Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 HAZİRAN 2025
5
Baturay Özdemir, “Gerçekte daha
sessizim, daha gözlemciyim”
diyor. Sahnede ortaya çıkan
ise iç sesinin dışa vurmuş hali.
‘Fark var yalan yok!’
Abartılmış olsa da gerçek bir hal.
on yıllarda kitleyle buluşma mizahın ruhunu bozmadan kullanırsam değil. Biri önden tanıtım, diğeri gerçek temas.
alanları giderek genişleyen ulaşamadığım insanlara da ulaşabiliyorum.
Türkiye’de
GEÇMİŞE SAYGI AMA...
mizahın yeni kuşak
SOSYAL MEDYA SEVGİLİ GİBİ OLDU
temsilcileri içinde tüm bu mizah hem
u Türkiye’de mizah konusu açıldığında sık sık geçmişe
Smecraları en iyi kullanan
bir vurgu ve övgü yapılıyor. Sizce geçmişin komedyenleri
u Sosyal medya elbette görünür olmanıza katkı
direniş hem
isimlerden birisi Baturay Özdemir.
sağladı ama aynı zamanda yordu mu? daha duyarlı ve nüktedan mıydı yoksa bu durum biraz da
Sosyal medyada her platformun
nostaljinin etkisi mi?
Sosyal medya görünür olmamı sağladı mı?
terapi
dinamiklerine uygun üretimleriyle
Geçmiş her zaman daha zarif görünür.
Evet. Yordu mu? Evet ama filtreli. Çünkü
DENIZ
izleyiciyle buluşan komedyenin asıl
Çünkü içindeki gürültüyü duymayız, sadece
yoruluyorum ama sonra bakıyorum: “Bu
u Türkiye’de komedyen
mecrası ise hâlâ sahne. Çünkü o
ÜLKÜTEKIN yankısını hatırlarız. Eskilerin bazıları gerçekten
kadar insana ulaşmışım demek ki boşuna
olmak nasıl bir yük? Mizahın
mizahı, anlık bağ kurmak olarak
çok güçlüydü, çok keskinlerdi ama bugünün
değilmiş.” Ama şöyle bir gerçek var: Her
bir direniş biçimi olduğunu
tanımlıyor. Özdemir ile hem bugünün
dünyasında o mizahlar bire bir yapılsa büyük
gün bir şey paylaşmadığında sanki sistem
düşünüyor musunuz?
hallerini hem de kişisel yolculuğunun satır
ihtimalle hem linç yerler hem de anlaşılmazlardı.
seni unutacakmış gibi bir baskı var. Sosyal Türkiye’de komedyen
başlarını konuştuk.
O dönemlerin “nüktedanlığı”, bugünkü sosyal olmak bazen yük değil
medya artık sevgili gibi oldu, ilgilenmeyince trip
doğrudan yük vagonu
medya çağında “düşük etkileşimli paylaşım”
atıyor, fazla ilgilenince de tüketiyor. Ben de bu
u 18 kentte 20 gösteri yaptığınız bir turneye çıktınız.
gibi geliyor. Çünkü sadece
olurdu muhtemelen. Biz bugün başka bir
ilişkiyi biraz mesafeli ama medeni sürdürmeye
Tam da gülmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde,
sahnede değil sokakta,
şiddetle mücadele ediyoruz: Sürekli dikkat
çalışıyorum.
zamanlama manidar.
sosyal medyada, aile
çekme zorunluluğu. O yüzden geçmişi saygıyla
Evet, zamanlama manidar ama komediye
u YouTube ve Instagram’da paylaştıklarınızla toplantısında bile, “Haydi
hatırlamak güzel ama bugünü küçümseyerek değil.
olan ilginin bununla çok ilgisi olduğunu
sahnedekiler aynı mı? Yoksa biri “doğal hal”, diğeri bi güldür bakalım” bakışına
Biz de kendi zamanımızın zarafetini başka türlü
düşünmüyorum. Çünkü her yıl ortalama 150’ye
maruz kalıyorsun ama bir
“prodüksiyon” mu?
taşıyoruz.
yakın gösteri yapıyorum. Zaten mizah hep yandan da şöyle bir güzelliği
Bence ikisi de doğal ama biri küçük bir pencere
var: Mizah, bu ülkede sadece
zamanla yarışır gibi... Ne zaman fazla ciddi olsak
diğeri bütün ev gibi. Sosyal medyada daha çok u Artık mizahımız daha mı filtreli? Bunun ne
gülmek için yapılmaz.
bir şeyler patlar içimizde, o da sahneye çıkar. Bu
kadarı siyasi koşullardan, ne kadarı evrensel politik
geçiş anları, hızlı şakalar, paylaşılır parçalar yer
Bazen bir cümleyle bir
turne biraz kendim için biraz da bu ülkenin ruh
doğruculuktan kaynaklanıyor?
alıyor ama sahne benim için tam alan. Düşüne
haftalık gündemi çözersin.
haline temas etmek için. 18 kente gitmek sadece
Mizah artık sadece süzgeçten değil, süzgeçler
düşüne kurduğum ama
O yüzden ben mizahı hem
gösteri yapmak değil ülkenin nabzını sahneden
ordusundan geçiyor. Bir yanda ülkenin siyasi
hâlâ doğaçlama
direniş hem de terapi gibi
dinlemek gibi. Her şehirde başka bir kahkaha,
kırılganlıkları bir yanda küresel politik
hissi taşıyan bir
görüyorum. Direniyorsun
başka bir sessizlik var. Ve evet, şu an en çok ihtiyaç
doğruculuk dalgaları... Yani hem “Bunu
bütünlük var
ama kırmadan, anlatıyorsun
duyduğumuz şeylerden biri birlikte gülmek.
söyleyebilir miyim?” hem de “Bunu nasıl
orada. Sosyal
ama bastırmadan. Zaten bu
Çünkü bazen gülmek, yaşadığımızı hatırlamanın
söyleyebilirim?” sorusu hep aklında. Ancak işin
medyada bir topraklarda gülmek başlı
en kestirme yoludur.
ilginç tarafı şu: Bu filtreler bazen daha yaratıcı başına bir cesaret hali.
fikrin fragmanını
anlatım biçimleri doğuruyor. Eskiden düz
görüyorsun belki
u Gösteriniz “Şeytan Çocuk” ismiyle dijital platforma
cümleyle söylediğin bir şeyi
ama esas film
taşınıyor. İsmin kuşak çatışmasıyla ilgili olduğunu
şimdi üç kat metaforla,
sahnede. O yüzden
söylemişsiniz. Peki şeytan bunun neresinde?
ters köşeyle, daha ustaca Sahnede kriz
biri prodüksiyon
“Şeytan Çocuk” biraz bizim kuşağın üzerindeki
söylüyorsun. Zor ama
biri doğallık,
yargılardan çıktı. Bir nesil için fazla sorgulayan,
yönetimi
geliştirici bir alan. Tabii
fazla kırılgan, fazla düş kuran bir kuşaktık biz
bu, her şeyi söyleyebilirsin
ve genelde ya “şımarık” ya da “nankör” damgası
u Kahkaha gelmediğinde
anlamına gelmiyor. Bazen
yedik. Ama ben sahnede bu yargılara “şeytanlıkla”
kriz yönetimini nasıl
“filtre” ile “öz sansür”
değil içtenlikle yaklaşıyorum. O yüzden bu isim yapıyorsunuz?
arasındaki sınır kayıyor.
O anlar küçük kıyametler
sadece provokatif değil, aynı zamanda ironik.
Ben o dengeyi bulmaya
gibi ama dışarıdan
Yani gösterinin ismini duyunca birileri kaşlarını
çalışıyorum: Ne susturulmuş bakıldığında çok normal
çatıyorsa zaten anlatmak istediğim şeyin tam
duruyor. Kendi içimde
olayım, ne susturmuş olayım.
üstüne basmışız demektir.
“Ne oldu şimdi?” sorusu
u Sahnede anlattığınız kişiyle
u Komedyen olmak artık yalnızca sahneye çıkmakla
dönmeye başlıyor ama
gerçek Baturay arasında ne kadar fark var?
sınırlı değil. Siz bu dönüşümü nasıl yaşadınız?
dışarıdan hâlâ sakiniz tabii.
Sahnedeki kişi de Baturay ama değil.
Aslında komedyenlik artık bir meslek değil, (Gülüyor) Kriz yönetimi
O, Baturay’ın iç sesinin dışa sızmış hali.
dediğimiz şey aslında
neredeyse bir “medya disiplini”. Eskiden sahnede
Gerçekte daha sessizim, daha gözlemciyim.
egoyu susturmak. Kahkaha
iyiysen yeterdi. Şimdi sahnede iyisin ama
Sahnede o gözlemlerin üstüne çıkıp hepsini gelmeyince “Şaka kötüydü”
YouTube’da bir şey koymuş musun, Instagram’da
mü diyorsun yoksa “Beni
bir arada anlatan bir versiyonum
Reels’in var mı, podcast’te ne
anlamadılar” mı? Işte o
var. Ama o kişi sahte değil
anlatıyorsun, film-dizi
arada kalınca batıyorsun.
sadece biraz abartılmış, biraz
işine bulaştın mı? Hepsi
Ben genelde içimden
keskinleştirilmiş. Yani fark var
soruluyor. Bu dönüşüm
“Tamam, bu sessizlik de
ama yalan yok.
başta beni yordu.
benim” diyerek bir sonraki
Çünkü ben mizahı
şeye geçiyorum. Bazen de
anlık bağ kurmakla
doğrudan dalga geçiyorum:
tanımlıyorum, “O şaka sizin için değildi,
VIP’lere özeldi.” O anın
algoritmayla değil.
havasını bozmazsan, seyirci
Ama sonra şunu fark
sana geri dönüyor zaten.
ettim: Eğer bu yeni alanları
Gidecek başka
ülkesi olmayanların
hikâyesi
AY’A SEYAHAT
dayatmak isteyen” görüntü, bu belgeselde 2019
DUYMAZDAN GELİYORLAR
“Bitmeye başladığımızda filme başladım…” belgeleyen Adra, İsrailli gazeteci
yılında başladığı ve 2023 yılında son verdiğine
“İçeride eşyalarımız var!” diye
İsrail’in Batı Şeria’yı işgalinden sonra Yuval Abraham, Filistinli Hamdan
serüveniyle inkâr edilemez bir gerçekliğe
bağırıyor bir kadın ancak askerler
80’li yıllarda, askeri eğitim kampları kurma Ballal ve Rachel Szor ile birlikte
resmiyet kazandırıyor. Başlangıçta birbirlerini
duymazdan geliyor o insanları…
gerekçesiyle bölgedeki köylerde yaşayan seslerini duyurabilmek ve “masum
çok iyi tanımayan Adra ve Yuval’ın arkadaşlığı,
Topraklarını, yıllardır yaşadıkları
insanları “tahliye etme” işlemine girişmesi bir umutla” İsrail’e yönelik kamuoyu
işgal sertleştikçe güçlenip kenetlenirken iki farklı
yerleri “yaşanmaz” duruma
yukarıdaki cümlelerin sahibi Basel Adra’nın, baskısı oluşturabilmek için kolektif
kadere sahip gencin düş kırıklıklarını da ortak
getirmek için her türlü yönteme
biçimde bu belgeseli çekiyorlar.
“No Other Land” belgeselini çekmesine neden
hale getiriyor.
başvuruyorlar. Evlerini başlarına
oldu. Geçen yıl “Akademi Ödülleri”ni kazanan Ancak yaşananlar o kadar dehşet
Çektikleri görüntülerle birilerine ulaşabilirler
yıkmakla bırakmıyorlar sadece elektrik
BAŞAK BIÇAK
ancak dağıtımcı bulamadığı için pek çok yerde verici, şiddet ve adaletsizlik o denli
mi, baskı oluşturabilirler mi, bir gün işgal biter
direklerini söküyorlar, su borularını
gösterime giremeyen film, işgalle birlikte korkunç boyutlardaki “No Other
mi ya da bir gün onlar da evlenebilirler mi?
kesiyorlar, okulları yerle bir ediyorlar,
basakbicak
“sessizliğe gömülmüş bir gerçekliği” kayda Land”, sırf Batı Şeria köylerinde
Akıllarında onlarca soru, her gün ölüm tehdidiyle
jeneratörlerini aldıkları insanları
@gmail.com
alarak bugün çok daha kötü durumda olan bir yapılan kötülüğün değil savaş
burun buruna kalan ve atalarından işgal edilmiş
direndikleri için vuruyorlar. Çoluk
halkın, yıllardır yaşadıklarının izini sürüyor... suçlarının, yersiz yurtsuzlaştırılmanın
bir toprak ile aktivizmi miras almak zorunda
çocuk mağaralarda yaşamaya mahkûm
Batı Şeria’nın, köylerin yer aldığı dağlık bir ve yerinden edilmenin lanetleyici bir
kalmış ancak bu trajediyi, çocuklarına bırakmak
edilen halk, geceleri gizlice evlerini inşa
bölgesinde, Masafer Yatta’da doğup büyüyen belgesine dönüşüyor. Ailesinin, tanıdıklarının
istemeyen nice gencin öyküsü “No Other Land”...
ederlerse gelip yeniden yıkıyorlar ve dahası
ve kendi gördüklerinin tanıklığıyla,
Basel Adra, yaşananlara tanık olduğu için
askeri eğitim bölgesinin halk tarafından işgal Dünyanın bir ucundaki Filistin’de veya öteki
babası ve annesi gibi aktivist olarak büyüyen ve “tahliyenin” aslında bir istila olduğunu,
edildiği yalanını söylüyorlar... ucundaki Ukrayna’da... Gidecek başka ülkeleri
olanları, çocukluğunda filme almaya başlayan askeri amaçlarla kurulan bir kampın ise olmayan insanların çığlığı adeta, bugün bile
Marc Ferro’nun yazdığı gibi “Siyasal
bir genç... Amatör kayıtlarla, köylere yapılan yöredeki halkı bölgeden sürmek için her yerde duyuluyor. No Other Land’i, TV+’ta
söylemden farklı bir şekilde, kendisini doğru
sistematik yıkımları ve halka edilen zulmü kullanıldığını ortaya çıkarıyor. söylem olarak ‘Görüntü yalan söylemez’i izleyebilirsiniz.
PUANIM: 9/10