22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 2 AĞUSTOS 2020 Usta şairlerimiz Ahmet Telli ve Şükrü Erbaş’la hayata ve şiire dair... Şiir bile yorgunsa, umutsuzsa Yüreğimizin neredeyse her sesi, onların kelimelerinde karşılığını buluyor. Şiirin tanrısı demek geçiyor içimden onlardan söz ederken. Ne zaman kalbimize dönsek, o büyülü kelimelerle yardımımıza koşuyorlar. Eksilen her bir yanımız onların kelimelerinde yeşeriyor. Bazen o hep ertelediğimiz yolculuğa çıkıyoruz, bazen yanı başımızda izlerini aradığımız insanın omzunda buluveriyoruz kendimizi. Ahmet Telli ve Şükrü Erbaş’tan söz ediyorum. İki söz ustasına ülkenin hal ve gidişini sorduk. Ahmet Telli Tünelin sonu ışık dememi bekliyorsunuz ama değil u Aydınlara, sanatçılara soruşturmalar açılıyor, ifadeye çağrılıyorlar. Ülkemizde şu an yaşananları nasıl görüyorsunuz? Sizce bu karanlık tünelin sonu nereye çıkar? Sorunuzun sonundan başlayayım: Tünelin sonu yok; hep o tünelde MEHMET olacak aydınlar ve sanatçılar. Belki KIZMAZ içinizden tünelin sonu ışık, aydınlık olacak dememi bekliyorsunuz. Ama öyle değil. Tünel, bir meta for olarak siyasi söylemin bir simgesine dönüştü. Böyle olunca, ay Koronavirüs, dınsanatçı için siyasetin belirledi hayatımıza ği “ışık”, “aydınlık” gibi kavramlar, yanılsamanın bir başka yanılsamayla yer değiştirip hakikati yeni girdiğinden beri den, bir kez daha ötelemekten başka anlam içermezler. Kaldı ki sözünü ettiğiniz karanlık tünelden çıkılabilir, dünyanın yaşanılabilir olduğu savruluyoruz. Sonra ne olacak fikrini de siyasetin aklına düşüren aydınlardır, sanatçılardır. Siyaset bu tünelden çıkıp yeni ve başka bir tünel inşa ederken de ay u Bu çağ dınlar, sanatçılar, bir önceki tünelde olduğu gibi, bu kelimelerle bağımızı nasıl etkiliyor? Hayatınızda özlem duydu yeni tünelde de hırpala Hız bir ideolojidir artık. Sanat ğunuz şeyler neler? nacak, şeytanlaştırıla ise hayatı sadeleştirme ve yavaşlat Hayır, durmadan şiir caktır. Zaten aydın ve sanatçı dediğiniz kişi ma edimidir. Yine de bu hız çağında hayat bir biçimde değişiyorsa, şiir de yazmıyorum. Ama durmadan okuyorum, göz ler de bunu göze alan değişecektir, değişmektedir. Güçlü şa lemliyorum; dahil de kişilerdir. irler iyi şiirler yazıyorlar, hemen tüke ğil müdahil olmaya çalı tilmeyen şiirler. Teknoloji amaç değil şıyorum. Şiir benim için SINIRSIZ BİR DÜNYA araçsa, bu aracı iyi kullanan kişi bir şey mi ifade etmeli? u Her gün kadın cinayetleri yaşanıyor, tarih ve ler gibi, şair de aracı araç gibi Şiire sormak gerekir bunu. kullanan, ama ona teslim Bunun içinse algı ve sezgi doğa yok ediliyor, medyaya olmayan kişidir. antenlerimiz daima açık olma sorusu herkesin dilinde. Hep bir sonra beklentisi... Ahmet Telli ve Şükrü Erbaş’a sorduk; Ne olacak bu dünyanın hali? İki baskı uygulanıyor... Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Uygarlık tanımını yaparken bunu, insanın doğayla mücadelesine bağlayanlar olmuştur. lı. Bir ileti değildir şiir, hatta iletişimsizliğin dilidir. Çocuklar, yolculuklar hemen her şairin şiirlerinde izlek olarak kendini gösterir. Ama ne çocuklar ma usta da insan soyunun Bunun yanlışlığını anlamayan kapitalistlerin işine gelir bu yaklaşım. Bu yüzden de “gölgesini satamadığı ağacı keser”. Oysa insa sumiyetin öznesidir sadece ne de yolculuklar yol günlüğüdür. İzleklerin gönderdiği alanlara, çağrışımlara yönelmek gerekir di gidişinden pek umutlu nın doğayla uyumu ile gelişir uygarlık. Sözünü ettiğiniz talan, barbarlık gibi anlayışlar bir uygarlık anlayışının yanlışlığından ileri gelir. ye düşünüyorum. Özlemlere gelince, Simone Signore’nin “Özlemin Eski Tadı Yok”ta anlattığı gibi, bunca yaşanmışlıkların biriktir olmadıklarını söylüyor. İnsanın doğayla uyumu, her türlü egemenli diklerini aralayarak gençlik arzularına yenik ğin yerine eşitlik ideolojisini geçirir. İktidar düşmez bir yazar. Özlem kalmışsa eğer, ön gözü dönmüşlüğünün ahlakı ahlaksızlıktır. ceden bugüne devralınan sınırsız ve sınıfsız Medyaya baskıdan söz ediyorsunuz. Med bir dünya özlemidir bu. Buna gelecek tahay ya zaten hakikat karartıcısıdır. Bu karartmayı yülü de diyebiliriz. bir başkasının değil kendilerinin yapmasını ister iktidar. Baskı dediğiniz budur. Bu durumda kendimi nasıl mı hissediyorum? İnsan kalabilmek ısrarımın ısrarında hissediyorum. ‘Belki yine gelirim’ şiirinden: “Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü u 59 yıldır durmadan şiir yazıyorsu Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa nuz. Şiir sizin için ne ifade ediyor? Çokça Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse çocuklar, yolculuk üzerine duruyorsunuz. (...)” Şükrü Erbaş Keşke elimde bir sihirli değnek olsaydı... u Yazdıklarınız dışında kendinizi nasıl tanımlarsınız? Sizi en iyi ifade eden asıl şey nedir? Tanımlamazdım. Daha doğrusu tanımlayamazdım. “Kalabalıkları bilmez misin der Mevlânâ başsız, elsiz, ayaksız kalabalıkları, giderler giderler ve hiçbir yere varmazlar.” O hiçbir yere varmayan kalabalıklardan bir yalnızlık da ben olurdum sanırım. Hani Edip Cansever, “Herkesle bir olurum / kişiliksiz kalırım” der ya, öyle. Yazıyı kutsallaştırmıyorum. Hayatı göz ardı etmiyorum. Ancak yazarak anladığım, şiire dönüştürerek anladığım, hücrelerime kadar beni var etmiş bir gerçeklikten, dile dönüştürerek yeniden kurduğum bir gerçeklikten kendimi ayrı tutamam demeye çalışıyorum. Yok ille bir şey söylemem gerekiyorsa, yine şiiri söylerdim. Yanına öfkeyi, merhameti, adalet duygusunu, emeği, aşkı, özgürlük tutkusunu ve bir büyük toplumsal barışı da katarak elbette... İNSAN SOYUNUN GELECEĞİ u Korona salgını sizin hayatınızda nelere yol açtı? Nasıl geçiyor bugünleriniz? Sürekli bir önlem duygusuyla ve pratiğiyle yaşamaktan, insanların gözlerinin içine bakmayı bile bir endişeye çevirmekten, giderek bir can sıkıntısına dönüşmekten başka bir şeye yol açmadı. Bir sağlık sorunu, öyle boyutlara vardı ki dünyanın bütün emekçilerinin, yoksullarının özgürlük sorununa, ekonomik yıkımına, işsizlik felaketine, yakıcı bir gelecek endişesine döndü. O nedenle bireysel olarak “evde bunaldım, okudum, yazmaya çalıştım...” gibi şeyleri ağır bir meseleymiş gibi söylemek biraz tuhaf geliyor bana. Hatta abartırsam budalaca geliyor. “Yeni normal” diye adlandırılan bir geleceği aklımıza sokuyorlar ama bizim bu taşlar kadar kayıtsız hayatımızda onun da en fazla bir yıl hükmü olacağını düşünüyorum. u Doğayı, insanı iyileştirecek şey ya da bugünlerin ilacı nedir? Keşke elimde öyle bir reçete olsaydı; bir sihirli değnek, masallardan ödünç alınmış. Bir şiir, bir şarkı okuyunca dünya bütün kötülüklerinden arınsaydı. İnsan soyunun geleceğinden umutsuzum. Yaşadığı gezegene ve birbirine bu kadar saldıran başka bir canlı bilmiyorum ben. Yeryüzündeki hayatı, emek, adalet, özgürlük ve saygı odaklı; doğayla tepeden tırnağa yepyeni bir barış yaparak dünyanın bütün halklarıyla dayanışma duygusu içinde yeniden düzenleyebilirsek... Bunun adını söylemeye gerek var mı... İşte o zaman sadece bugünlerin değil, bütün zamanların ilacını ellerimizle yaratmış oluruz. u Şiir yazmayla geçen bir hayat sizinki, ne söylemek istersiniz? “Ne idiysen onu yansıtan / amansız bir ayna şu beyaz kâğıt. (...) Hayatın, sen ne verdiysen odur / bu boşluk sen ne verdiysen odur / bu beyaz kâğıt.” Seferis’in bu olağanüstü dizelerinden sonra söyleyecek başka bir şeyim yoktur, demek en doğrusu olacak ama iki üç cümle kuracağım. Tanrının ya da doğanın bana verdiği ne varsa, akıl, duygu, gönül... Yazarak ve okuyarak yeniden var ettiğim bir mütevazı hayatım oldu. Başka hayatlar olmadan hiç kimsenin bir hayatı olamayacağını yazı öğretti bana. Tevazuu yazmak öğretti. Kibrin ahmaklığını ve çirkinliğini okuya yaza anladım. “İnsaf din yarısıdır” der bir Kerkük türküsü; merhametin, insan haysiyetinin yarısından da fazlası olduğunu şiir öğretti. Burada susayım. “Az söz insan yüküdür” der dedem Yunus... Erbaş’ın, yeni şiirinin son dizeleri... (...) İçimizdeki boşluğa tutunarak umut etmeye çalışıyoruz: Bizim rüyalarımız olmadan dünya güzel olamaz / Bizim şarkılarımız olmadan insan sevmeyi bilemez / Bizim merhametimiz olmadan tanrı kimseyi bağışlayamaz / Bizim dudaklarımız gülmeden çocuklarımız çiçek açamaz. Bir çürümenin ortasında / Utancımıza tutunmuş / İyi şeyler düşünerek / Yaşamaya çalışıyoruz. Bir kızının olması erkeği iyi yapmaz Temsilciler Meclisi’nde yürekli bir kadın sesi Bizde şöyle bir yazılıp geçildi ama ABD Temsilciler Meclisi’nin Demokratik Partili üyesi Alexandria OcasioCortez’in (AOC) yaptığı konuşma, ABD’de hayli ses getirdi. Cortez, ABD tarihinin en genç Kongre üyesidir, biliyorsunuz. Partisinde “Demokratik Sosyalistler” olarak bi linen gruba mensup bu genç kadın seçildiğinden beri başta Donald Trump olmak üzere ABD geri ciliğinin ne kadar uğursuz figürü varsa onların hede Bİ DÜNYA İNSAN fi durumunda. Temsilci ler Meclisi’nin ilk türban lı Demokratik Partili üyesi İlhan Omar da bu saldırı lardan payını alıyor. ABD muhafazakârlığının da di MUSTAFA K. ERDEMOL ğer ülkelerdekilerden farkı yok. Ufak tefek farklılıklara rağmen hepsinin ortak düşmanı ya göçmenler ya da kadınlar, malum. Ted Yoho adlı bir Cumhuriyetçi densiz, Capitol’un merdivenlerinde rastladığı AOC’ye det ile şiddet dilinin kabul görmesi olduğu ‘Bu mesele kültüreldir. Cezasızlık, kadına yönelik şiddet ve şiddet dilinin kabulü, nu söyledi. “Bu tekil bir olay gibi görünebilir ama kültürel bir sorundur” dedi. Yoho gibi tipler her yerde var, yedikleri halt sonrası “Kadın düşmanı değilim, benim de karım, kızım var” derler. AOC, “Bir kızının olması, bir erkeği iyi yapmaz” diyerek bu saçma söylemi de yerle bir etti. “Yoho’nun hakaretleri sadece bana zarar vermez. Bunu yapmakla kendi kızlarına bu tür davranışlar yapılmasına izin vermiş de olur” deyişi çok çarpıcıydı. ‘ bunu destekleyen bütün bir güç yapısının yarattığı bir kültür var. KÜÇÜMSEYENİ KÜÇÜMSERİM AOC, daha önce bir göçmen olarak da saldırıya uğradı. Kendisi de göçmen olan Trump, “başka bir ülkeye” gitmesini söyledi örneğin. “Bu düpedüz ABD’ye ait olmadığımın ifadesiydi” diyor AOC. Vurgusu bir kez daha can acıtıcı: “İnsanlıktan Alexandria OcasioCortez nın yüksekliğini yoksulluğa bağlamasıydı. Yoho, tepkilere rağmen özür de dilemedi. “Tutkumdan, çıkmanın dili yeni değildir.” Bu genç kadın gibi binlerce politikacı kadının erkeklerden daha zor bir politik mücadele verdiği bir gerçek. Tanrımı ve ailemi sevdiğim için özür dilemedim” Bizde sol çevrelerde ABD’deki sosyalistle diye sıvadı bir de. ri küçümseme eğilimi var, malum. Yanlıştır bu. Tabii, AOC yaptığı bir konuşmayla edepsizi deyim Bernie Sanders, başkan adaylığı için kampanya rında antiemperyalizm eleştirileri yapmıştı. AOC da “solcu bir feminizmin popülerleştirilmesine” büyük katkılar yapıyor. Küçümsenemez. “Yoho’nun yorumları beni incitmez. Çünkü ben işçi sınıfına mensubum. Restoranlarda garsonluk yaptım. Metroya bindim. New York’ta sokaklarda yürüdüm. Bu yüzden bu dilin yeni olmadığını biliyorum. Restoranlarda taciz edilirken Yoho’nun söylediği sözlerle karşılaştım. Bu yeni değil, sorun da bu zaten” diyor. AOC’nin bu sözlerinin Temsilciler Meclisi’nde yankılanması yabana atılamaz. Şunları aktarayım, çünkü çok çarpıcı: “Yoho’nun özrüne ihtiyacım yok. Kadınlara karşı küfürlü bir dil kullanmaktan pişmanlık duymayan bir erkekten özür beklemeyeceğim. Ama benim sorunum, bu tür erkeklerin, eşlerini, kızlarını kötü davranışlarına kalkan ve bahane olarak kullanmaları. O bu dili kullanırken basının önünde, o dili karısına, kızlarına, toplumdaki kadınlara karşı kullanma izni verdi. Bunun kabul edilemez olduğunu söylemek için buradayım.” Bu konuşmanın tamamı yayımlansa keşke dilimizde. Şunu en sona sakladım, “adam” olana dokunur çünkü: “Yoho, bir karısı ve iki kızı olduğunu söyledi. Yoho’nun en küçük kızından iki yaş küçüğüm. Ben de birinin kızıyım.” çok ağır hakaretler etti. “İğrenç” diye başlayan yerindeyse yerin dibine soktu, “kadın düşmanlığı”nı yürütürken “Herkes İçin Sağlık Sigortası” gerek Alexandria OcasioCortez: Kadın, sosyalist, fe hakaret “kaltak”la son buldu. AOC’nin bu haka yaratan/geliştiren toplumsal normları hedef aldı. Asıl liliğine vurgu yaparak hayli etkili olmuştu emek minist. Erkek egemen dünyanın sonunu getirmek retlere uğramasının nedeni, ülkedeki suç oranları sorunun da “bu normlar”, kadına yönelik fiziki şid çi kesimler içinde. İlhan Omar da Kongre salonla için bu üç özellik yeter. Ayağına taş değmesin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle