Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 tz um 2022
6
Batı medeniyetinin izleriyle Uzakdoğu kültürü bir arada
Seul’e nasıl âşık oldum?
ugün sizleri Seul’e götürüyo- herkes cep telefonuyla ilgili, Wİ-Fİ her yer-
Fl AN
rum. Birkaç kez gitmek isteye- de var. İki renk taksi var. Siyah olanlar da-
ceğim yerlerden olacak. Bir ke-
ha lüks, turuncu ve gri olanlar daha ucuz.
re iş yapmak istiyorum Kore’de,
c amsız gözlük akımı
Bikincisi alışveriş, üçüncüsü ye-
Seul erkekleri çok şık. Nasıl güncel,
me-içme, dördüncüsü eğlence, beş “sa-
uyumlu giyiniyorlar anlatamam. Kadınla-
nat” diye gider... Kent, havaalanından iner
rın hayran olacağı erkek tipi... Tüm kızlar-
inmez bana New York gibi geldi. Eşim
da mini etek ve mus çorap. Sarı saç hiç yok.
Sadık’ın işi için ordaydık, ben Sevgililer
Caddelerde iki dükkândan biri cilt bakım
Günü olduğu için peşine takıldım. O daha
Aly İN Ay Az
ürünü satıyor. Koreliler ciltlerine çok önem
önce Seul’u gezdiği için kılavuzumuz oldu.
y ıl MAz
veriyorlar. Kaldığımız bölgede lüks mağa-
Kısa süre önce Tayland’dan döndüğüm-
marul, yeşil biber, soya filizi ve kişi sayı- neğin ıstakoz, bal kabağı ve karidesi hep
za çok ama asıl küçük butikler nefis. Ancak
den Seul çok düzenli geldi bana. Metro di-
sı kadar soslu birer tabak soğan. Etiniz ha- sokaktan yedik. Sunum, benim diyen resto-
bedenler sorunlu. Çok minikler, kendime
ğer ülkelere göre çok gelişmiş. Metroda
fif mühürlenmiş geliyor, siz pişiriyorsunuz.
ranlara taş çıkartır.
göre giysi bulamadım. Seul’de camsız göz-
Makasla minik parçalara ayırıp soğanlı sosa
lük takanlara rastlıyorsunuz. Çünkü gözlük
Medeni ve eğiti Mli
batırıp yiyorsunuz. Yanında en ünlü içkile-
burada önemli bir eklenti, camı olmasa da
2014’te feribot kazasında çoğunluğu öğ-
ri (pirinçten yapılan) “soju” içiliyor. Votka
çerçevesiyle seçkinlik yaratıyormuş.
renci 416 kişi hayatını kaybetmişti. Gye-
gibi bir içki. Bir ayrıntı daha; ahşap çubuk-
İlginç bir ayrıntı, bazı binalarda asansörde
ongbokgung Sarayı’nın caddesinde ölenle-
larla yemek yiyen diğer Asya ülkelerinden
4 numara yok. Ya 5’e atlıyor ya da 4 yerine
rin fotoları ve ışık olduklarını betimleyen
ayrılan temel fark, çubukların metal olma-
F yazıyor. Nedeniyse 4’ün okunuşu “four”un
sı. Yemeğin ortasında veya sonunda çorba tablolar var. Ölen herkese üzülüyor insan
onların dilinde ölüm kelimesiyle aynı oluşu.
ama gençlere yüreği düğüm düğüm oluyor.
geliyor. Sebze çorbası içinde “noddle” olan.
yemek kültürü Seul mutlak görülmesi gereken yerlerden.
Bütün yemekler acı ve bol baharatlı. Benim
Kore’de tüm dünya mutfakları var, hepsi için sorun yok, zaten bayılırım acıya. Hem çağdaş yüzü hem tarihi dokusu ilginç.
Son söz, Koreliler Çinlilerden daha az kızgın,
çok başarılı. Ama ben “kendin pişir kendin “Sokak yemekleri için hangi ülke” diye
ye” olayına bayıldım. Masaların ortasında sorsalar düşünmeden “Tayland” derim. An- Japonlardan daha az sakin bir ulus kendi de-
mangal, tepelerinde mangalın dumanını çe- cak “Sokaktan bir şey yediniz mi” diye sor- yimleriyle. Budizm’e inanıyorlar, gençlerin
çoğu ise ateist. Gözlerinin içi gülen, sakin ve
ken bir baca... Tepside kimchi (meşhur la- sanız, “Hayır”. Kore de sokak yemekleri
hana turşusu), bir tabak keskin sarımsak, cenneti ama temiz, lezzetli ve içerikli. Ör- eğitimli bir ülke. Kıskanmamak elde değil!
Kadınlara, kendini güçlü hissettiren kıyafetler tasarlayan Tayfun Kaba moda yolculuğunu anlattı
Üç çeşit
Kumaşında asalet var
çöp kutusu
SİMA Gy zeö Ne R
Dünyanın dengesini bozan Genç yaşında moda
simay.gozener@
insanoğlu doğal afetler karşısında dünyasında adından söz
cumhuriyet.com.tr
çaresiz. Çözüm ise doğaya sonsuz ettiren tasarımcılardan
saygıdan geçiyor. Tayfun Kaba. İğne ve iplikle
yaşam verdiği kumaşları
ıcaklar başladı ama
düşleriyle süslüyor. “Kadını
yağmurlar bir tür-
bir disipline sokmaktan çok
lü dinmek bilme-
Sdi. Hatta geçtiği-
hoşlanıyorum. Çünkü bu
miz haftalarda, doğmadığım
disiplin içerisinde duran
memleketim Hopa’da heye-
lan yüzünden iki kişiyi kay-
kadını çok seviyorum” diyor.
bettik. Dünyanın ekosiste-
miyle oynayan insanoğlu da-
ÜMİT
ha başına geleceklerden ha-
ORMAN
bersiz. Ağaçları keser, yeri
ikiş makinesinin sesiyle uykuya da-
göğü bina yaparsanız dünya-
Ev hanımlarıyla
lan; kumaşlarla, boncuklarla düşleri-
nın iklim düzeni de değişir; yazlar kışa, kışlar
ni süsleyen küçük bir çocukken bu-
da yaza dönüşür.
çalışıyoruz
gün moda dünyasının “başarılı” tasa-
Benim Bodrum’a gelme tarihim 19 Mayıs’tır
Drımcılarından biri Tayfun Kaba. He-
ama bu sene havalar bir türlü ısınmadı ve Bod-
El sanatını değerli buluyorum ve ta-
nüz 16’sında gelinlik tasarlayarak adım attığı moda
rum bile seller altında kaldı. Rüzgârda kırılan
sarımlarımda da kullanmaktan hoş-
dünyasında adından fazlaca söz ettiren, tasarımla-
ağaçları, yağmurdan dolan havuzları ve yolla-
lanıyorum. Tabii couture yaptığım
rında kumaşın eşsiz yolculuğuna tanıklık ettiğimiz
ra dökülen yaprakları toplayan site çalışanla-
için burada her şey elle dikiliyor. Be-
modacıyla yaşamından düşlerine keyifli bir yolcu-
rı bayram hediyesini hak ettiler ama insanoğlu
ni en fazla mutlu eden bu çalışma-
luğa çıktık. Şimdi söz sırası Kaba’da…
bu değişiklikleri hak etti mi? Evet, hak etti. O
nın kıymetli bir parçasını oluşturan
kadar gelişigüzel yaşadı ki hele en zengin ül-
ev hanımlarını da istihdam etmem.
u İğne, iplik içine doğup, terzihanede bü-
ke konumundaki ABD neredeyse dünyanın ya-
Üretimlerimin birçok el işlemesini
yüyen bir çocukluk sizinkisi. Almanya’da
rısını tüketti. Ne zaman ABD’ye gitsem gözle-
ev ekonomisine dahil olmak isteyen
başlayan moda camiasında kısa zamanda yer
rim fal taşı gibi açılır ve “Vah vah, bu bolluk-
yetenekli ev hanımları yapıyor.
edinme öykünüzü sizden dinleyebilir miyiz?
tan kaç tane Afrikalı doyar” diye iç geçiririm.
Almanya’da doğdum. 17 yaşında İstanbul’a gel-
Niye mi? Bir şey yendi yendi, yenmedi ho-
dim. İğne ve ipliğe hep ilgim vardı. Annem, anne-
op çöpe... Bir kutu meyve suyundan bir bardak
eğitimciden edindiğiniz bilgilerin yanı sıra rımları “deniz perisi”, Calypso adıyla sundu-
annem, babaannem terziydi. Kumaşı nasıl işledikle-
içilir kalan çöpe. İçim şişti bu israftan. Halbu-
geleneksel motifleri de öğreniyorsunuz. Bunlar nuz. Güçle okyanus birlikteliği nasıl oluştu?
rine bakar, “Ben de yapabilir miyim” diye düşünür-
ki benim evde üç çeşit çöp kutum var: İlki ge-
Okyanuslar, su bana ilham veriyor. “Deniz pe-
tasarımlarınıza nasıl katkı sağladı?
düm. Resme de yeteneğim vardı. Halamın desteğiy-
ri dönüşüm yani karton kutular, gazeteler, süt
İMA’dan aldığım eğitimler, özellikle dahil oldu- risi” olan Calypso’nun dişiliği, dik duruşuyla or-
le bu alanda eğitim aldım. Tekstilin
kutuları, naylon torbalar, İkincisi yemek artık-
tak yönleri olan bir koleksiyon hazırlamak istedim.
ğum “İzler Sergisi” ve unutulmaya yüz tutmuş
içine doğuyorsun, dikişi çok
ları ve yeşillikler için. Bahçemde dev bir ko-
el sanatları üzerine yaptığım çalışmalar bana Koleksiyonun karakterini güçlü kadın çizgileri
seviyorsun, üstüne çizim
vam var; ne var ne yok içine döküyorum ve
Ebrunun
oluşturdu. Bunları da işleme, eldiven gibi detaylar-
farklı bir pencere araladı. Evrenselle ye-
yapmayı öğreniyorsun…
“kompost” yapıyorum. Bunu da Hollanda’da
çağdaş izleri
reli birleştirip yeni bir DNA oluşturma- la bütünleştirdim. Kurguladığınız öykünün emeğini
Benim öyküm, hayal-
kaldığım yıllarda çiftçilerden öğrenmiştim.
35 modelin üstünde görmek müthiş bir haz.
yı başardım. Tabii bir de mezuniyet sı-
lerimi resmedip ku-
Son koleksiyonumda Türk ve Osmanlı
Üçüncüsü de normal çöp atıkları için.
navımda ileride çok şey öğreneceğim
maşla buluşturdu-
el sanatlarından; telkâriyi, cam üfleme
u Tasarımlarınızda ortak bir yön var mı?
tasarımcı Özgür Masur beni keşfetti
ğum an başladı.
tekniğini ve ebru sanatını
eve gelen ceza
Korseleri çok kullanıyorum, hatta ilk koleksiyo-
ve üç buçuk sene birlikte çalıştık.
çağdaşlaştırarak yorumladım.
Hollanda’da kaldığım yıllarda çok büyük numda ses getiren bir korseli şortum vardı. Korsey-
u İlk tasarı-
Camı telkâriyle mücevher gibi
çöp cezası gelmişti evimize. Eşim de “Ya u Ve ilk defile... Sert çizgileriyle le pantolonu birleştirdiğim noktada kadın kendini
mınızı ne za-
kaplayıp bir aksesuar haline
Ümit, sen ne attın çöpe” diye kızgın bir sesle güçlü hissediyor, çünkü dik durmak zorunda kalı-
güçlü kadınların taşıyacağı tasa-
man yaptınız?
dönüştürdüm. Bu tasarımları
sorunca kafam karışmıştı. Aklımca Türk usulü yor. Benim elbiselerimde rahatsız bir form görebi-
16 yaşında,
eser gibi düşünün,
güzel bir temizlik yaparak eşimin garajda bi- lirsiniz. Salaş da olsa kadının özgüvenli olabilmesi
Dubaili genç bir
ustalar telleri tek tek
riktirdiği boya kutularını atmıştım. Avrupa bu için dik durmasını sağlayacak kıyafetler tasarlıyo-
kadın için gelin-
elleriyle kırıyorlar,
işleri 50 sene evvel çözmüş, oysa bizler hâlâ rum. Kadını bir disipline sokmaktan hoşlanıyorum.
lik diktim. Bana nasıl
hazırlıyorlar.
her şeyi tek çöp torbasında topluyoruz. Hadi Çünkü disiplin içinde duran kadını çok seviyorum.
güvenip gelinliğini dik-
bizde de cezalar başlasın.
tirdi hâlâ aklım almıyor.
u Peki, size esin olan kadınlar var mı?
En önemli mevzu ise ağaçlarımız, ormanla-
(Gülüyor)
Pandemide ilk koleksiyonumu çizmeye başladı-
rımız, yeşil alanlarımız. Bunlara el sürmeye-
ğımda zamanımı kendimle geçirdim. İnsanların iki
u Sonra İstanbul...
ceğiz. Hele hele zeytinlikler bizim milli serve-
cinsiyetli olduğunu; içlerinde hem erkek hem di-
Ticaret okurken İstanbul’dan staj tek-
timiz. Yeşili o kadar çok seven bir insanım ki
şi karakter barındırdıklarını düşünürüm. Bu süreçte
lifi aldım. Ne olduğunu bilmeden cou-
ağaçların arasında “Tarzan” gibi yaşayabilirim
içimdeki küstah ruhlu bu kadını giydirmeye başla-
ture yapan firmalarda çalışmaya başla-
ve insan haklarına çok saygılıyım. Ormanla-
dım. Bütün kıyafetlerim aslında o kadının yorumu,
dım. 17 yaşındaydım, fazla yönlendi-
rı yakanlara, kadınları öldürenlere ve hayvan-
içimdeki dişi kimliğin kıyafetleri... O yüzden yeni
ren de olmayınca yolumu kendim çi-
lara zulmedenlere en ağır cezaların verilmesi-
bir şey tasarlamak benim için çok zor olmuyor.
zerek ilerledim. 21 yaşında tasarımcı
ni isterdim.
olarak girdiğim firmada 13 kişilik bir
Bu dünya hepimizin, bu atmosfer, bu deniz-
u Peki ya gelecek?
ekibi yönetiyordum. Aslında kendimi
ler hepimizin... Ben ölünce benim yerime ço- Büyük hayallerim var. New
eğitiyordum desem daha doğru olur.
cuklarımın gireceği denizleri; ben ölünce yeni
York’ta bulunmak istiyorum.
neslin altında yaşayacağı atmosferi bulmak is- Almanya’da, Ortadoğu’da
u İstanbul Moda Akademi-
tediğiniz gibi bırakın. Lütfen dünyaya çok say-
tasarımlarım değer bulu-
si’ndeki (İMA) eğitim için, “Mo-
gı gösterelim. Çünkü biz ona değil, o bize ba- yor ama Avrupa’ya ya-
daya kendi penceremden bakabilmeyi
kacak. O bize değil, biz ona muhtacız.
yılmak da müthiş
öğrendim” diyorsunuz. Uluslararası
olur.
Fotoğraf: Vedat Arık
öz
em