Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 MART 2022
6
Almanya’daki baskıdan
Müftülüğe devredildi ve yok oldu
kaçarak, genç Türkiye
Cumhuriyeti’nde
kendine yaşam alanı
Botanik
bulan bir Alman
botanikçinin hayaliydi
İstanbul Üniversitesi
Alfred Heilbronn
bahçesinin
Botanik Bahçesi.
2015’te müftülüğe
devredilerek yok edilen
ardından
bahçenin tarihinde
doğa sevgisi, emek ve
p Ro F. DR. GÜn Gö R
fedakârlık yatıyor.
ATş ı Rğo Lu
ürkiye’de Uluslararası Bota-
lece Ord. Prof. Dr. L. Brauner ve bahçe uzmanı
nik Bahçeleri envanterine kayıt-
Walter Stephan ile birlikte botanik bahçesinin
lı iki bahçeden biri olan ve 3 bin-
kuruluş ve düzenleme çalışmalarını başlatır.
den fazla bitki türüne ev sahipli-
Bu üçlü öylesine sistemli ve disiplinli bir
T ği yapan İstanbul Üniversitesi Alf-
çalışma ortaya koyarlar ki bahçe kısa süre-
red Heilbronn Botanik Bahçesi, 2015 yılında
de 1936 ilkbaharında açılışa hazır hale gelir.
Mega yıkıma karşı ses çıkarın!
İstanbul Müftülüğü’ne devredildi. Bu değişik- DAi REs EL
İlk büyük başarıları da 1935 yılında yayım-
liğin ardından bahçe metruk hale geldi ve o de-
lamış oldukları botanik bahçesine ait ilk to-
FLo RA
ğerli ağaçlar ve bitkiler bakımsılzıktan kurudu.
hum kataloğudur.
Bu anlaşılması güç kıymet bilmezlik, ilgisiz-
ADım ADım Yo K EDi LDi
lik ve bilgisizlik karşısında isyan etmemek el-
de değil. Oysa Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ya- Heilbronn, bahçenin Avrupa’daki gelişmiş
şanan fakr-u zaruret dönemlerinde bü- benzerlerine uygun şartlara sahip olması
200 bin
yük fedakârlıklarla, Atatürk’ün do- için çok emek sarf eder. Bahçe planı-
ğa sevgisinin de etkisiyle hayata nın çiziminde, seraların projesinde,
geçirilmiş bir mekândı. Gelin bu ısıtma-soğutma sistemlerinin seçi-
mekânın tarihine biraz daha ya- minde çok titiz davranır. Günün
AYç A
kından bakalım. koşullarına göre, Almanya’nın
CEYLAn
İstanbul Üniversitesi Fen Fa- köklü firmalarında en uzun
ağaç ölecek
kültesi Biyoloji Enstitüsü’nün ömürlü ekipmanların alımı için
temeli 3 Mart 1935 tarihinde bizzat yazışmalarda bulunur.
atılır ve iki yıl sonra inşaat bi- Bahçeye yerleştirilecek bitkile-
tirilerek bu görkemli bina 1937 rin görsellerinin etrafı, şimşir gi-
Danıştay’ın, Kanal İstanbul projesi kapsamında “Halkalı-Ispartakule Arası
bi uzun ömürlü ve dekoratif çit
yılında hizmete açılır.
Demiryolu Hattı İnşaatı”nı iptal etmesi ve 22 Mart Dünya Su Günü etkinlikleri
Bu arada, enstitü bahçesinin ya- bitkileriyle çevrelenir. Bahçe, Sis-
tematik Bölüm, Taş Bahçe, Tıbbi Bit-
pımına daha önce başlandığını, 1934
kapsamında Kanal İstanbul’un yaratacağı çevre tahribatına yönelik açıklamalar,
Alfred Heilbronn
yılındaki düzenlemeleri takiben bah- kiler, Türkiye Bitkileri Deney Parselle-
çok tartışılan projeyi yeniden gündemin ilk sıralarına taşıdı.
ri ve Arboretum olmak üzere altı büyük
çe, 1935 yılının ilkbaharında İstanbul
Üniversitesi Botanik Bahçesi olarak hizmete kısıma ayrılmıştır. Bahçede yer alan 15 serada
oğayla dengeli bir yaşam sürmek yaklaşık 45 kilometre, taban genişliği 275 metre ve
ise 8’i doğal ortamda ısıtılan, çeşitli boyutlarda
girdiğini belirtmek gerekir. Söz konusu bahçe-
varken onunla çatışma halini tercih derinliği 20.75 metre olacakmış. Kanalın niceliksel
nin ortaya çıkmasında ise başrol Alman bir bo- 23 havuz yer alır.
eden bazı insanlar tarih sahnesin- büyüklüğünün getirdiği yıkımın bir kısmını özetle-
İstanbul’un doğal yaşam açısından bu değer-
tanikçinindir.
de her vakit mevcut. Doğanın kar- mek gerekirse: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
li mekânının birkaç yıl içinde adım adım yok
Dşısında hükümdar olma hissiyatı ile ve İstanbul Planlama Ajansı’nın, Kanal İstanbul Ça-
1936’DA Açı Lış A h Azı R o LDu
edilmesini ne yazık ki üzüntüyle izledik. Dün-
dolan bu benlikler insanlığın tümünü geri döndü- lıştayı raporuna göre kanalın geçeceği alanda top-
Almanya’da Nasyonel Sosyalistlerin iktida-
yada botanik bahçeleri, değer verilen özen-
rülmez durumlarla karşı karşıya bırakır. Bugün kü- lam 200 bin ağaç kesilecek, 136 milyon metreka-
ra gelmesinin ardından üniversitedeki işini kay-
le yaşatılan güzide mekânlardır. İngiltere’de-
resel ısınma, iklim krizi, ritminde sürmeyen doğa re tarım alanı, 13 milyon metrekare de mera alanı
beden Prof. Dr. Alfred Heilbronn Türkiye’ye
ki Cambridge Üniversitesi’ni ziyaret edenler,
olayları, su ve gıda sorunu, kalitesiz bir yaşam bi- yok olacak. Lütfen bu projeyi sadece su yolu, İstan-
sığınma talebinde bulunur ve 1933 yılının
üniversitesinin botanik bahçesinin asırlardan
çimi, diyorsak doğayı talan ederek kendini mega bul Boğazı’nın geleceğinin güvenliği gibi tamlama-
ekim ayında İstanbul’a gelir. O zamanki adıy-
beri güzelliğinin muhafaza edilmekte olduğunu
yapılarla ölümsüzleştirmeye çalışanlara bir bakın larla tanıtmaya çalışmayın. Kanal İstanbul, başta İs-
la Biyoloji Enstitüsü’nde Botanik ve Zoolo-
görür ve hayran olurlar.
derim. İçinde yaşadığı topluluğu ve bilirkişileri hi- tanbul, sonrasında Karadeniz’e kıyısı olan tüm alan-
ji dersleri vermeye başlar. Aslında İstanbul
İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi’nin bu-
çe sayıp yola devam etme halinin örneklerinden bi- lar ve dünyamız adına büyük riskler içeren yıkıcı bir
Üniversitesi’ne bağlı bir botanik bahçesi kurul-
günkü durumu konusunda yetkilileri harekete
ri de mega yapı Kanal İstanbul! proje. Suyolunun etrafına yapılan konutların rekla-
ması fikri, Heilbronn’un İstanbul’da dersleri-
geçmeye davet ediyor ve bahçenin tekrar üni-
2011 yılında “Çılgın proje” olarak karşımıza çı- mı, projenin sözde getireceği yüksek miktarda kâr,
ne başladığı ilk günden beri aklındadır. Kendi-
versiteye devredilmesini ısrarla istiyorum. Te-
kan Kanal İstanbul’un altı köprüsünden biri Saz- turizm atağı gibi önermeleri yaparken çevreci mo-
si de buraya bir botanik bahçesi yapımı için gö-
mennim bu değerli botanik bahçenin uzman el-
lıdere Köprüsü’nün temel atma töreni 26 Haziran dellere, ekonomik yaklaşımlara bakılıp bakılmadı-
revlendirilince beklediği fırsat doğmuştur. Böy-
lerde eski haline gelerek tekrar yaşam bulması.
2021’de gerçekleşmişti. Tam da bu esnada Marma- ğını merak ediyor insan doğrusu. İşler sarpa sardı-
ra Denizi’nin yüzeyi müsilaj ile kaplıydı. Her konu- ğında sıkça duyarız ya “hırs öylesine gözünü bürü-
da olduğu gibi bu konuda da hızlı bir müdahale ol- müştü ki...” işte benim de bazı bazı Kanal İstanbul’u
muş ve müsilaj sorunu ortadan kalkmıştı ya da şöyle destekleyenlerle ilgili kulağıma çalınıyor.
diyelim kamuoyuyla paylaşılan böyle olsun denmişti.
bu DÜn YA Kims EYE KALm Az
Şubat 2022 sonunda Maltepe civarında görülen müsi-
Gelelim Kanal İstanbul’un bir önceki paragraf-
laj, deyip yazıma devam etmek isterim. Deniz salya-
ta bahsi geçen İstanbul’u içinden iki deniz geçen bir
sı, namı diğer müsilaj sadece görüntüden ibaretmiş-
şehre dönüştürme hedefine. İstanbul, içinden geçen
çesine, denizlerdeki yaşamı hiçe sayarcasına yapılan
bir deniz -İstanbul Boğazı- ile kadim bir şehir. İlk ba-
açıklamalardan utanç duymalıyız. İstanbul gibi için-
kışta gerçeküstü gibi gelen bu hedefin nereden bakar-
den deniz geçen bir şehrin deniz kültürünü hiçe say-
sak bakalım eğrisi doğrusu denk değil. Denkliği bo-
mak değil de nedir bu? Deniz kültürüne katkı yap-
zan başka bir konu ise kanalın inşaatı sırasında çıka-
mak yerine lineer ekonomi modeline göre yola de-
cak tahmini 1.1 milyar metreküp hafriyat ve bunun
vam etmek, sürdürülebilir yaklaşımları reddetmek ik-
Karadeniz çıkışına doğru kıyı dolgusunda kullanıla-
lim krizi kapımızı çalmışken ne derece doğru bir yak-
cağı. Doldurulan alanların biyoçeşitliliği bu durum-
laşım? İstanbul’un kültürel mirası ve biyoçeşitlliği
dan nasıl etkilenecek acaba? Ya da şöyle diyelim yet-
açısından ele alındığında projenin içeriği ne gibi risk-
kililer kendine has bir ekosistemi olan İstanbul’un
ler barındırıyor? Peki, deprem riskinin yoğun olduğu
endemik yaşamını umursuyor mu?
bir şehirde yaşayan İstanbullular için ne derece gü-
Kızgınlıklarımız, kırgınlıklarımız, yaralarımız var el-
venli? Lütfen bu soruları kendimize, yakın çevremize
bet ama umut da hep var, ne demiş sevgili Aysel Gürel:
ve yetkililere yüksek sesle soralım. Sesimizi duyur-
“Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz
maktan başka çaremiz yok. Sesimiz, hikâyelerimizi
Dünya ne sana ne de bana kalmaz
anlatır, mega yapılar değil!
Sultan Süleyman’a kalmadı
İstanbul’u, içinden iki deniz geçen bir şehre dö-
Böyle hiçbir kitap yazmaz”
nüştürme hedefindeki Kanal İstanbul’un uzunluğu
ayca_ceylan
Nankör olarak bilinirler. Oysa o kadar sevecen ve cana yakınlardır ki bir kez alışan bir daha vazgeçemez
Köpekler vefalı da kediler vefasız mı ?
p ATi
GÜn LÜKLERi
di. Cihangir Caddesi’nde, su bidonları taşı- dum. Zaten kapıda öyle bir ağlardı ki çıkar- taya çıktı ki karşı apartmanın görevlisinin
Gezi olaylarında gazdan
yarak kapları doldurur, sonra da mama se- mamak mümkün değil. Her neyse, Ponpon kızları kaçırmış.
etkilenerek hayatını kaybeden
ansına başlardı. Eve taşınalı bir ay olmadan günde birkaç ev gezermiş. Biz bunla- Koca koca köpeklere gırlayarak koşar ve
Ponpon bana kedilerin ne kadar bir kedi sahiplenmemize vesile rı sonradan öğrendik, yan komşuyla sürünürdü. Kedilere nankör diyenler utansın,
oldu. Maalesef o kediyi kay- Facebook’ta selfie’leri ortaya çık- kendisini tanıyan her canlıya karşı vefalıy-
vefalı ve sevecen olduğunu
bettik, hastaydı, kurtarılama- tı. Apartman görevlisinin evine gi- dı. Ponpon gezi olaylarında hayatını kaybet-
göstermişti.
dı ama kediler bir kere kanı- riyormuş, abla; “ben eve hayvan ti. Bizim sokağa o dönem o kadar çok gaz
mıza girmişti. almam ama bu çok tatlı ne yapa- atıldı ki evde tutmak için elimizden geleni
ir önceki yazımda köpek-
lım” diyordu. Bir keresinde gün- yaptığımız ve camları açmamaya çalıştığı-
GEz Gin ponn
leri çok övdüm. Hisli ol-
DEnzi lerce gelmedi, mız halde ciğerleri gazdan etkilendi. O dö-
duklarından, sadakatlerin-
Veterinerde yuva bekleyen
çok endi- nem günlerce oksijen küvezine taşıdık bir-
YAv Ağu LLARı
den, vefalarından bahset- dünya tatlısı tüy yumağı bir
şelendik kaç aya kalmadan da hayatını kaybetti. Ama
Btim. Köpek türünün bu gü-
sarmanla karşılaştık. Adı-
sonra or- o çok özel bir kediydi, o kadar iyi ve tatlıy-
zel özellikleri dillere destan olmuşken ke- nı Ponpon koyduk. Kö-
dı ki onun sayesinde pek çok arkadaşım kedi
diler “nankör” diye anılır. Çocukluğumdan
pek, kedi, insan deme-
sahiplendi, yani pek çok sokak kedisinin yu-
beri evimizde her dönem bir köpek olmuş- den her canlıya müt-
va bulmasına vesile oldu. Şuan iki ke-
tur ama kedilerle tanışmam çok geç oldu.
hiş sevgi besleyen me-
dim var, onlar da Ponpon’un sa-
Ev arkadaşımla beraber, kedileriyle meşhur lek gibi bir varlıktı.
yesinde bizimle. Kedilerin ne
Cihangir’e taşınmamız benim için bu ko-
İlk katta oturuyorduk,
kadar sevecen, duyarlı ve vefa-
nuda bir dönüm noktası oldu. Ev sahibimiz o zamanki tecrübe-
lı olabildiklerini ilk o bana gös-
Emel Kafoğlu adlı hanımefendi (artık ha-
sizliğimle gezip gel-
terdi. Kedileri çok seviyorum.
yatta değil ne yazık ki) tam bir kedi sever- mesine izin veriyor-
Herkese iyi Pazarlar...
şo
po