Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 18 AĞUSTOS 2019 ÖZNUR OĞRAŞ Gidin... görün...ÇOLAK u Bir efsane: Selda Bağcan V adi Açıkhava, 24 Ağustos Cumartesi akşamı müziğimizin dünya çapındaki ismi Selda Bağcan’ı ağırlıyor. u Ferhangi Şeyler Antalya’da F erhan Şensoy, 33 yıldır aralıksız oynadığı Ferhangi Şeyler ile 24 bininci kez sahnede olacak. Kendi rekorunu kırmaya devam ediyor. Oyun, 22 Ağustos’ta saat 21.00’de Konyaaltı Açıkhava Tiyatrosu’nda... u Cirque du Soleil İstanbul’da Cirque du Soleil’in İstanbul’da ilk kez sergilenecek BAZZAR şov çadırı, 60 konteynırla, 700 tondan fazla malzemeyle İstanbul’a getirildi. Ekip 500 kişilik. İlk gösteri. 21 Ağustos’ta Hilltown Alışveriş Merkezi’nde yapılacak. u Bodrum’da Mavi Sürgün Y azar Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın Bodrum’a sürgün edilerek Halikarnas Balıkçısı’na dönüşmesini konu edinen ‘Mavi Sürgün’ isimli gösteri Bodrum Antik Tiyatro’da 21 Ağustos Çarşamba akşamı izlenebilecek. Müzisyen Feryal Öney, anlatıcı Yetkin Dikinciler... u Ankara’da Turcolatino T urcolatino akımının öncüsü Ayhan Sicimoğlu, Latin All Stars Orkestrası ile 21 Ağustos’ta saat 20.00’de Ankara Atakule’de sanatseverlerle buluşacak. u Çok da Fifi! K imi oyuncu, kimi yazar, kimi İngiltere’de standup yapıp gelmiş 7 kadın komedyenden oluşan “Çok da Fifi” ekibi, Living Room’da! “Hayatla dalga geçemezsek valla çatlarız” diyen ekip, 30 Ağustos akşamı saat 20.00’de sahne alacak. u Haluk Levent Harbiye’de T urkish Airlines Harbiye Açıkhava Konserleri, Haluk Levent'i Poll Production organizasyonuyla 23 Ağustos'ta saat 21.00’de Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sevenleriyle buluşturacak. 18 AĞUSTOS 2019 SAYI: 1536 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Nil Venditti, Fazıl Say ve Bilkent Senfoni Orkestrası ile sahne alacak Evreni değiştirecek! EMRAH KOLUKISA Dünya eskisi gibi değil. Bu cümlenin ardından ekseri olumsuzlar gelir ve aslında eskiden her şeyin nasıl da daha güzel olduğundan, artık birçok şeyin bozulduğundan dem vurulur. Oysa bu sefer durum tam tersi. Bir zamanlar kadınlara tanınmayan fırsatların artık bizzat kadınlar tarafından söke söke alındığı günlerde yaşıyoruz ve Nil Venditti de bunun bir örneği. O bir orkestra şefi. Erkek egemen bir dünyada ve çok uzun yıllardır erkeklerin hegemonyasında olan bir alanda öne çıkıp cesareti, yeteneği ve azmiyle genç yaşta çok önemli başarılara imza attı Venditti ve bu ayın 22’sinde başlayacak 15. Bodrum Klasik Müzik Festivali’nin açılış konserini yönetecek. Fazıl Say’ın solist olarak yer alacağı konser öncesi Venditti ile bir söyleşi yaptık. u Fazıl Say sizin için üstün yetenekli orkestra şefi tanımını kullanmış. Sükunetli bir şef olduğunuzdan bahsetmiş hatta... Sükunet sizce de önemli mi bir orkestra şefi için? Evet, hem de çok önemli. Ama kesinlikle otorite, kendini eleştirebilme, biraz özironi, alçakgönüllülük ve iyimserlik gibi diğer niteliklerle ilişkili olması gerektiğini düşünüyorum. Orkestra şefi olarak sükunetli ve güvenilir olmak önemli. Olası bir aksaklıkta sakin kalmak ve süreci soğukkanlılıkla yönetmek gerekiyor. Deneyimlerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki yanlış yapmak değil, yapılan yanlış sonrası paniğe kapılarak süreci yönetememek olumsuz durumlar ortaya çıkarır. Tüm sorunları çözmenin tek ve daimi yolu sakin bir ruh halidir. sahnede cinsiyet yok u Son yıllarda kadınlar arasında orkestra şefliğine yönelen daha çok kişi görüyoruz. Bunun özel bir nedeni var mı? Son yıllarda orkestralar hem genç şefleri, hem de kadın şefleri davet etmeye başladılar. Bu da kadın şeflerin daha iyi tanınmasına yardımcı oluyor. Öyle bir zaman gelecek ki, insanlar podyumda orkestrayı yöneten şefin cinsiyetine bakmaksızın sadece müziğe tutkusunu ve müziği paylaşma arzusunu görmek isteyecekler. O zaman bu, hepimiz için gerçek bir zafer olacak. u Ve tabii siz neden şef olmaya karar verdiniz? Bu konuda hangi zorluklarla karşılaştınız ve karşılaşıyorsunuz? Gerçeği söylemek gerekirse, her şey benim için bir oyun olarak başladı. Birinci çello olarak Roma Accademia Nazionale di Santa Cecilia Orkestrası’nın Gençlik Orkestrası JuniOrchestra’da çalarken, orkestra şefimiz Simone Genuini, benim de dahil olduğum bir gruba tecrübe edinmemiz için çaldığımız senfoninin bir bölümünü yönettirdi. Yeteneğimi ilk o keşfetti ve benim hangi konservatuvarda, hangi öğretmenle çalışmam gerektiği konusunda tavsiyelerde bulundu. Böylelikle benim için süreç başladı. Zorlandığımı, kadın olduğum için ayrımcılığa maruz kaldığımı söyleyemem. Aksine bu süreçte pek çok güzel tecrübe edindim. Genç olmamım da olumlu katkısı oldu. Felsefemi şöyle özetleyebilirim: Sahnede sadece müzik yapan bir insanım. Cinsiyetin o anda hiçbir önemi yok. Ve eğer ben böyle hissediyorsam, önümdeki müzisyenler de aynı duyguyu benimle paylaşacaklardır. şan, şöhret için yapmıyorum u Beğendiğiniz, örnek aldığınız isimler kimler bu alanda? Fazıl Say benim için tartışmasız en önemli ve en değerli sanatçı. O, olağanüstü bir müzisyen, piyanosunun başına geçtiğinde dinleyenler adeta büyüleniyor. Aynı sahneyi paylaştığımız konserlerde kendisinin deneyimlerinden yararlanma şansım oldu. Her deneyimde tüm bedenimin, yü say ile çalışmak... u Fazıl Say ile çalışmak nasıl bir deneyim? Beethoven seçimi kimden geldi? 3. Piyano Konçertosu özellikle sevdiğiniz bir eser midir? Say ile çalışmak benim için onur olmanın yanında, heyecanlı, bitmesini hiç istemediğim, ilham verici bir deneyim. O, her şeyin mükemmel olmasını ister. Bazen onu hayal kırıklığına uğratmaktan ya da yanında hata yapmaktan kaygılanırım. Sonsuz müzik fikirleri olan bir insan. En küçük notaya, nefese, durmaya anlam veren bir müzisyen. Her seferinde ondan çok şey öğreniyorum ve tüm bunlar bana önemli katkı sağlıyor. Fazıl Say’dan öğrendiğim en müthiş şey ise müziği notalarla değil, notaların arasında yapmak... Önemli olan notaları çalmak değil, çalınan iki nota arasında neler olduğunu bilmek, anlatabilmek... Gerçek müzik ancak böyle yaratılabilir. Beethoven’ın 3. Piyano Konçertosu Fazıl Say’ın seçimi. Benim de en sevdiklerim arasında tabii. Eserin ikinci bölümündeki temanın güzelliği, ışık ve gölge arasındaki bu sabit dualite, insanı birinci notadan itibaren büyüleyen ritim, bu yapıtın altında gizli olan bu yoğunluk beni çok etkiliyor. u Önümüzdeki dönemde neler var sizin için? Festivalden sonra üst lisans mezuniyet konserimi yönetmek için Zürih’e gideceğim. Daha sonra iki yıl süresince Amsterdam The Nederlands Philharmonie’da yardımcı şeflik görevini üstleneceğim. 30 Kasım’da Avusturya’nın Salzburg kentinde Fazıl Say’ın eserlerini Camerata of Salzburg ile çalacağımız Great Fazıl Say gecesi olacak. Ayrıca Fransa’da Orchestre de Pau, Romanya’da Sibiu ve Timisoara Orkestraları, İstanbul’da ise İstanbul Senfoni Orkestrası ile konserlerim var. 26 Ekim’de Bilkent Senfoni Orkestrası ile Ankara’da olacağım, eylülde ise Ljubljana da Slovenya Filarmoni ile sahne alacağım. reğimin müzikle dolup taştığını söyleyebilirim. Desteği ve güveni de benim için paha biçilemez. Paavo Jarvi ve Neemi Jarvi de bana destek olan, yol gösteren iki değerli orkestra şefi. Diyebilirim ki, önce insan sonra müzisyenler. Onların mütevazılığı ve ruh yüceliğini de tarif etmem oldukça zor. Muhteşemler... Ayrıca Johannes Schlaefli de beni bu harika yolculukta yalnız bırakmayan, her gün değerli fikirleriyle yaşamımda bir fener olan, en müthiş öğretmenim. u Hayaliniz nedir şef olarak, nerede görmek istersiniz kendinizi? Orkestra şefliği yaparken dünyayı değiştireceğime inanıyorum. Nasıl mı? İnsanlarla iletişim kurarak, sohbet ederek, onları tanıyarak, onlardan yeni şeyler öğrenerek ve onlarla büyülü duyguları paylaşarak... Her konserde en derin, en yüce sevgiyi paylaşmayı seviyorum. Çünkü sanatımız sevgi aşılıyor. Ne yazık ki bu sevgi günümüzde değer kaybediyor. Ne sadece yönetmek, ne şan ne şöhret için orkestra şefi olmak istiyorum. Beraber çalıştığım insanlara gülümsemeyi, onların da bana gülümsemesini seviyorum. u İtalyan bir baba ile Türk bir annenin kızısınız. Farklı dillerin ve geleneklerin harmanlandığı bir aileden gelmek size neler kattı? İnsanın konuştuğu dillerin aklı oluşturduğu söylenir. Evet, küçüklüğümden beri iki dil konuştuğum için çok şanslıyım. Bu durum bana çok esnek bir zihin ve her duruma uyum sağlayabilen, çok açık, her zaman öğrenmeye hazır olma olanağı verdi. Ayrıca ben dünyanın en büyük iki imparatorluğunun, Roma ve Osmanlı imparatorluklarının bireyiyim. Bundan daha güzel bir karışım olabilir mi? Bazen kendimi dinlediğimde, ruhumu araştırırken, kendimi Sultanahmet ve Ayasofya gibi hissediyorum. Karşılıklı saygıyla duruyorlar, konuşuyorlar, görüş üretiyorlar. Birbirinin karşıtı iki dünya görüşü ama düşman değiller. Ve ben bu iki dünya şaheserinin arasında sessiz dinliyorum bu bilgeliğin ruhuma dolmasını... Demek ki vatandaş heyecana çok aç Y aklaşık 1012 yıldır benzer haberleri duyuyoruz. Hani şu polismiş gibi arayıp “Terör örgütüyle bağlantınız saptandı, acilen hesaplarınızdaki parayı bize verin, teröristleri yakalayalım” diyenlerin dolandırdığı insanlar. Büyük konuşmayayım, ama hâlâ şu dolandırıcılık şeklini yiyen insanların olmasını aklım almıyor. Hayır, bir de dolandırıcılar bunların bankadaki paralarıyla yetinmiyor; evlerini, arabalarını sattırıp onları da alıyorlar. Bir de dolandırılanlara bakıyorsunuz, bir kısmı öyle çok yaşlı ya da eğitimsiz falan da değil. Ciddi ciddi okumuş yazmış, meslek sahibi insanlar. Peki, nasıl oluyor da yiyorlar bu numarayı? Hiç mi haber dinlemiyor, hiç mi gazete okumuyor, hiç mi internete girip gündemi takip etmiyor bu insanlar? Sonuçta nere deyse ayda bir, iki ayda bir konuya ilişkin bir haber daha çıkıyor. Bana göre bunun tek açıklaması olabilir. Sanırım bazı insanlar heyecana aç. Biri bunlara “Emniyet’ten arıyorum”, “gizli operasyon” falan deyince hooop ajan gibi hissedip devlete çalıştıklarını falan düşünüyorlar sanırım. Yoksa kendi eliyle bankadan parasını çekip bir çantaya koyup gizli gizli çöp konteynırının yanına falan bırakmaz. Bunun “saflık”la açıklanması bence mümkün değil. TELEFON ETKİSİ Hayır, bırakın telefonu, tanımadığın biri gelip derdini anlatıp kapıdan 100 lira borç istese verip vermemek bir tarafa herkes önce bir “Ben bu parayı geri alabilir miyim acaba” diye düşünür. Ama telefon gelince far görmüş tavşana dönüyor vatandaş demek ki. Düşünsene, yaşı 60’ın biraz üstünde (ki genelde dolandırıcıların hedefi bu yaş grubu oluyor), hayatındaki en büyük eğlence akşam televizyon karşısında çay içmek olan son derece normal bir insansın. Hayatın boyunca da çalıştığınla, emeğinle biriktirip bankaya koyduğun bir miktar paran var. Ve bir gün “küt” diye o telefon geliyor. Karşıdaki Emniyet’ten ya da savcılıktan aradığını, bir terör örgütüyle bankadaki hesabın arasında bağlantı tespit edildiğini ve parayı çekip verecekleri adrese gizlice getirip bırakmanı söylüyor. Bir anda çayı, televizyonu bırakıp hayatın boyunca çekmecede tuttuğun ajan kimliğini mi hatırlıyorsundur nedir, telefonda söyleneni aynen yerine getiriyorsun. Ama heyecan tatlı tabii, bunlar tekrar arayıp bu kez evi, arabayı satmanı istiyor. Hipno tize olmuş gibi evi arabayı satıp yine verilen gizli buluşma yerine bırakıyorsun parayı. Tabii ki bu kez heyecan dorukta. Şimdi yakalayacaklar teröristleri ve sen de kahraman olacaksın. Basın da çarşaf çarşaf fotoğraflarının üstünde “Terör örgütünü çökerten kahraman” yazacaklar, televizyonlar seninle röportaj yapmak için sıraya girecek derken gerçek, yüzüne bir tokat gibi çarpıyor. Evet, televizyon ekibi geliyor, röportaj da yapılıyor, ama sen ne yazık ki sadece düştüğün tuzağı anlatabiliyorsun. Çok üzücü tabii... Ama gerçekten son yıllarda sayısız kez tekrarlanan bu dolandırıcılık şeklini yiyeni de anlamak bir o kadar zor.