22 Nisan 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 NİSAN 2025 6 ‘Omurgalı insan severim’ Haksızlıklara karşı sesini ilk günden beri çıkaran oyunculardan olan DENIZ Hayal Köseoğlu ülke gündeminin etkileriyle nasıl baş ettiğini anlattı. ÜLKÜTEKIN ayal Köseoğlu, Now Tv’nin uzun u Filtresiz bir insansınız. Bunu bugünlerde soluklu dizisi “Hudutsuz Sevda”da yaşananlara karşı verdiğiniz tepkilerden de görüyoruz. Bu Damla Leto rolünde kült bir karakter özelliğiniz size ne getirdi, sizden ne götürdü? oluşturdu. Karakteri her ne kadar Kendimi filtresiz görmüyorum. Aksine bu son H sevilmese de Köseoğlu için en önemli derece filtrelenmiş bir halim. Eğer gerçekten özelliği omurgalı olması. Bu özelliğin günümüzde filtresiz kendim gibi olsam muhtemelen benden çok seyirci ve oyuncu arasındaki ilişkide de önemli şey götürürdü. Elimden geldiğince kendi ağzımı olduğunu düşünüyor. Köseoğlu ile setlerden yaşama kapatmaya çalışıyorum çünkü gerçekten kendim uzanan keyifli bir sohbet yaptık. olmama müsait bir iklimde yaşamıyorum. Ancak genele göre daha az filtreli olmam bana kendim gibi u “Hudutsuz Sevda”da Damla Leto’yu sevmeyenler arkadaşlar kazandırdı. Hepsi deli. (Gülüyor) çok. Peki siz onu seviyor musunuz? Valla ne yalan söyleyeyim seviyorum. Kızdığım u Peki kendinizi sözle veya yaratıclığınızla ifade da oluyor zaman zaman yargıladığım da ama oyuncu edemediğinizde nasıl hissediyorsunuz? olarak bize ilk öğretilen şey karakterin haklılığını Çok klostrofobik hissediyorum. Baskı altında bulmak. Sürekli yargıladığınız bir karakteri layıkıyla olmaya alışık değilim. Ailemde de böyle canlandırmak mümkün değil. En azından sizi yetiştirilmedim. Hiçbir yerde baskıya iyi tepki oynatacak kadar empati yapmak zorundasınız. Bu verdiğim söylenemez. Bir yolunu bulup o içimdeki kadar uzun zamandır empati yaptığım bir karakteri basıncı çıkarmam gerekiyor. Öyle ya da böyle. de ister istemez seviyorum. Bu erkek egemen u Oyunculuk mesleğinde kariyer, şan, şöhret dışında dünyada içinde kurt var gibi sürekli başını kaldırıp oyunculuğun kendisine takıntılı denebilecek derecede kendi başını belaya sokuyor. İstemediği hiçbir tutkulu olduğunuzu biliyorum. Peki bu yolun neredesiniz? şeyi yapmıyor. İstediği şeyler için de sonuna kadar Aslında oyunculuktan ziyade kendimi ifade etmeye savaşıyor. İyi deyin kötü deyin ama kesinlikle bir tutkuluyum. Bu yazı olabilir, müzik olabilir, resim omurgası var. Ben de omurgalı insan severim. olabilir. Kendini ifade etmenin soyutlanmış veya (Gülüyor) başka bir forma aktarılmış hallerini çok estetik u Damla Leto, dizide ilerleyen bölümlerde ortaya çıktı. buluyorum. Bunun hangi yolla olduğu önemli değil. Siz karakterle tanıştığınızda dizi başlamış mıydı? Nasıl Bu ara yazmaya daha fazla kaydım mesela. Bence dahil oldunuz yapıma? yakın zamanda benim yolumda kendi işini çekmek Dizide Turan karakterini oynayan Emre Bulut çok olabilir. En büyük tutkum şu anda bu. yakın arkadaşım. Bir gün oturuyorduk, benim dizim u Ülkemizde en zor şeylerden biri yaşama karşı olumlu de yeni bitmişti, “Tam senlik bir karakter girecek” olmayı öğrenebilmek. Yaşamla ilişkinizi nasıl geliştirdiniz? dedi bana. Onlar 13. bölümü çekiyorlardı. O sırada Sürekli meditasyon yapıyorum. Gün içinde Özgür Emre Yıldırım da Damla karakterini duyunca fazla bunalmış hissettiğimde nerede olursam yönetmenimiz Murat Öztürk’e beni göstermiş. Tam olayım kendime 10 dakika veriyorum, nefesime olarak kadersel bir şey oldu Emreler sayesinde. odaklanıyorum. Önceliklerimi hatırlıyorum. Eğer (Gülüyor) Ben zaten Fatih Bey ile önceden birkaç içinde bulunduğum durum ya da düşünsel süreç bana kere çalışmıştım. Gittim, görüştüm. Çok hızlı oldu. ‘Sektör ülkenin özeti gibi’ zarar veriyorsa kendimi uzaklaştırıp bana iyi gelecek Emre’yle konuştuktan iki-üç gün sonra setteydim. bir şey yapmaya çalışıyorum. Hayat bana öğretti ki u Meslektaşlarınız ve sektörünüz son yılan bin yaşasın diyenler de. Benim u Bugünlerde daha çok “Ufak Tefek Cinayetler”deki ben iyi olmazsam hiçbir şey iyi olmuyor. dönemlerde çok konuşuluyor ve tartışılıyor. en sevdiğim tişörtlerimden birinin Derya gibi mi hissediyorsunuz yoksa “Cezailer”deki Siz sektör ve mesleğiniz hakkında neler üstünde “Stop making stupid people ZAMAN DEĞİŞTİRDİ Simge Saygın gibi mi? düşünüyorsunuz? famous” (Aptal insanları ünlü yapmayı Valla hiçbiri. Ne o kadar sessiz, sakin ve uysal ne Ülkenin ufak bir özeti gibidir bırakın) yazıyor. (Gülüyor) Bence u Çok dışa dönük bir insan olduğunuzu söylemiştiniz. de o kadar kafayı kırmış hissediyorum. Hatta son bizim sektör. Çok küçük yaştan beri son dönemde seyircinin de öncelikleri Peki zaman bu özelliğinizde bir değişim yarattı mı? derece hesaplı ve mantıklı hissediyorum kendimi. Hiç içindeyim. Pırıl pırıl, zeki, yetenekli, karakter ve omurga olmaya başladı. Tabii ki. Şu anda asla kendime dışa dönük demem. öyle bir karakter oynamadığım için verebileceğim bir işine âşık insanlar da tanıyorum. Halk, sanatçısını yanında istiyor haklı Çok çabuk bunalıyorum insan iletişimlerinden. örnek de yok. (Gülüyor) Riya dolu, çıkarcı, bana dokunmayan olarak. Gerçek dostlarım dışında da kimseyi görmek u Ülkenin güncel havası sizi nasıl etkiliyor? istemiyorum. Yanında yüzde yüz kendim Bende küçüklüğümden beri obsesif kompulsif olabileceğim insanlar dışında biriyle muhatap olmak bozukluk var. Bir yıldır Kanadalı bir terapistle bana zulüm gibi geliyor. çalışıyorum. Adam bana diyor ki “Stres yapmamanız u Ailenizin size kazandırdığı en güzel özellik nedir? lazım”. Diyorum ki Kanada’dan söylemek kolay. Annem ve babam çok sağlam mizaha sahip (Gülüyor). İşin şakası tabii. Gerçekten beyni zaten insanlar. Dünya görüşleri ve mizah anlayışları bana takıntı yapmaya çok müsait bir insan olarak bu da geçti. Bir de ailemiz güçlü karakterlerden oluşur. gündem beni çok yıpratıyor. Günde yeri geliyor Herkesin kendi görüşü vardır ve arkasında sonuna 5-6 saat Twitter’dan (X) gündem takip ediyorum, kadar durur. O da beni çok etkiledi büyürken bence. kopamıyorum, sürekli haber izlerken buluyorum kendimi. İyi gelmiyor tabii. Gönül isterdi ki hiçbir u İsminiz Hayal Kahvesi’nden geliyormuş. Dünyaya bakanın adını bile bilmeden güle oynaya dolaşalım gelmeye karar verdiğinizde sahnede kim vardı? sokaklarda ama maalesef ülkenin sürekli değişen Hiç hatırlamıyorlar (gülüyor) ama annemin o gece gündemi ve bizim üzerimizdeki tahrip edici etkisi bir kiloya yakın barbun yediğini biliyorum. Ben hâlâ buna uygun değil. barbun hastasıyımdır. Yazgı, aşk, ebediyet veya ‘amor fati’ engin bir grup Amerikalı, lüks olarak Tanrı, din ve konformizm biçimde “aile olmaktan önce” konforun önemini AY’A SEYAHAT bir tatil beldesi, konumlandığı ekseninde kristalize oluyor. kavrıyorlar. Yıllar sonra bir araya gelerek ülkenin dokusuyla uyumlu Öyle ki bu bir grup zengin, toksik arkadaşlıklarını iyileştirmeye çalışan üç temalar, kişisel arayışlar, kasıtlı olarak cahil oldukları arkadaştan, oyuncu Jaclyn (Michelle Monaghan), Z hesaplaşmalar ve her sezonun ima edilen -veya yüzümüze yeni boşanmış avukat Laurie (Carrie Coon) ve ev “gözdesi” bir cinayet. “The White vurulan-, konforları olmadan hanımı Kate (Leslie Bibb) entrikalarla süslenmiş Lotus”un Tayland serüveni bir kez yaşayamayan, Doğu’nun görünen serüvenlerini bir parça basmakalıp daha “sıradanlıklarıyla” sıra dışı kıldığı maneviyatını “ilgi çekici” şeklinde tamamlıyorlar. Nefis karakter yaratımları karakterlerini sezon finaline adını veren bulmaktan fazlasını yap(a) ve yorumlarıyla Rick (Walton Goggins) ve “amor fati” düşüncesine yakışır biçimde mayan, yaparsa da Frank’in (Sam Chelsea (Aimee Lou Wood) çifti ise bu üçlünün BAŞAK BIÇAK PUANIM: 8/10 yazgılarına ulaştırdı. Şaka bir yana, bu Rockwell) sezona damgasını yarattığı boşluğu dolduruyorlar. Yin ile yang dizinin karakterlerinin Mike White’ın vuran monolog sahnesi kadar gibi olduklarını ve birbirlerini iyileştirdikleri basakbicak acımasız kader anlayışını “sevgiyle ileri gidebilen insanların bir için ebediyete dek birlikte olacaklarına inanan @gmail.com kabullenmeleri” pek mümkün görünmüyor. araya geldiği ortamda yaşanan Chelsea ile geçmişiyle barışmaya çalışan Çünkü dizinin yaratıcısı, derinlikli olaylar ve her birinin kaderi yine karanlığıyla gizemli Rick, sezonun Victoria karakterler yaratmakta usta olduğu kadar onları birbiriyle örüntülü şekilde ilerliyor. Birbirine ve Frank’le birlikte en çekici karakterlerine gözden çıkarmak konusunda da pek mahir. çok benzeyen ama Donald Trump’a oy verenle dönüşüyor. Her açılış sekansında olduğu gibi bir hafta vermeyen arasındaki -dizideki- belli belirsiz Öte yandan, öncekilerde olduğu gibi anlatının sürecek macerasını su üstünde yüzen cesetlerle çizgi kadar birbirine uzak bireylerin dünyası bu. çatışmasını destekleyen/kırılıma yardımcı olan başlatan ve esrarını da yine bu cesetlerle su Ve satirle bezeli bu antoloji serisinin özü artık bir otel müdürü figürü bu sezonda yoktu veya üstüne çıkaran “The White Lotus”un yeni öyküsü, yalnızca sınıfsal ayrımlarla sınırlı kalmıyor, sönük kalmıştı. Ancak ilk sezondan tanıdığımız Tayland’ın uçsuz bucaksız güzelliklerinin politik farklılıklar da yavaş yavaş öyküye ve sonunda olmak istemediği kişiye dönüşerek yarattığı dingin bir atmosferle açılıyor. Ancak bu kökleniyor. tümüyle bir “White Lotus karakteri” olan Belinda yanıltıcı huzur ne seyirci ne de karakterler için (Natasha Rothwell) ile Budist inançlarıyla KONFORUN ÖNEMİ uzun sürmüyor. Bir gencin meditasyonunu bozan örtüşmeyen bir evrim yaşayan Gaitok’un (Tayme Maddi uçurumun eşiğinde baba Timothy silah sesleriyle başlayan gerilim, “Kim ölecek” Thapthimthong) yozlaşmaları dizinin dikenli (Jason Isaacs), ilaç bağımlısı anne Victoria sorusuyla seyircisini baş başa bırakıyor. Bu hicvini keskinleştirmeyi başardı. (Parker Posay) -ki bence bu sezonun yıldızıydı- andan itibaren dizinin aşina olduğumuz motifleri, Sonuçta “The White Lotus”, birbirine ile kendini bulmaya çalışırken ailesini Tayland’a egzotik bir mutlulukla başlayan açılış jeneriğinin düğümlenen eğlenceli olay örgülerinin ötesinde, sürükleyen Piper (Sarah Catherine Cook), karamsarlığa varan dokusuyla uyumlu biçimde zengin bir karakter portresi geçidi. Her sezon bizi parti yapmak konusunda Frank’e rakip olacak finale doğru ilerlerken dizinin ana temasının yepyeni, sahteliğiyle gerçek, yozlaşmışlığıyla kardeşler Saxon (Patrick Schwarzenegger) ve Batı’nın ve Batılıların Doğu’ya, inanç sistemine inandırıcı kahramanlarla tanıştırıyor ve tam Lochlan’dan (Sam Nivola) mürekkep Ratliff bakışına yönelik şekilleneceği gün yüzüne da bu yüzden her biri hafızalara kazınıyorlar. ailesi tüm konforunu kaybetmeden hemen çıkmaya başlıyor. Nitekim her bir kahramanın Victoria’nın dediği gibi yine unutulmaz bir önce son tatillerinin tadını çıkarırken ironik yolculuğu sezonun ruhani yönüyle de bağlantılı “Tayvan” yolculuğu oldu! Her konserden daha değerli heyecanlı mısınız? u Muse topluluğunu en kadar sevdiğinizi Ben Blur’cüyüm. (Gülüyor) biliyorum. Son yaşanan gelişmeler hakkında neler söylemek istersiniz? u Evinde sürekli müzik çalan birisi olarak Halk olarak belirli farkındalıklara bugünlerde komşularınız hangi müzisyen, varıyoruz ve bence bu çok önemli. Muse topluluk ve şarkılara maruz kalıyor? canlı olarak izlemeyi en çok istediğim Bu aralar eskilere döndüm. Çok fazla gruplardan ama dediğim gibi önceliklerimiz Guns N’ Roses, Led Zeppelin falan değişiyor. Bu her türlü konserden daha dinliyorum. Bir de klasik müziğe sardım. kıymetli diye düşünüyorum. Herhalde beynim ihtiyaç duyuyor. (Gülüyor) u Peki Oasis›in geri dönüşü ile ilgili
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle