03 Ağustos 2025 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 TEMMUZ 2025 6 Afife Jale’yi anarken 960 senesinin soğuk bir yer verir. Kitapta Afife Jale sahneye 2.5 sene yaşayan Ahmet Fehim şubat gecesi... Kalamış-Fener çıktığı günü şöyle anlatır: Efendi, Kadriye Hanım ve eşiyle Caddesi’nden vapur iskelesine “Hayatımda mesut olduğum ilk burada tanışmış ve hadiseyi sonradan inen yolun sol tarafındaki gece... Sanatın ruhuma verdiği güzel Sevengil’e aktarmıştır. Ayrıca başka 1 meyhanenin pencerelerinden bir sarhoşluk içindeydim. O piyeste bir tiyatrocu Necdet Mahfi Ayral cılız bir lambanın sarımtırak aydınlığı güzel bir son vardır, orada taşkın bir da “O devirde bir aktörün hanımı, ile tiz bir hisarbuselik dışarı taşar. Islık saadetle ağladım, ağladım. Sahiden sahneye çıkmak istemiş. Ama bir çalarak pencereleri okşayan keskin ağladım. Alkış, alkış, alkış... Perde Türk kadını bunu yapamayacağı için poyraz camdan zorla içeri süzülmeye TOLGA kapandı. Bana çiçek getirdiler. Ermeni ismiyle çıkmış” diye aynı gayret ederken kapı her aralandığında Muharrir Hüseyin Suat Bey kuliste kişiyi işaret etmiştir. AYDOĞAN da gecenin ayazına şen kahkahalar bekliyormuş. Ben çıkarken durdurdu. Diğer yandan Gülriz Sururi 2003’te karışır. yayımlandığı “Bir An Gelir” adlı Alnımdan öptü. (...) İkinci hafta İşte Todori’nin meşhur meyhanesidir burası. ‘Tatlı Sır’ temsil ediliyordu. Perde arasında kitabında sahneye çıkan ilk Türk İçeri girince anason kokusuna karışan mezelerin bir gürültü işittim. Bir polis gelmiş, beni kızının teyzesi Mevdude Leyla Refik o davetkâr iştah açısı kokusu müdavimlerini tevkif edecekmiş. (...) Hüseyin Suat Bey ile (Tepedelen) olduğunu iddia etmiş, karşılar. Pencere önündeki bir masada İbnürrefik Ahmet Bey onu lafa tutuyorlarmış. ispatlayıcı bir mektup ile belgeler kahkahalara karışan o hüzünlü hisarbuseliği Kınar geldi. Haber verdi. Orada genç bir erkek paylaşmıştır. Sururi’nin mırıldanır bir adam. Gözleri arkadaşım vardı. O elimden iddiasına göre 1919’da Afife dalar geçmişe ve düşünür sevdiği tutarak makine dairesine teyzesi Mevdude Hanım Jale kadını... Dudaklarından dökülür indirdi. Oradan bahçeye Şişli Heveskarlar Kulübü bestenin o hüzünlü güftesi: çıkıp kaçtık. O zaman Tiyatro Şubesi’nin “Anladım sevmeyeceksin beni Üsküdar’da oturuyordum. temsillerinde “M.R.” sen nazlı çiçek/Hasta gönlüm Bir otomobille eve rumuzuyla sahne yine hicranını yalnız çekecek/ gittim. Ertesi hafta yine almıştır. Münir Süleyman Belki ruhum seni çılgınca Kadıköy’ünde Apollon’da Çapanoğlu ve Jeyan Ayral severken ölecek”. Odalık’ı oynuyorduk. (...) Tözüm de bu iddiayı Ve sonra ansızın düşer kafası Üçüncü perdeye kadar bir desteleyen açıklamalar gazete haricinde Afife’nin vefatını duyuran masaya... Verir son nefesini Ahmet Fehim şey çıkmadı. Meğer polisler yapmıştır. olmamıştır. ve Kınar Hanım oracıkta. Ertesi gün gazeteler tiyatronun etrafını sarmışlar. HAZIN SONU yazar: Çıkarken habersiz beni ZOBU, VEFATINI ANLATIYOR Öte yandan Afife’nin son dönemi “Ünlü bestekâr Selahattin Pınar yakalayacaklarmış.” Vasfi Rıza Zobu da 1977’de “O parasızlıkla ve morfin Todori’de geçirdiği kalp sektesi O gece Afife kaçar, Kadıköy günden bugüne” adlıyla yayımlanan bağımlığıyla geçer. neticesinde ebediyete intikal etti”. İskelesi’nde yakalanır. Behzat kitabında şöyle anlatmıştır: Acılarla dolu yaşantısı 24 Gözleri dalıp da düşündüğü Butak ve Ahmet Muvahhit’in “Zavallı Afife hastalandı. Yatağa Temmuz 1941 günü tedavi kadın elbette eski eşi Afife idi. araya girmesiyle polis müdürü düştü. Bacakları tutmuyordu. için yatırıldığı Bakırköy Tiyatro sahnesine çıkan Tahsin Bey ikna edilir ve Afife Şehzadebaşı camisinin Atatürk Ruh ve Sinir Hastalıkları serbest kalır. 8 Mart 1921 ilk Türk kadını olarak bilinir Bulvarı tarafında (…) küçük harap Hastanesi’nde son bulur. Afife Jale. 10 Kasım 1918 günü Şehremaneti tarafından bir evin odasında tahta döşeme Ertesi günkü Cumhuriyet günü Behire, Memduha, Beyza, Darülbedayi meclisine üstüne serilmiş incecik perişan gazetesinde “İlk kadın Refika adındaki Türk kızları ile gönderilen emirname ile bir şiltenin üstünde küçük bir sanatkâr Afife’nin cenazesi Darülbedayi tiyatro topluluğuna Afife’nin tiyatrodan çıkarılması Ahmet Fehim çocuk gibi büzülmüş yatıyordu. dün hemen hemen kimsesiz kabul edilir. 1920 senesinde Apollon istenir. Tiyatro meclisi bunu kabul Afife Mektuplarını alıyordum. Benden olarak kaldırıldı” başlığıyla Tiyatrosu’nda Hüseyin Suat (Yalçın) etmek zorunda kalır. Jale Selahattin istekleri oluyordu. Arkadaşlarının okuyucuya sunulur. Bey’in “Yamalar” adlı oyununda rol alır. Pınar PEKI ILK KIMDI? yardımını götürüyordum. Aktör ve Haberde hastane idaresinin 1929’da bestekâr Selahattin Pınar ile evlenir. doktor olan Neşat Halil Bakırköy Akıl Öte yandan Refik Ahmet Sevengil aynı cenazeyi Darülbedayi’nin Afife, altı senenin sonunda Selahattin Bey’e Hastanesi’nin hekimlerindendi. Onunla karar kitabında Afife Jale’den önce başka bir Türk kaldırmasını beklediğini ancak defnetmeye zarar verdiğini düşünerek boşanmayı tercih verdik. Afife’yi Bakırköy’e naklettik. Aynı kızının sahneye çıktığını belirtir. Bunu da ünlü kimsenin gelmediğini, bunun üzerine hastane eder. Ama Afife’yi çok sevmiştir Selahattin hastanede vefat etti ve Kazlıçeşme Mezarlığı’na tiyatrocu Ahmet Fehim Efendi’den öğrendiğini yönetiminin cenazeyi defnettiği vurgulanır. Pınar. Onu morfin belasından kurtarmak için terk edildi.” ifade eder. Ahmet Fehim’e göre, İstanbul’da Ayrıca haberde defin işlemine sadece iki aktör çabalamışsa da başarılı olamamıştır. Onun için Evet, Afife Jale geçti bu dünyadan... Ne yaşayan bir kazaskerin kızı olan Kadriye ile birkaç gazetecinin katıldığını belirtilir. O şarkılar yazmış, bestelemiştir. Öyle ki sonradan Todori’nin Meyhanesi kaldı geriye ne de Hanım, konaklarında çalışan bir kişiyle evlenir. gün çekilen fotoğrafta bu kişilerin tiyatrocular evlendiği Seyyare Atıfet Hanım bile “En güzel Kocasıyla tiyatro yapmaya başlar. O yıllarda bir Behzat Butak, Sait Köknar ile oğlu Ergun Afife’den bir iz. Şimdilerde Kazlıçeşme’deki şarkılarını Afife için yazmıştı” demiştir. Türk kızının sahnede olması hoş karşılanmaz olduğu anlaşılır. mezarlıkta nerede yattığı belli değil... Ama SAHNEYE ÇIKIŞINI ANLATIYOR düşüncesiyle de Kadriye adını “Amelya” olarak 26 Temmuz 1941 tarihli Akşam gazetesinde Selahattin Pınar’ın Afife’ye yazdığı o hicaz Refik Ahmet Sevengil 1934 senesinde değiştirir. Ahmet Fehim’e göre sahneye çıkan ise “Dört büyükle bir çocuktan ibaret olan şarkı hâlâ dillerde: yayımladığı “Yakın Çağlarda Türk Tiyatrosu” ilk Türk kızı Kadriye Hanım’dır. bu cenaze alayı” ifadesine durumun “hazin “Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar/ adlı kitabında Afife Jale’nin sahneye çıkışına 1890’ların başında Ankara’ya yerleşerek ve düşündürücü” olduğu vurgulanır. Bu iki Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar” Kültürün görünmez merceği: Dünyayı nasıl görüyoruz? ayata her bakışımızda, farkında dilin zenginliği algısal farklılıklara da yol açabilir. olmasak da aslında gözlerimizden önce YAŞAM Karşılaştırmalı dilbiliminin kurucusu Alman filozof kültürümüzün merceğinden süzülür Wilhelm von Humboldt’un dediği gibi, “Her dil, GÜNLÜĞÜ gördüklerimiz. Tıpkı bir ressamın toplumun kendi dünya algısından kendi bilgi ve H fırça darbelerinin kendi iç dünyasını deneyimini kullanarak söz eder.” yansıtması gibi, içinde büyüdüğümüz toplumun Kültürün etkisi sadece yüzeysel kalmaz; düşünce değerleri, inançları ve deneyimleri de algılarımızı biçimlerimizi ve bilişsel süreçlerimizi de derinden şekillendirir, hatta kimi zaman çarpıtır. etkiler. Ülkelerin bütçelerini hangi alana ne kadar “Kültür, dünyayı görme biçimimizi kelimenin tam ayırdıklarını incelediğinizde hayata bakış açılarının anlamıyla değiştirir” tezi, bilimsel çalışmalarla her kültürel kodlarını da görmek mümkündür. Örneğin bir geçen gün daha da güçleniyor. Yeni yayımlanan bir toplumun teknolojik ilerlemeye verdiği değer, bilimsel araştırma sonuçları kültürün yalnızca düşüncelerimizi ÖMÜR araştırmalara ayrılan kaynaklarla belirlenebilir. değil, görsel algımızı bile derinden etkilediğini ortaya Farklı bir ülkeye hatta şehre gittiğinizde yaşadığınız TANYEL Bu görsele baktığınızda ne görüyorsunuz? koyuyor. Bilim insanları, farklı kültürel geçmişlere “kültür şoku” aslında tam da bu algısal farklılıkların Bir dizi dikdörtgen mi, yoksa bir dizi daire mi? sahip bireylerin aynı görsel uyaranları farklı bir sonucudur. Alıştığımızın dışındaki davranışlar, şekillerde işlediğini keşfetti. jestler, hatta iletişim biçimleri bile beynimizi yeniden kalibre olmaya zorlar. Batı ülkelerine ilk kez gidenlerin girdikleri DIKDÖRTGEN MI DAIRE MI? tuvaletlerde taharet musluğu olmamasından dolayı yaşadıkları Coffer illüzyonu olarak tanımlanan ve bir dönem sosyal şok veya doğu ülkelerine ilk kez seyahat eden Batılıların medyada da çok konuşulan çalışmada ızgara şeklinde yerleşmiş bizlerin alafranga tuvalet dediğimiz yapıyı görünce yaşadıkları dikdörtgenler ve 16 daireden oluşan bir görselin farklı algılanışı bu şaşkınlık bunun klasik örnekleridir. ABD’de tüm insanların çalışmaya temel oluşturdu. ABD ve İngiltere’deki katılımcıların yolda birbirlerine selamı eksik etmemeleri ama sıra birbirlerine yüzde 97’si burada dikdörtgenleri gördü. Ancak Namibya yardım etmeye ya da yakın temas kurmaya gelince uzak durmaya kırsalından katılımcıların ise yüzde 96’sı daireler göründüğünü çalışmaları da sıkça duyulan durumlardır. ifade etti. Üstelik her iki grupta diğer şekli görmekte zorlanıyor Bu deneyimler, kendi kültürümüzün bize ne kadar güçlü bir hatta hiç göremiyordu. mercek sağladığını anlamamızı sağlar. Modern antropolojinin Araştırmacılar buna sebep olarak “marangozluk hipotezi” kurucusu kabul edilen Franz Boas’ın dediği gibi, “Kültür, başka bir olarak bilinen başka bir durumdan yola çıktılar. Batılı toplumda kültürle kıyaslanana kadar görünmezdir. Ancak bu görünmezlik, insanlar ağırlıklı olarak dikdörtgen mimariyle çevrili oldukları için onun gücünü azaltmaz; aksine, varlığını daha da içselleştirilmiş Namibya köylerinin yaşam alanı planlamaları algıları bu yöne ağırlık vermekteydi. Buna karşılık, Namibya’nın dünyaya bakışlarını da etkiliyor. kılar.” geleneksel köyleri ise dairesel bir hayvan ağılını çevreleyen GÖRME BIÇIMLERI yuvarlak kulübelerden oluşmaktaydı. Hayata bakış daire kavramı üzerine kuruluydu. Hayatın karmaşık dokusunu anlamak, yalnızca kendi İnsan zihni, dış dünyadan gelen bilgileri işlerken pasif bir penceremizden bakmakla mümkün değil. Her kültürün kendine alıcı değildir. Aksine, bu bilgileri sürekli olarak yorumlar ve özgü bir “görme” biçimi vardır ve bu farklılıkları anlamak, hem anlamlandırır. İşte tam bu noktada da kültürün derin izleri kendimizi hem de dünyayı daha derinlemesine kavramamızı devreye girer. Dilimizden tutun da sosyal normlarımıza, estetik sağlar. Dünyanın tam bir resmini elde etmeye çalışıyorsak bizim anlayışımızdan ahlaki yargılarımıza kadar her şey, çevremizi nasıl sadece dikdörtgenler gördüğümüz bir yerde daireler gören bazı algıladığımızı belirler. Örneğin, bir kültürde güzellik olarak kabul insanlar olmasını da istememiz ve kabul etmemizle mümkündür. edilen bir vücut tipi veya yüz hatları, başka bir kültürde tamamen Son söz olarak bu konuda daha derinlemesine bilgi edinmek farklı yorumlanabilir. isteyenler için E. Bruce Goldstein›ın “Bilişsel Psikoloji” kitabı, Bu sadece estetikle sınırlı değildir. Tehlike algımız, zamanı algı ve bilişsel süreçlerin kültürel etkileşimini anlamak adına yorumlayışımız, hatta renkleri nasıl adlandırdığımız bile kültürel zengin bir kaynak sunduğunu söyleyebilirim. Ve son ipucu; kodlarımızla şekillenir. Bazı kültürlerde “mavi” ve “yeşil” için tek Coffer ilüzyonunda daireleri görebilmek için lütfen dikdörtgenler bir kelime kullanılması, o renklerin algılanışını etkileyebilirken arasındaki sütunlara odaklanın. İçinde bulunduğumuz kültürün şekillendirdiği hayata bakışı renkli bir mozaik haline getirmek elimizde. otanyel@yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle