Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 8 MART 2020 Sabahat Akkiraz’ın 50. sanat yılı Kadınların gücüne inandım Sabahat Akkiraz, erkek âşıklar diyarında kadın duyarlılığıyla söyleyen bir kadın âşık. Müziğe, yaşama, insanlığa en çok da türkülere âşık. 50. yılını konserlerle, yalnız seviyorum kalabalık aileyi. Geleneksel yapı muhafaza edilmeseydi Türkiye’de geçim olmazdı onu da söyleyeyim. Bu yaşam sıkıntısında hâlâ baba oğluna bakıyor, kardeş kardeşe bakıyor. Avrupa’da öyle bir şey yok. ca 2020 adet çıkarılan özel bir plakla kutluyor. Sen sensin, ben de benim. 50 deyince... 12 yaşında ilk plak sözleşmesini yaptığını anımsatayım hemen. Yıl hesabı oradan, dolayısıyla, yürüyecek daha uzun bir sanat yolu var. Türküleri dünya müziği yapma hayali var ki bugüne dek gitmediği pek az ülke kaldı. 50. yıl vesileyle buluştuk. Alıp başımızı Anadolu’ya gittik, babaannelerimizi anımsadık, masalları... Türkülerinden kupleler armağan etti, canlı dinleme keyfi yaşadık. u Ya türküler... Ben, çigan da dinlerim, senfoni de, Balkan müziği, Kızılderili müziği de. Hepsinden ayrı bir haz alıyorum ama türkü beni söylüyor, bir başka güzel. Bu halkın türküsü. Hafızamız, kodlarımız. Ben bir albümümün ismine de koydum: Yiğit İnsanların Türküsü. Türkünün o kadar güzel anlatımı var ki. “Yemen bizim neyimize” diye bir türkü söy u 50. yılın nasıl bir heyecanı var? Bir lerim, sinema şeridi gibi gözünüzün önün muhasebe yapıyor musunuz? den akar gider... Çocuklarımıza türkülerimi Güzel bir sanat yoluymuş... “50. yılım” de zi dinletelim. diğimde, herkes “aaa çoğu insan hayal edemez bile” diyor. Çok mutlu oldum gerçekten. Pla GÖNÜLDEN GÖNÜLE... ğın da kendine has bir enerjisi var. Gençken de iki longum olmuştu. O zaman sanatçılar longum çıktı dediği zaman, sanki üst sınıfa geçerdi. Plakta 8 orijinal kayıt var, iki uzun havayı yeniden seslendirdim... Bu kutlama havası çok hoşuma gitti. 50 benim için yolun yarısı olsun değil mi? Ne güzel olur... u Acıdan geçiyor türkülerin yolu değil mi? Doğru... Benim de algım biraz fazla gelişti. Doktor bana “kalbi zayıflatma” diyor! Ana ağıtlarıyla, öğrenirken bile ağlıyorum. Bazen ağlayanları gördüğümde sahnede arkamı dönmek zorunda kalıyorum, izleyiciler “niye arkasını döndü” diyebiliyorlar ama bil u Beş yaşından beri türkülerlesiniz... miyorlar ki ben gözyaşımı saklıyorum. Tabii tabii... Atamız “Müzisyen ilk ışığı alnında görendir” der ya. Babam kolejde çalışırken, müzik hocası babamı uyarmış: “Bu kız radyodan mı duyar, annesinden mi duyar, türkü söyler.” O dönemde demek ki ne kadar ho u Her ağıtla ağlarsanız gerçekten de yorarsınız kalbi. Öyle... Kardeşim de uyarıyor Hasan: “Profesyonelliğe sığmaz bu, sen icraatını güzel yap!” şuna gitmiş, hayata karışan kadınlarımız çok u Sahnede olduğunuzda nasıl hissedi fazla değil biliyorsunuz. Babama ısrarla “Ne yorsunuz? gerekiyorsa yap, önünü aç” diyor. Babam ay Dinleyenlerle birlikte söylüyoruz türküle dındı. İlkokuldaki Aysel Hocamı da her za ri. Sevgi paylaşımımız var. Aslında müzik man sevgiyle anıyorum. Teneffüsler öncesi bize bir vasıta. Neşet Ertaş diyor ya “Gönül “Bir türkü söyle Sabahat” derdi. Şimdilerde den gönüle yol gizli gizli.” O, demek ki mü anlıyorum, utanıyormuşum, medeni cesareti zikle gönülleri açmış, biliyor... Ben de onu mi kazanayım diye öyle söylüyormuş. (gülü hissediyorum. Son zamanlarda biraz şişman yor) Ve evimizdeki âşıklar, ozanlar... İyi ho ladım, dizim topuklu giydirmiyor bana, tek calarla, iyi yönetmenlerle çalıştım, hep şans şikâyetim o! lı görürüm kendimi... u Çok da kilolu görünmüyorsunuz... u Şansızlıklarınız da olmuştur mutlaka... Azıcık kendimizi beğenelim, söylemeden Hayat bu... İnişli çıkışlı muhakkak. Ama geçmeyeyim. Güreşçi bir aileden geliyorum. hepsi sanatıma da yansıdı. Köylü kökenli bir Dedem, babam güreşirmiş. Kemiklerimiz ailenin ferdiyim. Mersin doğumluyum, hü iyi, kiloyu saklıyor. (gülüyor) viyetimde Sivas yazıyor, dedem yazdırmış. Sonra Ankara... Gecekonduda oturuyorduk. Acılar vardı, çocuklar ölüyordu. Her evin önünden geçerken ağıtlar duyardık. Sonra gurbetçilik, yabancı bir ülke... İşçi Hıdır’ın kızıydım. u Müzik bütün zamanınızı alır mı? Bütün zamanımı aldı gerçekten. Şikâyet etmek gibi olmasın ama desem bir sinemaya gideyim, özel bir program yapayım. Pek mümkün olmuyor. Bir proje geliyor, görüşmeler, workshoplar, uluslararası çalışmalar... u Kaç yıl kaldınız Almanya’da? Yazları memlekete gidiyorum, derlemelerle 69’da gittik, 75’in sonlarına doğru gel uğraşıyorum ama dinlenebiliyorum. Sivas’ta dik. Babam çok fazla dayanamadı. “Bülbü balıklı çermiğimiz (Kangal Balıklı Kaplıca lü altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş” sı) var meşhur. Tabiatı çok severim. derdi. Nereye ait olduğunu hep sorgulardı. Toprağına daha bağlıydı. Her zaman şunu önerirdi: “Gurbetin iyi olanını, size yarayanını alın.” Biz kendi kültürümüzü de değerlerimizi de çok güzel kavradık ama modern bir ülkenin güzelliklerini de sevdik. Önce Stuttgart’a gittik sonra Manheim’e geldik. u 50. yılda plak ve konserler dışında başka projeleriniz var mı? Seyran projem var. Türkülerimiz dünya klasikleri içine girsin istiyorum. Dünya müziğinde yerimizin olduğunu biliyorum. Kardeşimin masal kitabı çıktı. Hasan’ın oğluna anlattık anlattık, sonra bütün ço u Dönüş kararını nasıl aldı babanız, cuklara ulaşssın istedik. Babaannemin ma “Haydi kalkın gidiyoruz” mu dedi? sallarıydı, çok eski masallar. Kızkardeşim Biz biraz geleneksel Türkmen uşağıyız... Fatoş Akkiraz’ın imzası var kitapta. Çok Hürmetimiz vardır yaşlılarımıza. Saygı duy beğenildi, ikincisi yolda. Babaannemiz duk babamızın kararına. Ailecek, kardeşler masal anlatıcısıydı. Bilirsiniz Anadolu’da hâlâ bir aradayız. masal anlatıcısı kadınlar, dokumacı ka u Çok kalabalık bir aile mi sizinki? 7 kardeşiz ama çok da kalabalık değiliz. Yemen’de esir kalanlarımız, Çanakkale’de dınlar, ağıtçı kadınlar, yemekçi kadınlar... Adı üstünde. Anadolu. Dolu dolu, neler var Anadolu’da. Babaannem hem de iyi yemek yapardı. Onun tariflerinden de bir yemek kitabı hazırlığında Fatoş. Bizim bir iddiamız yok tabii, eski, unutulmuş yemekler... Yalnız sen beni böyle konuşturursan ben çıkar giderim. (gülüyor) ölenlerimiz... u Keyifle dinliyorum... Masalcı baba Tek, büyük anne çok ilgimi çekti. Hasan dedem Çok güzel anlatırdı... Çocuğunuz var mı? kalmış, babam da tek... Belki de o yüzden çok u Altı yaşında. Ayy kurban olurum... u Şimdi ben de babaannemin annesi “Bazı yaptıklarımı eleştirdiler. Caz, elektronik, şimdi rap. Bu denemeler yapılsın ki dünya müziği içinde kendimizi görelim. Amerika’daki Latin şarkıcıları dünya dinliyor. Neden? Kendi sazından müziğinden besleniyor. Bizim köklerimiz de hazine.” “Sabahat Akkiraz ile 50 yıl” albümünde 12 eser var. Ses Verin Sesime Dağlar, Değme Felek, Dağlar Kardeşimi Geri Ver gibi dillerden düşmeyen ağıtlarıyla ve türküleriyle selamlıyor dinleyicilerini Akkiraz. Bir de sürprizi var: Erci E ile Halkalı Şeker türküsüyle harmanlanmış rap şarkısı Bana Gel Beni Gör’ü seslendiriyor. Akkiraz’ın söylediği Beni Beni türküsü Harrison Ford’un Sınırı Geçmek adlı filminde, Boşumuş türküsü ise Liam Neeson’un Takip 2 filminde kullanıldı. Mevlam Bir Çok Dert Vermiş türküsü True Blood dizisinde yer aldı. Gönül Defteri, Bu Aşk Bir Bahri Ummandır türküleri Netflix dizisi Altered Carbon’da kulakların pasını siliyor... nin bana masal anlatışını hatırladım. Yaa bak ne güzel... BİZDE KADIN KIYMETLİ u “Yaramazdın, bir tek Gülizar anne sana masal anlatırken biz oh derdik” derler... Tabii çok severdik o masalları. Ankara’da otururken yazın köye giderdik. Rençber onlar, bulgur yapar, un yapar, çalışır. Ama biz durur muyuz? Babaannenin yorgunluğu umurumuzda değil, masal dinleyeceğiz. Yeşil gözlü, kırmızı saçlı, iki metre boyunda. Gerçekten peri kızı gibiydi. Plağın üstünde küçük fesli fotoğrafı var. Meşhur hapbana. Fatma idi ama hapbana diye çağırırlardı. Yorgun ama bizi nasıl reddedecek. “Hiii masal kışın anlatılıyor, yazın kar yağar sonra, ekinler var tarlada!” derdi. Ekin buğday ıslanacak diye yatıyorduk, ısrar etmiyorduk. (gülüyor) Gülizar anayı hatırladın bak sen de. Çok güzelmiş ismi. Gülizaaar gibisin yar nesin, zarın bülbüllerin sesi, vay vay... u Ahh şimdi yüreğimi sızlattınız. Onun da saçları kınalıydı, kıpkırmızı... İşte bu yüzden türküleri çok severim. Meditasyon benim için. u Meditasyon ama acılı... Öyle bir yaşamımız var. “Keşke mümkün olsa da ben de dans müziği yapsam” diyorum konserlerde, izleyenlerin çok hoşuna gidiyor. u Pek umut yok gibi... Olur inşallah, ne diyelim. Nice aşamalardan geçtik. Savaşlar, yoksulluklar geçirdik. Cumhuriyetin içinde aydınlandık. Biz her şeyi atlatırız. Hafızamız var, güçlüyüz. u Kadın meselelerini de sormak isterim sizi bulmuşken. Milletvekilliği de yaptınız. (Neşesi kaçıyor) Kadın cinayetleri, kadın sorunları çok fazla. Kadınerkek fırsat eşitliği komisyonunda görev yapmıştım. Şiddet, tecavüz hiç ummadığınız yerlerde. Korkunç. En eğitimlisinden, en eğitimsizine. O raporları gördüğümde tansiyonum çıkıyordu, has taneye kaldırılıyordum. Hz. Muhammed kızı Fatma’yı ayakta karşılarmış, öyle bir hürmet... Bize o gelenek aktarıldı, kadınlar hürmetlidir, gerçek söylüyorum. Türkmenlerde öteden beri nenelerimiz yüksek sedirlerde, dedelerimiz daha aşağı sedirlerde otururdu. Kadın kıymetliydi. Komisyonda söylemek istediğim buydu. “Alevileri görmezden geldiğiniz için hiçbir şey almadınız bizden.” Biz kadın erkek çocuk ibadetimizde dahi birlikte otururuz, anlamazlar, iftira ederler. Biz kadına insan diye bakıyoruz. Ben öyle büyüdüm. Babam, kardeşlerim, köylülerim hep saygı duydular, sevdiler... u Peki sizi en çok hüzünlendiren türkü? Uzun havaları söyleyince... Şehit haberleri de geliyor... Dedim ya az önce tansiyonum çıkınca doktor uyardı, “müziği çok içselleştirme” diye. “Empati yapıyorsun, acı çekenlerin yerindesin.” Ben hissetmezsem, nasıl hissettiririm? u Kuliste sizi bir doktor beklemeli yani. Tansiyon ilaçlarım var. Konserde daha çok çıkıyor, duygusal tansiyon... u Korkutmayın bizi... Repertuvar için çocuklara diyorum. “Aya bak nice gideeer, ay dolanır gece gider...” “Biraz şen türküler koyalım.” “Abla” diyorlar, “Değme Felek” istediler. Eyvah eyvah. “Dağlar Kardeşimi Geri Ver.” Eyvah eyvah... Kulise de gelirler. Beni Meclis’e en çok da onlar yönlendirdi. Başlarlar anlatmaya, kimseye söyleyemediklerini... Bir sürü çaresizlik... Başkanımız bile diyordu; “Sabahat Hanım sen alanlara in, herkes seninle rahat konuşuyor.” “Sahnedeki his bambaşka, bütün yorgunluklarım geride kalıyor. O kadar güzel enerji ki... Dinleyenlerde de aynı şeyi görüyorum.” 12’SINDE O ÇOCUK Çiftçi, gurbetçi babanın kızıydı. Ülkesinde çalkantılar vardı. Bence yiğit insanların türküsünü yiğitçe söylemiş. O yiğit modeller karşımızda. (Atatürk’ün resmini gösteriyor.) Sanki müzikle yaradılmışım. Ailemizde Müslüm Sümbül gibi ozanlar var, annemin halasının oğlu. Annemin sesi güzel. Saz çalınıyor. İyi bir ailem, ışıklarım vardı şanslıydım. ANNEM GÜÇLÜYDÜ Annem güçlüydü ama nasıl? Anadolu kadını işte. Nenem de öyle. Ata binen, silah sıkan. Öyle bir Türkmen kadınları ki vay vay. Atamın Kara Fatmaları işte. Bazen kendimi çocuk yaşımda savunamadığım olurdu, “Ben senin yerinde olsam dağları titretirim dağları” derdi. Nasıl güzeldi. Hâlâ resmine bakıyorum, diyorum “Anam güçlü ben de güçlüyüm.” KADINLARA... (Türküyü söylüyor)Yel eser, yele bağlı, top zülüf ele bağlı. Durmaz gelirim amma, bir yanım ele bağlı... Tabii ekonomik özgürlüğü ele bağlı olmak onların zoruna gidiyor. Ekonomik özgürlük önemli. Çaba istiyor. Bizde karamsarlık yok. Tanrı doğurganlığı kadına verdiyse onun gücündendir. Neşet Ertaş’ın sözünü severim; “Analar insan, biz insanoğluyuz.” Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar “Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey’i çok severim, benim için adam gibi adam. Adalet yürüyüşünde de hayran oldum.” “Kadın olarak müzisyen olmak da zordu. Hep “Türkü baba”, hep erkek. Biz ilk çıktığımızda hele, gerçekten zordu. Erkek gibi söylemek diye bir şey vardı. Ustalarımızda, âşıklarımızda, ozanlarımızda. Ben kadın duyarlılığıyla söylemek istedim, bunu da başardım.” HILAL KÖSE “Kadınlar biraz da kendi değerlerini bilsinler. Bilirlerse direnirler, güçlüler çünkü. Ben kadınların gücüne hep inanmışımdır. Farkına varmadıkları için belki de bugün böyle... Nasıl ifade etsem, çaresizlik mi... Olsun ben yiğit insanların türküsünü söyledim, onlar da yiğitçe durmayı bulurlar nasılsa.”