Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 TEMMUZ 2022
5
Gerçeklerle dolu bir kurgu evreni
Bir ortak
bilinç öyküsü
Onu ekranlardan tanıyorsunuz ancak Metin Akdülger, bir süredir
bambaşka bir evrende öykülerin izini sürüyor. Bu evrenin ilk
anlatısı ise “Görmüş Geçirmiş Kaptan 88.”
ir düş karakteri Kaptan 88. Yıllar- dostum Ayşe Barım bizi yüreklendir-
dır dolaştığı kurgu evreninde ger- di. Sadi’yle tanıştığımızda eksik par-
çek yaşamdan farklı bilinçleri bir çamızı bulmuşcasına birbirimize bağ-
araya topladı. Distopya, yeniden landık. Kaptan 88’in dünyası, renklerini ve
Bdoğuş, farklı uzamlar ve türler çizgilerini oluşturmaya başladı. Davut’un
arasında geçen öyküsü, gerçek öyküleri bir hikâyesi bizim dünyamız oldu, en yakını-
araya getirdi. Ortaya, Ancient 101 yayınla- mızdan en uzağımıza, bu hikâye üzerinden
rından yarı öykü, yarı çizgi roman türündeki iletişim kurabileceğimize inandık. Hâlâ da
DENZI
“Görmüş Geçirmiş Kaptan 88” çıktı. Bu sı- inanıyoruz. Sanırım bu röportaj da bunun
ra dışı serüvenin bizim ve Kaptan 88’in ev- örneklerinden biri.
ÜLKÜTEKIN
renindeki öykülerini ekibin iki yazarından bi-
PSIKOLOJI VE ILETIŞIM
risi olan Metin Akdülger anlattı.
u Öyküyü kişisel kılan en önemli ayrıntı
u Önceki söyleşilerinizde yazarlığa olan ilgi-
bana kalırsa kurgunun ilerlemesinde kitlesel ve
nizden bahsetmiştiniz. Ancak “Görmüş Geçirmiş
bireysel insan psikolojisinin önemi. Psikolojinin
Kaptan 88” derdinizin yalnız yazmaktan ibaret
kurgularınızdaki yeri nedir? suz potansiyel vaat eden bir anlatı yaratabileceğini dü- Tanrıça kültlerinin bize hep ışık tuttuğunu söyleye-
olmadığını gösterdi bana. Çünkü Mısır, Minos
Psikoloji özellikle son yüzyılda insan varoluşu ve ev- şünüyoruz. Baba’nın bilincin özgürleşmesi yolculu- bilirim. Bu konuda oldukça zengin bir coğrafyayı pay-
uygarlıkları gibi etkileri günümüze uzanan
renin gizemlerine kafa yoran birçok yazarın ve hikâye ğunda “Görmüş Geçirmiş Kaptan 88”in dünyasında laşıyoruz. Bu sorunuza akışa ilişkin merakı bozmadan
mitlerden savaş, iklim krizi gibi küresel felaket
anlatıcısının başvurduğu bir dal. Hikâyemiz insan bi- nasıl bir etki yaratacağını görmenin etkili bir iletişim şunu söyleyebilirim; hem hikâyemizde hem de gör-
anlatılarına kadar yoğun bir kültürel birikim
lincinin yolculuğu ve dönüşümüyle ilgili. Fakat bu an- yaratabileceğine inancımız tam. İnsan bilinci için ta- sel dünyamızda da hissedebileceğiniz gibi cinsiyetler-
var ortada.
latı yalnız insanın değil, evrenin de psikolojisi üzeri- nımımıza gelecek olursak Baba’nın sözleriyle “Bili- den uzaklaşma ve öze ulaşma gibi bir eğilimimiz var.
Bu hikâyeyi ortaya çıkaran bilinç, yoğunlukla Da-
ne şekilleniyor. İnsanın varoluşundaki sorumluluğu- min Kutsal Kasesi” olarak ifade edilebilir.
vut Çelebi’ye ait. Osman Oğuz Öğün ve ben sı-
u Öykü düzyazı biçimiyle başlayıp, çizgi
nu değerlendirdiği bir hikâye oluşturduğumuzu düşü-
fır yaşından beri tanışıyoruz. Bu tanımı seviyorum
roman biçimiyle devam ediyor. Nasıl alındı bu
KURGUNUN KURALLARI
nüyoruz. Örneğin, Dünya’nın gittikçe dengesini yiti-
çünkü Oğuz’la annelerimizin karnındayken yan ya-
karar?
ren yapısı sonucu, insanlık yaşam felsefelerini irde-
na gelmişiz. Birlikte küçük yaştan beri farklı uy-
u İşin felsefi yönüne gelirsek öyküde altını
İlk andan beri kurduğumuz dünyanın ve Kaptan
lemeye başlıyor. İnsan Hakları Sözleşmesi gibi, insa-
garlıkların mitleri ve Dünya’nın potansiyeline iliş-
çizdiğiniz kronolojide bir döngüsellik dikkat çe-
88’in “transmedya” bir anlatıyla ilerlemesini önce-
nı Dünya’nın merkezine alan bir bakış açısının, temel
kin merakımız hep vardı. Bir süredir de çeşitli şey-
kiyor ve aslında yıkım ve yeniden doğuş arasın-
ledik. Biçim üzerine kurduğumuz ve bizi heyecan-
sorunlardan olduğuna yönelik bir görüş ortaya atılı-
ler yazıyor, kendimize bir çıkış yolu arıyorduk, ta
da bitmeyecek bir düzen olduğu duygusu
landıran bir hayal oldu bu.
yor. İnsanlık varoluşunu tekrar tanımlamaya ve dün-
ki Davut’la tanışana kadar. Davut da yıllardır Kap-
var diye yorumlayabilirim.
yanın yiten dengesinde sorumluluğunu almaya karar
tan 88’le yaşıyor ve hikâyesini yaşamla temel ile-
Bir hikâyeyi oluştururken tıpkı kul-
veriyor. İnsan Hakları Sözleşmesi’ni Dünya Hakları
tişimini sağlamak için en doğru yol olarak görü-
landığınız dil gibi anlatmak istediği-
Sözleşmesi ile değiştiriyor. Kendini değil, Dünya’yı
yor. Hikâyelerimizi paylaştığımızda insan ömrün-
niz dünyanın felsefesini ve kuralları-
merkeze alıyor. Olayları kurgularken bize esin veren Android’ler
de az rastlanacak bir anlayış oluştu aramızda. “Gör-
nı oluşturmak elzem. Hepimizin bu
şey ise psikoloji ve iletişim üzerindeki sıra dışı fikir-
müş Geçirmiş Kaptan 88”in dünyasını oluşturmaya
konuda farklı bakış açılarından et-
lerimiz oldu. Amaçladığımız şeylerden biri de insa-
başladık. Tuhaf ve heyecan verici bir süreçti. Bir sü- ve siborg’lar
kilendiğini söyleyebilirim; Davut
nın merakını ve bilime yaklaşımını bu tür kurgular-
re sonra hikâyenin görsel, ruhsal açıdan potansiye-
Jung’dan, Oğuz Freud’dan, ben Eric
la desteklemek.
lini yansıtabilmek için gerçek bir ressama ihtiyacı-
OSMAN OĞUZ ÖĞÜN
Fromm’dan örnekler vermeye çalı-
mız olduğunu anladık. Sadi Güran hayranlıkla takip
u Öykünün temelini insanlığın bilincinin şırken bizi bu konuda bir araya geti- u Karakterlerin oluşum süre-
ettiğimiz bir isimdi. Üçümüz de çekingen insanlarız
cinden bahseder misiniz?
özgürleşmesi oluşturuyor. Bu kavramı siz nasıl ren Joseph Campell oldu. Osman Oğuz
ve bizimle çalışmak isteyeceğine inancımız düşük-
Öğün ekibin birikimi ve merakı en yo- Bize kendini gösteren ilk karakter
tanımlarsınız?
tü. Ancak menajer ajansımın kurucusu ve sevdiğim
Kaptan 88 oldu. Onun öyküsü geliştikçe
İnsan bilinci ve onun evren üzerindeki etkisinin son- ğun olan kişisidir. O ikna olursa hepimiz
rahatlarız. Davut’un ruhundan gelen anlatı ve diğer karakterler de oluşmaya başladı. Hem
antik hem çağdaş hem de fütürist mitler esin
mitler arasındaki iletişimi irdeledikçe Campell’ın
bize gösterdiği yolu ilk fark eden Oğuz’du. Özellik- kaynağımız oldu. Bazı karakterler için tekno-
lojinin yönünü belirleyen “avangart” bilim in-
le yaratım sürecinde, planlamadan içten gelen anla-
tılarımızın sağlamasını yaparken mitlerle uyumun- sanlarının fikirlerinden ilham alırken bazıla -
rı için ise San Francisco’lu girişimci, Orta Do-
dan büyülendiğimiz çok oluyor.
ğulu petrol milyarderi yatırımcı arketipi gi-
u Öyküde tanrıça kültlerine gönderme yapan
bi önemli figürler esin kaynaklarına dönüştü.
Kızılkanat karakteri dikkat çekiyor. Kaptan 88
Mareşal Mesut ve Kızılkanat ortaya çıkınca,
ve Baba onu dinlemediği için “Düğün Felaketi”
kendimizi antik Yunan ve antik Mısır mitlerin-
yaşanıyor. Bu karakter tanrıça inanışlarının
de bulduk. Birçok milletten, cinsiyetten, insan,
önemini hatırlatmak için mi öyküde yer aldı?
kadim varlıklar, android’ler, siborg gibi farklı
türlerin bir arada var olduğu bir yapı oluştu.
SADI GÜRAN
u Öyküyü okuduğunuzda neler hissettiniz ve bu
Kendi
hisleriniz kitaptaki görsel yaklaşıma nasıl yansıdı?
Metin ve Oğuz’un yazdıklarının içine girip Davut’la da ta-
dünyasını
nıştıktan sonra çizim olarak haritam oluştu. Pek çok anlam-
da empati kurabildiğim Davut’un dışarıdan görünüşünün ar-
yaratmış kasında aslında bu dünyaya pek uyum sağlayamamış ve kendi
dünyasını yaratmış bir çocuk var. Ben de özellikle onun dün-
yasının renklerini ve çizigisini biraz da babası, dostları ve aşık
bir çocuk
olduğu bireylerin de etkileri üzerinden araştırdım.
mi yapmak çok zor. Bir de seyirci kaygısı var.
Ünlü yapımcı sokağa ulaşamayan sanatçıları eleştirdi
YAVUZ KOÇ
Dolayısıyla en önemli değişim izleyici eğilimleri.
Şu an yoğurdu üfleyerek yiyoruz.
Çakallarla Dans serisinin yeni filmi
u Eylemciliği sanatının önüne geçmeyen-
için çalışmalarını sürdüren senarist, lerdensiniz. Bu dengeyi çok iyi kurduğunuzu
Bu neyin solu?
söylemeliyim.
yönetmen, yapımcı Murat Şeker
Amacım herhangi bir toplumsal olayda sivril-
halkçı görünüp halka ulaşamayan
ocaları Metin Erksan, Lütfi Akad, Ha- şeyin ekmeğini yiyen insanlar var; kimisi din, ki-
mek değil. Tepkin kadar varsın toplum içinde.
yapımlardan dertli.
lid Refiğ, Duygu Sağıroğlu, Nedim misi Atatürk... Biz Atatürkçüyüz ama filmlerimiz-
Yönetenler sorumluluklarını yerine getirmeli.
Otyam ve Memduh Ün gibi isimler- de şov derecesinde Mustafa Kemal imgesi olmaz.
Sadece, bu ülkede gerçek bir vatandaş olma mü-
den devraldığı bayrağı, Türk sine- Zaten altı tane ok var. Halkçılık da bunlardan bi-
cadelesi veriyorum. Tepki vermeyince, şikâyetçi
Hmasını Türk izleyicisi ile buluştur-
ri. Atatürkçülük öyle elitist bir şey değil. Doğası
olma hakkını kaybediyorsun. Ne Twitter’da ya-
mayı görev edinerek taşımaya devam eden Murat gereği değil.
zınca ne de bir metne imza atınca olaylar çö-
Şeker kariyerinden satır başlarını bizimle paylaştı.
zümlenmiyor. Gösterdiğimiz toplumsal davra-
u Yeni projeleriniz neler?
nışla değil, sanatımızla öne çıkmamızın en bü-
u Filmlerinizdeki karakterler mahalle- “Çakallarla Dans” en yakın proje. 2 Aralık’ta
yük sebebi herhangi bir siyasi parti veya çıkar
gösterime girecek. Sonrasında Kuvayı Milliye’nin
mizde karşılaştığımız karakterler gibi gö-
örgütüyle birlikte olmamak. Anayasada bir mad-
Kadıköy kolunun hikâyesini anlatacağımız bir
rünüyor. Gördüğünüz insanları mı perdeye
de var; Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağ-
projemiz var. “Çakallarla Dans” filmimizin gişesi
taşıyorsunuz?
lı olan herkes Türk’tür. Öne çıkan kelime sadece
bu projenin de finansmanını tayin edecek. Yete-
Görevim, Türk sinemasını Türk halkıyla buluş-
Türklük değil aynı zamanda vatandaşlık. Bu bağ
ri kadar para kazanırsak 2023’te yapacağız yoksa
turmak. Milyonlarca insana ulaşmak demek soka-
bana ülkemin kuruluş felsefesindeki, laik, sos-
bekleyeceğiz. Cumhuriyetimizin 100. yılında de-
ğın sesi olmak demek. Filmlerimizdeki samimi-
yal, demokratik hukuk devleti ilkelerini savun-
ğil de 101. yılında yaparız. En azından halkın ser-
yet, bakışımızdaki samimiyet. Filmlerimizde so-
ma hakkını veriyor. Ben bu haklarımdan vaz-
mayesiyle bir Kurtuluş Savaşı filmi çekilecek.
kağın birebir yansımasını anlatıyoruz ki konumuz
geçmem. Günümüz toplumundaki en büyük kül-
daha net anlaşılabilsin. Gardırop Atatürkçülüğü, u Eskiden film çekmek daha zor bir işti.
türel ve ahlaki erozyon, vazifelerimizin erdem-
lobi solculuğu var. Bazıları “sol film yaptım” di-
Artık dijital ortamlarda hemen her gün yeni lerimizmiş gibi sunulması. Mustafa Kemal’in
yor, halktan kimse izlemiyor. İzlese de anlamı-
bir yapım ortaya çıkıyor. bir sözü vardır: “Ülkesini en çok seven vazifesi-
yor. Bu neyin solu? Bu sokağın solu değil. Her Onlarda para var. Dolayısıyla halen sinema fil- ni en iyi şekilde yapandır.”
Fotoğraf: Gökhan Kam