06 Ocak 2025 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 ŞUBAT 2021 “Hayatım boyunca iyi insan olmak için çalıştım. İlk derste 40 senedir hep ‘İyi insandan iyi bakkal, iyi manav, iyi aktör, iyi doktor, iyi politikacı çıkarmak kolaydır, önce iyi insan olun, sonrası çorap söküğü gibi gelir’ derim...” 5 Verecek öğüdüm yok ama şunu söyleyebilirim: Geminin gittiği istikamete baksınlar, orada daima umut vardır... “Benim hırsım olmadı, her şey kendi kendine oldu. Fazla hırsın insanı kötüye yönelteceğine inanırım, hırs Türkiye’yi bu hale getirmiştir. Onun yerine bilinçli çalışmak, emek. Emekle hırs çok farklı şeydir, ben mesleğime emek verdim.” HİLAL KÖSE Fotoğraf: Kurtuluş Arı Usta tiyatrocu Gezen: Hayatın en güzel yanlarını cımbızlıyorum 21. yüzyılda bir Nasreddin Hoca Müjdat Gezen’in Metin Akpınar’la yargılandığı davada yarın karar çıkacak. Savcı, hapis cezası istiyor. Tüm Türkiye iki ustanın yanında. Onlarsa ülkenin bu durumlara düşürülmesine üzülüyor. Gezen’le hem davayı hem de çıkar çıkmaz ikinci baskıyı yapan kitabı “Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya O Gitti Ben Kaldım Yaya”yı konuştuk. Üçlemenin ikincisi “Normal Olacak Kadar Anormal Değilim” baskıda, sonuncusu “Kendine Yalan Söyleme” tezgâhta! Dava konusu olan “haddini bil” sözlerini anımsatıyar usta, “Bana ‘sen beni eleştirme’ diyor. Sen beni eleştiriyorsun, ‘sanatçı müsveddesi’ diyorsun! Siyasetçiler eleştiriye daha toleranslı olmalı” diyor. u Geçmiş olsun, doktorunuzla gittiniz adliyeye...Nasılsınız şimdi? Bel fıtığım var, ağrılarım var birazcık ama idare ediyoruz. O gün doktorum sakinleştirici verdi bana, o biraz iyi geldi. Hiç olmazsa sinir sistemimi yumuşatsın diye. Politik tiyatro yapmaya başladığımız andan itibaren hepsiyle karşılaştık ama hiçbir dönemde bu kadar ağır baskı olmamıştı. u Düşünceleriniz nedeniyle bu baskı... Okulumu yaktılar, insanlar günlerce nöbet tuttu. Biz bu halka hiçbir zaman kötü davranmadık, yanlış yapmamak için özen gösterdik, hayatımıza dikkat ettik... Su akar mecrasını bulur diye idare ediyoruz. Bu bir dönem. “Bu da geçer diyoruz”, hakikaten de geçecek. Bütün arzum göreyim, ben de hayattayken göreyim bu sistemin değiştiğini... u Duruşma nasıl geçti? Genç bir hâkim vardı, beni hiç ayağa kaldırmadı. Bir ara çok sıkıntı geldi, ağrım durmuyor, “İstediğiniz anda çıkabilirsiniz” dedi. Sonuna kadar kaldım. Mekarara dair ne h issediyor? Beraat tabii ki. Gencecik bir hâkim, gencecik bir savcı. Baskı altındalar tabii. Belki de bir buçuk yıl hapis verip paraya çevirecekler. Öbür tarafa da “Efendim, siz böyle böyle dediniz, biz de ceza verdik ancak paraya çevrildi” diyecekler. Öyle olursa istinaf mahkemesine gideriz, Anayasa Mahkemesi’ne oradan da AİHM’ye. Bu olsun istemem. İnsan “haddini bil” dedi diye hapis yatar mı? Haddini bil suç olsa Cumhurbaşkanı demezdi dedim mahkemede. Ben 78 yaşına gelmişim, 80 küsur yaşında hapisten çıkacağım. Buna hiç kimsenin de gücü yetmez, onu da söyleyeyim. Böyle bir güç yok. Birazcık tebessümle, Nasreddin Hoca gibi, Konfüçyüs gibi... u Birilerinin de konuşması gerekmiyor mu zaten? Bu tip iktidarlar eleştiriden hoşlanmazlar. İsmet İnönü’den başlayarak kimi sayarsanız sayın, hepsinin taklidini yüzlerine karşı yaptım, hepsi alkışladı. Kenan Evren bile 21 yıl hapsimi isteyen adam, programıma geldi. Evren döneminde Çizgilerle Nâzım Hikmet kitabını yazmaktan, ayağımdan ve elimden zincire vuruldum, prangaya... Pazarlar toplanırken karanlıkta yerlerde sebze meyve arayanları gördüğümde ağlıyorum, bunlarla mı uğraşacak Türkiye? u Okulunuzun davası ne oldu? Ona (sanık) da üzüldüm, avukatım Celal (Ülgen) aradı, “Çocuk sana çay içmeye gelmek istiyor” dedi; “Ne yapalım?” “Yasaklar kalksın, okul açılsın içeriz ne olacak” dedim. Kin, nefret... Ben o kepenkleri kapayalı çok oldu. Kin, insan yüreğine yüktür. Çirkinleşir kindar insanlar, bakın yüzlerine. Anlatabildim mi? Onlar kindar ve dindar nesil diyor. u Kitabı okuyunca iyice anladım, kindarlık ne, siz bal gibi sulu gözlüsünüz. Hırkai Şerif’te büyüdüm. Altı yedi yaşındayım, öğlen yemeklerine dilenci kadın götürürmüşüm. Bir keresinde annem çok kızmıştı, meğerse evde yemek yokmuş! “Misafire menemen ikram ettim senin yüzünden” dedi. Köpeğim ölüyor, günlerce ağlıyorum, gözlerim şişiyor ama mantığı elden bırakmam. MSM’yi duygularımla açtım, dünyada örneği yok 30 yıldır. u Ya yaş almak... Sadık Şendil, bir gün “Evladım sakın ha yaşlılarla arkadaşlık etme” dedi, “Niye?” dedim. “Genç kalabilmek için, genç arkadaşların olacak” dedi. Benim arkadaşlarım öğrencilerim. Ama 78 yıllık arkadaşlarım da var. Her şeyden vazgeçerim, mahalleden vazgeçemem. tin Akpınar’la ben vareste tutulduk. Ya beraat edeceğiz ya hapis cezası çıkacak... Valla gülü seven dikenine katlanıyor. Mesleğimden vazgeçecek değilim Ytcaaucmmzomhınau.trırmni’ydeıet. ama sevgisiz toplum haline getirilmeye, demokrasinin elden gitmesine sonuna kadar karşı çıkacağız. Onlar baskı yapıyorlar diye fikirlerimizGIRGIRİYE AĞLATTI u Pandemi bitince yeni bir oyun var mı? Elif’le bir oyun yazdık baba kız, benim şiirlerimi bestelemiş, bayıldım. Elif, Hollanda’da. İnşallah bu yaz oynamayı çok istiyoruz. Tiyatronun bir salonunu öğrencilere verdim, ben de artık yönetmenlik, oyun yazarlığı öyle şeylere yöneleceğim. Bu yaştan sonra meşhur mu olacağım yani... (gülüyor) u Tabii ya 60 yıldır meşhursunuz! Çok şükür, bu halka mutluluk vermek istedim, onlar da beden ödün veremeyiz ki. Ben dün ni çok mutlu ettiler, çok, çok... Aleyhimize kampanya açtılar, yaya pozitif bakmayı seviyorum. İstanbul seçimleri yapıldı. “Seçimin gizli kahramanları” diye çıktı gazetelerde. Biz İstanbul’da doğduk, yaşadık... Bu inhAKARETE KARŞILIK ‘HADDİNİ BİL’ DEDİM “Memur çocuğuyum, babam sıkıntı çekmiş, ben de sıkıntılardan geldim. Metin de öyle. Küçücük yerlerden gelip sonra saraylarda yaşayan tipler değiliz ki biz. Gönlüm de rahat. İnsanların bu kadar sahiplenmesi de, bir tarlaya fidan dikmişim, orası orman olmuş yani... Onun farkına varınca insan ‘Allah Allah, ne kadar lezzetli bir şey bu’ diyor. Dünyanın dört bir yanından telefon geldi. (Hatta biz konuşurken Perran Kutman Amerika’dan aradı.) AKP’lilerden de telefonlar aldım. ‘Haddini bil dediniz diye beş seneye yakın hapis olur mu’ diye... Ben onun hakaretlerine karşılık haddini bil dedim, ‘Sen benim vatanseverliğimi sınayamazsın, ben bu hakkı kimseye vermiyorum, ona buna parmak sallıyorsun, haddini bil’ diyorsun sen haddini bil’ dedim. Bunda ne var?” sanlar onlar için yaptıklarımızı görüyorlar. Filmlerimiz oynuyor ara ara. Geçen gün Gırgıriye’yi oynattılar. Hep o insanları mutlu etmek için çalışmışız. u Eski filmleri tesadüfen görünce ne hissediyorsunuz? Tesadüfen görmüyorum, telefon ediyorlar “Aç aç, filmin oynuyor” diye. Kanallar şimdi çok oynatmıyorlar, ben yasaklıyım. Size bir şey söyleyeceğim. Bulmacalarda 150 kişilik kara liste var, orada birinci sıradayım ben. u Siz bulmaca tutkunusunuz ama... En çok sevdiğim çengel bulmaca, beni fazla yormuyor, arada bir Ateşböceği Ercan’a telefon ediyorum şu ne demek diye. O bulmaca kralıdır biliyorsunuz, bulmaca hazırlıyor. u Filmleri izlerken ne hissediyorsunuz peki? Ya dün çok ağladım. Bir sahne açıldı, yedi kişi ölmüş. Münir Özkul, Ayşen Gruda, Adile Naşit, Nevzat Tevfik Bilge, Yavuz Şeker, hepsi gitti. Bir baktım Perran Kutman, Ayşen Bubikoğlu, ben, Şemşi İnkaya ayaktayız. O kadar üzüldüm ki, o kadar değerli sanatçılar ki, 40 sene olmuş o filmleri çekeli. uO zaman kendinize çok çok iyi bakın! Bakmaya çalışıyorum (gülüyor.) Diyabetim, tatlıyı tamamen unutmuş durumdayım... durursak düşeriz! u Tatlı çok sever miydiniz? Anlatamam. Hiç ağzıma koymuyorum, dikkat etmeye çalışıyorum, bir kere geliyoruz dünyaya... İnsanın en büyük bahtsızlığı ne biliyor musun? Öleceğini bilmesi. Hayvanlar, bitkiler bilmiyor, ağaçlar, çiçekler, kedi, köpek... Ölene kadar güzel, ilkeli işler yapabilir miyiz? Bunun sınırlarını zorlayalım. uSiz hiç kendinize yalan söylediniz mi? Düşünüyorum, ilk eşime eve çok geç geldiğim bir zaman söylediğimi hatırlıyorum... Eski siyasi bantları tiyatroda zaman zaman oynatıyorum, bugün söylediğinin tam tersini, ama tam tersini ertesi gün söyleyen, bir tane iki tane değil, onlarca. u Bizim siyasetçilerde huy bu. Çok kötü bu huy. İnsan bu kadar yalanı üst üste nasıl söyler ya? u Nasıl söyler sahi? (Gülüyor) Söylemeyelim şimdi, ayın birinde (yarın) dava var! u Çok çalışmaktan yorulduğunuz oluyor mu peki? Çok yoruldum, gerçekten yorgun düştüm ben, 10 yaşında tiyatroda sahneye çıktım, 16’yı bitirdiğim gün anneme ilk maaşımı götürdüm, 61 yıldır durmadan çalışıyorum. Pandemide hiçbir şey olmayınca ne yapayım? Üç kitap yazdım. Resim yaptım. u Üretmeden duramayanlardansınız... Durursak düşeriz... Durursam, düşünce de durur, düşünce durdu mu kelimeleri karıştırmaya başlar insan, unutkanlık gelir beyne, ben gazetelerimi okurum, sonra üç bulmaca çözmeden sokağa çıkmam, ona göre ayarlarım randevularımı... Gezen, “Şu Boğaziçili çocuklara yapılan reva mı? Bir toplum sokaklardan yemek toplarken, bir liralık ekmek kuyruğunda 230 kişi duruyorken Boğaziçili öğrencilerle uğraşılır mı? Bu da geçer, bu da geçer! Demokrasi bir yere kadar hazmediyor, bir yerden sonra ‘senin yaptığın demokrasi değil’ diyor. Gemici ehliyetim var. Tekne kullanıyorum. Hep biri çıkar siren direğine, ‘kara göründüüü’ der, o laf bir umuttur. Yemeği bitmişse, suyu bitmişse o kara göründü dediği yerde vardır mutlaka” diyor. Bu halk bana emek verdi, ben de borcumu taksit taksit ödedim. Okulumu bedava yaptım. Her gördüklerinde alkışlarını sunuyorlar. BABAnın HATIRI YOK MU? Gezen, Kırmızı Kedi’den çıkan son kitabında kendini anlatıyor, anılarını, dostlarını, Hollanda’da yaşayan kızı Elif’i, köpeklerini, öğrencilerini, Atatürk ve tiyatro aşkını, annesini, babasını... Hiç sıkmadan, sohbet eder gibi...“İçinde üçkâğıt yok” diyor. Zeki Müren, ilk plağını babası Necdet Gezen’le yapmış, kitaptan özetle: “Zeki Abi bana küstü, bir gün ‘Müjdat benim taklidimi yapıyorsun, haydi benim hatırım yok, Necdet Abimin de mi hatırı yok? Lütfen artık yapma’ dedi. O günden sonra yapmadım.” “Demek ki alınmış” deyince gülüyor: “Çok benzetiyordum da ondan!” ilk şiiri 10 yaşında basıldı “Gence sor, der ki benim vaktim çok, ben derim ki benim vaktim yok. Küçükken de çok okurdum, 10 yaşında Doğan Kardeş Çocuk Dergisi’ne abone yapmışlardı beni, her perşembe gelirdi, ilk şiirim orada yayımlandı, oynatıyorum zannettim. ‘Her perşembe gününü ben dört gözle beklerim, Doğan Kardeş sen neredesin diye seni özlerim, Yazı doludur içi, Resimleri çok cici, Dergilerin içinde Doğan Kardeş birinci.’ Bu dergi bende var. Ya işte böyle... Okuyorsun filan, bir de profesörün biri çıkıyor AKP’li, ‘Nefret ederim okuyandan, ben cahil severim diyor’ olacak şey mi?” hayata geniş açıdan bak “Biraz daha perspektifi açıp dünyaya daha geniş yerden bakmak lazım. Ben Avustralya’ya gittim, merak ettim Aborjinleri, çölü geçmeleri üç ay sürüyormuş, su koydukları kırbaların içine minik su birikintilerden su dolduruyorlar ama o suları bitirmiyorlar, kendilerinden sonra geçecek hayvanlar için. Biz medeniyiz değil mi? Ne kadar görece, uygar olmak. Aborjinler kol saati de kullanmıyor, “Zamanı durdurabilecek misin, neyi değiştireceksin?” diyorlar. Perspektifi biraz açtığın zaman hakikaten insanın hayatı daha şenlenir, onu söyleyeyim...”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle