22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 ARALIK 2023 6 Cuma günü vizyona giren ‘Ölümlü Dünya 2’nin yönetmeni Ali Atay yapımın ardındaki derin yaklaşımını bizimle paylaştı Bazı seyircileri de rahatsız eden bir durum ama farklı bir mizah anlayışı olduğu çok belli. dEniz ülkü TEkin Evet, orada farklı bir matematik var. Çünkü insanlar diyor ki “Şakamız bu, bunu aldık, tamam” ama ben undan beş yıl önce ilk filmi ‘Bir an şaka yapmıyorum orada. Durumun kendisi zaten öyle. gösterime girdiğinde bol aksiyon O durumun içinden çıkabilmenin başka bir formülü içeren bir komediydi “Ölümlü yok. Seyirciyi güldürmek için kurduğum bir an değil o. Dünya”. Zaman, değerine Saatlerce aynı durum içinde kalabilirler de. Bdeğer kattı ve filmi ikincisi u Bu biraz da günümüz komedisinin gerekliliklerinden biri. heyecanla beklenen bir seriye dönüştü. Her Bu bir alışkanlık tabii canım. “Şakayı aldık güldük sahnesi incelikle işlenmiş bir kara komedi, bile şaka geçtik” filan... Üstüne basarak, inatla söylüyorum: Şaka denilebilecek ama türlere de sıkıştırılmak yaptığımız bir an bile yok! Yapıyorsak bile birisi kötü bir istemeyen bir film “Ölümlü Dünya 2”. İlk şaka yapıyordur, yanındaki karakterler gülmüyordur ona. filmde olduğu gibi yine kamera arkasına geçen Ali Atay’la “Ölümlü Dünya” düşündükleri bu değildi evreninden yansıyanları konuştuk. yapmıyoruz’ u Onu şöyle ayırt edebilir miyiz, senaryoyu düz u Heyecanlı mısınız? okuduğunuzda gülünecek bir şey yoktur ortada ama kafanızda Heyecanlı mıyım bilmiyorum. Film canlandırdığınızda çok komik olur. seyirciyle buluşacağı için başka türlü bir his Evet. Biz ilk film öncesinde bunun sıkıntısını var. Merak diyebiliriz. Tiyatrodan da alışkın yaşadık. Birçok insan okudu ama anlamadı filmi. Çıkan olduğum bir şey. İlk oyunumu hep seyircinin sonuçtan sonra tekrar konuştuğumuzda “Düşündüğüm ne tepki göstereceğini izleyerek oynarım. şey bu değildi” tepkileriyle karşılaştım. Ben alıştım Aynı şeyi yaşıyorum. bu durumlara. Söylediğin şey o kadar doğru ki. Bizim u Filmin pik noktaları çok başarılı. O açıdan yaptığımız bir mizah türü ise onu çok güzel açıklayan bir seyirciyi etkileyecektir. ifade oldu. Bence herkesin yüzde yüz gülerek izleyeceği Ona çok dikkat ettim daha bir film değil “Ölümlü Dünya”. senaryo yazım aşamasında Öyle bir niyetim de olmadı. Benim ‘aks’tan kopmayarak o pik ilk filmi yapma nedenim şuydu: noktalarına ulaşabilmek çok “Art-house seven de benim gibi her önemli. O yüzden destek türü seven de oturup izlediğinde bir alabileceğim ne varsa karşılık alabilecek mi” sorusunun kullanmaya gayret ettim. yanıtını arıyordum. Ölümlü Örneğin müzik. Dünya’yı bir sürü festivalin açılış filmi olarak seçtiler. Bu beni o kadar u Filmin müzik listesi çok iyi. mutlu etti ki. Yapmak istediğim şeye Açıkçası çok beğendim. yaklaşmışım. Bir film, filmdir ve Hiç mütevazı bunu biz ayrıştırmışız, “art-house davranmayacağım, santim sinema, mainstream” filan diye. santim “an”lara uygun Gerek yok. Bir art-house sinemayı müzikleri aradım, eskileri kazıyarak. Her neden yüz binler izlemesin? şarkıyı her yere koyamıyorsun, bir dili var. Hatta bir metronomu... Bu, teknik olarak u Ölümlü Dünya neden beş yıl sonra geri döndü? tarif edebileceğim bir şey değil hissi olarak İlk filmde bütün karakterleri öldürmüştük ama o kadar yaklaşabileceğim bir şey. Doğru şarkı bir tatlı olduklarına kanaat getirdik ki kıyamadık. Sonu sahneyi olması gerektiği yere taşıyabiliyor. aceleye gelmiş bir final gibi durur. Onun nedeni biraz o, şahane bir kıyım vardı hepsinin ölümlerini gördüğümüz. u Müzikler aracılığıyla Yeşilçam’la bağlantı Ölürken canı ekmek isteyen bir Serbest, öbürünün kurma hissi de var filmde. başka bir çilesini göre göre ölmelerini izleyecektik ve Yeşilçam vurgusu yaptığım her işte var. ona da gülecektik aslında. Biraz sıkıntılı bir süreçti ama O filmlerdeki “ansambl” duygusu vardır ya göze almıştık, vazgeçtik. Biraz zaman geçti, “İkincisini onu çok severim. Mümkün olduğunca bire yapalım” talepleri geldi. Biz de oturup hikâye kuralım bir dokunuşlar yapmayı çok seviyorum. dedik. Bir sürü yerde toplandık, teknelere gittik, otellerde Çünkü orası da tiyatrodan gelen bir üsluba kaldık... Senaryodan önce uzun uzun muhabbet ediyoruz. sahip. Benim de kurmak istediğim dünyalar Bir cümle bulup bir an bulup hepimizi ortak anda hep öyle. etkileyen bir şey gördüğümüzde onun peşine düşüyoruz. Acıyl A bAş etmek için O zaman hikâye şekilleniyor. Pandeminin ilk yazında sete Oyuncu Ali Atay vs. çıkacaktım, her şey ayarlanmıştı ama sonra istemedim u Bazı komediler, kökenlerinde çok acı öykülere sahip pandemi zamanı sete çıkmayı. Çünkü bu aynı karavanın oluyor. Ölümlü Dünya da biraz böyle bir film. içinde beraber takılarak, konuşarak olacak bir iş. Maskeler, Buradaki en acı hikâye hepsinin her an yönetmen Ali Atay testler... Öyle bir sürece girmek istemedim. ölebileceği gerçeği. Bakış açını doğru konumlandırırsan bu çok sinir bozucu u Oyuncu ali atay, yönetmen ali atay’la çalışabilir miydi? Mükemmel bir soru. Bunu ben de soruyorum kendime, “Ben kendimle çalışabilir bir mizaha dönüşebilir ki ben bu miydim” diye. nuh Tepesi’nin yönetmeni Cenk Ertürk şunu demişti: “Seninle çalışmak, durumlarda -adrenalinle birlikte ateşle oynamak gibi. Sağın solun belli değil.”ç ok fazla şey düşünüp, tuhaf bir bir gülme hissi gelir ya- oralardan konsantrasyonla, anlık tekniklerle karaktere ulaşmaya çalışmak yönetmen için nasıl bir şey çıkarabiliriz hissi beni çok yorucu. Ben böyle bir şeyle mücadele edebilir miydim? Evet zaman zaman heyecanlandırıyor. Hayatımızın her edebilirdim, hoşuma giderdi, işime yarardı. çünkü karakter için titizlenerek çalışırım evresinde mizah var, cenazelerimizde genelde. Ben kendimi çekiyor olsam yönetmen olarak beni biraz yorabilirdim. bile. Mizah acıyla baş edebilme durumu. u Yönetmen ali atay’la çalışmak kolay mı? Doğru durumu bulduktan sonra ekstra O daha kolay. Monitörün başındayken beklediğim tek şey, ikna edilmek. bir şaka yapmana da gerek yok. Doğru çünkü dediğim dedik birisi değilim. Emin olmayı sevmem. “Burayı böyle konumlandırmaları yapıp seyirciyi ikna yapalım” dediğimde, “Böyle yapmak istemiyorum” diyen birini edebilirsen hiçbir şaka yapmana gerek yok. severim genelde. Tamam konuşalım, nasıl yapmak istiyoruz Bizim filmimiz için de çok geçerli bir durum. burayı ve neden? ikna olmaya hazırım ve ikna olup u Filmde bazı sahneler kesilebilecekken üzerine başka şeyler de ekleyebilirim.  uzun sürüyor. Bu da bir zaman sonra sinir bozukluğuyla birlikte gülme isteğine yol açıyor. Dünyanın en önemli sorunlarından biri olan göçmenliğe yönelik Avrupa merkezli bakış açısını kıran bir film Bir Göç Öyküsü: Io Capitano frika sinemasının öncüsü, kadar da kolay- gidemez diyor Garrone ve kıtlık veya başka sosyopolitik sebepler değil. Senegalli yönetmen Ousmane “Io Capitano”nun harcına da bu mayayı Yalnızca “Avrupa’nın onları ve şarkılarını Sembene, “Mandabi” (1968) karıştırıyor. beklediğine” ilişkin çocuksu yanılgıları... isimli filmini halkının çoğu Gerçekten de bu hayal, ailelerinden gizli Avrup A’nın ‘norm Al’i AFransızca anlamadığı için Wolof çıktıkları yolculukta Seydou ve kuzeni Garrone’nin, Gomorra’dan ve hatta dilinde çekmek ister ve böylelikle ilk kez bir Moussa’yı büyük bir trajediye sürüklüyor. Pinocchio’dan aşina olduğumuz “gençler ve Afrika dilinde film yapılmış olur. Senegal’in Şarkıcı olma düşleri çöl tozuna, inşaat tradejiler” konuları ise Io Capitano’da göç ve 1960’da Fransa’dan çamuruna bulanıyor, Nijerya’dan Libya’ya, küreselleşme olgularıyla birleşiyor. Avrupa’nın bağımsızlığını İtalya’ya, insan tacirlerinden mafya işkence aY’a SEYaHaT “normal”i haline gelen göç facialarına iki kazanmasının ardından evlerine değin dehşet verici bir hayatta gencin yolculuğu üzerinden dikkat çekici bir sömürgeciliğe, kalma savaşına evriliyor. Sürreel bir üslupla yorum getiriliyor. Çünkü Garrone’nin “Io bağımsızlığını kazanan betimlenen çöl sahnesinde önce çocuklukları Capitano” ile yaptığı klişeleşmiş beyaz adam toplumlarda yaşanan sonra da masumiyetleri “uçup gidiyor”. bakışından çok uzak ve tam da bu yüzden kimlik bunalımlarına Ailelerini dinlemedikleri için yaşadıkları Senegal’de, Wolof dilinde ana karakteri ve bunun sınıflar arası pişmanlığa çare olamayan “bir melek”, fiziksel Seydou’nun alabildiğine normal yaşamıyla farklılıklarına ana acılarına da merhem olamıyor. Kat ettikleri Garrone, yıllar önce Sembene’in bıraktığı başlıyor. Annesi ve kız kardeşleriyle yaşadığı karakterinin yaşadığı her mesafeyle yaş alıyorlar fakat geleceklerine bayrağı devralmak için yürekli bir girişimde kulübede açılan film süslenen, peruklar “küçük” bir sorunla, yönelik duydukları ümitten de vazgeçmiyorlar. Başak Bıçak bulunuyor ve filmini yalnızca -büyük oranda- takan, danslar eden, şarkılar söyleyen ailenin Fransa’dan “gelemeyen” Garrone’nin sırrı, böylesine kahredici bir Wolof dilinde çekmekle kalmayıp Sembene’in gündelik yaşamının, “yerleşik göç eden aile” bir havale ile Kafkaesk sorunu tabulaşmış eleştirilerden uzağa basakbicak anlatısını tamamlıyor. The Guardian’a yaptığı imgesinden ayrıştığını kanıtlıyor böylelikle. bir bürokrasi üzerinden götürebilmesi ve “biz-onlar” anlayışının dışına @gmail.com açıklamalarda, “Gençler, kendi yaşlarından Elbette modern yaşamın sunduğu olanaklara çarpıcı bir yergi sunan çıkarak iki gencin gelecek tasavvurlarını drama insanların Fransa’dan kolaylıkla Senegal’e büyük oranda uzaklar ancak kadrajın ilettiği Sembene’in meselesinin dozu dengeli bir öyküyle bütünleyebilmesinde seyahat ettiğini görüyor ancak onlar aynı şeyi özü bellidir: Bir zamanlar sömürgesi olduğu duyguda belki bir parça umutsuz ama yine yatıyor. Ve bunu yaparken ölümün ensesinde yapamıyor” diyen yönetmen, bu bakımdan Fransa’dan Senegal’e para, o kadar da kolay de mutlu görünüyorlar. Pek tabii her genç beklediği o ünlü bedeli Seydou’nun gözlerine Sembene’in Mandabi’siyle analojik bir bağ gelmez. Fransa’dan insanlar gelir, kolonyalizm gibi sosyal medyada gördükleri yaşamlara gömüyor, gencecik bir yüreğin çarpıntısını gelir ama havale, bir türlü gelemez. kuruyor. Tıpkı Sembene’in anlattığı gibi imreniyor ve şarkıcı olmanın tek yolunun duymamıza olanak tanıyor. Sanırım “Io Fransa’dan insanlar gelir, para gelemez Avrupa’dan geçtiğini düşünüyorlar ancak “İtalyan Sinemasıyla Buluşma” kapsamında Capitano”yu iyi kılan, işte o küçücük kalbin gösterilen “Io Capitano”nun yönetmeni Matteo ama Senegal’den “para” gider, insanlar -o gitmek istemelerinin nedeni tek başına savaş, finaldeki atışı... Fotoğraf: Vedat arık Puanım: 7/10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle