum. Çözmeyi başarmak pek az yolcuya kısmet oluyor. Çok zor da ondan mı? Hiç değil. Ama, bulmacada başarı, bol okumaya, geniş bilgi sahibi olmaya bağlıdır. Okumayan, bilmeyen yolcular gayret etseler de çözebilemiyorlar. A Deniz Kuvvetleri / Ertuğrul fes bir “belgesel roman” yine Oramiral Ataç’ın destekleriyle yayımlandı. Yeni başlayan TürkJapon dostluğunu perçinleştirmek için, 1889’da Ertuğrul fırkateyni Japonya’ya gönderilir. Sıcak ulusal ilişkiler kurulmasını sağlayan ziyaretten dönüşte, Ertuğrul fırkateyni tayfuna yakalanır, kayalara çarparak paramparça olur. Bir avuç denizci kurtulur ama, 527 subay ve er şehit olur. Erdoğan Şimşek’in romanı “Ertuğrul” bu facianın belgesel öyküsü. Tam başlığı: “Vuslata Beş Kala... Gidip de Dönmeyenler: Ertuğrul”. Elips kitap yayını olarak çıktı. Bir heyecan filminin senaryosu gibi sürükleyici bir anlatı... Elips Yayınevi, Ankara Sheraton’da 18 Haziran 2008 Çarşamba akşamı düzenlediği bir davet kokteyli ile “Ertuğrul”u sundu. Güzel hazırlanmış bir klip, önce yayınevi adına Cengizhan Orakçı’nın berrak bir konuşması, sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral M. Metin Araç’ın irticalen verdiği güçlü ve güzel bir söylev... Japonya’nın Ankara’daki zarif Büyükelçisi Nobuaki Tamaka da törene değer kattı. Şehitlerin ruhu şâd olmuştur. Sayın okurlarımızın Erdoğan Şimşek’in “Ertuğrul” romanını edinip dikkatle ve zevkle okumalarını dilerim. Bilimde Birinci Başkent üçüncü. TÜBA ile TÜBİTAK gibi iki güçlü bilim kuruluşunun merkezi olan Ankaramızın üniversiteleri, bilimsel yayınlarda göğsümüzü kabartan bir çalışkanlık ve üretkenlik içinde. Başkentimiz, uzun yıllar, Türkiye’de bilim ve fende, müspet ilimlerde ve teknolojide yaratıcılığın lideri ve simgesi olacağa benzer. Ne mutlu Ankaralıyım diyen bilginlere, öğrencilere, kurumlara. 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle