Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                4  21 HAZİRAN 2020  En güzel hediye Bu akşam kızımla kadeh kaldıracağım  ALİ ERDENUR  Babam sessiz sakin adamdı. Kravatsız sofraya oturmazdı. Akşamları iki tek rakıyı eksik etmezdi. Keyfi o  vakit yerine gelir, anılarından baş  lardı anlatmaya. Akrabalar bağı  rış çağırış konuşurken öylece iz  lerdi. Sordum bir gün “Neden su  suyorsun?” diye. “Bu kadar konu  şana bir tane dinleyen lazım” dedi.  O günden beridir, konuşmak kadar  dinlemeye de yer verdim hayatım  da. Hoşgörülüydü, haytalıklarımı  görmez, mahallede çıkardığım pa  tırtıya göz yumardı.  HHH  Bir gün, arkadaşımın biriy  le kavgaya tutuştuk, çocuklar ara  sı münakaşa işte. Çocuğun baba  sı gelip azarladıydı beni, ben ka  fa tutmaya devam ettim. Akşam  eve şikâyete geldi adam “Oğlunu  zun büyüğe hiç saygısı yok” de  di. Gözüm babamdaydı. Kapı ka  panır kapanmaz beni yanına çağır  dı: “Aferin oğlum, fikrini, hakkını  sonuna kadar herkese  savun” dedi. Kavga  kötüydü ama  haklıydım  işe. Bo  yun eğme  meyi ba  bamdan  öğren  dim.  İlk  rakı  kadehi  mi babam  doldurdu, şe  refe kaldırdık: “Bak oğlum” dedi,  Bu mereti ağzınla içeceksin. O sa  na hükmetmeyecek, sen ona ede  ceksin.” Bir yudum, bir lokma ge  leneğini hâlâ sürdürürüm. “İnsan  ne zaman sarhoş olacağını bilir.  Sakın hava basmak için çok içip  erkeklik gösterisi yapma. Rezil  olacağına son kadehi yarım bırak”  derdi. Haklı çıktı. Gençlikte in  san gözü kara olur, serseriliğe he  ves eder, rakı utandırır insanı. Sö  zü kulağıma küpedir.  HHH  Yaş ilerledi, evlilik, derken ben  de baba oldum. Üç kuşak sofra  ya oturacağımız günler geldi. Ba  bam içki sofrasında, biraz esrik hal  alınca kravatını gevşetir, hepsi bu  kadardır değişiklik yüzünde, tav  rında. Yine öyle bir akşam, bu kez  ben kadehini doldurdum oğlumun,  birlikte sağlığa kaldırdık. Anılar,  öyküler, saat ilerledi. Oğlan ritmi  bozup hızlıca içmeye başlayınca  “Çok içmek değil, tadında içmek  meziyettir” dedi babam. Oğlanın  yüzü az biraz kızardı, gülümseye  rek devam etti babam: “Oturduğun  gibi kalkacaksın rakı sofrasından,  efendi olarak. Öyle olacaksın ki  kimse senden kaçmayacak, herkes  seninle içmek isteyecek.”  HHH  Yine Babalar Günü, artık toprak  altında güzel adam. Akşam onun  hatırasına kadeh kaldıracağız. Bir  lokma alacağız ağzımıza, bir yu  dumla dinecek susuzluğumuz. Gü  leceğiz elbette ve oturduğumuz gi  bi kalkacağız. Üstelik kızım da bü  yüdü, bu akşam onun ilk kadehini  de ben dolduracağım. Bundan gü  zel Babalar Günü hediyesi mi olur!  Gazeteci Hazal Ocak’ın yazdığı İhanet, Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı ‘Gurur duyacağımız bir  İstanbul  30 yaşında bir kadın gazeteci... Anne adliyede memur, baba başkomiser... Kim derdi ki bir gün onun da adliye ve polis arasında  İPEK ÖZBEY  yaptığı haberler nedeniyle gidip geleceğini...  Cumhuriyet’in genç muhabiri Hazal Ocak’ın  içine gazetecilik ateşi düştüğünde daha ilko  kuldaymış... Merak, inat, dürüstlük ve gerçe  Hazal Ocak, “Doğayla, mekânlarla her zaman farklı bir ilişkim oldu. İnsanın  ğe olan ilgi... Gazetecilik için gerekli her şeye sahipken başarı da kaçınılmaz oldu... Şimdi iktidarın güzelim İstanbul’u ne hale getirdiğini gözler önüne seren bir kitap yazdı, adı “İhanet.” Hazal ile buluştuk, konuştuk... u Haydi önce seni tanıyalım? 1990’ın bir haziran sıcağında Adana’da doğdum. 1 yaşını doldurmadan İstanbul Beşiktaş’a geldik. Ortaokulu ve liseyi Bakırköy’de okudum. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden  neden  2013’te mezun oldum.  doğaya bu kadar hor davrandığını  u Annen adliyede memur, baban polisti. Evet, o yüzden annem avukat, babam da polis olmamı isterdi. Ben de inatla gazeteci olmak istediğimi söylerdim. Hayallerimin peşinden git  ve doğa için harekete  tim. Israr ettim, çalıştım, vazgeçmedim, kendimce engelleri aştım ve çok mutluyum.  geçmediğini  YAZMAYI SEÇTIM  anlamıyorum. İnsan neden evine bu kadar ihanet eder ve ona zarar verir ki? Doğa ve  u Gazetecilik ateşinin içine ilk düştüğü anı hatırlıyor musun? Kendimi bildim bileli gazeteci olmak istiyorum. Küçükken yazmayı çok severdim. Günlükler, denemeler, öyküler... 10 yaşında gelecekte ne yapsam mutlu olurum diye düşünüp “yazmayı” seçtiğimi hatırlıyorum. Ortaokulda yazar olma hayali gazeteciliğe evrildi. Lisede okuduğum Uğur Mumcu kitapları, araştırmacı gazeteci olma hayalini içi  para söz  me işledi.  konusu olunca neden  u Cumhuriyet’e nasıl başladın? Cumhuriyet benim için her zaman özel ve  hep para seçilir?” diye  farklıydı. Cumhuriyet’in kapısından sürekli geçerdim, “Ben burada çalışacağım ve çok iyi bir gaze  soruyor.  teci olacağım” derdim. Üniversite tercihimin 24’ü de gazete  cilikti. Kazandığımı öğrenir öğrenmez  Cumhuriyet’e geldim, staj yapmak istediği  mi söyledim. Üniversite birinci sınıfın yazın  da ilk stajımı yaptım. Farklı yerlerde de staj  yaptım. 2011’de tekrar Cumhuriyet’e geldim  ve bırakmadım. Önce telifli muhabir oldum,  Fotoğraf: Vedat Arık  bırakılmadı’ Hazal Ocak, Marmara Bölgesi’nin oksijen deposu Kuzey Ormanlarının parçalanmasına çok üzüldüğünü söylüyor.  Hazal Ocak  üniversite bitince de kadrolu... u Kitabının girişinde anlatıyorsun, gece muhabiriyken belediye muhabirliğine geçişini, senin nasıl biri olduğunun da ipuçlarını veriyor... 2014 yılıydı. O dönem şu an Genel Yayın Yönetmenimiz sevgili ustam ve ağabeyim Aykut Küçükkaya, Haber Merkezi müdürümüzdü. Ben belediye muhabiri ihtiyacını duyunca ona bu görevi istediğimi ve onu pişman etmeyeceğimi söyledim. Önce “Sen bu servisin jokerisin, olmaz” dedi, ısrar edince “Tamam, başarılı olursan seni geceden alı rım” dedi. Ben de gittiğim ilk hafta o heyecanla Türkiye’nin gündemine oturan ilk manşet haberi çıkardım... u Belediye meclisine ilk gittiğin günü hatırlayalım... Nasıl bir gündü? Çok heyecanlıydım. Biraz da korkuyordum.  İddialı başlamıştım. Belediye Meclisi’ni izlerken çok şaşırdığımı hatırlıyorum. İstanbul’la ilgili çok önemli kararlar 5 saniyelik oylamalarla kabul ediliyordu, bu beni çok şaşırtmıştı. u “İhanet” Erdoğan’ın “İstanbul’a ihanet ettik” itirafından dolayı mı? Hem o itiraftan hem de İstanbul’a gerçekten uzun yıllardır ihanet edilmesinden ötürü. İhanet, İstanbul’un başına gelenleri özetliyor. u Sence İstanbul’a yapılan en büyük ihanet neydi? Bence İstanbul’a edilen en büyük ihanet, dikey yapılaşma ve çarpık kentleşme. Parası olan, hiç kimsenin aklına gelmeyecek emsalleri yani inşaat haklarını elde etti. İstanbul’un tarihten bugüne kadar gelen silueti paramparça edildi. Yani sahip çıkılmadı şehre. Bizlere gurur duyacağımız bir İstanbul bırakılmadı, çocuklarımıza da bırakamıyoruz. Çarpık kentleşme de aldı başını gitti. Her isteyen, istediği yere her şeyi yapabilir oldu. İmar affı gibi düzenlemelerle de bu durum meşrulaştı. Ayrıca şehrin ormanlarına girildi, yeşil alanlar betona boğuldu, nefes alacak bir mezarlıklar kaldı neredeyse.  ScAYtucaLamomzImhıGna.utımrÜrn’idyıNeeÜt  Kimse nefes alma hakkımızı düşünmüyor  u Senin canını en çok acıtan ne oldu tüm şahit oldukların arasında? Marmara Bölgesi’nin oksijen deposu Kuzey Ormanları olmuştu. Bir köprü, yolları ve mega rant projeleri uğruna bir orman avcumuzdan kayıp gitti. Üçüncü köprünün bağlantısını sağlayan Kuzey Marmara Otoyolu üzerine inşa edilen yaban hayatı köprüsü... Bu köprü, bölgedeki ormanlarda yaşayan karaca, domuz, çakal ve tilki gibi birçok yaban hayvanının, otoyolda karşıdan karşıya geçmeleri için yapıldı. Güler misiniz, ağlar mısınız? Bir proje yapılacağı zaman ilk vazgeçilen yeşil alan oluyor. Kamulaştırma yok, maliyet düşük ama peki ya bizim nefes alma hakkımız? Kimse düşünmüyor. Mesela Maçka Parkı’nı bilirsiniz. u Bilmem mi...  Şişli bölgesinde yaşayanların spor yapabildiği, her şeyi geçtim soluklanıp çimenlerde bir çay içebildiği tek büyük park. Ne oldu? Bir ucu üçüncü köprüye varan “DolmabahçeLevazım BaltalimanıAyazağa Tüneli” için büyük bir kısmı alındı. Tünel çalışmaları için ağaçlar taşındı. Sökülen 199 ağaç da dikildikleri yerde kurudu. O ağaçların dili olsa da konuşsa... Ve otel yapılmak istenen Haydarpaşa Garı. O kadar çok severim ki... Üniversitedeyken her ay gider, gezer, severdim. Trene biner Ankara’ya giderdim. 2010’da yangın çıktığı anı unutamıyorum. Gözlerimden yaş gelmişti. Tarih yanarken benim de anılarım kül oldu sanki. Şimdi yapayalnız duruyor. u Gelelim yargılamalara... Her şey son 1 yıl içinde hızlıca gerçekleşti. İlk Gaziantep Şahinbey Belediyesi’yle ilgili yaptığım  bir ihale haberinden ötürü 20 bin liralık manevi tazminat davası açıldı.Ardından ‘Boğazda lüks müştemilat’ haberim nedeniyle iş insanı Mehmet Cengiz itibarının sarsıldığını belirterek 1 milyon lira istemiyle manevi tazminat davası açtı. Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın suç duyurusu üzerine Kanal İstanbul güzergâhında arazi almasına ilişkin yaptığım ‘Damat işi biliyor’ haberim nedeniyle hakaret davası var. En son da Altun’un kiraladığı araziye şömine ve çardak yaptığını, bunu da İBB’nin yıktığını duyuran haberim nedeniyle terör soruşturması başlatıldı ve ifademiz alındı. u Korkuyor musun? Hayır. Hedef olan bence ben değilim, gerçekler. Maalesef gerçekler saklanmak isteniyor.  Interpol’ün “kırmızı bültenle aradığı Venezüella ve Kolombiya vatandaşı olan Alex Nain Saab, Afrika’da yer alan bir ada ülkesi olan Capo Verde’de yakalanıp gözaltına alındı. Kolombiya hükümeti, 2018’de, Saab için bir tutuklama emri çıkarmıştı. İçlerinde ABD’de olan birçok ülke Saab’ı, kara para aklama, terörizm ve diğer suçları finanse etme gibi konularda arıyordu. SAAB NASIL BÜYÜDÜ? 1971 doğumlu Saab, Lübnanlı bir göçmenin Barranquilla şehrine yerleşen ve Kolombiya’nın tekstil endüstrisinde başarı bulan ve ardından çeşitli işletmeler açan oğlu. Dört kardeşin ikincisi olan Saab, Kolombiyalı eski senatör Piedad Córdoba ile bağlantılı bir Kolombiyalı işadamı Álvaro Pulido ile tanıştığında işletmeler için promosyon anahtarlıklar ve üniformalar satar. İşadamı Pulido daha sonra Saab’ı Venezüella’daki çeşitli an  Bu olayın bizimle ilgisi var mı sizce? Capo Verde’de bir gözaltı  laşmalarda iş ortağı olmaya davet eder. 2004 ve 2011 arasında, bu iki işadamı, Shantex SA adlı bir şirket aracılığıyla Avustralya, Ekvador ve Venezüella’ya çeşitli ürünler ihraç ederler. Venezüella’da ise müşterileri, ülkenin eski para birimi kontrolü sayesinde tercihli bir döviz kuru üzerinden dolarlara erişimi olan küçük, nispeten bilinmeyen işletmeler olur. Comisión de Administración de Divisas  CADIVI adında bir döviz sis  temi kuran işadamının şirket  gelirlerinin yüzde 82’si bu  dönem Venezüella’dan  gelir. Venezüella gö  Alex zaltı kararından son  Nain  ra bir açıklama ya  Saab  yımlar: “Venezü  ella vatandaşı Sa  ab Capo Verde’de  gözaltına alındığın  da, Venezüella’nın  devlete ait gıda da  ğıtım programı CLAP  (Comité Local de Abas  tecimiento y Producción)  kapsamında gıda, ilaç, tıbbi mal  zeme ve Covid19’la mücadele için ge  rekli insani ihtiyaçların sağlanması  amacıyla seyahat etmektedir.”  Kolombiya basınındaki haberlere göre, Saab’ı, ABD Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA) ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Venezüella, Almanya, Rusya, İtalya ve İran hattındaki uçak filosu uydu görüntülerindeki hareketlerinden takip ediyordu. Ve de hata yapmasını bekleniyordu. ABD’li bir yetkiliye göre, “Capo Verde’de demirli bir tankerdeki petrolün sevkı için İranlı bir heyetle buluşması bekleniyordu.” BIRI TÜRKIYE MI DEDI? ABD hükümetinin resmi belgelerine yansıyan iddialar şöyle: Saab’ın Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro baş danışmanları ve ailesi hakkındaki “milyonlarca dolarlık para aklama” iddialarına dair gizli bilgilere sahip olduğu, Tür  STATİK ENERJİ  kiye ve İran’la ya  pılan “altın ve na  kit dolar anlaşma  larında” dahli oldu  ğu. Saab, ABD hü  kümeti tarafından  Maduro’nun “ge  niş para aklama ve  yolsuzluk ağları  ÖZGE MUMCU  nın” en önemli is  AYBARS  mi olarak görülü  yor. Saab’ın ya  nı sıra aynı suçla  ma, Kolombiya’da  tekstil işinden sonra beraber iş yaptığı  ortağı Alvaro Enrique Pulido Vargas’a  da yönlendiriliyor. Ayrıca Alex Saab’ın,  Venezüella adına “Türkiye’den altın kar  şılığında gıda satın alma”, İran’dan da  “altın karşılığında yakıt satın alma” an  laşmalarında rol oynadığı iddia ediliyor.  Bu iddialar Interpol’den, ABD’den  ve Kolombiya’dan geliyor. Venezüella  resmi otoriteleri yalanlıyor.  Hikâye epey heyecanlı olsa da olay  lar Güney Amerika ve Afrika’da geçi  yor. Bizi neden ilgilendirsin ki?   
            
    
