02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 OCAK 2021 5 Aylin Aslım’la hamilelik, müzik ve Boğaziçi sohbeti ‘Terminatör’e dönüştüm u Tebrik ederim. Sağlıkla gelsin bebeğiniz. Öyle bir sürpriz yaptınız ki... Şaşırttınız, sevindirdiniz hepimizi. Bana da sürpriz oldu (gülüyor). Hiç beklediğim bir şey değildi. u Hiç düşündüğünüz bir şey de değildi sanırım... Hiç... Kırklı yaşların ortasında insan düşünmemeye başlıyor çocuklu hayatı. Hatta artık kesinlikle istemediğimden emin olduğum bir döneme geçmiştim... u Önceden aklınızdan geçirmiş miydiniz peki? Geçirmiştim tabii ama... Kariyer çok uygun değil ona. Düzenli hayat getiren bir iş değil meslek. Doğru partnerle doğru zamanda doğru yaşta olmak gerekiyor. O denklem bir türlü denk düşmeyince zaman geçti. Belli bir süre sonra ben de bu konuyu unuttum. u Sonra? Hayat böyle, ters köşe geldiğinde önünde hiçbir şey duramıyor. Benim için mucize. “âşık Veysel’in ‘Şeytan bunun neresinde’ dizesinden bir adım öteye geçememiş olmamız beni Aylin olarak yordu. Çok şeyi değiştirme umudumuz vardı 20’li yaşlarda ama o dizenin ötesine geçemedi bu ülke.” u Bazı kadınlar “istiyorum” diyerek ve çok kararlı bir şekilde çocuk sahibi oluyor. Bazıları hep çelişkide. Aslında acabalarla zaman geçiriyor insan. Belki de çok soru sormaktan, endişeden... Belki kendi çocukluk deneyimlerinizi tekrar etmek istememekten... Ona benim yaşadığımdan daha iyi bir hayat sunabilecek miyim? Sadece maddi olarak değil, daha mutlu bir çocuk yetiştirebilecek miyim? Bütün bu sorular da uzaklaştırıyor insanı. u Demek ki sizin için en iyi zamanı bu zamanmış. Tabii benim zamanım 20’ler 30’lar değildi bundan eminim. Aklım yapmak istediğim başka şeylerdeyken, oturmuş olgunlaşmış bir ilişki anlayışı yokken... Yapılırdı da o çocuk nasıl bir çocuk olurdu onu bilemiyorum... u “Rockçı anne” diye yazıldınız. Kulağa çok da hoş geliyor. Müziğin içine doğacak... Baba da müzisyen... Müzikle ve hayvanlarla iç içe büyüyecek.. u Siz Kaş’a yerleşeli 5 yıl oldu değil mi? Çoğu kişinin isteyip de yapamadığı bir şey, o kararı nasıl almıştınız? O karara gelmek İstanbul’dan ne kadar tiksindiğinize bağlı. Ben artık çok öncesinde dolmuş taşmıştım. Hiç evden çıkmayacak bir hale gelmiştim. İstanbul’a zerre kadar bir nostalji, özlem hissetmiyorum. O özlediğim semt yok, özlediğim mekânlar yok, özlediğim insanlar o mekânlarda değil. Hiçbir yer aynı kalmıyor ki onun için özlem de gelişemiyor. u Hamileliğiniz tam da pandemiye denk geldi nasıl gidiyor? Bel fıtığı dışında nispeten güzel geçiyor. Mide bulantısı hiç olmadı. Bir haftadır reflü var ama şanslı sayıyorum kendimi. BİZE verilmesinin sebebi var u Koronavirüsten nasıl etkilendiniz peki? Ne zaman hamile olduğumu öğrendim, asıl endişe o zaman başladı. Kendimi korumam yetmiyor partnerimin de kendini koruduğuna emin olmam gerekiyor. Çünkü o bir erkek! Kadınlar terminatör gibi tehlike var mı diye çevreyi tararken erkeklerde kafa böyle işlemiyor tabii ki. Hamile olduğumu öğrendiğim anda terminatöre dönüştüm! Utku, flüt ve saksofon çalıyor. Enstrümanına aşkla bağlı, kendini çok iyi koruması lazım. Benim mesleğimle aramızdaki aşk ilişkimiz bozulmuş olsa da araya biraz soğukluk girmiş olsa da o sürekli çalan birisi. Erkekler bu tür mantık zincirlerini çok hızlı oluşturamıyorlar biliyorsunuz. (gülüyor) u Yaşıyorlar bu hayatı... Yaşıyorlar da bazen insan sormadan edemiyor ‘bu yaşa nasıl geldin’ diye. (gülüyor) Bizim gibi kadınlar sayesinde geliyorlar işte... Hamileliğin de kadınlara verilmesinin bir sebebi var. Bu iş erkeklere verilseydi onlar bu süreci sonuna kadar götüremezdi. Fotoğraf: Bahadır Maşa u İçinizde canlı bir şey var! Onun verdiği sorumluluk bambaşka. Kadınlara yüklenen şeyler, evham mesela... Sebebi bu, sorumluyum ben onun canından. ‘Dırdır’ da aslında bir kadının bir konuyu bir erkeğe izah etme çabası... “O mikrop beni hasta eder mi” gibi bir kaygı yok yani (gülüyor). Çünkü sağlıklı kalmalıyım, korumalıyım gibi bir şey yok erkekte... u Zaten bir şeyi ikinci kez söylemeye kalkmayalım, hemen dırdırcı oluveriyoruz... Müzikle arama mesafe girdi Aslında soru şu: Neden ilk seferde anlamıyorsunuz? u ‘Kafan mı basmıyor’ da olabilir? (Gülüyor) İnsan istemiyor ama bazen buraya geliyor konu. Kafa başka şeylere basıyor, hijyendi, sağlıktı, böyle programu Müzikle aram soğudu dediniz az önce. Biraz bunu sor ilk susması istenen ses benim ve benim gibilerin sesi oluyor. lanmamışlar... Ben ikinci dumuru da bebeğin erkek olacağını mak istiyorum. Koronavirüs etkisi olabilir mi? Bunu böyle 25 yıl duyunca insan gerçekten başka bir boyuta öğrendiğim an yaşadım. Koronavirüste müzisyenlerin başına gelenler, Türkiye’de bir müzisyenin hayatının nasıl geçtiğine dair tonla hayal kırıklığının, sektörel anlamda olamamışlığın sadece bir yansıması. Belli oldu ki bu ülke müzisyenini hiçbir şekilde umursamıyor bu kadar basit. Olsanız da olur olmasanız da. Başınızın çaresine bakın. Hayatım boyunca bana verdiği mesaj bu oldu zaten. O yüzden müzik üretimiyle ve yayımlamayla arama başka türlü bir mesafe girdi. Sadece yorumcu olsaydım bu umursanmamayı belki bu kadar şiddetli hissetmeyecektim duygusal anlamda... Yangında ilk vazgeçilecek olmayı, her türlü toplumsal kaosta ilk konserlerin iptal edilmesini asla futboldan veya yarışma programlarından vazgeçilmemesini. Bunları insan kişisel algılıyor, yaptığı seçimleri sorguluyor meslek olarak. Ben şarkı yazarı ve şarkıcıyım. Her kaosta geçiyor. O kadar sıtkım sıyrıldı o kadar bıktım ki bu yaftalamalardan, böyle hisseden binlerce müzisyen adına konuşuyorum, çok hor davrandı ülke müzisyenine. u Müziği bırakmadınız ama değil mi? Hayır ama arama mesafe girdi... Ülke bizi bırakmış, biz müziği bıraksak ne olur bırakmasak ne olur. Sahip çıkılmamış hissediyorsun. Türkiye’nin kaosu, felaketi biter mi sürekli konser iptal edilir. ‘Önce müzik sussun da sonrasına bakarız.’ Nasıl bir anlayış. Bu anlayıştan yoruldum... u Doğru... Bedel müzisyenlere ödetiliyor. Böyle bir bağnazlık... u Kız çocuk mu istiyordunuz? Bir kız çocuğu yetiştirmek için gerekli bilgiye sahip olduğumu işlemişim içten içe... Çünkü içgüdüsel olarak biliyorsun hangi yaşta ne hissedecek, ne düşünecek... Zaman içinde düşündükçe, şu an seninle gülerek konuştuğumuz sorunlar var ya kadınlar ve erkeklerle ilgili, büyük bir kısmı ‘Türk erkeği’ konusu. Nasıl bir erkek yetiştirmek sorusu daha önem kazanıyor. Bu aslında olayı çekici hale getirmeye başladı. ‘Tipik Türk’ erkeği deyince tipik ‘Türk annesi’ giriyor devreye. Mesleğini eline almış, senin benim gibi kadınların ‘Türk tipi erkekle’ yaşadığı sorunları bundan sonraki nesile aktarmamak için neler yapmalıyım neler yapmamalıhiAkyâliyen’siin yım bunları düşündürüyor. Aslında yeni bir konu benim Boğaziçi’ne hınç var için erkek. Kendine yeten bağımsız olabilen bir erkek çocuğu olsun isterim. u En önce yemek yapmayı bilsin! u Boğaziçi Üniversitesi’nde olanlar karşısında ne hissediyorsunuz? Hangi üniversiteden olursa olsun kafası aydınlık olan herkesi Boğaziçi’ne yapılanlar üzer. Daha öte bir rezalet var mı. Bir üniversitenin kapısına kelepçe takılması... İstedikleri resim bu demek ki. “Özgür düşüncenin, bağımsız düşüncenin, aydınlık gençlerin olduğu yerin kapısına biz kelepçe takarız arkadaş” mesaj bu. u Boğaziçili olmak kıskanılıyor mu? Kıskanmak başka bir şey. Burada bir hınç beş günü müzik yapan, ilk albümü yaparken öğrenciydim, geçimini sağlamaya çalışan bir işçi sınıfı çocuğu idim. Neyin elitinden bahsediyor bunlar? Kafası çalışan seçkin insana mı düşmansın? İstanbul Üniversitesi’ne Marmara Üniversitesi’ne hiç zengin çocuğu gitmiyor mu? Allah aşkına bilimsel düşünceye düşmansan açık açık söyle. Zaten de söylediler. Üniversite mezunu gençler partimize daha az ilgi duyuyor demediler mi zaten. Genel olarak bilimVallahi... Düşünebiliyor musun bir annenin çocuğu için övüne övüne ‘oğlum yumurta kırmayı bile bilmez’ demesi... Bravo çok güzel yetiştiremeÇok yabani biri olarak kendimden mişsin. 30 yaşında hâlâ kendine bakamayacak bir bebek gibiysen, hayatına giren kadıbeklemezdim ama bir Instagram nı da anneye çevirirsin. Şimdi elimde bir kihesabı açtım “aylininhikayesi” diye. Deneyimlerimi, bana garip gelen şeyleri anlatıyorum... Kadınlardan o kadar güzel tap var. Yıllar önce yarım bırakmıştım. Erkek Beyni diye, onu okuyorum. u İlk tekmede ne hissettiniz? İlk önce gaz sancısı zannettim. Hep aynı hareket bir şeyler pıt pıt yapıyor. Şimdi güm mesajlar aldım ki. Paylaşmak çok güm sallıyor, daha 25. hafta... var. Burda aydınlığa, özgür düşünceye hınç var. ODTÜ’ye olduğu gibi. Yeri geldiğinde gururlanmayı çok iyi bildiğimiz o üniversiteler bazı kafalarca bir hınç merkezi halisel düşünceye bir hınç bence. u Bu hassas dönemde sizi ayrıca üzen bir olay olmalı bu... Duygularını çok profesyonelce yöneiyi geldi. Kadın dayanışma sayfası gibi oldu. Sınır bilme mevzusu... En çok bundan şikâyetçi kadınlar. u Son soru yine müzik olsun, müziğe nasıl adım atmıştınız? Çocukluktan beri şarkı söylüyorum, şiirler yazıyordum yıllar sonra ikisini birleştirne getirilmiş. Neyin hıncı alınıyor okumuşluğun mu? Ben işçi çocuğuyum. Ben Anadolu Lisesi’nden mezun olup gittim oraya. u Elit misiniz diye soracaktım ben de? Ben Boğaziçi’nde çimenlerde yayılmanın ten bir insan olmadığım için ülke gündemine çok bakmamaya çalışıyorum ama nasıl görmeyeceğiz? Okulum. Bana çok şey vermiş bir okul. Tabii ki ayrıca üzüyor beni. Ordan öğrediğim çok ‘Kilo almışsın, emiyor mu, sütün yetti mi...’ Çocuğunu büyütmüş ama o dönemin travmasını atlatamayan kadınlar var. miş oldum yazıp söylemeyi. Mesleğim olacağını düşünmezdim asla Boğaziçi yıllarında ilk adım attım. Bir rock grubu solist arıyordu, kızlardan oluşan bir grup. Artık olmayan efsane mekânlarımızdan Kemancı’da sahnekeyfini yaşayamadım, hem ders veren hem şey var arkadaşlıklarımız hâlâ sürüyor. “Unutamıyorum” diyorlar.... ye çıkmaya başladım. Kendi müziğini üreten biri haline geldim sonra.... “Kalabalık bir Balkan ailesinde büyüdüm ben. Ne yaşıyorsa ortadadır bizim insanımız öfkesini de neşesini de çok saklayamaz” Müzisyen Aylin Aslım, 44 yaşında ilk bebeğine hamile. 4 yıldır Kaş’ta yaşıyor. Hayatının en büyük sürprizi salgına denk geldi. Boğaziçi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezunu. Müziğe okul yıllarında adım atmıştı. Bugünlerde üniversitesinde ‘kayyım rektör’ protestosu sürüyor. Zoom’dan bağlandık, her şeyi konuştuk. HİLAL KÖSE Salgında müzisyenlere sahip çıkılmamış olmasına tepkili: “Bu sadece devlet politikası değil. İnsanımız da böyle, İslami kültürden gelen bir şey. Müziğin duygularla bağlantısını cenazede de doğumda da yeri olduğu gerçeğini bir türlü idrak edemedi bu millet. Müziği sadece bir eğlence aracı olarak görüyorlar maalesef.” PAYtcuaZacmmozAmhınaRu.tımrrTni’ydEıeetS. İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle