22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 25 AĞUSTOS 2019 Kraliyete düşen meteor: Prenses Diana 3 1Ağustos 1997’de Paris’teki Pont de I’Alma altgeçidinde meydana gelen korkunç trafik kazasında ölenlerden birinin Prenses Diana olduğunun anlaşılmasının yarattığı şoku dün gibi anımsıyorum. Soğukkanlılıklarıyla bilinen İngilizlerin sokaklarda gözyaşı döktüklerinin tanığıyım. Sevgilisi Dodi el Fayed’le birlikte öldüğü kazanın üzerinden 22 yıl geçmesine karşın trajedinin kaza mı suikast mı olduğu tartışmalarının hâlâ sürdüğü konudur Diana’nın ölümü. Başlangıçta, paparazzilerden kaçmak için hız sınırını aşmış olabileceği düşünülen Fransız şoför Henri Paul suçlanmıştı kaza nedeniyle. İngiliz polisi tarafından yapılan, sonuçları da 2006 yılında açıklanan soruşturmaya göre Diana’nın ölümü “trajik bir kaza” olarak geçti kayıtlara. Ama durum hâlâ gizemini koruyor. Sayısız iddia, komplo teorisi var Diana’nın ölümüne ilişkin. Halkın Prensesi Halkın çoğunun anlamsız derecede bağlı olduğu, ama buna rağmen bireylerini soğuk bulduğu kraliyetin katı kurallarına aldırmayan biri olduğu için “Halkın Prensesi” olarak da adlandırılıyordu Diana. Bunun kuşkusuz birçok nedeni vardı. Katı kraliyet kuralları içinde bize basit gibi gelen ama sembolik anlamlar taşıyan bir çok uygulamaya tavır almıştı her şeyden önce. Örneğin nişan yüzüğünü kendisinin seçmesi bunlardan biriydi. Diana’ya gelinceye kadar kraliyet düğünlerinde gelinin aile yadigârı yüzük takması bir gelenekti. Bu geleneğe aldırmamış bir kraliyet mensubuydu Diana. Halktan insanlar gibi çocuklarını sarayda değil, halk hastanesinde dünyaya getirmesi de başlı başına bir meydan okumadır. Çocuklarının yetiştirilmesinde de inisiyatif kendisindeydi. Kraliçe Elizabeth’in “Bunu neden yapıyor anlamıyorum, etrafta onlarca hizmetçi ya da bakıcı var” dediğini söylerler. Sıradan insanlara dokunmanın bile kurallara bağlı olduğu kraliyet ailesinin bir ferdi olarak 1987’de ziyaret ettiği bir vakıf hastanesinde HIV/ AIDS’li çocuklara sarılıp onları öpmesi günlerce konuşulmuştu. Oğulları William ile Harry de annelerinden miras bu tutumu sürdürürler. İki prens de Afrika’daki HIV / AIDS çalışmalarının, vahşi yaşamı koruma mücadelelerinin içindeler. Tıpkı anneleri gibi. Bir magazin figürü olarak değerlendirilmesi ciddi haksızlık olur Prenses Diana’nın. Çünkü köklü İngiliz monarşisinin çok sayıda kuralını altüst etmiş oluşu onu aslında siyasal bir figüre de dönüştürdü. Monarşi, Prenses Diana sayesinde varlığının tama Birleşik Krallık’ı kızdıracak ne varsa yapmıştı. Tavırlarının siyasi yansımaları da oldu. men kamuoyuna bağlı olduğunu anladı örneğin. Az şey değildir bu. Monarşinin saçma sapan kurallarına aldırış etmeyişini “Ben kalbimi takip ediyorum, kafamı değil” sözleriyle açıklamıştı bir keresinde. Kraliyet ailesinin Diana’dan sonra, onun sayesinde halka daha açık hale geldiğinin bir örneği de ünlü James Bond filminin aktörü Daniel Craig ile kraliçeye benzer bir dublörün olimpiyat oyunlarının açılışında sahaya bir helikopterden birlikte atlamasıydı. Gerçek kraliçe olmasa bile dublörünün rol aldığı bu tür bir mizansen o güne kadar hayal bile edilemezdi. Monarşiye bakışı değiştirdi. Ölümünden sonra ülkede monarşinin kaldırılmasını savunanların sayısının arttığı da bir gerçektir. Yapılan bir kamuoyu anketinde “monarşi kaldırılsın” diyenlerin sayısı Diana’nın ölümünden sonra yüzde 19 olarak belirlenmişti. Bu oran 1969’da yüzde 16 idi. Fark fazla olmasa da kraliyete bağlılığın azalmasının sarsıcı bir göstergesiydi bu. her şeyi yaptı Ama şu kesin ki hangi biçimde olursa olsun Prenses Diana’nın ölümü Birleşik Krallık’ın işine geldi. Çünkü Prenses Diana, krallığın karşı olduğu ne varsa yapmış bir kraliyet üyesiydi. Dünyanın en büyük kara mayın üreticisi olan ülkesinin ürettiği mayınlara karşı kampanyalar açmış biriydi öncelikle. Yaşadığı aşklarının kahramanları da çoğunlukla göçmendi. Bunların üstüne bir de boşanmış da olsa geleceğin İngiltere kralının eski eşi olarak bir Müslümandan hamile kalışını ekleyin ne demek istediğim anlaşılır. Kazada birlikte öldüğü, Mısırlı zengin Muhammed el Fayed’in oğlu Dodi el Fayed’den hamileydi Diana. Bu konuda düşüncesini başbakanlıktan ayrıldıktan çok sonra açıkça dile getiren Tony Blair oldu. Blair, Diana’nın Dodi el Fayed ile olan ilişkisinin kraliyet için bir sorun olduğunu söylemişti. “Fayed’le ilişkisinden tedirgindim” diyen de Blair’dir. Tedirginliğinin, endişesinin kaynağının ne olduğunu anlamak zor değil. Bu düşüncelerini Diana’ya söylediğinde Diana’nın bu savaşsever başbakana tepkisi sopsoğuk bir bakış olmuştur denir. 22 yıl önce yaşamını kaybetmiş olmasına rağmen anısı hâlâ canlılığını koruyan Prenses Diana, yine Blair’in deyimiyle “gelişi önlenemeyen bir meteor”du. Monarşinin üzerine düşmesiyle onu eskisinden biraz daha farklı hale dönüştüren bir meteor. Ki yaktığı ateş hâlâ derinlerde hissedilir. 12 Dev Adam’ın antrenörü Ufuk Sarıca’dan Dünya Şampiyonası mesajı: U Sonfuk Sarıca, Türk basketbolunun kilometre taşlarından biri. 1990’lı yıllarda o dönemki adı Efes Pilsen’le Avrupa’da fırtınalar estiren kadronun en önemli isimlerinden; uzak mesafeli şutlarıyla ef topa sane olmuştu, bir de bitmek bilmeyen mücadele gücüyle. Sonrasında antrenörlük hayatına adım attı. Beşiktaş, Anadolu Efes derken Karşıyaka’ya 2014 yılında Lig, Kupa ve Cumhurbaşkanlığı Kupası serisini getiren kadar isim oldu. Bir sonraki durağı doğal olarak Basketbol Milli Takımı’ydı. Ergin Ataman’dan devraldığı 12 Dev Adam’da yeni bir jenerasyon için düğ meye bastı ve şimdilerde de 23 isim ha riç 2223 yaş ortalamalı bir kadroyla Dün ya Şampiyonası’nda boy göstermeye ha zırlanıyor. Çin’deki büyük organizasyon öncesi, Sarıca ile basketbolumuzun dünü, bugü nü üzerine sohbet ettik. Dün derken, elbet te laf Efes formasıyla, Atina deplasmanın da Panathinaikos’a orta sahadan attığı 3’lü ğe kadar gitti. “Unutulmaz maç, unutulmaz kadro, unu tulmaz koç (Aydın Örs)” yakıştırmasının ar dından, o üçlükle giden Panathinaikos ma çının nasıl geri geldiğini andık. O Efes’in gelecek vaat eden genç ismi olarak saha da, bizler tribündeydik, hepimiz kafalarımı za bir şeyler yedik, maç sonunda da Singru Bulvarı’ndaki küçük salondan zor çıkmıştık. HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ Dünden acil olarak bugüne döndüğümüzde ise gündem 12 Dev Adam, yani (A) Milli Basketbol Takımı’ydı. Çin’de bir dizi hazırlık maçı oynayıp Dünya Şampiyonası eleme grubundaki Japonya, Amerika, Çekya müsabakalarına hazırlanacaklarını ve hedeflerinin “çok zor” gibi gözükse de olimpiyat vizesi olduğuna dikkat çekti; bir de NBA (Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi) patentli yıldızların forma giydiği ABD’yle aynı grupta olmanın handikaplarını sıraladı. Ancak, Çin’deki Dünya Şampiyonası’ndaki yarışmacı kimlikle birlikte geleceğe yönelik de bir ekip oluşturduklarına vurgu yapmaktan geri kalmadı: “Bir değişim yaşadık, yaşamalıydık da. Çünkü düne fazla takılı kalamazsınız basketbolda. Şimdi, gelecek vaat eden gençlerimizle beraberiz. Aralarında 23 tane tecrübeli diyebileceğimiz yaşça büyük arkadaşlarımız var. Bu takım önümüzdeki organizasyonlarda yan yana oynamanın vereceği avantajla büyük başarılara imza atacak. Elbette işimiz kolay değil. Grupta ABD’nin olması her ortamda otomatikman öne çıkacaklarını düşünürsek diğer sıra için şansımız kısıtlanıyor, bugüne kadar ortaya koyduğumuz sahadaki performansı orada da sergileyeceğimizi düşünüyorum. Orada çok değişik şeyler yapabilecek bir kadromuz var. Karakter olarak teslim olmayan ve oyunu çeviren bir yapıdayız. Her maçı son topa kadar taşıyacak enerjiye sahibiz. Umuyorum, Çin’de hayallerimizi gerçekleştireceğiz. Olimpiyata gitmek için Dünya Şampiyonası’nda zor ve pek de adil olmayan bir sıralama var. Olimpiyat için de elimizden geleni ortaya koyacağız. Şansımızın tutmadığı olimpiyatlarda oynamak açıkçası bütün takım olarak en büyük hayalimiz.” NBA ekiplerinden Cleveland Cavaliers forması giyen Cedi Osman, hem genç yaşı hem de tecrübesiyle takımın en önemli kozlarından... ARİF KIZILYALIN Sarıca, “Karakter olarak teslim olmayan ve oyunu çeviren bir yapıdayız” diyor. İŞTE ADAY KADRO u Ahmet Buğrahan Tuncer u Berk İbrahim Uğurlu u Berkan Durmaz u Cedi Osman u Doğuş Balbay u Ege Arar u Ersan İlyasova u Furkan Korkmaz u James Metecan Birsen u Melih Mahmutoğlu u Scott Jordan Vilbekin u Semih Erden u Sertaç Şanlı u Yiğit Arslan iyi başlayıp iyi bitireceğiz Ufuk Sarıca’ya modern çağın sorunu “yerliyabancı” meselesini sorduk. O ana kadar gülümseyen Sarıca’nın suratı asılır gibi olduysa da “İyi oyuncu süre alır, benim de oyuncula rım en iyi isimler” dedikten sonra, kadrodaki bazı isimlere, daha fazla süre alabilecekleri takımları seçmelerini tavsiye etti: “Elbette, benchten Milli Takım’a gelmek bir sıkıntı, sakatlık başka bir sıkıntı, mesela Semih Erden birçok antrenmanda bizimle olamadı. Ancak bu zorluklar bizi hırslandırıyor. Oyuncuyken de hırs çok önemliydi. Zaten o günlerdeki deneyimlerim, antrenörlük hayatımda benim için büyük avanta. Film şeridi gibi yaşadıklarınız aklınıza eliyor ve bugüne adapte ediyorsunuz. Şimdi de antrenör olarak hırs ve arzumuzu oyuncularla paylaşıyoruz. Dünya Şampiyonası’nın açılış ve kırılma maçı olan Japonya karşılaşmasına kadar eksiklerimizi tamamlayacağız. Bu seviyelerde kimse kimseye kâğıt üzerinde ‘rahat yeneryenilir’ gözü ile bakamaz. Japonya maçını istediğimiz sonuçla geçtikten sonra arada ABD maçı var, Çekya maçı ise grup sıralamasını etkiler. Benim şahsi görüşüm turnuvaya iyi başlayıp, iyi bitireceğimiz yolunda.” milli takım zamanı! Ufuk Sarıca ile sohbetimizin son bölümünde Pınar Karşıyaka vardı. Efsanevi başarılara imza attığı İzmir ekibine geri dönen Sarıca, bu sezon “hem milli takım, hem Karşıyaka” temposuna ayak uydurmaya çalışacak, elbette “uğurlu” mavi gömleğiyle. 2014’te Lig, Kupa, Cumhurbaşkanlığı Kupası serisinde mavi gömlek uğuru ile ünlenen Sarıca’ya bu meseleyi de sorduk. “Gömlek önemli” dedikten sonra lig temposuna yeniden dönecek olmanın ve en önemlisi salonu hınca hınç dolduran Karşıyaka seyircisi ile buluşacağı anın heyecanını duyduğunu belirtti ve ekledi: “İzmir’de büyük başarılara imza atmıştık; yönetim, taraftar, tüm kent arkamızdaydı, yine o sinerji peşinde olacağız. Örneğin takım 34 yıldır playoff sıralamasına kalamamış, bu kabul edilir bir durum değil. Ancak şimdi Karşıyaka’yı değil, Milli Takımımızı ve Çin’deki zorlu maçları düşünmeliyiz...” DÜNYA ŞAMPİYONASI PROGRAMI u 1 Eylül 2019 Pazar (TSİ 11.30) Türkiye Japonya u 3 Eylül 2019 Salı (TSİ 15.30) ABD Türkiye u 5 Eylül 2019 Perşembe (TSİ 11.30) Türkiye Çekya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle