22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 30 HAZİRAN 2019 At yarışındaki 1 numaralı kupa için 22 safkan mücadele edecek, şampiyon 2.8 milyon lira kazandıracak Şampiyonun günü Savaştan çıkmış bir ülke. Ot yok, ocak yok. Üretim yerle yeksan. Ve ayakları üzerinde doğrulmaya çalışan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “genç” kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ağzından “At yarışları modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır” sözleri dökülüyor: Sonrasında da “Büyük bir yarış organize edelim. Öyle ki, bırakın kazanmak, katılmak bile onur vesilesi olsun. Hem yarışan, hem izleyen gururlansın”diyor Atatürk anlatılanlara göre. İşte bugün 93.’sü koşulacak Gazi Koşusu böyle doğdu neredeyse bir asır önce. Elbette Türkiye Cumhuriyeti büyüdükçe, geliştikçe Gazi Koşusu da günün şartlarına uygun olarak kademe atladı. İlk koşulan Gazi’yi Ulu Önder Atatürk ile İsmet İnönü’nün alkışlarıyla, Ali Muhiddin Hacı Bekir’e ait Neriman kazanırken, Türk derbisi de her yıl tuğla üstüne tuğla koyuyordu. Öyle ki, ilerleyen zaman içinde bu büyük derbi , İngilizlerin en prestijli yarışlarından Royal Ascot’la boy ölçüşür hale geldi. Hem at kalitesi, hem izlenilirlik oranı, hem birbirinden güzel şapkalar giyen hanımefendiler, cumhurbaşkanlarının bizzat katıldığı ödül törenleri ile bir devlet geleneği olacaktı 2 bin 400 metrelik müthiş mücadele. Hatta, uluslararası takvime girip özel olarak izlenen bir yarış olmuştu bizim “Gazi..” Ta ki, 2000’li yılların ortalarına kadar. Sonrasında, seküler yapısı ile Gazi, sürekli kan kaybetti. Eğer TJK yönetimi dik durmasa, muhteşem İngiliz derbileri ile yarışan bu dev yarış çoktan kupalı yarışlardan “sadece biri” olurdu. Evet, Gazi direniyor, ne var ki kayıt yaptıran at kalitesinin düşüşü, Bold Pilot’un 1996’da kırdığı rekorun yanına yaklaşılamaması, cumhurbaşkanlarının Velifendi’den uzak duruşu, Türk derbisinin son yıllardaki en büyük sorunu. 2019 yılının şampiyon tayını belirleyecek koşunun bu yılki birincilik ikramiye Arif Kızılyalın Şampiyon filminin sonunda, tıpkı gerçek hayattaki gibi Begüm Atman Karataş, amansız hastalığa yenik düşmüştü. Ekin Koç, Farah Zeynep Abdullah ve Fikret Kuşkan’ın baş rollerini üstlendiği filmde Bold Pilot’u Gazi koşan Ganesh oynamış, 30 figüran at kiralanmıştı. si 1.650.000 TL’ye yükseldi. Bu tutarın yanı sıra kazanacak olan safkanın sahibi 165.000 TL’lik At Sahibi Primi’nin de sahibi olacak. Kazanan safkanın sahibi aynı zamanda şampiyon tayın yetiştiricisi ise bu ikramiyeye 453.750 TL yetiştiricilik primi de eklenecek. Uzun vade kayıtları ve taksit ödemeleri olan 215.835 TL ile 22 tayın son kayıt ücreti 363.286 TL’nin de eklenmesi durumunda, safkanın sahibinin kazanacağı para ödülü 2.847.871 TL’yi bulacak. Jokeylerin rekabeti! Hafta başında start listesi belli olan 2’si dişi, 22 safkanın mücadelesi biçiminde geçmesi beklenen 93. Gazi Koşusu’nun en dikkat çeken ismi ise jokey Ahmet Çelik. Usta binici, “kırılmaz” denen rekorun sahibi, üstelik üst üste 4 Gazi kazanıp, bu rekoru 5’e yükseltmenin de hesabı içinde. 2015’te Renk, 2016’da Graystorm, 2017’de Piano Sonata ve geçen yıl da Hep Beraber adlı safkanla, efsane Ekrem Kurt’un rekorunu kıran Çelik, bu kez dişi tay The Last Romance ile start alacak. Eser Çelikbaş’ın Rampage adlı safkanına ise Britanyalı Patrick Cosgrave binecek. Ünlü jokey ülkemizde daha önce 4 yarışa katılmış, hiç yarış kazanamamıştı. FİLMi ÇEKİLEN GAZİ! Gazi Koşusu’nda bugüne dek en iyi derece Özdemir Atman’ın sahibi olduğu Bold Pilot’a ait. 1996 yılında Halis Karataş’la 02:26:22’lık dereceye imza atan bu efsane safkanın rekoru 23 yıldır kırılamadı. Bold Pilot’ın kamuoyundaki bilinilirliği ise bu rekorla sınırlı değil. Geçen yıl vizyona giren ve gişe rekorları kıran ‘Şampiyon’ adlı drama filmine konu olmuştu bu ünlü safkan. Film, Bold Pilot’ın rekor kırdığı yarış öncesi jokey Halis Karataş ile at sahibi Özdemir Bey’in kızı Begüm Atman’ın aşkı anlatılmştı. Gazi Mustafa Kemal Atattürk, milli mücadelenin simge isimlerinden İsmet İnönü ile birlikte Gazi Koşusu’nu izliyor. Rekora taşıyacak... Peki, bugünkü büyük yarış hakkında ne düşünüyordu Ahmet Çelik? Aslında, prensip olarak yarışla ilgili konuşmuyor: “Ayakları yere düz bassın” demekle yetiniyor. At değişikliği için de yorum yapmıyor, “Bu yıl dişi tayla koşacağız.” Ancak, kazanacağı Gazi Şampiyonluğu’nun onu asla kırılamayacak bir rekora taşıyacağının da farkında. Tamirci Ahmet’ten Gazi rekortmeni Çelik’e Büyük yarış öncesi safkanlar kadar jokeyler de gündemde. Halis Karataş, Selim Kaya gibi üstü biniciler arasında ön plana çıkan isim ise son 4 yılın üst üste Gazi şampiyonu Ahmet Çelik. Rekortmen jokey, buralara tırnaklarıyla kazıyarak gelenlerden. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 9 kardeşli bir ailenin sadece 300500 lira karşılığı aldığı bir Arap atı ile başlayan binicilik macerası onu, son yıllarda yarış dünyasının zirvesine taşımış. Ancak, o geldiği yeri ve zirveye çıkarken döktüğü alın terini unutmayanlardan. arap atına binmesE Öyle ki, jokeyliğe merak sarmadan önce, ‘Zanaat öğrensin de hayatını garantarmadanilesin’ denilerek verildiği oto tamircisindeki geçen günlerini bile anımsıyor Ahmet Çelik. En çok da 12 yaşında gelip girdiği jokey okulu ve ahırların üzerinde geçen yıllarını unutmuyor. Hayatın tesadüflerle dolu olması ise onun için önemli bir kilometre taşı. Örneğin babası köye cılız Arap atını getirdiğinde kardeşleri arasında en cılızı o olmasa ve ata bindirilmese belki bugün Gazi Rekortmeni olarak değil, şanzıman erbabı Ahmet Usta olarak çıkacaktı karşımıza Ahmet Çelik. hayatı değiştiriyor Yaşadığı zorluklar, özellikle apranti okulunu bitirdikten sonra sırf yarış koymak için Şanlıurfa Hipodromu başta olmak üzere yaptığı Anadolu Turu ve sonra Tombul Gazel’le yakaladığı “yarış kazanan jokey” unvanı, onu 2011’de Renk’le Gazi şampiyonluğıuna taşımış. O yarışı anlatırken, “Aslında bir yarışı kazanıp kazanamayacağımı ilk 800 ile 1000'de anlarım, ama o at uzun gitmiyordu. Yarış 34 metre uzasa kaybederim korkusu ile finişi geçtim. Zaten Gazi Kupası’nı kaldırdığımda ahırlarda geçen yıllarım, apranti okulundaki çilelerim bir anda sona erdi. Çünkü Gazi şampiyonluğu bir jokeyin hayatını tamamen değiştiriyor” sözleri döküldü ağzından. Ahmet Çelik Bu yılki yarışın favorisi Yamanlarbeyi gibi gözükse de The Last Romance ve LOng Runner unutulmamalı, elbette Arts Man’e binecek olan apranti Mertcan Çelik de 93. Gazi Koşusu’nun rengi olacak. Unutulacak bir tarih değildir 2 Temmuz 1993. Aradan onca uzun yıl geçmesine rağmen acısı halen dinmemiş bir toplumsal cinnetin gerçekleştirildiği tarihtir, nasıl unutulur?  Radikal İslamcıların ateşe verdikleri Madımak Oteli’nde çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanı yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmişti. Bir nefret eylemi olduğuna kuşku yok. Kendi inancını merkeze koyup, etrafındakileri ona tabi etmeye kararlı, bunu başaramadığında da yok etmeye ayarlı kesimlerin yüzyıllar öncesinden getirip Sivas’ta tekrarladıkları bir nefret eylemiydi bu. Sivas vahşetindeki o “ateş” insan öldürmenin en acımasız, en aşağılık aracıdır. Mezhepçi nefretin kalp gözünü kör ettiği insanoğlu/kızının aklına, karşısındakini yok etmek için hemen ateş gelir. Daha dün de tanık olmadık mı buna? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişiminde, yüreği kapkaranlık bir kadın, Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evi Madımak ateşi işaret ederek “Yakın” diye bağırmadı mı? O kadın da, Sivas’ta insan katledenler de sözüm ona dindar insanlar. Oysa İslamda, bir ceza yöntemi olarak yakarak öldürme Muhammed Peygamber tarafından yasaklanmıştır denir. Gerçi Ebu Bekir döneminde dinden dönenlerin yakıldığı belirtilir, buna ilişkin çok sayıda örnek de verilir ama genelde İslam’ın kabul etmediği bir cezalandırma biçimi olduğu ileri sürülür. İslam’da var ya da yok, bilemem ama Arap kültüründe yakarak cezalandırma örneklerine rastlıyoruz. Yemenliler derler, çok eski zamanlarda ihtilafa düştüklerinde bir ateş başında toplanır, haksız olanı o ateşe atarlardı. İmam Teberi yazmıştır; İslam öncesi Arabistan’da, Tağlib ile Nemr kabileleri mensupları ihtilaflı oldukları Bekr b. Vâil kabilesinden bazı kişileri yakmışlardır.  Egemenin elinde yakarak öldürme, her zaman “kamu düzenini koruma” gerekçesiyle gerçekleştirildi. Eski Mısır’da devlete isyan edenlerin yakılmasının ge rekçesi hep bu oldu. Adı batasıca bir 3. yüzyıl hukukçusu vardır, Ulpian diye; devlet düşmanlarının canlı olarak yakılması gerektiğini savunurdu. Senusret adlı bir Mısır firavununun da kendisine başkaldıranları bir araya getirip cayır cayır yaktığı söylenir. Romalılar, ilk dönem Hıristiyanlarını ateşe atmaktan çekinmedi. Sivillerin ateş katliamları Toplumsal gerekçelerle, bireylerin yakılmasını kanun haline getiren, Babil Kralı Hammurabi’dir. Kartacalıların dini gerekçelerle çocuk yaktıklarından söz etmeyelim, berbat bir konudur. “Devlet eliyle” yakmanın örnekleri bunlar. Bir de kitlelerin birbirlerine yönelik yakma vahşetleri vardır ki, Sivas Katliamı da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Yakılmayla en fazla karşı karşıya kalan topluluk Yahudilerdir.  Yahudilere yönelik, Hıristiyan kaynaklı “Kan İftiraları” vardır. Yahudileri şeytanlaştırmaya yönelik, dolayısıyla toplumsal nefreti onlara yöneltmeyi amaçlayan iftiralardı bunlar. Öyle ki, 12. ile 16. yüzyıl arasında binlerce Yahudi ateşe atılmıştır. Yahudiler Avrupayı kasıp kavuran vebadan da sorumlu tutulmuşlardı. 1300’lü yıllarda Basel’de 600 Yahudi bu yüzden ateşte yakıldılar. Çok ölümlü başka vakalar da vardır tabii. Strazburg Katliamı örneğin. Madımak Oteli’nin önünde toplananların, ellerine kibrit yanığı deyse canları yanacak olan o kalabalıkların, kendilerinden geçmişçesine, tekbirler getirerek insan katletmeleri, çağlar boyunca taşıdıkları nefretle ilgili. Öyle büyük bir nefret ki, vahşiliği bile inançlarının aracı haline getirmelerine yol açmış. Unutulacak tarih değildir 2 Temmuz 1993. Ateşle, dumanla bir ülkenin şiirini, türküsünü, edebiyatını, hoşgörüsünü yaktılar. Yakarak öldürmenin tarihinde Sivas katilleri de yerlerini aldılar. Övünüyorlar mıdır acaba? Bilemem ama insan içine çıkacak yüzleri olmadığını, yıllarca Sivas’ta kaçak yaşayan, ülke içinde olduğu da öldüğünde ortaya çıkan firari Cafer Erçakmak sayesinde öğrendik bir kez daha. Madımak Katliamı’nın 1 numaralı sanığı olan Refah Partili Cafer Erçakmak’ın yurtdışına kaçtığı sanılıyordu. Oysa herkesten gizli, utanç içinde yaşadığı Sivas’ta öldü. Gizlice gömdüler. Sivas’ta yananlar ise hâlâ bizimle. Her biri yanı başımızda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle