22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 16 ŞUBAT 2020 Prof. Sungur: Hayalle gerçeğin farkını anlama süresi ‘Aşk bir görme kusurudur’ L eyla ile Mecnun, Romeo ve Juliet, 4 bin yıl önce bir çobana âşık olan Sümer kraliçesi gibi... Benzer pek çok öykü, aşkın her dönemde insanla birlikte var oluşunun en somut kanıtı. Belki de dünyadaki en karmaşık konularından biri aşk... Aşkı böylesine kaçınılmaz kılan ne peki? Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur, “Biri diğerine âşık olduğunda, âşık olunan kişinin algılanması değişir. Artık onda hangi özellikleri görmek isterseniz onları görürsünüz. Bu nedenle aşk, bir görme kusuru olarak da tanımlanabilir. Aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süredir” diyor. Onu gördüğünüzde yüzünüz kızarıyor, kalbiniz çarpıyor, elleriniz terliyorsa âşık olabilirsiniz. Yüz kızarmaları, tatlı telaş ve hızlanan kalp atışlarının baskın olarak öne çıktığı ilk görüşte aşk, dopamin ve noradrenalin hormonlarıyla gerçekleşiyor. Dopamin kişiye coşku ve sevinç veriyor, noradrenalinse çarpıntı, el titremesi, yüz kızarması, gözbebekler de büyüme gibi belirtilerle kendini gösteriyor. DOKTORLARDAN BİLE GÜÇLÜ Sungur’a göre aşk, tek kişilik de olabilir çift kişilik de. Tek kişilik başlayan bir aşk, çift kişilik olana dönüşebilir. Ya da tem tersi... Ba zen aşk, terapistlerden çok daha etkili. Umut da olabilir, umutsuzluk da. Sungur, “Çeşitli ilaç ve en iyi yapılmış terapilere rağmen iyileşmeyen kronik bir mutsuzluk halinin, aniden gelişen bir aşk sonucunda tamamen ortadan kalkması, biz terapistlerin az gördüğü bir durum değildir” diyor. NE KADAR SÜRER? “Eğer aşk geçici bir görme kusuru ise eninde sonunda görme alanı netleşecektir” diyen Sun gur, günümüzde herkesin “Aşk ne kadar sürer?” sorusunun peşinde olduğuna dikkat çekiyor: “Mümkünse aşkı olabildiğince uzatmak istiyorlar. ‘Büyüsel bir süreç, olağanüstü güzel bir rüya’ olarak tanımlanan bir yaşantının çabuk bitmemesini istemek tabii ki anlaşılmaz değil. Ancak buradaki talihsizlik, aşk bitince ilişkinin anlamsızlaşacağını düşünmek. İnsanlar aşk yok olduğunda onun yerine gelebilecek duygunun en az aşk kadar doyurucu olabileceğine inansa, ‘ne zaman biter (sorusu eminim bu kadar önemli olmazdı. Gelişimsel olarak şehvetin yerini aşka, aşkın da yerini sevgiye bırakabileceği düşünülmüyor genellikle. Ancak her şehvet aşka, her aşk da sevgiye dönüşmüyor elbette. Bu noktada önemli olan, aşkın sevgiye dönüşüp dönüşmemesi. Sevgi, aşk gibi olağandışı bir tutkuyla yaşanmayabilir an cak insan yaşamına tutkudan daha anlamlı olabilecek güzellikler sunabilir.” YA GERÇEĞİ? “Gerçek aşk diye bir şey yoktur. Çünkü bütün aşklar gerçektir. Yani öznel gerçek” diyor Sungur, görme kusuru çıkarımını da şöyle açıklıyor: “Çeşitli düzeylerde görme kusuru içeren aşk, âşık olunanda ihtiyaç duyulan hemen her şeyin var olduğunu varsayar. Yaşamı boyunca ‘gerçek’ aşkı aradığını ama bulamadığını söyleyen erkek ve kadınlara da rastlamak mümkündür. Bunun ardında, ‘Benim ihtiyaçlarımı karşılayacak nitelikte biriyle karşılaşmadım’ söylemi gizlidir. İnsanlar yalnızca kendilerinin veya aşklarının değil ihtiyaçlarının da sıradanlaşmasından korkabiliyorlar. Aşkta talepler, arzular vardır. Sevgide paylaşım. Sevgi vermesini bilir, aşk istemesini. Aşk ve sevgi arasındaki farkı şöyle özetleyebiliriz. Aşk başınızı, sevgi ise dünyayı döndürür. ” Beyin de işin içinde “Beyinde dopaminin artması ‘ilginin odaklanmasına ve amaca yönelik davranışların artmasına’ neden olur. Enerji, kalp hızı ve soluk alma hızı artar. Uykusuzluk görülür ve iştah azalır. Hatta çeşitli korku, kaygı ve abartılı davranışlara neden olabilir. Dopamin artışı bağımlılıktaki gibi bir aşerme haline neden olabilir. Beklenen bir ödül geciktiğinde dopamin üreten hücrelerin aktiviteleri artar. Kişi odaklanır, ödülü elde etmek için davranışlar sergiler. Tıpkı, âşık olunanın kalbini kazanma çabası gibi. Dopamin artışı, testosteron ve norepinefrin artışına yol açar. Testosteron cinsel arzunun belirleyicisi olan hormondur. Hem kadında hem erkekte şehvet, testosteronla yakından bağlantılıdır. Erkeğin cinsel isteği yirmili yaşlarda en yüksektir ve testosteron düzeyi de en üst noktaya ulaşır. Kadınların cinsel arzularının en yüksek olduğu dönem yumurtlama dönemleridir, testosteron düzeylerinde artış gözlenir. Belki de bu nedenle aşk, cinselliğin haz garantisidir. Dopaminin testosteronu artırması, yeni bir aşkta cinsel arzunun neden daha fazla olduğunu açıklayabilir. Norepinefrin uyarıcı bir maddedir. Bu nedenle âşık, aşkı ve âşığıyla ilgili her şeyi ayrıntılarıyla hatırlar. Norepinefrin, âşıkken enerji artışını, uykunun ve iştahın azalmasını açıklarken, bir yandan da sevgiliyle geçen anların tüm ayrıntısını hatırlamayı sağlar. Norepinefrin artışı cinsel arzunun da artmasına neden olur.” Serotonin âşık olunca düşebiliyor “Serotonin hormonu aşkla azalabilir. Âşıklar, uyanık olarak ge mekten endişe etmek gibi. Hekimler bu tür sorunları olan hastalarına beyin çirdikleri zamanın çoğunu âşık olduk de serotonin düzeyini artıran antidep ları kişiyi düşünerek geçirirler. Onun o resan ilaçlar verir. Yani, çeşitli takıntı anda ne yaptığını, sevgisini nasıl dai ve saplantıların azalan serotoninle il mi tutacağını, ilgisini nasıl daha fazla gisi olduğu düşünülür. Âşıkların inatçı, çekebileceğini düşünür dururlar. Tek tekrarlayıcı hatta zaman zaman istem rarlayıcı biçimde kendisine veya ai leri dışında sevgilileri ile ilgili düşünü le üyelerinden birine zarar geleceği yor olması serotonin azalması ile ilgi ni düşünmek, kendini kontrol edeme li olabilir mi?” Mehmet Zihni Sungur ‘Uyanır uyanmaz düşünürsünüz’ Sungur’dan aşk tarifi: ¦ Aşk, normal insanlardaki anormal ilgi daralmasıdır: Birine âşık olduğunuzda tüm ilgi ve dikkat âşık olunan kişiye odaklanır. ¦ Aşk, seçici bir odaklanma halidir: Birine âşık olduğunuzda onun olumlu yönlerini abartırken olumsuz yönlerini küçültür, görmezden gelir ya da görse niz de aldırmazsınız. Çünkü nasıl olsa aşk her şeyin üstesinden gelecektir. ¦ Aşk, takıntılı bir düşünce biçimine sa SİBEL BAHÇETEPE hip olmaktır: Her yerde ve her koşul da âşık olunan kişi düşünülür. Tekrarlayıcı bir biçimde yineleyen bu düşünceler takıntılı bir hal alır. Uyanır uyanmaz ilk Kognitif ve Davranış akla gelen yine âşık olunan kişidir. Aşkı takıntıdan (obsesyon) ayıran tek fark, takıntıda kişinin istemediği bir şeyi düşü Terapileri Derneği ve nüyor olmasıdır. ¦ Aşk, coşkulu bir yükselme (mani) halidir: Birine âşık olduğunuzda enerjinizde belirgin bir artış olur. Enerji artışıy Uluslararası Kognitif Terapiler la birlikte uyku ihtiyacı azalabilir. Uykusuz gecelere rağmen ayaktasınızdır. Kendine güveninizin arttığını, daha cömert Birliği’nin Başkanı leştiğinizi, daha konuşkan olduğunuzu fark edersiniz. ¦ Aşk, duygusal bir dalgalanma halidir: Sevgiliniz ilgiliyse coşar, mutlu olur Prof. Sungur, “Sen Ben ve Aramızdaki sunuz. Sevgiliniz kayıtsız kalır, sizi aramaz ya da ihmal ederse çöküntü yaşarsınız. Her Şey” ile “Şeytan ¦ Aşk, yaşamın sıradanlığına başkaldırıştır: Âşık olduğunda, yaşamındaki öncelikler ve tercihler değişikliğe uğrar. İşiniz, arkadaşlarınız, hobileriniz artık Üçgeni AşkEvilikSadakatsizlik” eskisi kadar önemli değildir ya da sevgiliniz gündeme geldiğinde her şey ikinci plana düşebilir. kitaplarının yazarı. Fotoğraf: Vedat Arık Boykotu hak edecek kadar kötü olan her kurum karşıtlarını da kendisi yaratır Boykot antidemokratik mi? Ü yesi olan milletvekillerine yönelik son derece kaba tutumlardan ötürü CHP’nin CNN Türk’ü boykot etmesi demokratik protesto hakkının kullanılması açısından çok önemli bir adım. Kamuo yu üzerindeki etkisini, etik kuralları da çiğneyerek kötüye kullanan medya kurumlarına karşı gösterile cek tepkiler içinde en barışçıl olanıdır boykot. Yık ma, kırma yoktur en azın dan. Ne hedef alınmışsa Bİ DÜNYA HABER onu yok saymaktır yapılan. Hepsi bu. Böyle düşünmeyenler de var elbette ama Ahmet Hakan’ı onlardan saymı yorum ben. Mensubu oldu ğu kurumu savunmak onun MUSTAFA K. için bir “görev” çünkü. ERDEMOL Ama bunu yaparken işine yarayacak ne varsa gözü müze sokma fırsatını kaçırmıyor. Ona bu çabasında yardımcı olmayanlar da yok değil. Geçenlerde köşe sinde boykotu yanlış bulan bir iletişim profesörünün görüşlerine yer vermişti. Profesörün, “CHP gibi her zaman düşünce ve ba sın özgürlüğünden yana olduğunu dile getiren bir partinin boykot gibi nihayetinde medya özgürlüğü ne zarar verecek bir eyleme başvurması doğru de ğil” demiş oluşunu pek tuhaf buldum, ne yalan söy leyeyim. Duyan da CHP’nin CNN’in yayın araçları nın önünü kestiğini, uydu bağlantısını tahrip ettiğini Charles Cunningham Boycott sanır. Oysa boykotçu, hedef kuruma yönelik kendi faaliyetini (yani izlemeyi) durdurur. Bu kadar basit. Her ne kadar adını 1800’lerde yaşamış Charles Cunningham Boycott’dan almış da olsa tarihi çok daha eskidir boykotun. Plebler, örneğin, MÖ 494’te Patricilerden gördükleri baskılar yüzünden Roma’yı terk etmişlerdi. Boykotun ilk örneğidir denir. Sivil haklar hareketi içerisinde hayli önemlidir boykot. 1955’teki şu meşhur Montgomery Otobüs Boykotu sivil hak arama hareketlerinin önünü açtı, bilinir. 1960’ta ABD’deki Birleşik Tarım İşçileri Sendikası’nın Kaliforniya başta olmak üzere batı eyaletlerinde gerçekleştirdiği üzüm boykotu da önemlidir. Kimse bu boykotlar için “taşıma özgürlüğüne” ya da “üzüm üretimi özgürlüğüne” zarar veriyor demedi. Her şeyden önce, boykot zayıf düşürülmüşlerin yöntemidir. Buradan CHP’yi küçük gördüğüm sanılmasın. Devasa bir algı makinesinin karşısında düşüncelerini ifade edişine zorluklar çıkarılan her yapı gibi CHP’de de iletişim açısından bir zafiyet yaratır CNN’in takındığı öteleyici tutum. Boykot sonuç almaya odaklansa da en azından bir taviz koparmayı amaçlar. Bu nedenle CHP’nin, seçmeninin de içinde olduğu kitleyi boykota katılmaya çağırması elbette doğaldır. AMACI DİKKAT ÇEKMEK OLABİLİR Boykotçular seyirciyi azaltmak kadar CNN hakkında kamuda bir izlenim oluşturmaya da çalışıyorlar. Konuklarına saygılı davranılmayan, muhalif milletvekillerine haksız olarak yüklenilen, hakaretler edilen bir kurum olduğuna dikkat çekmek olabilir pekâlâ boykotun amacı. Karşılaştırmalar yapmaktan hazzetmesem de Batı’daki örneklerden söz etmek gerekiyor ister istemez. CHP’nin boykotunu antidemokratik bulan iletişim profesörü İngiltere’de de bu tür boykotların olduğunu, bunların da demokratik hak arama yöntemi olarak kabul edildiğini, nihayet kamu desteği topladığını biliyor olmalı. Biliyor da söz etmemişse çok yanlış tabii. Batıda oluyorsa, o zaman doğrudur diye düşünüyor değilim. Demokratik tutumda bizden çok daha iyi olan İngiltere gibi bir ülkede bile medya kurumları boykotun hedefi olabildiğinden anımsatayım istedim. GUARDIAN BOYKOTU İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn taraftarları Guardian gazetesini boykot etmişlerdi örneğin. Hem de uzunca bir süre. Hadi o solcu, boykot, protesto kanında var diyelim, sağcı Başbakan Boris Johnson’a ne buyrulur? O da üstelik seçimleri kazanır kazanmaz ilk iş olarak BBC’yi boykot etti. Hatta bakanlarının BBC’nin “amiral gemisi” sayılan Radio 4’e katılmasını yasakladı. Gerekçesi BBC’nin muhafazakâr partiye karşı bir önyargısının olduğunu düşünmesiydi. İletişim profesörü hayli ilginç bir zat. “Geçmişte Erdoğan’ın başbakan olarak yaptığı boykot çağrıları ne kadar yanlışsa CHP’nin boykot çağrısı da aynı derecede yanlış” gibi de bir cümlesi var. Güçleri eşitleme garabeti bir yana, Erdoğan’ın elindeki gücü kullanarak bir yayın kurumunun izlenmemesini söylemesini “boykot çağrısı” sanıyor profesör. Kesin itaat beklenen “talimat” ile kişilerin inisiyatifine bırakılan “boykot” arasındaki farkı pek görmek istememiş gibi. CHP, önemli, doğru, gerekli bir adım atmıştır. Bu boykot, “medya özgürlüğü”nü korumak için de önemlidir. Korkusuzca, her tür koşulda yayın yapan medya organlarına dikkat çekmek için “kötüye” işaret etmek iyidir. Boykotu hak edecek kadar kötü olan her kurum karşıtlarını da kendisi yaratır. Boykot budur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle