22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 2 AĞUSTOS 2020 Döndü Teyzemin anlattıkları Kargalar, martılar vs... K argalardan ve martılardan çok çekinirim. Kendi şahıslarına münhasır ve çok tehlikelidirler. Martıların bebek kaçırdığını duymuş olmalısınız. Kargaların zekâsına şapka çıkarırım. Ve ben alaçık, apaçık tehlikelerden korkarım. Hele ki içinde sinsilik, belirsizlik varsa daha da ürkerim. Kendi aklımın sığınağınca, bu kuşlara hep saygıda kusur etmemeye ve onların suyuna gitmeye çalışırım... HHH Daha ben çok küŞAFAK ÖZLEM çükken anneanne min bir arkadaşı vardı: Döndü Teyze. İlginç bir ilişkileri vardı ahretliklerin. İkisi de birbirine ‘teyze’ diye hitap ederdi. Hâlâ bilmem ki kim kimden büyüktü. Biri ötekine yemek yapar götürür, diğeri temizlikte yardım eder, acılara beraber ağlarlardı. Döndü Teyze hep kıssadan hisseli anılar anlatırdı: Daha genç kızken ve henüz köyündeyken, bostanlarındaki bir ağaca bir karga yuva yapmış. O ağacın biraz ötesindeyse mısır ekiliymiş. O yıl bütün kısmetlerini mısıra bağlamışlar. Ve fakat sevgili manyak karga (şaka şaka, seni seviyorum karga dostum) tarlanın en jeopolitik ağacına yumurtlamış. Doğası ve doyması hasebiyle ha bire mısırları didikliyormuş. Babası Döndü teyzeme, “Bu kargayı hallet kızım; yoksa koca bir kış aç kalırız” demiş. Umarım, kınalı ve örgülü upuzun saçlarıyla, mis kokulu elleriyle bize dünyanın en lezzetli şehriye çorbalarını yaptığı zamanlarda, karga nesli onu affetmiştir... HHH Döndü Teyzem babasının sözüyle çıkmış ağacın tepesine. Ah çocuk aklı! Bir de bakmış ki altı tane yumurta. Rızıklarına göz dikmeye hazırlanan altı karga daha! Almış o yumurtaları eve getirmiş, bir tasta su kaynatmış, yumurtaları da içine atıp iyice pişirmiş. Soğuduklarında geri koymuş yuvaya. Anne karga yuvasına bir dönmüş ki bebeleri taş gibi... Bilememiş, gelip gidip yumurtaları koklamış, gagalamış ama günü geldiğinde bir de bakmış ki yavru filan yok ortada. HHH Nesli bana ömrüm boyu korku salan o zavallı karga acılara gark olmuş. Kabullenmiş sonunda, veyahut kabullenememiş. Oturmuş gurk yuvasının başına, başlamış tek tek tüylerini yolup ağaçtan aşağı uçurmaya. Kalmış dımdızlak sonunda. Yeni yumurtadan çıkmış et bir yavru gibi ama altı tanesinden bile daha büyük, kocaman. Orada, o ağacın yaprakları dalları içinde, tüysüz müysüz, haşlanmış yumurta çocuklarıyla birlikte ölüp gitmiş... İşte belki bu yüzden ve belki bir sürü şey yüzünden daha, kargalardan korkarım ama onlara saygım da sonsuzdur. Kuran kurslarında yaşanan cinsel istismarı kitaplaştıran Avşar: Çocukları duymuyoruz İPEK ÖZBEY Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçen FıkıhDer’deki cinsel istismar haberleri toplumda infial yaratmıştı. Haberi Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar ortaya çıkarmıştı. İşte habere sığmayanlar, ‘Rezilsiniz’ adıyla kitap oldu. Dindar ailelerin dinini öğrensin diye çocuklarını emanet ettiği kurslarda yaşananlar kanınızı dondursa da bu kitabı mutlaka okuyun... Cumhuriyet’in ödüllü muhabiri Seyhan Avşar hakkında dava ve soruşturmalar açıldı. Avşar, “Bu mesleği hakkıyla yapabilmenin bu ülkede bir bedeli olduğunun fazlasıyla farkında olan biri olarak bedelini ödüyoruz” diyor. u Seyhan hadi seni tanıyalım... 1991 yılında Bitlis’te doğdum. Annem ev kadını, babam devlet memuru... Gündemin sıkı sıkıya takip edildiği, Bitlis şartlarında zor olsa da her gün günlük gazetenin geldiği bir evde büyüdüm. Babam da annem de güncel konuları takip etmeyi çok severdi. Hatta evde sürekli Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz Kabuğu programı, Siyaset Meydanı ve 32. Gün izlenirdi. Ben de benden bir yaş büyük olan abim de bu durumdan hiç şikâyetçi olmadık ama sanki çizgi film izlememiz gereken dönemleri biraz eksik yaşamışız. VAZELİN KOKUSU u Gazeteci olmaya nasıl karar verdin? Aslına bakarsanız annem, bırakın gazeteci olmamı, okumamı bile istemedi. Sürekli başıma bir şey geleceğinden korktuğunu söylüyordu. Bir ara okuldan ayrılmam için baskı kurunca okulu bıraktım. Üzüntüden mide kanaması geçirince geri döndüm. Okulu o kadar çok seviyordum ki her sabah okul görevlisinden önce okula gidiyordum. Anneme karşı verdiğim mücadele sonunda galip geldim. Gerçi şu an annem benimle gurur duyuyor. Gazeteciliğe gelince; çok sevdiğim bir kuzenim vardı. Cumhuriyet’in Bolu temsilcisiydi. Onu çok sevdiğimden gazeteci olmaya karar verdim. Babam kesinlikle gazeteci olmamı istemiyordu. Üniversite tercihlerimin tamamına Türkçe öğretmenliği yazdırdı. u Ama... Ertesi gün babamdan habersiz dershaneye gidip ilk tercihlerime gazetecilik yazdım. Tercihler açıklanınca Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazandığımı babama söyledim. u İnsanın içinin okurken taşıyamayacağı kadar ağır bir kitap yazmışsın... Seni en çok hangi hikâye etkiledi? En çok etkilendiğim H.R.Ö. isimli mağdur çocuğun vazelin kokusu alınca kötü olduğunu söylemesiydi. Düşünsenize bir zanlı, çocuğu istismar ederken vazelin kullanıyor ve o çocuk şu an vazelinin kokusu alınca dahi çok rahatsız oluyor... Gariptir ama ben de o çocuğun yaşadıklarını dinledikten sonra vazelinin bırakın kokusundan ismini duymaktan dahi rahatsız oluyorum. Bir diğer olay ise kalabalıklar içinde çaresiz kalan bir çocuğun intihar etmek için Kuran kursu binasının en üst katına çıkmasıydı. u Mağdurlarla görüştün mü? Tüm mağdur çocuklarla görüşüp, sohbet ettim. Neredeyse tamamı orta halli ama aşırı muhafazakâr ailelerde yetişmişler. Zaten durum böyle olmasa hangi aile küçücük çocuğunu yatılı bir Kuran kursuna bırakabilir ki? Çocukluktan beri içinde oldukları ortamdan kaynaklı olarak tamamı dini bilgilere oldukça hâkim. Bunun yanında öyle bir ortamda sorgulamayı, biat etmemeyi başarmış çocuklar onlar. Bu çocukların çaresiz kaldıkları zamanlar olmuş. Ama başka çocuklar da bunları yaşamasın diye susmamayı tercih etmişler. u Fıkıh Der’deki cinsel istismar olayları nasıl bir sistemle işliyordu? Kurs sorumlusu çocukları tek tek odasına çağırıyor. Bazen yalnız, zaman zaman ise yardımcıları ile çocuklara istismarda bulunuyor. Aralıklarla devam ediyor bu süreç... Çocuklardan biri kurstan ayrılıp alkollü bir ortamda yaşadıklarını anlatıncaya kadar... u Tacize itiraz edildiğinde başına ne geliyor? Kurs sorumlusu tarafından psikolojik bazen de fiziksel eziyete maruz kalıyorlar. Bazen Kuran’dan çok fazla sayfalar ezberlemesi dayatılıyor, bazen ise çekiçle darp ediliyorlar. u Ailelerine açılabiliyorlar mı yoksa kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla mı hareket ediyorlar? Ağlayıp, kursa gitmek istemeyenler var ama ailele Fotoğraf: Vedat Arık Seyhan Avşar rine yaşadıklarını anlatamıyorlar. Bazı çocukların aileleri de kurs sorumlularına büyük bir aidiyet ile bağlı oldukları için kendilerine inanılmayacağını düşünüyorlar. Aslında bizler hep şunu söylüyoruz: ‘Çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız.’ Düşününce ne kadar da yanlış bir cümle. Çünkü çocuklar yeterince ses çıkarıyor ama biz yetişkinler duymuyoruz. DİNSEL GÖRÜNEN SİYASİ ÖRGÜTLER u Kitapta sorduğun soruyu şimdi ben sana sormak istiyorum: Bu çocuklar hayata tutunabilecek mi? Genelde istismar ve şiddete maruz kalan çocukların sonraki yaşamlarının sorunlu olduklarını görüyoruz. Bu çocukların da ne yazık ki hayata tutunmalarının zor olduğunu biliyorum. Çünkü yaşadıkları travmalar çok ağır. Hepsinin uzun süre psikolojik destek almaya ihtiyaçları var. Umut ediyorum ki zaman bu çocukların da ilacı olsun ve hayata sıkı sıkı sarılabilsinler. u Haberi yazarken Türkiye’de tarikatlar, müritler, yobazlar hakkında ne düşündün? Çürüme nerede başlıyor? Şu an tarikat ve cemaatler zehirli bir sarmaşık gibi Türkiye’yi sarmış durumda. Bu sarmaşığın bir kolu FETÖ, bir kolu Menzil, bir kolu Süleymancılar.... Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Bu yapılanmalar görünüşte dinsel gibi gözükse de aslında siyasi bir örgütlenme biçimi. Çürüme ise aslında çok daha eskiye gidiyor. Sadece AKP iktidarıyla bu çürüme daha da ilerledi ve görünür oldu. u Bu haber nasıl bir ses getirdi, FıkıhDer’e ceza verildi mi? Tabii... 3 sanık 170 yılı aşkın hapis cezası aldı. Haber büyük bir yankı yarattı. O gün binlerce kişi yatılı Kuran kurslarının kapatılması için sosyal medyada paylaşım yaptı. Çoğu zaman verdiği fetvalar ile çürümüşlüğü simgeleyen Diyanet dahi çocukların kırmızı çizgi olduğunu açıkladı. İstismar olayı cami, Kuran kursu veya bir tarikatta yaşandığında başını kuma gömen iktidar kanadından da oldukça büyük bir tepki yükseldi bu skandala. Vicdansızlık kahretti u Hukukun bu kadar tartışıldığı bir ülkede adliye muhabirliği yapıyorsun. Seni en çok ne rahatsız ediyor? Beni en çok rahatsız eden olaylar kadın ve çocuk istismarlarında yapılan indirimler, bu yargılamalarda kadının davranışlarının kıyafetlerinin sorgulanması. Bazen duruşma salonlarında isyan edesim, avazım çıktığı kadar bağırasım geliyor. Tabii sadece bu da değil bizler son dönemlerde kendinden olmayana, düşüncesini yazana düşman hukukunun uygulan dığı yargılamalara da tanıklık ediyoruz. Hızlıca, adil ve etkin yargılanma yapılmadan siyasetçilere, gazetecilere, avukatlara ve aydınlara verilen onlarca yıllık ha pis cezaları yargı sistemimizin ne kadar sıkıntılı olduğunu gösteriyor. Bir gazeteci olmanın yanında bir yurttaş olarak bu durum adalete olan inancımı sarsıyor. Son bir şey daha eklemek istiyorum çünkü bu dava özel olarak beni çok etkilemişti. Psikolojik rahatsızlığı olan bir kadın yakın bir tarihte türbanlı bir kadına tokat atmıştı. Hemen tutuklandı, hızlıca iddianame yazıldı. İlk duruşmada Cumhurbaşkanı avukatlarından tutun da onlarca avukat, psikolojik tedavi gören bir kadının ceza alması için çabaladı. Kadın aylarca tutuklu kaldı. Cezaevinde psikolojik durumu daha da kötüye gitti. İşte bu vicdansızlık beni kahretti. u Hedefin ne? Hedefim, Rezilsiniz’de anlattığım dehşetin yaşanmadığı bir ülkeyi inşa edebilmek için durmadan ve yorulmadan mücadele edebilmek. Twitter ve şürekâsı dediğin... Olay Bahçeli’nin yeniden tweet atması değil elbette Yavaş yavaş kararma dönemi başlıyor T BMM ’deki Covid19 vakalarının artması, yukarıdan gelen yasa teklifi geçirme talimatlarının hızını kesmedi. Biri vatandaşların yasaya erişimini değiştirecek olan “Çoklu Baro” yasası, diğeri “Sosyal Medya” diye bilinen yasa tasarıları Genel Kuruldan geçerek yasalaştı. Tasarıları ilgili komisyonlardan 48 saatte geçirme azmi, bir an önce Genel Kurul’a getirme çabaları takdire şayandı. Eh, ani bir kararla Twitter’ı terk eden Devlet Bey’e yeniden tweet atması için bir yasa desteği lazımdı. STATİK ENERJİ ÖZGE MUMCU AYBARS da 10 milyon idari para cezası kesilecek; 30 gün bekleme süresi içinde temsilci atanmazsa 30 milyon lira para cezası kesilecek. Eğer bunlar da hayata geçirilmezse ki sosyal medyanın reklama ne kadar sırtını dayadığı ortada Türkiye’de vergi mükellefi olan gerçek ve tüzelkişilerden reklam alması da üç aylığına yasaklanacak. Bu yaptırımların da karşılığı olmazsa, yüzde 50, yüzden 90 bant daraltma cezaları da gelecek. WHATSAPP’A TEMSILCI GEREK Elbette Bahçeli’nin sosyal medya konusundaki kısıtlamaları sadece kendisinin bir anda baskı yaratarak yasayı geçirip tweet atma isteğiyle sınırlı değil. Bu düzenlemeye göre, Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan dış kaynaklı her sosyal ağ sağlayıcı, ülkede temsilci bulundurmak durumunda. Yani WhatsApp, Facebook, Instagram, Twitter gibi tüm haberleşme ve sosyal medya araçlarının yasal temsilcisi olmazsa ilk aşama AMAÇ ÖRTÜLÜ SANSÜR Twitter’ın Türkiye’de hukuki temsilcisi var ancak bir ofisi yok. Facebook, Instagram ile WhatsApp’a sahip; Türkiye birimi var ancak ülkede bir ofisi yok. Bu yasa, sosyal ağ sağlayıcılarını vergi ile idari ve hukuki cezalarla Türkiye’ye girmesine zorluyor. İşin devlet kasasını ilgilendiren kısmı bu. Diğer kısmı ise sosyal medya içeriklerinin de bu yasadan etkilenecek olması; bunun ana kaynağı ise örtülü bir sansür mekanizma sı olan “bant genişliğinin daraltılması”. Twitter, şimdiye kadar muhalif kişilere erişim engelleme kararlarını uygulamadı; bazı hesaplara Türkiye’den erişim engeli getirdi. Prof. Dr. Yaman Akdeniz’e göre sosyal ağ sağlayıcılarının ülkede yasal temsilcisi olması, çok sayıda muha lif kişinin ve de siyasetçinin hesabının kapanması anlamına geliyor. UNUTULMA HAKKI! Haberlere kolaylıkla erişebildiğimiz, doğru ile sahte haberi ayıklamak için uğraştığımız sosyal medya mecraları yavaş yavaş karanlığa bürünecek. Gezi’den beri ısıtıp ısıtıp getirilen bu tasarı, sosyal ağ sağlayıcılarına kurulan finansal baskı üzerinden de vatandaşın temel hak ve hürriyetlerinden olan bilgiye erişim hakkını kısıtlamayı hedefliyor. Bir de tabii unutulma hakkı denilen, haber içeriğine erişimin engelleneceği bir başka muğlak bir yasa getiriyor. Yani, sen ya da benim attığımız herhangi bir tweet unutulmaz da AKP’li Şirin Ünal’ın evinde şüpheli şekilde bulunan Nadira unutulur... Olay Bahçeli’nin yeniden tweet atması değil elbette. Yasa yürürlüğe girdikten sonra kademeli bir kararma dönemine gireceğiz. Devlet Bey tweet atamadığında durumu idrak edecek. Ancak, yabancı sermayeye sırtını dayayan iktidarın büyük ortağı, bu yasanın ardından yatırımlar tamamen kesildiğinde ne yapacak? Belki de yakın geleceğe dair en kilit sorulardan biri bu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle