29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 NİSAN 2021 Kaçırmayın emrah kolukısa u ‘Düş Suda’ sergisi açıldı Borusan Cotemporary’nin yeni sergisi “Düş Suda” çevrimiçi ziyarete açıldı. Nemci Sönmez’in küratörlüğünü üstlendiği ve Edip Cansever’in aynı adlı şiirinden ilhamla hazırlanan sergi, yeni medya ve teknolojinin gücüyle sınırları aşan bir deneyim vaat ediyor. Ku ‘Babamın Kanatları’ ıvanç Sezer’in bol ödüllü ilk uzun metrajlı filmi “Babamın Kanatları”, 14 Nisan’dan itibaren MUBI’de izlenebilir. Menderes Samancılar, Musab Ekici ve Kübra Kip’in başrollerini paylaştığı film, kentsel dönüşümün ve acımasız sömürü düzeninin çarpıcı bir yansımasını sunuyor. u Mustafa Kemal sahnede Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşadığı dönemdeki önemli olayları ince detaylarla seyirciye anlatan tiyatro oyunu “İlelebet... Bir Atatürk Hikâyesi”, dijital sahne sahneport.com üzerinden izleyiciyle buluştu. Arda Aydın’ın yönetip oynadığı oyunu Hilmi Zafer Şahin kaleme aldı. u Açık Radyo’dan yeni kitap Açık Radyo’da 20 yıl önce yayımlanan ve bugün bir radyo efsanesi olarak anılan “Dünya Hali”, ünlü psikiyatr Engin Geçtan ile onun öğrencisi ve meslektaşı Timuçin Oral’ın birlikte hazırladığı bir programdı. Açık Radyo ve Can Yayınları işbirliği ile kitaplaştırılan “Dünya Hali” artık kitaplığınızdaki yerini almaya hazır. u McCartney’den yeni albüm Aralık ayında çıkardığı son albümü “McCartney III” ile bir hayli olumlu eleştiriler alan Paul MCartney, şimdi de “McCartney III Imagined” ile müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. 16 Nisan’da çıkacak albümde Phoebe Bridgers gibi konuklar da var. uSüper kahraman komedisi Başrollerini Melissa McCarthy ile Octavia Spencer’ın paylaştığı “Thunder Force”, belki de tam da şu günlerde ihtiyacımız olan süper kahraman filmi olabilir. Ben Falcone’nin yönettiği film, yanlışlıkla süper güçlere sahip olan sıradan bir kadınla ona o güçleri sağlayan bilimsel araştırmaları yöneten arkadaşının kahkaha dolu maceralarını anlatıyor. u Halis Dokgöz’den sergi Karikatürist ve adli tıp uzmanı akademisyen Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün Beyoğlu’ndaki Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılan karikatür sergisi 30 Nisan’a kadar açık kalacak. wwKarikatüre 1985’te başlayan Dokgöz’ün, ilk karikatürü Kılçık dergisinde yayımlandı. Bol ödüllü karikatürist Dokgöz, Dünya gazetesi ve 221B Polisiye Kültür Dergisi’nde çiziyor. 7 EMRAH KOLUKISA Yılmaz Erdoğan’ın aynı adlı oyunundan sinemaya uyarlanan “Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?”, Netflix’te izleyiciyle buluştu. Yönetmenliğini Andaç Haznedaroğlu’nun üstlendiği filmin başrol oyuncuları Ecem Erkek, Engin Alkan ve Devrim Yakut ile söyleştik. ‘Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?’ vizyona girdi Durun, umudu Engin Alkan kesmeyin! H atırlayanlarınız, hatta belki defalarca izlemiş olanlarınız vardır... 1999 yılında ilk kez izleyici karşısına çıkan ve yaklaşık 3 yıl boyunca 1 milyondan fazla izleyici tarafından izlenen “Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?”, bir dönemin en popüler tiyatro oyunuydu. Şimdi, neredeyse 20 yıl sonra sinemaya uyarlandı ve Netflix’te izleyiciyle buluştu. Demet Akbağ’ın unutulmazlar arasına yazdırdığı Gülseren karakterini ise bu kez Ecem Erkek üstlendi. Merak edenlere hemen söyleyeyim; evet, Yılmaz Erdoğan da oynuyor bir rolde. Salonların pandemi belasına kurban gittiği şu günlerde bir sinema keyfi yaşamak isteyenler için iyi bir alternatif olabilir. Filmin üç başrol oyuncusuyla Cumhuriyet Pazar için görüştük. Ecem Erkek 22 YILDIR SÖYLEDİĞİ ŞEY GEÇERLİ u Ecem hanım sizinle başlayalım. Sahnede Demet Akbağ gibi bir usta tarafından oynanan bu rolü üstlenmek sizi heyecanlandırdı mı? Elbette çok heyecanlandırdı. Öyle bir heyecan ki teklif geldiği günden bugüne kadar hiç etkisi azalmadı. u Role hazırlanırken Demet Akbağ ya da Yılmaz Erdoğan size ne gibi tavsiyelerde bulundu? Siz ne gibi araştır‘Paran varsa, gücün de malar yaptınız? Çekimler başladığında ne yazık ki pandemi başlamıştı ve devam ediyordu. O sebeple kimseyle bir araya gelme şansıvarsa sorun yok’ mız olmadı. Fakat Yılmaz Erdoğan’la birçok telefon görüşmesi yaptık ve bu telefon görüşmelerinin dışında her fırsatta oyunla ilgili ENGİN ALKAN line de geliyoruz. Çemberin dışına taşan yanlarımız popülizmin baskın söylemlekarakterle ilgili sorularımı ilettim kendisine. Karakteri anlamam açısından verimli konuşmalardı bunlar. Anlatılan zaman u Oyunu sahnede izlemiş miydiniz bilmiyorum, ama eğer izlediyseniz nasıl bulmuştunuz? riyle önce yadırganıyor, sonra yargılanıyor ve derken çoğunluğun “makul” ortalamalarına göre kontrol altına alınmaya benden yaşça çok büyüktü 60’lar, 70’ler ve 80’ler hatta 50’ler anlatılıyor. Elbette bu yıllara dair fikirlerim vardı ama metin geldiğinde Türkiye tarihi belgeselleri bana çok yardımcı oldu. Evet, beğeniyle izleyenlerden biriydim. u Filmde hep yırtmak için uğraşıp didinen ama bir türlü sistemin içinde istediğini bulamayan bir adamı oynuyorsunuz... Türkiye’nin modernleşme yolculuğunun maalesef kapitalizmin yarattığı deçalışılıyor. Bu çıplak gerçeklikte bizim Gülserenimiz peşine düştüğü ateşböcekleriyle farklılığın bir zenginlik değil, tam tersi baskılanması ve hatta tecrit edilmesi gerektiğinin kabul gördüğü bir zaman diliminden bugüne fenerini tutuyor, hatta “öteki” olarak adlandırılan tüm paydalara... u “Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?” size göre bugünün izleyicisine neler söylüyor? Metnin en sevdiğim yanı, söylediği şey güncelliğini hiç kaybetmiyor. Tabii aslında 22 yıl önce söylediği şeyin şu an geçerliliğini koruyor olması, bizim toplum olarak asla değişmediğimizi de gösterir, bu açıdan da üzücü bir şey olmalı bir taraftan. Çünkü aramızdaki iletişimsizlik o zamandan bu ğerler sistemiyle organik bir bağı var. u Pandemi sonrası Türkiye’de zamana daha da büyüdü ve daha korkunç bir hal aldı. Doğduğumuz andan itibaren bizi sasahneyle geçinen sanatçıların Çıktığı zaman diyordu ki bu oyun, ateşböceklerini rıp sarmalayan bir kurguya göre yaşamımızı biçimlendirmeye zorlanıyoruz. hayatları bir hayli zorlaştı. Bu anlamda neler yapılyani Gülseren’leri görün. Onların sorduklarına deli Bugünün sevgili saçması demeden önce ne dediklerine kulak veTüm toplumsal ritüellerimiz ve yasalarımız bir anlamda bireyin toplumda nasıl sorun çıkarmadan var olabileceğine dair üretilen baskın düşüncelerin toplamı. Daha basitçe söylersek paran varsa, gücün de vardır, güçlüysen sorunun kendisi değilsindir. Var oluşun anlamı kazancın dolambaçlarına öyle bir kilitleniyor ki maddi bir değer yaratma adına toplumları bir arada tutan insani kavramlar sadece dilde bir sözcük olarak kalabiliyor. Nazif’in kendisine toplumun reçete malıydı, hatta hâlâ neler yapılabilir? Dünyadaki çağdaş hukuk devletlerinde ne yapıldı ve yaseyircisi, o deli dediğin ateşböceğinin üzerinden kameranı ve like’larını rin. Biraz durun yani. Durun ve görün. Umudunuzu kesmeyin. Kalabalıkların içinde yapayalnız olmak ne can yakıcıdır bir düşünün ve bugünün sevgili seyircisi, o deli dediğin ateşböpılıyorsa ülkemizde de onun yapılması gerekiyordu. Çünkü kişilerin çalışma hakkı bizim anayasamızda da devletin çek lütfen. Onları öldürdüğünün farkında değilsin! ceğinin üzerinden kameranı ve like’larını çek lütfen. Onları öldürdüğünün farkında değilsin. NE KOLAY Kİ... güvencesi altında. u Sizi en çok Güldür Güldür’deki performanu Tiyatronun hemen her alasınızla tanıdı Türkiye... nında emek vermiş birisiniz. Oyuncu Güldür Güldür dışarıdan bakıldığında aslında bazı mesolarak da izledik sizi, yönetmen olarak lektaşlarımız tarafından yapılması zahmet gerektirmeyen baettiği “kudretli bir erkek” olma arzusunu da… Hiç keşke dediğiniz şeyler var mı? yağı bir iş olarak görülse de kesinlikle çok zor bir yapı. Önceyerine getiremediği bir gerçek ama bu İçinde olmadığım beni etkileyen her likle her hafta başka bir oyun metni sergiliyoruz ve bazı hafadam belki de sırf bu yüzden toplumun yapıta bakıp “keşke ben de olsaydım” talar 3 skeçte birden oynuyorum; her birine ayrı şeyler bulyükselen değerlerinin ıskaladığı anlam ya da “ben de yapsaydım” derim galimak büyük çaba gerektiriyor. lara tutunmaya çalışıyor, sevgi gibi, şef ba. Hayatımı çevreleyen sorunlar, eğBirbirine benzememeli, kendimi tekrar etmemeliyim sokat gibi, yardımseverlik, anlayış ve hoş lendiklerim, merak ettiklerim, hayalini rumluluğu çok büyük. TV’den önce orada bir tiyatro seyircigörü gibi... kurmak istediklerim ve konuşma ihtiyamiz var. Sahnedeyken bizi çeken yaklaşık 9 kamera var, yani u “Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?” bugüne ne diyor? Toplumsal yaşam ve onu yöneten sistemler bireylerin benzerliği hatta aynılığı üzerine bir dayatma içindeler. Farklının ve ötekinin ne olduğunu içine doğduğumuz toplum bir yandan bize empoze ederken diğer yandan bu dünyanın bir parçası kalabilmek için bu kavramların iletkeni hacı duyduğum şeyler değiştikçe arzularım da sürekli değişikliğe uğrar. Hafızamdaysa başarılı olduğum işlerden çok başaramadıklarım yer tutar. Nerede denklemi çözemediğim, nerede yetersiz kaldığım üzerine o kadar çok düşünürüm ki aslında kurtulmak istediğim anılar tüm ayrıntılarıyla hafızama tutunmaya devam eder. bu bir taraftan da bir TV şovu. Bu da 2 farklı seyirci demek. TV şovu olmasına rağmen sürekli tiyatro sahnesinde olmak da çok keyifli, böylece tiyatrodan da kopmamış oluyorsunuz. Yani müthiş bir şans. u Sizce Türkiye’de muhalif mizah yapmak neden zorlaştı? Muhalifliğin zorlaştığı bir yerde ne kolay ki mizah da kolay olsun. ‘Ateşböceği söylemeye devam edecek’ DEVRİM YAKUT u “Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?” yakın geçmişte çok izleyici toplamış, çok sevilmiş bir oyundu. Oyunun filminde rol almak nasıl bir duygu? Henüz hayatımızda pandemi yokken, bir akşam telefonum çaldı. Yönetmenimiz Andaç Haznedaroğlu aradı. “Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü”yü çekeceğini söyleyince, çok heyecanlandığımı hatırlıyorum… Telefonu kapatınca da, omuzlarıma bir ağırlık çöktüğünü... Çok sevilmiş, tutulmuş işlerin tekrar yapımı büyük sorumluluk. Özellikle tiyatrodan filme, filmden tiyatroya uyarlamalar hep risk barındırır. Ama tüm ekip, o kadar sevgiyle, o kadar kalpten çalıştık ve öyle güçlü bir öykü ki bu, seyircinin de sevgiyle karşılayacağını düşünüyorum. u Film salonlarda gösterilmiyor. Bu konuda ne hissediyorsunuz? Gösterilemiyor ne yazık ki… Son bir yıldır, çekilmiş ve gösterime giremeyen onlarca film olduğunu biliyoruz, dijital platformlar, güçlü bir alternatif oldu. u Film, bugünün izleyicisine neler söylüyor? Zamansız bir öykü ve film bence... Bundan yirmi yıl önce ne söylediyse, bundan elli yıl sonra da aynı şeyi söyleyecek. İnsanoğlunun kendi gibi olmayanı ötekileştirmesi bitecek gibi durmuyor, ne yazık ki. u Bir yandan da öyküler yazıyorsunuz. Hatta yeni öykü kitabınız “Aklımın Aynalı Çarşısı” kısa bir süre önce çıktı. Hangisi daha önce geliyor sizin için, yazmak mı, oyunculuk mu? Ben yazmak bahsinin çırağıyım henüz. Ve aslına bakarsanız, konu ne olursa olsun, çıraklık meselesini seviyorum ben. Edebiyat, hayatımda hep oldu, olacak. Yazmak ise büyük hayalimdi, gerçekleşmiş olmasından çok mutlu ve heyecanlıyım. Sıralamaya gelince, bu iki disiplin birbirini çok besliyor sanırım. Yazmayı çok sevdim, oynamaya devam...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle