Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                r
a
t
r
ı
l
a
u
m
k
ı
ç
 
a
k
l
o
y
 
u
 
b
 
n
e
a
l
i
b
a
l
a
 
e
m
z
21 KASIM 2021
6
Oldukça kararlı ve ısrarcı oluyor
Hayvan lobisi
ÇUVALDIZ
askı altındayım. Ev- ben çok çok çok istiyorum.”
de aktif ve kasıtlı bir Babam “Olur mu kızım” türün-
baskının mağduru den mantıklı bir açıklamaya giriş-
olarak geçiyor günle- meye kalkınca yeminleri sırala-
Brim. Evimde besledi- dım ardına. “Ben bakarım, temiz-
ğim iki küçük lobicinin hedef odaklı liği de bana ait, hiç ses çıkmaya-
ikna yöntemlerinin tek öznesiyim. cak, haberiniz bile olmaz evde ol-
Tüylü hayvan lobisinin -eğer duğundan…”
El ÇİN 
mümkünse yavru olmalı- karar mer- Babam ilk seferde teslim olmadı 
POYRAzl AR
cisi olarak şikâyetlerinin, yalvarma- elbette. Her gün eczanesine gidip 
larının, uzun hayallerinin, “isteriz” “Lütfen tavşan” diye yoğun yal-
elcpoy@gmail.com
sloganlarının dönüp dolaşıp buldu- varma seanslarımın ardından pes 
ğu kişiyim. Ailemin bir araya geldi- etti. Bir gün “Tamam” dedi bana 
ği akşam yemeklerinin ana gündem maddesi ciddi ciddi. “Ama temizliğinden ve beslen-
evcil hayvan edinme tartışmalarına adeta bir mesinden sen sorumlusun.”
siyasi zirveye katılır gibi hazırlanmamdan ne Sevinç çığlıkları atarken annemi nasıl ik-
durumda olduğumu siz anlayın. na ettiğini merak etmedim değil. Ama olsun. 
Özetle çocuklarım isyanda. Evde bir hay- Tavşanım gelecekti işte. Benim minicik, be-
van beslemek istiyorlar ve biz de farklı ülke- yaz, pamuk, kırmızı gözlü tavşanım. Ondan 
lerde geçen göçmen hayatımızın hem hayva- sonraki günler “Tavşan ne zaman gelecek” 
na hem de bize olan zorlukları nedeniyle bu sorularıyla bunalttım ailemi. Bir zaman son-
talebi nazik yöntemlerle erteleme taktiğine ra babam elinde kocaman bir televizyon kutu-
başvuruyoruz. Ama iç mihraklar olarak karşı- suyla eve geldi. 
mıza dikilen tüylü hayvan lobisi pek yaman. 
PATİ 
d EV g İBİ k Oc AMAN k Ul Alık
Bu tartışmaların birinde çocukken tavşan 
atın alma, sahip- g ÜNl Ülk ERİ ler oluyor bunlar, yani düşününce 
Kutuyu nazikçe antreye koydu ve ba-
beslediğim ortaya çıkınca sofrada ufak çaplı 
len” mottosu, eskiye yerinde bir talep... 
na baktı. “Al bakalım tavşanlarını” dedi ba-
bir kalkışma çıktı. Kızım ve oğlum çatal ka-
oranla çok daha faz-
na gülümseyerek. Tavşanlar mı!? Bir tane 
şığı masaya vurup “Ama bu haksızlık” 
gERİ g ETİRMEYİN
la insanın başvurdu-
değil, çok tavşan!
diyerek tepki gösterdiler. Ma-
Sahiplenme anlayışı artıyor, 
“Sğu bir anlayışı ifade 
Coşkuyla televizyon kutu-
dem benim tüylü havyanla-
bu güzel ancak maalesef bir hay-
ediyor. Evcil hayvan satın alanlar 
sunu açtım ve içine bak-
rım oldu, onların da buna 
van bakmanın ciddiyetinin farkın-
azalıyor, bir can kurtarma ama-
tım. Kutunun dibinde 
hakkı vardı. 
da olmayan insanlar bu işlere kal-
cıyla barınaktan, sokaktan hayvan 
boz renkli, kürklü iki 
Ben de küçükken 
kışınca  kurtarmak yerine hayvana 
sahiplenenler artıyor. Kedileri baz 
hayvan yatıyordu. 
fena bir lobici de-
bir darbe daha vurmuş oluyor. İşin 
alırsak, Türkiye için kedi satın al-
Bunlar nasıl tavşan? 
ğildim. Babamın 
ucunda zaten bir defa terk edilmiş 
mak yepyeni bir kavram zaten, 
Belime kadar eğilip 
yalnız olduğu za-
dENİ z 
bir canlının duyguları olduğu unu-
eskiden kedi isteyen, sokaktan bir 
kutunun dibinden 
manları kollayarak 
YAVAŞOğ Ull ARı
tulmamalı. Sahiplendiği hayva-
yavruyu alır evine götürürdü. Yi-
birini çıkardım. 
farklı yaklaşım-
nı, bir yıl(!) sonra geri getiren bi-
ne de kediler şükür ki henüz sa-
Dev gibiydi. Ko-
ları ince bir ayar-
le var. Öyle ilginç bahaneler var 
tın alınıp terk edilen köpekler ka-
caman kulakları, gri, 
la ve her gün do-
Muhtaç ve 
ki, geçen denk geldim; köpeği öy-
dar geniş bir yelpaze sunmuyor 
kahve karışık tüyle-
zu artırarak uygular-
le çok sevmiş ki bu sevgiyi kaldı-
bizlere. Öyle çok yuva arayan kö-
yuva arayan 
ri, palet gibi ayakla-
dım. O dönem sokak-
ramıyormuş. 
pek var ki... 
rı vardı. Ön ayakları-
ta gördüğüm niyetçinin 
hayvanlara 
Hayvan bakmak zor iş. Tüyü, 
nın altından tutup kaldır-
kırmızı gözlü beyaz tav-
İl AN Bİl E YOk
yağmurda çamurda gezdirmesi, 
bir yaşam 
dığımda arka ayakları akor-
şanı rüyalarıma girer olmuş-
Esenyurt Barınağı’nda geçen mama veteriner masrafları... Yani 
deon gibi yere inip boyuma ulaşı-
vermek 
tu. Ben de pamuk topu gibi elime 
hafta, yuva bekleyen bir French gerçekten sevmek gerek. Bu sebep-
yordu. El kadar pamuk tavşan yerine ço-
sığacak mini mini bir tavşan istiyordum. 
elinizde. En 
Bulldog, dünya tatlısı bir golden, le illa ki istiyorum diyen, önce bu 
cuk boyunda koca ayaklı tavşanlarım olmuş-
Onunla geceleri beraber uyur, gündüzleri oy-
çok insancıl bir Doberman ve çok işin her zorluğunu göze alabilme-
zor yuva 
tu. Babam ısrarlarıma dayanamayınca çiftçi 
nar, sepetime koyar dışarı çıkarır, onu besler, 
şeker yavrular vardı. Barınakla- li. Ardından sahiplenmenin (özel-
arkadaşlarından birinden istemişti tavşanları. 
şarkılar söyler, bakardım. Çocuk aklım beyaz 
bulanlar 
rı ziyaret edin, ne yazık ki beledi- likle yetişkin köpek) faydalarından 
Yine de enseyi karartmadım. 
tavşana tutkuyla saplanmıştı. 
ye barınaklarının çoğunda bu hay- ise ‘senior’ sonuna kadar yararlanmalı. Tuvalet 
Apartmanın tüm çocuklarını organize edip te-
vanlar için ilan koyacak bir mecra eğitimi için vaktiniz mi yok, tuva-
‘BEN TAVŞAN İSTİYORUM’
ras katına koyduğumuz tavşanlara bir süre elbir-
denilen 
yok. Varsa bile düzenli ilan koy- let eğitimli köpek ilanlarına bakın. 
Babam bir gün eczanesinde yalnızken ya- liğiyle baktık. Fakat ne onları beslemeye ne de 
yaşlılar. 
muyorlar. Oysa o French Bulldog Evde yalnız kaldığında ağlama-
nına usulca yaklaştım ve önce şirinlikler yap- dışkılarını temizlemeye yetişebiliyorduk. Bü-
sosyal medyadan bir günde en iyi sı problem mi olur, evde yalnız ka-
tım. Güldürme taktiği işe yarıyordu, acaba tün apartman tavşan maması ve kakası kokma-
yuvayı bulur. Zaten küçük ırklar labilen köpeklere bakın. Havlama 
hangi noktada açmalıydım meseleyi? Bir iki ya başlayıp bazı çocuklar da yan çizince iş ba-
çok kolay yuvalanıyor. huyu olmayan, sakin veya oyuncu 
müşteri, bir iki telefondan sonra bana oralet, na kaldı. Bir gün yenilgiyle babama gittim ve 
 En zor yuva bulansa yaşlılar. Oysa barı- ve enerjik... Sahiplenme işte size böyle bir fır-
kendisine çay söyledi babam. Oraletin tozla- dev tavşanlara artık bakamadığımı söyledim. 
naktan hayvan sahiplenmeye alışkın AB ül- sat sunuyor. Huyu suyu size uygun bir hayvan 
rının sıcak suya karışmasını izlerken konu- Babam bana muzip bir sevgiyle baktı ve tav-
kelerinde veya Amerika’da “senior” atfedi- bulma şansı veriyor. En önemlisi ise bir hayat 
ya girdim. şanları bir sabah çiftçiye geri götürdü. 
len yaşlı köpekler özellikle tercih edilebili- kurtarıyorsunuz. 
“Baba ben tavşan istiyorum.” Beklemediği Ben evdeki lobicilere bu hikâyeyi anlattı-
yor. Tüm gün koşturmak yerine evin bir kö- Dile kolay, oysa ne kadar büyük bir şey, bir 
mesele onu şaşırtınca baskıyı artırdım. “Çok ğımda kahkahalarla güldüler ama “Biz olsak 
şesinde sakince yatan, yürüyüşe çıktığında “hayat”. 
güzeller, çok sessizler, evi de kirtletmiyor- bakardık” demediler. O yüzden evdeki lobici-
sizi çekiştirmeyecek ağırbaşlı, olgun köpek- İyi pazarlar. 
lar, pek küçükler, hem de uslular, en önemlisi lerle müzakere ve tartışma zemini hâlâ açık. 
90’lı yılların New York’unda sanatçıların (dans-
Netflix’in yeni filmi “tick, tick… 
‘tick, tick... BOOM!’ dijital vizyonda
çılar, müzisyenler vb) ve farklı cinsel yönelimle-
BOOM!” son yılların müzikal dâhisi 
ri nedeniyle toplumda hak ettikleri yere gelmek-
Lin-Manuel Miranda’nın bundan 30 
te zorlanan bireylerin hayatlarına tanık ediyor bi-
zi. Larson’ı Andrew Garfield’ın mükemmele ya-
yıl önce kendisi gibi “dâhi” sıfatıyla 
kın bir performansla canlandırdığı “tick, tick… 
taçlandırılan bir başka yaratıcıyı, 
BOOM!” aslında otobiyografik bir sahne gösteri-
Jonathan Larson’ı kutsayan ve bunu 
Bir dâhinin 
si ve Larson’ın “Rent” öncesi kariyerinin en önem-
lisi işi. Miranda’nın filmi dokuz yılı aşkın bir süre 
yaparken hayata dair önemli mevzuları 
EMRAH 
New York’ta bir restoranda hafta sonları garsonluk 
da ustalıkla işleyen bir müzikal.
yapan Larson’ı aslen Orwell’in “1984”ünden mül-
k Ol Uık SA
hem “Superbia” adlı bir müzikali bitirmeye çalışır-
onathan Larson adı bir çoğunuza tanıdık 
d EVAMlılık 
ken getiriyor önümüze. 
gelmeyecektir, tabii eğer müzikaller ha-
portresi
HATASı
Onun en önemli ilham kaynağı ise hiç şüphesiz 
yatınızda çok önemli bir yer tutmuyor-
J
sözlerini yazdığı “Batı Yakasının  Hikâyesi” ad-
sa. 1990’lı yıllarda Broadway’de sahne-
lı müzikal henüz 27 yaşındayken sahnelenen ün-
lenmeye başlayan ve 12 yıl boyunca da 
lü müzikal yazarı Stephen Sondheim’dır. Latin-
perde kapatmayan “Rent” adlı müzikali ise eminim 
ler, siyahlar, eşcinseller gibi hep kıyıya itilmişlerin 
sinemayla ilgili olan hemen herkes duymuş, müzi-
hikâyelerini ilk kez müzikallere sokan Sondheim, 
kalin sahne versiyonunu değilse bile Chris Colum-
gerçekten de Larson’ın hayatında önemli bir etkiye 
bus imzalı film versiyonunu azımsanmayacak 
sahip olmuş biri ve Miranda’nın filminde onu da 
sayıda kişi izlemiştir. 
görüyoruz elbette. 
Şunu söylememe müsaade edin: Zama-
nın ruhunu doğru bir şekilde yakalayan ve 
ANd REW g ARFı Eld d Ök TÜRÜYOR
yansıtan eserler biraz o zamanın ruhunu 
Andrew Garfield ilk bakışta Jonathan Larson ro-
da belirler aslında. İşte “Rent” 90’lı yıl-
lü için tuhaf bir tercih gibi görünebilir (ne de ol-
larda New York’ta belirli bir yaşam biçi-
sa Hollywood kariyerinin zirvesine Örümcek Adam 
mini son derece doğru yansıtan, zamanın 
olarak tırmanmış bir oyuncudan söz ediyoruz) ama 
ruhunu sımsıkı kavrayan bir eserdi. Ka-
Lin-Manuel Miranda onu Londra’da altı saatlik bir 
lıcılığı da bundan ileri geliyordu elbette 
Alexandra 
tiyatro oyunu olan “Angels In America”da izledik-
ve şu sıralar Netflix’te izleyiciyle buluşan 
Lin Manuel-
Shipp
ten sonra bu rolü ona vermeye karar vermiş. İyi de 
“tick, tick… BOOM!”un yönetmeni Lin- Andrew 
Miranda
yapmış. Garfield kariyerinin bu belki de en güçlü 
Manuel Miranda’nın da hem “Rent”in yara-
Garfield
performansıyla şimdiden herkesin Oscar adaylığı al-
tıcısı Jonathan Larson’dan hem de onun eser-
masına kesin gözüyle baktığı bir oyuncu olarak bel-
lerinden etkilenmesinin en önemli sebebi yine hiç 
ki de heykelciği evine götürecek ya da en azından 
Fİl MİN NOTU: 8/10 
şüphesiz buydu. 
ödül sezonunda başka birçok heykelcik alacak, ge-
nel kanı bu yönde. 
l ARSON’ı N SORUl ARı
Müzikleri, dansları, sahne tasarımları, 
Broadway müzikallerinin halihazırdaki en büyük 
den kastım buydu. Şimdilerde eleştirmenlerin övgü- Puccini’nin “La Boheme” operasının çağdaş bir yo-
Miranda’nın çok iyi bir sınav verdiği rejisi (hele bir 
yıldızı kabul edilen Lin-Manuel Miranda küçük bir 
rumu olan rock müzikali “Rent” ile toplumda itil-
leriyle karşılanan ilk yönetmenlik denemesi “tick, 
havuz sahnesi var ki müthiş), Garfield başta olmak 
iki pürüz dışında sahnede de sinemada da hatasız 
tick… BOOM!” ile erkenden Oscar dedikodularını miş, ötekileştirilmiş, her türlü ayrımcılığa maruz 
üzere oyunculukları ve 90’ları tam kalbinden yaka-
bir şekilde sürdürüyor kariyerini. Yine 2021 için-
bırakılmış bireylerin sesini yükseltiyordu ve Lin-
başlatan Miranda, bu kez müzikal tarihinin önem-
layan detaylarıyla “tick, tick… BOOM!” yılın mü-
de kendi ilk müzikalinden hareketle çekilen “In The 
li köşe taşlarından biri olan Jonathan Larson’a saygı Manuel Miranda da 30 yıldır nihayete ermeyen bu 
zikali olmaya aday. 35 yaşında hayata veda eden 
Heights” adlı filmle büyük sükse yapan Miranda 
ayrımcılığa dair Larson’ın sorularını bir kez daha 
duruşunda bulunuyor. 
Larson’ın hikâyesi trajik unsurlar taşıyor belki ama 
aynı filmde çeşitliliğe dikkat etmediği (oyuncula-
AIDS’in en büyük tahribatını yaptığı yıllar- yineliyor: “Neden bir şeylerin değişmesi için bir fe-
Miranda buradan ağlak bir hikâye yerine hayat ve 
rın neredeyse tamamı Latin kökenliydi ama filmde 
laket olması gerekiyor?”
da yaşayan (ve sonuçta AIDS’den değil ama kalp 
toplum üzerine zihin açıcı bir karakter çalışması çı-
hiç Afro-Latino temsiliyeti yoktu) için eleştirilmiş 
anevrizmasından 35 yaşında, hem de “Rent”in ilk Miranda Larson’ın kariyerinin ilk önemli çı-
karmayı başarmış bize sorarsanız.
ve nihayetinde bu konuda özür de dilemişti, pürüz-
gösteriminden bir gece önce ölen) Larson aslen kışını nasıl yaptığını gösterirken bir yandan da 
ö
g
 
,
ş
i
 
l
r
o
z
 
k
a
a
m
k
 
a
b
 
n
n
a
v
y
a
ı
H
t
a
S
            
    
