Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 TEMMUZ 2025
6
Baksı: Çoruh’tan
esen kültür rüzgârı
Bayburt’un vadilerinde yalnızca rüzgâr değil,
kültür de esiyor. Hüsamettin Koçan’ın hayaliyle
doğan Baksı Müzesi; sanat, eğitim ve toplumsal
dönüşümün Anadolu’daki en güçlü temsilcilerinden
biri. Mekân bugünlerde Seçkin Pirim’in “Zamanlı-
Zamansız” sergisine de ev sahipliği yapıyor.
anatın, felsefenin birbirini doğduğu topraklara en iyi bildiği eserlerinden oluşan sergiye ev sahipliği de
harmanlayıp tamamladığı işle, kültür-sanatla, üretimle katkı yapıyor. Sanat yaşamını Londra’da sürdüren
“zaman ve zamansız”lıklara vermeyi seçmiş. Yıllara uzanan Baksı Pirim’le Baksı’daki açılışta yaptığımız
ihtiyacımız her zamankinden mücadelesini hayatın her renginden bir
sohbette geçen yıllarda burada gençlerin
S çok. Teknolojiyle hızlanan, hikâye anlatıcılığıyla aktarıyor.
katıldığı sanat atölyelerinde eğitmenlik
hızlandıkça doyumsuzlaşan döngüyü kırmak
yaptığını da öğreniyoruz. Boğazın masalsı
KADININ GÜCÜ
pek çoklarımız için giderek zorlaşıyor.
noktalarından Kuzguncuk’ta başlayan sanatla
Geçen yıl itibarıyla başkanlığını
Hüsamettin Koçan
Bir zamanlar değerini bilmediğimiz, hatta
tanışması, atölyelerde çalışıp hayallerinin
Seçkin Pirim
Hüsamettin Koçan’ın eşi Oya
sıradan, sıkıcı bulduğumuz yavaş ve sakinlik
merkezine heykeltıraş olmayı koyması...
MINE
Koçan’ın üstlendiği Baksı Kültür
kavramını özleyenler kulübü genişliyor.
Sonrasında Mimar Sinan Üniversitesi...
ESEN
Vadide Yol Alıyor?” Sosyo-kültürel, ekonomik
Sanat Vakfı yerel ve ulusal kültür
Yavaş şehirler, yavaş yemek kavramları,
Pirim’in çalışmalarında ortak nokta pleksi,
alandaki sorunlar, gelişmeler, farklı bakış açıları
değerlerini gelecek kuşaklara
sürdürülebilirlik, doğaya saygı, yerelle
kâğıt, mermer ve alüminyum gibi malzemelerle
konuya uzman isimlerle ele alınırken ortak
aktarmayı hedefliyor. Şimdilerde vakfın
ulusalın birbirini harmanlamasına sahipleniş
oluşturduğu katmanlı yüzeyleri. Kendi
vurgu gençlerin gelecek umudunun her zaman
yoğunlaştığı projeler arasında Bayburt merkezine
güçleniyor.
deyimiyle eserleri “birden bütüne” giden hareket
canlı tutulmasıydı.
yakın bölgede inşası süren Baksı Hüsame Köklü
Yaşamın nefeslerinden olan kültür ve sanat
anlayışının izlerini taşıyor. 20’den fazla eserin
Geçenlerde de Baksı’da iki yeni sergi
Kadın Eğitim Merkezi’nin yaşama geçirilmesi de
konusunda ülkemizdeki iyi örneklerden biri de
yer aldığı “Zamanlı-Zamansız” isimli sergi,
daha sanatseverlerle buluştu. 2024 yazında
var. Koçan çifti, merkezin inşaatının bitirilmesi
Baksı Müzesi; sessizliğin tam ortasında, yaklaşık 3 Kasım’a kadar Baksı’da sanatseverlerle
gerçekleşen atölyelerden çıkan eserlerin yer
için büyük bir çabanın sürdüğünü anlatırken
1500 metre rakımdan yeşille mavinin buluştuğu
buluşacak.
aldığı Ütopya Atölyeleri Sergisi ile Helga
projeyle bölgedeki kadınların yerel el sanatları da
vadiyi, ona can veren Çoruh’u selamlıyor.
Serginin ismi gibi “birden bütüne” kavramı
Franke’nin “Sessiz Hayatlar, Büyük Hikâyeler”
dahil olmak üzere meslek edinmelerine katkının
Bayburt’un kültürel yaşamına, yerel ve ulusal da doğayla iç içe derinsel bir düşünce olanağı
sergisi...
amaçlandığını vurguluyor.
tanıtımına katkı veren Baksı’nın yaklaşık 20 yıllık
sağlayan Baksı ile uyumlu bir ritimde.
Kuşkusuz, gerek ıssız bir dağın tepesinde
Kadını toplumsal yaşamda güçlendirecek, kız
bir geçmişi var. Hikâyesi deneysellikle birlikte Hüsamettin Koçan da bunu şu sözleriyle
diye tanımlanabilecek klasik ve modern sanat
çocuklarına ilham olacak üretim/eğitim/istihdam
cesaret, delilik, çılgınlık hepsi iç içe dedirtecek doğrular gibi: “Baksı yalnızca bir müze değil,
kavramının bileşimi Baksı Müzesi gerekse halen
dengesinde katkı sağlaması hedeflenen proje için
türden.
uzakta olanı yakına getirme çabasıdır. Seçkin
yapım aşamasında kadın eğitim merkezi öyle
merkez gün sayıyor. Dayanışma ruhuyla yürütülen
Sanatçı, akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Pirim’in işleri, burada kurmaya çalıştığımız
kolayca hayata geçecek projelerden değil. Kimi
projenin her bir adımında yine kadınların imzaları
Koçan projenin mimarı. Memleketi Bayburt’un çoğul ve derinlikli düşünceye karşılık geliyor.”
zaman önyargılar, kimi zaman maddi zorluklar...
var. Koçanlar bu merkezin Anadolu’nun başka
Bayraktar öyü yakınlarında büyük bir aileye Baksı’daki etkinliklerden biri de bu yıl ikinci
Ama Baksı, engellere karşı mücadelenin
bölgelerine de örnek olabileceğini belirtiyor.
dönüşen ekibiyle birlikte, dünya metropollerinde kez Çoruh Nehri üzerinde düzenlenen “Akarsu kazanacağını gösteren umut veren hikâyelerden.
PİRİM’LE “ZAMANLI-ZAMANSIZ”
görülebilecek etkileyici, aynı zamanda bulunduğu Üstünde Konuşmalar” buluşmasıydı. Tam da Platon’a atfedilen “Her şeyin en mühim noktası,
alana da uyumlu konukevi, kütüphanesi de bulunan gündemin merkezinde, geleceğimize ilişkin
Pek çok ödüle sahip Baksı Müzesi bu aralar başlangıçtır” sözü gibi... Bir hayal, bir projeye,
bir kültür yerleşkesini hayata geçirmiş. Koçan, genç kuşak sanatçılardan Seçkin Pirim’in önemli bir başlık ele alındı: “Gençler Hangi proje ilham veren bir örneğe dönüşebilir.
Ömer Seyfettin’in kızı: Güner Elgen
Eylül 1962 günü Cumhuriyet Hayri Bey’e kaptırır. 17 yıl boyunca yazları
gazetesini alanlar, ikinci İstanbul Şişli’de, kışları Kahire’de yaşarlar.
sayfanın sağ alt köşesinde
İLK KADIN RALLİCİ
küçük bir serzenişe tanıklık
Güner Elgen’in otomobillere özel bir ilgisi
15 eder. “Bildiri” başlıklı bu birkaç
vardır. 1949’da İngiltere’den özel olarak getirttiği
satırlık yazıyla önemli bir sır da ifşa olur. Bildiri
Jaguar marka araçla Avrupa’yı gezer. Türkiye’de
aynen şöyledir:
araç kullanan ilk kadınlardan biridir. 1957’de
“Merhum Ömer Seyfettin külliyatının sahibi
Otomobil Kulübü’nün düzenlediği kadınlara
ve yegâne varisi olarak dokuz kitaptan ibaret
özel ilk ralli şampiyonasında birinci olur ve
olan eserleri neşretmek üzere Refet Zaimler
Türkiye’nin “ilk kadın rallicisi” olarak tarihe
Yayınevi’ne sattım. Bu kitapların ‘Telif Hakları
geçer. (*)
Kanunu’ gereğince başka hiç kimse tarafından
Güner Hanım’ı bir başka yerde daha görürüz. 3
neşredilemeyeceğini gördüğüm lüzum üzerine
Mart 1951’de İstanbul Üniversitesi bahçesine
ilan ederim. Merhum Ömer Seyfettin kızı Günel
dikilecek “Atatürk ve Gençlik Anıtı”
Elgen.”
için açılan yarışmayı Yavuz Görey ve
O gün gazeteyi okuyanlar, Ömer Seyfettin’in bir
Hakkı Atamutlu kazanır. İlk başta
kızı olduğunu da böyle öğrenir. Kitaplarının izinsiz
1952 Türkiye güzeli Günseli Başar
basılmasına karşı çıkan Güner Hanım, bu yanlışın
Ömer Seyfettin, eşi Calibe
düşünülse de heykel için uygun
Hanım ve kızları Güner.
düzeltilmesini ister. Ancak ilginçtir, bildiride adı
bulunmaz. Yerine sporcu kimliğiyle (Fotoğraflar Türk Dili
yanlış yazılır: “Günel” yerine “Güner”
dergisinden alınmıştır.)
Güner Elgen seçilir. Elgen şöyle
olmalıydı.
Calibe Hanım, daha önce kendisine
anlatır:
Bu olaydan yıllar sonra yazar Necati
talip olan Mehmet Faik Bey ile
Hastanesi’ne kaldırılır. (****)
“Günseli Başar’ı düşünmüşlerse
Güngör, son günlerini yaşayan Güner
evlenir. Faik Bey, üvey kızı Güner’i
Ablası Güzide ve yakın dostu
de sonradan vücut yapısından dolayı
Elgen’e ulaşır. Elgen, benzer bir isyanla
evlat edinmek ister ama bir şartla:
Ali Canip Yöntem kendisiyle
heykele uygun olmadığı için bir arayışa
şunları söyler:
“Üvey babası olduğumu asla bilmesin, Güner Elgen
yakından ilgilenir. Ancak 6
girmişler. Ben de spor yaptığımdan
“Şimdi, babamın kitaplarını arkadaşlarım
beni öz babası sansın.” Bu kabul edilir.
Mart 1920’de, kızı Güner’in adını
vücut yapım itibarıyla Nazan Hanım beni
torunlarına istiyorlar benden. Parayla satın
Güner’in nüfus kâğıdına da “Ömer
sayıklayarak 36 yaşında yaşamını
uygun görmüş. Yavuz Bey’in de teklifiyle
alıp veriyorum. Sanıyorlar ki babamın
Seyfettin kızı, Mehmet Faik evladı”
yitirir. Ölüm nedeni başta bilinemez.
bu gerçekleşti. Yani o heykeldeki genç kız için
kitapları tümüyle bana kaldı. Oysa
TOLGA
yazılır.
Yapılan otopsiyle şeker hastalığına bağlı
stüdyosunda mayo ile poz verdim.” (**)
yayınevleri babalarının malıymış gibi,
Hiçbir şeyin farkında olmayan
AYDOĞAN
komplikasyonlardan öldüğü anlaşılır. (***)
Elgen’in modellik yaptığı bu anıt, 19 Mayıs
gönüllerince basıp satıyorlar. Karşılığında
Güner, 11 yaşındayken evin hizmetçisi
7 Mart günü Kadıköy Kuşdili’ndeki Mahmut
1955’te açılır.
ne telif ne de kitap... Ne yapayım? Babamın
Kadriye Hanım’dan gerçeği öğrenir.
Baba Mezarlığı’na defnedilir. 1939’da mezarlık
Yıllarca bilinmeyen ya da unutulan Ömer
kitaplarının okunuyor olması da bir kazanç benim
Böylece okulda hikâyelerini okuduğu yazarın
alanı garaj ve yol yapılmak üzere boşaltılırken
Seyfettin’in kızı Güner Elgen, yaşamının
için ama beni de parayla satın almak durumunda
aslında kendi babası olduğunu da öğrenmiş olur.
Ömer Seyfettin’in kemikleri Zincirlikuyu
son yıllarını Teşvikiye Caddesi’ndeki İsmet
bırakmasınlar.” (*)
(*)
Mezarlığı’na nakledilir.
Apartmanı’nda geçirir. Tam adıyla Hatice
Ömer Seyfettin, 1903’te Harbiye’den mezun
13 yaşına geldiğinde bu kez baba bildiği Mehmet
Bu dünyadan Ömer Seyfettin geçti; sessizce ve
Fahire Güner Elgen, 30 Kasım 2007’de Balıklı
olduktan sonra Rumeli’de 3. Ordu Nizamiye
Faik Bey’i veremden kaybeder. Notre Dame de
derin bir iz bırakarak... Tıpkı kızı Güner gibi.
Rum Hastanesi’nde yaşama gözlerini yumar.
Taburu’nda görevlendirilir. 1912’de Balkan
Sion’daki eğitimine devam ederken annesiyle,
Zincirlikuyu Mezarlığı’nda, babasının kabrinin
Savaşı’na katılır ve bir süre esir düşer. 4 Aralık
dedesinin Bahariye’deki konağına taşınır.
yakınına, eşi Hayri Bey’in yanına defnedilir.
1913’te kaçarak İstanbul’a döner ve Kabataş
Dedesinin ve anneannesinin vefatının ardından bu
KAYNAKÇA
Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmaya başlar.
* Necati Güngör, Son Kadınlar, Literatür Yay., 2002
kez Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’na yerleşirler.
ÖMER SEYFETTİN’İN YAŞADIKLARI
** Muhsin Karabay, Türk Dili Dergisi, Ağustos 2024
1915’te Dr. Besim Ethem Bey’in kızı Calibe
Calibe Hanım burada bir terzihane açar ve kısa
Ömer Seyfettin, boşandıktan sonra Kalamış’ta
*** Yusuf Ziya Ortaç, Portreler, Akbaba Yay., 1960
Hanım ile evlenir. 6 Aralık 1916’da kızları Güner
sürede 60 kişilik bir işyeri haline getirir.
bir yalı kiralar ve burada yazmaya odaklanır.
**** Tahir Alangu, Ömer Seyfettin: Ülkücü Bir
dünyaya gelir. Ancak 18 Eylül 1918’de boşanırlar.
Güner Hanım, 1935’te kalbini Mısır’da yaşayan
Yazarın Romanı, YKY, 2017
4 Mart 1920’de rahatsızlanarak Haydarpaşa