Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 20 ARALIK 2020 Lenin Tutsaklık günleri ekmek yaparak tükenir mi? 1 “ Ekim/Rus Devriminin Hikâyesi” fantastik kurgu yazarı Sömürgeciliğin nasıl büyük rezillik olduğunu, belki bir ölçüde eleştirel olarak, izliyorum. China Mieville’nin kita Yöntem şu olmalı, dizi izleyicibı. Çok zaman önce kenara koymu yi yutmamalı, merak duygusu esaşum okurum, diye. Saim Özen’in rete dönememeli. Çocukluğumda tertemiz Türkçesiyle Devrimi bu haftada bir bölüm yayınlardı TRT, türden bir yazarın gözünden oku onu beklemenin heyecanı olur, hatmanın ilgi çekeceğini düşünmüta insanlar aralarında konuşurdu. şüm. Kitabı sevdim. Edebiyatçı En popüleri Dallas’tı, bende derin elinden çıkma olunca, roman lez iz bırakan Kökler’di. Her şeye hızzetini, inceliği hissediyorsunuz. la, kolay ulaşmak, sindirmeye, düGenel olarak “devrim önemli, Le şünmeye, haz duymaya engel. nin büyük önder ama Stalin...” baBu internet üzerinde kurulan izkışı burada da hâkim. Batı bunu lence ortamları yaşam hırsızı, geleneksel bakış olarak benimsedi. uyuşturucu... Tuhaf bulurum bu yaklaşımı. Açık olan şudur; Lenin cesur, zamanın önünden koşan bir devrimcidir. Çevresindeki pek çok kişi ikirciklik yaşarken, o iktidarı ele geçirmenin zamanı geldiğini görmüş, önderliğin gereğini yapmıştır. 2 Devrim, sözcük olarak kolay dillense de, hiçbir toplum doğuracağı sonuçları kolay5 Sosyal medyada her şey pek hızlı büyüyor, ardından sönümleniyor. Hiçbir mesele ciddi konuşulmuyor. Kendini ünlü, önemli sayan kimseler kaybolunca şaşıyor. Oysa emeksiz, içeriksiz, yapıt vermeden edinilen şöhretin kalıcı olması için neden yok ki! Görünmek, bilinmek arzusu ilgi alanı, üretimi, yaratısıyla değil, terca benimsemez. Her devrim, kaçı sine sadece sima üzerinden ölçülür nılmaz biçimde kan ve gözyaşıy oldu. Bu yüzden de karmakarışık la gelir. Romanov hanedanının ka birçok görüntüyü biliyoruz ama nını emdiği halkı kentanımıyoruz, nerede dini yönetmeye, üsterastladığımızdan da lik de emekçiler, köyhaberimiz yok. Bu lüler kol kola gireyüzden sürekli bellecek biçimde hazırlağe yükleniyoruz. mak, ikna etmek koBellek çöplük delay değildir. Hedefin ğil ki! doğru konması, öncülerin iradesi, davanın haklılığı belirleyicidir. Sovyetler Birliği bugün hâlâ tartışılmaktadır, kimileri başarısız deneyim olduğundan söz ediyor. Başarı tartışması ayrı, ancak her geçen gün haklılığı ortaya çıkıyor yeniden. Dünyanın sosyalizme en çok bugün gereksinimi var! 3 Eve kapanan insanlar yepyeni sorunlarla tanıştı. Boş zaman bolluğu ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Crown izliyorum. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun serüveni, bildiklerimi, bir başka ölçütle seriyor önüme. 6 Bir anda parladı “Bir Başkadır” adlı dizi. O kadar cümbüş koptu ki evrensel ölçüde bir işle karşılaşacağım sanısıyla izlemeye koyuldum. Nihayetinde dizi izleyeceğimi biliyordum elbet, lakin yüklenen anlam karşısında doğrusu beklentim arttı. Sıradan, kaba çatışmalarla örülü, belli liberal tezlerin savunusu olarak gördüm. Söz edilen türde yaşamlar var, burası gibi görünen, oysa ta“Özal” temelli, neomamen tersine işleyen liberal saldırı altında süreç şaşırttı. İlk başbir ülke. Anlatıcı sıta ekmek yapmak eğnıf bilinci taşımayınlenceliydi, bir an sonra mutfak işle ca her şey şablonlarla açıklanıyor. ri, hobiler oyalamaz oldu. Sınırsız Hazin bu. Diziye neden serpiştirilsanılan dijital dünya, başka türden diği belli olmayan şarkıların gönül esaret olarak gösterdi kendini. Eş çelen yanı var. ler, sevgililer, çocuklar konuşmaDiziden birkaç ay önce, nedense yı unuttuklarını fark ettiler. Üstelik uyumadan önce bir iki Ferdi Öz“yeni faşizm” sert, ürkütücü yüzü beğen şarkısı dinlerdim. Çocuklunü gösterdi. ğuma götürürdü beni. O yıllar MuKorku dile sinmiş durumda ör rat 131 aracımız vardı, teybe takarneğin. “Bana bir şey olmaz” sanısı dık kasedi, havalı gelirdi Özbeğen yerle bir oldu. Artık yeni bilgi ile şarkıları. Annem “Baharı Bekleyen tanışıyoruz. Yeni tür kölelik, başka Kumrular Gibi”ye bayılırdı. türden çaresizlik! Sosyal medya on Bunu da aldılar ya elimizden. Bir dakika çökünce paniğe kapılıyor süre Özbeğen’i demlenmeye bıraktım. insanlar. Gördük ki bunca iletişim olanağı, tam tersi etki yapıyor. Yeni tür unutkanlık bu! Aslında hiç bilememek, aygıtın belleğine, insafına kalma hali bu! 4 Dizilerden pek hoşlandığım söylenemez. Bu süreçte tavsiye üzerine Crown izliyo7 Dizi işleri böyle, aram iyi değil. Ne varsa kitaplarda var. İlginç bir yaklaşım Lars T. Lih’in “Lenin/ Farklı Bir Yol” kitabı. Yalın dili, Aslı Önal’ın güzel çevirisiyle elbette; bizi Bolşevik Devrimi’nin önderinin kişiliğine dair düşündürüyor. Biçemin neden önemli olduğu bir kez darum. Üzerinde güneş batmayan im ha açığa çıkıyor aslında. Yavan dil, paratorluğun serüveni, okuryazar bizi yapıttan uzak tutuyor. Oysa bilolarak bildiklerimi, bir başka öldiğimiz, hatta üzerine yazıp çizdiğiçütle seriyor önüme. Bu hali sey miz meseleler bile biçem ile yeni lezre değer. Kraliyet Ailesi denen so zet buluyor. Lenin çok büyük. Yağuk demirden yapıyı görüyorum. zarlık kendi sesini bulmak demek! Noel ışıkları Londra’yı süslüyor ama... O eski halinden eser yok şimdi MUSTAFAK. ERDEMOL Caddeler, cadde üzerindeki işletmeler, mahalle arasındaki evler yine harika Noel ışıklarıyla dolu. Şaşırtıcı gelebilir ama sanıldığı gibi İngiltere’de gelenekselleşmiş de olsa çok uzun bir geçmişi yoktur bu ışıkların. Kökeni tabii pagan kültürüne dayalı. Karanlık zamanlarda yaşamın devamlılığını simgelemek için belli dönemlerde ateşler yakılır, sokaklar geceler boyu aydınlatılırdı. Elektriğin icadından yüzlerce yıl önce. Salgın tabii ki İngiltere’yi de kötü etkilemiş. Londra’da örneğin, Noel öncesi o bilinen canlılık pek kalmamış. Her yılbaşında Thames Nehri boyunca kurulan platformlardan yapılan havai fişek gösterilerinin bu yılbaşı olup olmayacağı da henüz kesinleşmiş değil. Eğer olmazsa (ki olmamalı), bu, 2020’nin aslında hiç yaşanmamış yıl olduğu anlamına gelecek benim için iyice. Çünkü 2020’yi öyle kabullenip rahatlatmış durumdayım kendimi. Ama tüm sessizliğine rağmen, Noel ışıklandırmalarından vazgeçilmiş değil. 19. YÜZYIL ÜRÜNÜ Sadece ışıklandırmalar değil, tüm Noel ritüelleri aslında 19. yüz yıl ürünüdür. İlk Noel şarkıları yirmi yıl arayla 1823 ile 1843’te bestelenmiştir, örneğin. Yeşil kıyafetli Noel Baba çizimleri, (orijinali yeşildi, kırmızıya bürünmesi kola reklamında kullanılmasındandır) 1862’de çıkmıştır halkın önüne. Şu Noel ağacı bile öyle çok eski değildir. İngiltere Kraliçesi Victoria’nın eşi Prens Albert, nereden gelmişse aklına, 1841’de bir çam ağacı koymuş saraya. On beş yıl kadar sonra, 1856’da da dönemin ABD Başkanı Başkan Franklin Pierce da Beyaz Saray’a getirtmiş bir tane. Eh, onlar yapınca halkın benimsemesi de zor olmamış. Noel ışıklandırmaları işte bu çam ağacıyla bağlantılı. Birilerinin de aklına ağaca yanan mum asmak gelmiş. İyi de bu son derece tehlikelidir, yangınlara yol açmıştır. 19. yüzyıl İngilteresi’nde, Oxford Street Amerikası’nda Noel’de yangın vakalarına çok sık rastlanırdı bu yüzden. Thomas Edison elbette mucit falan ama ticareti de iyi bilen bir “tüccar”dı nihayetinde. Hayli fırsatçı tutumları olmuş, o nedenle pek de sevilmemiştir derler, Edison için. Ampulü bulunca tabii, bunu evlere satmak için bir de firma kurmuş. Bir de sıkı bir dostu vardı; Edward Hibberd Johnson adında. Çok mu çok bağlı olduğu Edison’un aklında ne varsa onları paraya çeviren bu zattır. Çok geçmeden Johnson’ın aklına parlak bir fiPiccadilly Regents Street kir gelir. Edison’un ampullerini çok satmanın yolunu bulmuştur. Mucitin dükkânının vitrinine döner bir kaide üzerine yerleştirdiği çam ağacına 80 tane kırmızı, beyaz, mavi ampul bağlayıp, jeneratör yardımıyla yakar. Tabii, iş bilen adamdı, hemen Detroit Post and Tribune’den bir muhabire haber verir. Bir gün sonra gazetenin usta yazarı W.A. Croffut köşesinde bu “Noel Ağacı”nı yazar. Johnson’ın ışıkları gerçekten de zamanının ötesindeydi, elektrik henüz rutin olarak mevcut değildi, çok da pahalıydı. Satışa etkisi olmuş mu olmamış mı bilemem ama ağaca ampül bağlama adeti başlamıştır artık. 1894’te Başkan Cleveland de Beyaz Saray’daki Noel ağacına ampüller koyunca, artık benimsenir toplumca. O gün bugündür bu adet sürer. IŞIKLI ILK BINA İngiltere’de, ABD’de olduğu gibi elektrik 1880’lerde evlere, işyerlerine girmeye başladı. Elektrik ışıkları da yaygınlaştı tabii. Olur da Londra’ya gelir, Soho’daki Savoy Tiyatrosu’nu bulursanız bilin ki burası dünyada elektrik ışıklarıyla aydınlatılan ilk binadır. Buna rağmen İngiltere’de Noel ışıklandırmaları nedense geç başlamıştır, 1954’te yani. Nedeni de son derece ticaridir aslında. Londra’nın her zaman şık Regent Caddesi’nde esnaflar ürünlerini sergilemek amacıyla o yılın Noel’inde dükkânlarını ışıklandırmaya başladılar. 1959’da Oxford Caddesi Noel ışıklarının en iyi sergilendiği yer oldu. Hâlâ öyledir. ÇEVRECILER KARŞI Noel ışıklandırmalarına çok önem veren bir kenttir Londra. İhtişamı artırmak için ışıklar her yıl ünlüler tarafından kalabalık törenlerle resmen açılır. Bu “açışlar” genellikle bir heyecan yaratmak, insanları bir araya getirmek, Noel alışverişine başlamak için düzenlenir. Ancak başka amaçlar için de kullanılabilirler. Örneğin, 2016’da, Londra’nın merkezindeki Soho bölgesinde, Berwick Street Market’i özelleştirme planlarına karşı yöre halkı o yılın Noel’inde ışıklandırmalarını protesto içeren figürlerle donattı. Ben de pek severim. Noel dönemi Londra olağanüstü güzel olur. Tehlikesi yok mu hiç. Var tabii. Çevreciler çok haklı olarak ışık kirliliği yarattığı için karşılar. “Yılda topu topu bir ay geceleri yanıyor o ışıklar, ne sakıncası olur?” diyenler de mevcut. Ben de aslında çevreciler gibi düşünüyorum tabii. Işık kirliliği konusunda farkındalık yaratmak için kurulan Globe At Night’a göre, aşırı dış mekân aydınlatmasının gezegen üzerinde çok sayıda olumsuz etkisi var: Her şeyden önce, gece vahşi yaşam ekosistemini bozuyor, enerji israfı yapıyor. Her ne kadar Toronto Üniversitesi profesörü Danny Harvey’e göre Noel ışıkları LED (ne olduğunu sormayın, bilmiyorum) olduğu için artık çevreye çok fazla zarar vermiyor da olsa içim pek rahat değil bu konuda. Sessiz sokaklarda akşam karanlığı çökmüş Londra caddelerinde yürürken “ışığın” hiç eksilmesin insanlık dedim bir yandan. Eğer eksikse ne büyük talihsizlik. Kafası karanlık olanı hiçbir ışık aydınlatmaz çünkü. Herkese mutlu yıllar şimdiden.