Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                10 AĞUSTOS 2025
2
oğanın dili çoğu zaman bize göre 
sessizdir ama gözlemleyen için güçlü 
EDITÖRDEN
iletiler fısıldar. “Crown shyness”, 
atırlayın! 
yani “taç utangaçlığı” da bu sessiz 
Söz D iletilerden biridir. Uzun ağaçların 
tepelerinde, birbirlerine değmeden büyüdükleri 
gümüşse 
o ince boşluklar gökyüzüne çizilmiş görünmez 
sükût altın, 
sınırlar gibidir. Her biri kendi yerini bilir, sınırına 
H düşünmeden 
sadıktır ama aynı zamanda diğerine yer açar.
konuşmamak ise 
Taç utangaçlığı, 1920’lerden beri gözlemlenen 
bir erdemdi. Şimdi 
bir olgu olsa da terim olarak ilk kez 1955 yılında 
düşünmeden konuşmak 
Avustralyalı ormancı ve botanikçi Maxwell 
bir refleks. 
Ralph Jacobs tarafından ortaya atılmıştır. Jacobs, 
Her olayda yorum özellikle okaliptüs ağaçlarını incelerken bu dikkat 
çekici davranışa odaklanmış; dalların doğal 
yapmamız, her gelişmeye 
olarak birbirine karışma eğilimine karşı gelen, 
tepki vermemiz, her 
kendine özgü bir düzenleme biçimi olduğunu 
konuda bir “duruş” 
ileri sürmüştür. Günümüzde bu olgu, okaliptüs, 
sergilememiz bekleniyor.
çam, meşe ve akçaağaç gibi pek çok türde 
Bu aslında sosyal 
gözlemlenebilmektedir. Ağaçların en üst dalları 
medyadan gerçeğe(!) 
arasında oluşan belirgin boşluklar ilk bakışta 
doğru dolaşıma giren bir 
rastlantısal görünse de ardında karmaşık bir 
yeni toplumsal refleks zekânın izleri olduğu düşünülmektedir.
Farklı gövdeler, ayrı dallar ama ortak 
biçimi.
BERABER BÜYÜMEK
bir gökyüzü… Ağaçların birbirine alan 
Sosyal medyada, 
Bazı ormanlarda bu davranış o kadar belirgindir 
işyerinde, sokakta, tanıyarak büyümesi, insana birbirine 
ki gökyüzüne bakan birinin hemen dikkatini 
aile arasında... Sürekli 
çeker: Ağaçlar adeta birbirinden çekinerek ama 
duyulan saygının erdemini hatırlatıyor.
konuşan, sürekli tepki 
kolektif bir dengeyle büyür. İnsan ilişkilerinde de 
üreten birey, makbul çoğu zaman sınırlarımızı ihlal etmekle karşılıklı 
yakınlık kurmak arasında bir salınım yaşarız. Taç 
sayılıyor.
utangaçlığı ise bize der ki: Yakınlık her zaman 
Çünkü artık anlık 
fiziksel temas değildir. Birlikte büyümek, aynı 
tepkilerinizin yükseldiği 
toprağı paylaşmak, farklı dallarla aynı 
toplam bir değerler 
DAIRESEL gökyüzünü bölüşmek de yeterlidir. 
bütünü var: “Trend 
Belki de yaşamdaki en derin bağlar, 
FLORA
topic.” Buraya aklıselim 
birbirine doğrudan dokunmadan ama 
düşünceler pek 
yanında kalarak kurulur. Ağaçların sessizce 
uğramıyor. yaptığı gibi. Bazen yalnızca tanık olmak 
yeterlidir: Birinin gövdesine yaslanmadan 
Ama unutmayın. Ne 
da onun varlığına eşlik edebilmek. Şiddetsiz 
kadar retro duyulsa 
bir varlık hali... Ne eksiltir, ne bastırır. 
da bazen bir konuyu 
Gölge etmeden gölgelik olmaktır belki de en 
sessizlikle karşılamak, 
ince bağ.
daha derin bir farkındalık 
Ağaçların arasındaki bu boşluklar görsel 
AYÇA 
barındırır.
sanatlara, edebiyata, sinemaya ve pek çok 
CEYLAN
Çünkü her tepki fikir 
yaratıcı alana esin verecek kadar estetik 
değildir, her yorum bir yaklaşım sunar. Ancak en çarpıcı 
ayca_ceylan
olan, bu sessiz davranışın ardındaki etik 
düşünce sayılmaz. Hatta 
Taç utangaçlığına ilişkin 
duruştur: Birbirine zarar vermemek, alan 
sessizlik artık cehalet 
tanımak, dayanışmanın ince ayarını kurmak. 
değil, direnç biçimi 
üç temel açıklama
Böyle düşününce insanın toplumsal yaşamına ne 
olabilir mi?
kadar da benziyor. Belki de yeryüzünün en büyük 
Mekanik 
Kimi zaman 
öğretmenlerinden biri olan ağaçlar, mesafenin 
etkileşim: Rüzgârla 
susmak, tartışmayı 
yalnızlık değil saygı olduğunu hatırlatıyor bize. 
sallanan dalların birbirine 
terk etmek değil, onu 
çarparak uç tomurcukları kırması Taçlarımız çarpışmadan da büyüyebiliriz. Tıpkı 
sonucu zamanla bu alanlarda büyümenin 
büyütmemektir. birlikte orman oluşturan ama birbirine değmeyen 
sınırlanması.
bu canlılar gibi.
Ve belki de bu 
Işık algısı ve yönlendirme: Ağaçların yapraklarının 
Bu arada, ağaçların dünyasını bir romanın 
gürültülü çağda asıl 
yansıttığı far-red (kızılötesine yakın kırmızı) ve mavi ışığı 
kalbinde hissetmek isteyenler için İthaki Yayınları 
cesaret, herkesin 
algılayarak komşu ağacın varlığını fark etmesi ve büyümeyi 
tarafından yayımlanan Richard Powers’ın “Her 
konuştuğu yerde yalnızca bilinçli olarak başka yöne yönlendirmesi. Güneşten gelen 
Şeyin Hikâyesi” eşsiz bir yol arkadaşı. Ben 
doğrudan ışıkla dolaylı yansımalar arasındaki farkı ayırt eden 
düşünmeyi seçebilmektir. 
okudum, çok sevdim; doğaya, insana ve yaşama 
ağaç, ışık rekabetini azaltmak için diğerinden uzaklaşmayı 
Sonuçta düşünceler de su 
ilişkin derin bir rehber gibi hissettirdi. Pulitzer 
tercih eder. Işık paylaşılır ama alan zorlanmaz. Bu davranış, 
gibidir, akar ve yolunu 
ödüllü bu roman, farklı hayatların bir ormanda, 
bitkiler arasında sessiz bir iletişimin, farkındalığın ve hatta 
bulur. Hepinize iyi bir tohumda, bir ağacın dallarında nasıl kesiştiğini 
uyumun göstergesi olarak okunabilir.
Hastalıklardan Korunma: Zararlı böceklerin ve anlatıyor. Ağaçların duyarlılığına, sessizliğine 
pazarlar.
hastalıkların yayılımını azaltmak amacıyla dalların 
ve kolektif bilincine edebi bir ağıt gibi yaklaşan 
DENIZ ÜLKÜTEKIN
bilinçli biçimde temastan kaçınması.
bu kitap, doğayla bağ kurmak isteyen herkesin 
deniz.ulkutekin@cumhuriyet.com.tr
kütüphanesinde yer almalı. 
‘Düşünüyorum’ o halde...
nlü psikiyatr Rollo May, 19. yüzyılda olmasa da bir etik özne yaratmaktır.
insanlık tarihi açısından büyük Düşüncenin kendisi üzerine 
bir değişiklik olduğunu belirtir. düşünmesinin üçüncü biçimini Foucault 
Bu değişiklik, akıl ve duygunun “yöntem” olarak adlandırmakta ve 
Ü birbirinden bütünüyle ayrı birer birim Descartes’a gönderme yapmaktadır. 
olarak ele alınmasıdır. Descartes’le başlayan bu Kendilik bilgisi, kendilik kaygısının 
ikilik, insan kişiliğinin ikiye ayrılmasına neden iptaliyle “Kartezyen an” denilen 
olacak ve bunun sonuçları 20. yüzyıldan itibaren düşünme biçiminin insafına bırakılmış 
AYŞE ACAR
Mercanlar için seferberlik
kendini göstermeye başlayacaktır. olur.
Akıl, entelektüel ussallaştırmaya dönüştürülüp bir Bu aşamada artık hakikate ulaşmak 
İŞ Bankası ve Türk Deniz Araştırmaları 
araç haline gelirken duygu, bulanık ve çoğu zaman için öznenin kendisi üzerinde bir dönüşüm yapmasına 
Vakfı (TÜDAV), yok olma tehlikesiyle 
baskılanan bir şey olarak tanımlanacak, gündelik gerek yoktur. Öznenin Yorumbilgisi’nin önsözünde 
karşı karşıya kalan siyah ve taş mercanları 
yaşamda, “Akılla mı yoksa duygularla mı hareket Ferda Keskin şöyle diyor:
korumak amacıyla yeni bir proje başlattı. 
edilmeli” sorusu insanların zihninde taşıdığı temel “İronik olansa, Descartes’ın bu düşünüm biçimini 
“Denizlerin Ormanları: Mercanlar” 
mesele olacaktır. kurumsallaştırmak üzere yaptığı önemli çalışmaya 
adı verilen projeyle Marmara Denizi ve 
Fransız filozof Michel Foucault, Descartes’la ‘Meditasyonlar’ başlığını koymuş olmasıdır. Bu 
Kuzey Ege’de üç yıl boyunca uzaktan 
başlayan bu ikiliğe “Kartezyen an” ismini veriyor başlık, Descartes’ın da bir dönüşüm aradığına işaret 
kumandalı denizaltı araçları ile mercan 
ve o ana gelinceye kadar geçen tarihsel süreci Batı eder. Ama bu dönüşüm, öznenin kendisinde değil 
kolonileri taranacak, hayalet ağların 
düşüncesinde gerçekleşen üç düşünme biçimi olarak bilginin nesnesiyle kurduğu ilişkide gerçekleşen bir 
temizliği yapılacak ve yasadışı mercan 
değerlendiriyor.* dönüşümdür.”
avcılığına karşı balıkçılarla işbirliği 
Kartezyen özne için bilmek artık “kendini 
geliştirilecek. İstanbul, Çanakkale ve 
ÜÇ DÜŞÜNME BIÇIMI
bilmek” değil, yalnızca araca dönüşmüş akılla, 
Tekirdağ gibi illerde okullarda eğitim 
Pythagoras’tan Platon’a kadar uzanan süreç, ilk 
evren ve evrenin içeriği olan nesnelerde -kimya, 
seminerleri düzenlenecek.
düşünme biçimini temsil etmektedir. Bu düşünme 
fizik, matematik, mühendislik aracılığıyla- 
Deniz yaşamının yaklaşık yüzde 25’ine 
biçiminde insan, varlığın hakikatini hatırlamakla 
nesneye ilişkin bilginin genişletilmesi ve nesnenin 
ev sahipliği yapan mercanlar, tıpkı karasal 
kendisiyle bir bilgi ilişkisine girmektedir. 
dönüştürülmesidir. Özne artık, “Düşünüyorum, o 
ormanlar gibi biyoçeşitliliğin taşıyıcısı 
Foucault’nun “öznellik” dediği şey, düşünmek, 
halde makineler üretebilirim” demektedir.
olarak tanımlanıyor. Ancak bu ekosistem, 
insanın kendi kendisiyle kurduğu bir bilinç ilişkisidir. 
İnsanın kendi varlığıyla kurduğu bilinç ilişkisinin 
iklim krizine ek olarak balık ağları, süs 
Bu ilişki, insanın “varlık” dediği şeyi düşünmesinin 
iptali, aynı zamanda “düşünüyorum”un iptali ve 
eşyası ticareti ve akvaryumculuk gibi 
nesnesi haline gelmesidir.
dolayısıyla kendi varlığının hakikatiyle olan ilişkinin 
nedenlerle tehdit altında.
İnsanın kendi düşünme edimi üzerine geliştirdiği 
iptali anlamına gelmektedir. Düşüncenin tarihsel 
Projenin tanıtım toplantısında konuşan 
düşünme, düşüncenin kendi üzerine dönmesi anlamına 
süreçte “süreklilik” adı altında bir gelişim çizgisi 
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı 
gelir. Kendilik kaygısının başlatıcı olduğu bu kendini 
izlediğini söylemek, Foucault’ya göre mümkün 
İzlem Erdem, “Sürdürülebilirliğe katkı 
tanıma işi süreçte sürekli değişim için bir kendilik 
değildir. Bu nedenle evrensel bir özne teorisinin 
sunan bu tür projeleri yalnızca kurumsal 
serüvenidir. Bu düşünme biçiminde akıl ve duygu, 
peşinden koşmak beyhude bir çabadır.
sosyal sorumluluk değil, bir gelecek borcu 
birbirinden ayrı tecrübeler olarak tanımlanmamaktadır.
Bu yüzden “bir şeyin ne olduğunu sorgulamak 
olarak görüyoruz” dedi.
Foucault’nun sözünü ettiği ikinci biçim, özellikle 
yerine ilişkileri vücuda getiren pratikler tarafından 
TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram 
“Stoacılık”ta kendini gösterir. Kendilik, bir hatırlama 
o şeyin nasıl kurulduğunu” anlamaya çalışmak daha 
Öztürk ise Akdeniz havzasındaki sıcaklık 
değil, hem düşünülen şeyin hem de düşünen öznenin 
yerinde olur.
artışına ve taş mercanlarda gözlenen 
bir sınanma ve aynı zamanda eğitim sürecidir. 
beyazlaşma sorununa dikkat çekti ve 
Hegel’in “Düşüncede erdemlerden söz eden ama 
* Michel Foucault, Öznenin Yorumbilgisi, 
“Yavaş büyüyen ve hassas yapıya 
erdemlerin genişletilmesine hiçbir katkı sunmayan” 
çev. Ferda Keskin, İstanbul Bilgi Üniversitesi 
sahip bu türlerin korunması, deniz 
biçiminde betimlediği Stoacı bilinçte amaç, somut 
Yayınları.
ekosistemlerinin devamlılığı için kritik 
önem taşıyor” dedi.
Birlikte var 
olmak: Taçların 
utangaçlığı
            
    
