Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 HAZİRAN 2008 CUMA ‘Sync’ ve ‘Carmina Burana’ Baleleri, Bodrum ve Yeni Sezona Hazır... Wanjnrot ve Carmina kadrosu selamda... Yansımalar sefik@kahramankaptan.com Şefik KAHRAMANKAPTAN ezon sonunda prömiyer yapan sahne yapıtları, yaz festivalleri, turneleri için hazır durumda olur, hem de gelecek sezonun açılışında hazır kuvvet olarak yer alırlar. Ankara Devlet Balesi sezonu birer perdelik iki modern koreografili baleyi sahneleyerek kapattı. İtalyan besteci Ludovico Eianudi’den “Salgari” adlı müziğiyle “Sync” ve Carl Orff’un Türkiye’de çok tanınan “Carmina Burana” müziğiyle hazırlanan balelerin yaratıcı kadroları yabancıydı. Hollandalı koreograf Nils Christie, balesine “uyum”u vurgulamak için “Sync” adını vermiş. Hem uyum ve uyumluluğu vurgulamak, hem de müziğin yola çıktığı “gezi ve gezgin” kavramlarına Almula ErsoyBahri Gürcan (Sync) S gönderme yapmak istemiş. Müzikteki Güney Amerika ve Kızılderili esintilerini, bu yörelerin danslarından alıntılarla sahneye taşımış. Yapıtın çarpıcılığını öncelikle sahnedeki yalınlık ve koreografın eşi olan Annegieen Sneep’in kırmızısiyah renk seçimi sağlıyor. Sahne derinliğinde, bale prova salonundaki “bar”ın ikilisi gibi hazırlanmış bir hareket barı bulunuyor ve dansçılar zaman zaman bu barı kullanarak müzikle ve birbirleriyle uyumlu hareketleri sergiliyorlar. Balerinlerin “point”te parmak uçlarında kayar gibi geçişleri balenin “estetik” olarak en etkileyici sahnelerinden... Arzu Kıran, Ayşe Fidanlık, Almula Özlem Ersoy, Sanem Ergülen ve Ayşem Sunal beşlisi sezonun sonunda form düzeyleri yüksek, dansın hakkını veriyorlar. Sync balesinde çarpıcı bir bölüm de Almula Ersoy ile Bahri Gürcan’ın ikili dansı... Dört minyon balerinle kıyaslandığında daha kaslı bir vücut yapısına sahip olan, her zaman fizik gücünü iyi kullanan Almula Özlem Ersoy, bu ikili dansta, modern koreografiye karşın estetik ve duygu olarak da dikkati çekiyor. Sync balesi, daha çok dansçıların fizik güçlerini kullanarak uyumlu hareketler yapmalarına dayanan bir koreografi. Belirli aralıklarla tekrara dayanan müziği,yalınlığı ve dansçıların yeteneklerini sergilemesine olanak tanıyan koreografisiyle rahatça izleniyor. Bu Avrupa’nın modern anlayışını yansıtan işin ardından, Atlantik ötesinden, Arjantin’den Mauricio Wajnrot’un koreografisiyle Carmina Burana geliyor. Buenos Aires’deki San Martin Tiyatrosu Çağdaş Bale Topluluğu’nun sanat yönetmeni olan Wajnrot, Avrupa ve Amerika’da da iş yapmış, ülkesinde “yaşam boyu başarı” ödülünü almış bir dans insanı. Sahne ve giysi tasarımını da ülkedaşı Carlos Gallardo yapmış. Yapıt, koreografın bugüne kadar yaptıkları içinde en beğendiği ve başkalarınca da en beğenileni... Nitekim, Ayşem Sunal’ın Belçika’da dans ettiği yıllarda, oradaki prömiyerde de yer aldığı, bu kez de Ankara prömiyerinde dans etmesi, bu prodüksiyonun kıtalararası gördüğü kabule bir örnek olsa gerek. Koreograf, müziğin tamamını kesintisiz olarak kullanmış ve epilog ile prologu, tıpkı müzikteki tekrarlanan “Fortuna” bölümü gibi aynı dansın tekrarıyla düzenlemiş. Hem ikili, üçlü danslar, hem de toplu danslar dengeli bir biçimde dağıtılarak müzikle uyumlu, seyri zevkli bir iş ortaya çıkmış. Ayşem Sunal’ın Bahri Gürcan’la, Arzu Kıran’ın Burak Kayıhan’la, Selin Sezer’in Oliver Spence’le, Sanem Ergüler’in de Serhat Güdül’le ikili dansları mükemmeldi. Özellikle Arzu KıranBurak Kayıhan’ın sunumları hem estetik, hem akademik özellikler taşıyordu. Serhat Güdül’ün solosu, bu ödüllü dansçımızın çizgisini sürdürdüğünü gösteriyordu. Arjantinli tasarımcının sahnede kullandığı yeşertilmiş nota sehpaları ile eski tip somya benzeri insan taşıyıcılar güzel buluşlardı. Ama giysilerde tercih ettiği pastel renkler ve özellikle toplu sunumlarda kadın dansçılara giydirdiği pantolon üzeri etek, vücut esnekliği ve hareketlerin maskelenmesine yol açıyordu. Açılış ve kapanış toplu danslarında tüm dansçıların etekleri de, daha estetik tasarlanabilirdi. Prömiyere katılan koreograf Mauricio Wajnrot, hem temsilden, hem de izleyici ilgisinden memnun görünüyordu. Memnun olmaması için de bir neden yoktu, çünkü Ankara Devlet Balesi, şu anda ülkemizdeki topluluklar içinde düzeyi en yüksek ve neoklasikmodern deneyimi de hayli fazla olanı... Gelecek sezonu beklemek istemeyenler bu iki baleyi 15 Ağustos’ta 6. Bodrum Uluslararası Bale Festivali’nin açılış temsilinde izleyebilirler. SYNC'ten bir görüntü... 18