22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21 HAZİRAN 2020 7 Hollywood mitosuna çağdaş kılıf uydurmuştu ‘Kamçılı’ kral: Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı Harrison Ford H arrison Ford’u, uzun yıllar önce yedinci sanatın gidişini değiştirerek çığır açan o efsanevi Star Wars (Yıldız Savaşları) rindeki ikinci çıkışı, yönetmen Steven Spielberg’in o eski seriyal filmlerin havasını yineleyen Raiders of the Lost Ark (Kutsal Hazine Avcıları) filminde canlandıracağı, serüvenden serüvene atılan filmiyle tanımıştık. Üstün sinemasal ni Kamçılı Adam ya da maceraperest arke teliklerinden çok tüm dünyada milyon olog Indiana Jones karakteriyle gelir. larca seyirciye ulaşmış çok parlak gi Aksiyonla komediyi beceriyle kaynaş şe hasılatı ve 7 Oscar ödülüyle bütün zamanların en popüler filmlerinden biri ha SUNGU ÇAPAN tırarak Spielberg’in de en başarılı filmleri arasında yer alan Kutsal Hazine Av line gelen ve devam filmleriyle giderek cıları oyuncu Harrison Ford’un ününe seriye dönüştürülüp güncelliğini sürdüren Star ün katar. Wars’taki Han Solo rolü, yıllardır küçük rolle Dublörsüz, gözü kara, sıkı çalışma tarzı, en re, TV’deki western dizilerine talim eden Harri dramatik sahnelere dahi karıştırma son Ford’un yerinde sayan kariyerini so dan edemediği mizah duygu na erdirir. American Graffiti filminde rol alacağı George Lucas’ın umulmadık bir başarı yakalayan Star Wars’uyla yıldızı parlayan Harrison Ford, Irvin Kershner’in yönettiği devam filmi Empire Strikes Back’la (İmparator) artık kesinkes büyük bir Hollywood yıldızına dönüşür. Çizgi romandan çokça beslenip yeni teknolojinin ürünü, çarpıcı görsel efektlerle destekli “oyuncakçı” George Lucas sineması eski çağların mekânlarını, nesnelerini basit biçimde (ışın kılıcı gibi fantastik tasarımları da) kullanarak Star Wars’un başarısını İmparator’la aşarken Harrison Ford’un ününü de ikiye katlar. su, sempatisi ve karizmasıy la gönüllerde taht kuran ve Hollywood’un o bey lik üstün adam mitosu na çağdaş ve eğlence li bir kılıf uyduran bu oyuncunun bir başka unutulmaz karakteri de, yönetmen Ridley Scott’ın yazar Phi Harrison lip K. Dick’in roma Ford nından uyarladığı, de ğeri sonradan anlaşıla cak olan Blade Runner’ın daki (1982) Rick Deckard ka rakteridir. 21. yüzyılın Los Angeles’ında geçen Blade Runner’ı Harrison Ford’la birlikte sürükle yen Hollandalı aktör Rutger Hauer de dehşeten giz, yenilmez bir kötü android kompozisyonu çi INDIANA JONES ÜNÜNE ÜN KATTI zer ki breh breh... Karanlık, karmaşık, fütürist bir İrlandalı babanın oğlu, 1942 doğumlu Harri atmosferde seyreden bu benzersiz bilimkurgusal son Ford, lise sonrasında eğitimi başarısız öğren serüvenin sonradan özgün bir kült filme dönüş ciliği yüzünden sona erince tiyatroyla ilgilenip mesinde Harrison Ford’un büyük katkısı vardır. kolejde sahneye çıkmış, sonuçta Hollywood’un Avustralyalı yönetmen Peter Weir’in Wit yolunu tutarak UniversalColumbia stüdyoların nessTanık’ıyla The Mosquito Coast’u, Roman da ufak ufak mesleğe adım atmıştı 1970’li yıllar Polanski’nin Paris’te çektiği FranticÇılgın’ı ve da. Star Wars’la şansı dönen oyuncunun kariye oyuncunun ilk kez hafif salon komedisi türü Yılların sinema dergisi Empire ve okuyucularının seçimine göre sinema tarihinin en büyük kahramanı Harrison Ford’un canlandırdığı Indiana Jones oldu. Yönetmen George Lucas’ın en iyi iş yapan filmler listesinde başı çeken Star Wars’uyla yıldızı parlayan Harrison Ford, yönetmen Irvin Kershner’in çektiği devam filmi Empire Strikes Back’la (İmparator) artık kesinlikle büyük bir Hollywood starına dönüştü. nü denediği, Mike Nichols imzalı Working GirlÇalışan Kız’ı gibi filmleri 1980’li yılları damgalayacaktır. YAKIŞIKLI, TEVAZU SAHİBİ 1990’larda oyunculuğunu iyice geliştirip rollerini çeşitlendiren Harrison Ford, Alan J.Pakula’nın Presumed Innocent Şüphe Altında, Mike Nichols’ın Regarding HenryKemdini Arayan Adam, Philip Noyce’un Patriot GamesTehlikeli Oyunlar gibi filmlerinde oynar. Eski CIA ajanı Jack Ryan’ı oynadığı Patriot Games’in devam filmi Clear and Present DangerAçık Tehlike’de bir kez daha Jack Ryan’ı canlandırır. Air Force One’daysa (1997) teröristlerle yumruk yumruğa dövüşen bir ABD başkanı rolündedir. Kadın seyircinin daha çok beğendiği Harrison Ford’u erkek sinemaseverler de tutar benimserler genelde. Artık iyice yaşlanmış olsa da sonuçta benim kuşağımın bir oyuncusu olduğu için ben de beğenir, severim bu güven verici, yakışıklı, tevazu sahibi ve mizah duygusu gelişkin Harrison Ford’u. 21 HAZİRAN 2020 SAYI: 1580 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr Çevrimiçi EKMORLUAKHISA u Bob Dylan’dan yeni albüm K oronavirüsten ağır darbe alan 2020’nin en önemli müzik olayı Bob Dylan’ın 8 yıl aradan sonra yeni şarkılarla çıkageldiği albümü “Rough and Rowdy Ways” oldu. Üstadın 39. stüdyo albümünde, üçü bu yıl tekli olarak yayımlanmış 10 parça bulunuyor. u BluTV’den futbol tutkunlarına: Ultrastories “T ribün bir zevktir, bir renktir, bir aşktır.” Tam da futbol sezonunun yeniden başladığı ama tribün keyfinin yaşanmadığı günlerde BluTV’de başlayan “Ultrastories” adlı belgesel taraftar gruplarına odaklanıyor. İlk iki bölüm Adana DemirSpor ve Bursaspor gruplarına ayrılmış. u Arter’de çevrimiçi seyahat Arter Yayınları ve İçerik Koordinatörü Süreyyya Evren’in 25 Haziran Perşembe akşamı 19:00’da düzenleyeceği Arter’de Bir Sefer etkinliği, binada sergilenen işler arasında bir yolculuk sunuyor. u Orman başladı ABD’li yazar Harlan Coben’in 2007 tarihli romanı Orman (The Woods) 6 bölümlük bir diziye evrildi. Polonya yapımı dizide kaybolan bir çocuğun 25 yıl sonra ortaya çıkışıyla başlayan gerilim yüklü bir hikâye var. u Ev sineması: Beanpole Beinconnect’te izleyiciyle buluşan Uzun Kız (Beanpole), II. Dünya Savaşı sonrası, Leningard’da, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan iki genç kadının hikâyesini anlatıyor. Yapım, birçok ödüle layık görülmüştü. u Ben Senin Zencin Değilim J ames Baldwin’in tamamlayama nin Zenci Değilim” adlı belgesel kidan öldüğü “Remember This Ho taplaştırıldı. Sevin Okyay tarafından use” adlı romanın notlarından yola çı dilimize kazandırılan kitap Kırmızı karak Raoul Peck’in çektiği “Ben Se Kedi’den çıktı. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Uygar Eremektar, babası Mustafa Eremektar’ı anlattı ‘Mıstık’ın oğlu’ UYGAR EREMEKTAR B u bir Babalar Günü yazısı. Sınırları belli. Olsun, “Hayır” demek mümkün mü? Cep telefonlu kuşak babamın adını pek bilmez. Ancak öncesi hatırlar karikatürist Mıstık’ı. Ben bile 50’lerime çoktan gelmişken! Çocuk olmaktan gençliğe evrildiğimiz yılların iki önemli olayı vardı o dönem: Milliyet Çocuk Dergisi ile Gırgır. İşte babam, Ülkü Tamer’in genel yayın yönetmenliğini yaptığı, Aziz Nesin’in yazarlık yaptığı o efsane Milliyet Çocuk Dergisi’nde “Uzay Çocukları” çizgi romanının yazarı ve çizeriydi. Oğuz Aral aynı evde yaşamış olduğu arkadaşlarından biriydi ama Gırgır’da uzun süre çalışmadı. Çünkü sevmekten hiç vazgeçmediği arkadaşının, yeni kuşaklara “kendisi gibi çizme”yi dayattığını düşünüyordu. Özgün çizgilerin önünü kestiğine inanıyordu. Tatillerde onunla Babıâli’ye gitmek beni çok heyecanlandırırdı. O nedenle, bugün tarihe geçmiş olan pek çok şair, yazar ve çizerle bire bir tanışma şansım oldu daha o zamanlar. Ama bir de, tanıklık ettiklerimin ötesinde, babamdan “dinlediklerim” vardı. Karneyle ekmek dağıtılan İkinci Dünya Savaşı yıllarında, boyu kadar tencereyi ayağı takılıp da düşürdüğünde, onu evde bekleyenlerin nasıl aç kaldığını dinlerken hep ürperirdim. Annesini hiç tanımamış olmasını algılamakta çok zorlanırdım. Üstüne üstlük, henüz birkaç aylık olduğu sırada ölen annesinden sonra, 11 yaşında da babasını kaybetmesini çok üzülerek dinlerdim. ÇOCUK KALMAYI BAŞARAMADIM Hele ki okula gidebilmek için valinin Valikonağı Caddesi’ndeki evinin kapısına dayanması ve Darülaceze’ye yazdırılıp okula gitmeye başlamasını, “Oliver Twist” sahneleriyle canlandırırdım kafamda. Oysa, bir işkembecide karın tokluğu ve yatacak yer karşılığı bulaşıkçılık yapmaktan çok daha iyi bir durum olduğunu giderek algıladım. Hele ki ağabeyi ile birlikte aynı kader çizgisinde ilerlemişlerdi. Ve dahi ablaları ile kavuşabilmişlerdi. Böylesine zor koşullardan geçen bir çocuğun “Karikatürist Mıstık” olmaya evrilmesinin ilk adımlarını da hep dehşet içinde dinlemiştim, henüz televizyonun başköşeyi kapmadığı, evlerin sobayla ısındığı yıllarda. Kömür ütüsünde çalışarak haftalığını kazanmaya çalışan bir gencin, her gün Beyoğlu’dan Cağaloğlu’na Doğan Kardeş dergisine karikatür götürmesi, ertesi gün yine götürmesi, sonraki gün inatla yine götürmesi ve sonraki gün tekrar... Fransızca çeviri yaparak başladığım gazetecilikten etki lenip bu yolda devam etmeye karar verdiğimde önüme büyük bir mesele çıktı. Merak edenlerin “yeni çocuk’la tanışma durumu. Ve kullanılan sıfat şu oldu: “Mıstık’ın oğlu”. En büyük korkum buydu. Hayat boyu “Mıstık’ın oğlu” kalmak. Oysa Güneş gazetesi’ndeki “stajyerlik” durumunu saymazsak, Cumhuriyet gazetesinde çeviri yapmaya başlamama Asena Özkan ön ayak olmuştu. İki ayın sonunda da rahmetli Abdülkadir Yücelman, “Oğlum senin Türkçen çok iyi. Gel burada çalış. Senin gibi birine ihtiyacım var” demiş ve öyle başlamıştım. Yani bütün derdim “Mıstık’ın oğlu”nu bir gün “Uygar’ın babası”na çevirmekti. Gençlik işte! İnsan bir miktar aptal oluyor o dönem. Karikatürist Mıstık, 90’lı yıllarda, Karikatürcüler Müzesi’nin bahçesinde... (Fotoğraf sanatçısı Çerkes Karadağ’ın objektifinden) Meslek hayatımın kalan bölümünde yazılı ve görsel basında pek çok görevde bulundum. Bir süreden sonra, “Mıstık’ın oğlu” olma durumundan kurtulmaya çalışmak bir yana, “Mıstık’ın oğlu” kalabilmek için çok ama çok büyük çaba harcadım. Öncelikle, İstanbul’dan Marmaris’e giderken, yolda gördüğü bir günebakana âşık olabilmeyi asla hissedemedim, beceremedim. O zaman anladım ki sanatçı olmak, bizim gibi sıradanlar için çooook uzak bir kavram. Hep insan kalabilmek için çok çaba harcadım ama, onun gibi hep “çocuk kalabilmeyi” başaramadım. Ve anladım ki, ben, “Biz büyüdük ve kirlendi dünya” güruhundanım. Bugün, tam da bu Babalar Günü’nde geldiğim noktada hâlâ “Mıstık’ın oğlu’ olmaya çabalıyorum. 30 küsur yıl hayatımı adadığım çok sevgili mesleğimin beni götürdüğü “ana akım medya yöneticiliği” görevime veda etmemin nedeni tam da bu. Mıstık’ın oğlu “kalabilmek.” Bu onuru bir bayrak gibi taşıyabilmek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle