Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 10 KASIM 2019 Atatürk ve yemek Vecdi Seviğ “On bir Türk... Geniş bir daire teşkil ettik. Herkesin nazarı dikkati bizim üzerimizde idi. Madam Cemal Paşa hepimize birer dondurma ısmarladı. Biraz sonra ben kısa bir veda ile hemen ayrıldım. Yağmur yağıyordu. Sıkıntılı bir halde eve zgeldim. Biraz okudum ve yattım.” Yukarıdaki satırlarda adı geçen Madam Cemal Paşa, İttihat ve Terakki Partisi’nin önde gelenlerinden bakanlık görevinde de bulunan paşanın eşi Seniha Hanım’dır. Yazarı ise 1918 yılı haziran ayının son gününden, aynı yılın 27 Temmuzu’na kadar böbreklerindeki rahatsızlığın tedavisi için günümüzde Karlovy olarak bilinen ve Çek Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Karlsbad’ta kalan Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir. ANNESİ KURU İNCİR YOLLADI Atatürk’ün bu kasabada tuttuğu ve Prof. Afet İnan tarafından derlenen günlüklerin 1 Temmuz 1918 tarihli bölümünde “Tereyağı yok, ekmek yok, şeker yok, süt yok. Şekersiz çay, iki yumurta ve bal getirdiler” satırları I. Dünya Savaşı’nın izlerini taşımaktadır. Günlüğün yazılmasının üzerinden henüz 13 ay geçmiştir. Erzurum Kongresi tamamlanmış, Sivas’a doğru yola çıkılmıştır. Mazhar Müfit Kansu, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” kitabında o günleri anlatmaktadır: “Paşa başta olmak üzere hepimiz en büyük lokantada pişirilmiş veya ziyafet tertiplenmiş yemeklerden daha iştahlı olarak zevkle kuru soğanı, peyniri, zeytini ekmeğimize katık ederek ve pınarın buz gibi suyunu içerek karnımızı doyuruyorduk.” Heyet, zorlu bir yolculuğun ardından Sivas’a geldi. Burada konakladıkları Sivas Lisesi’ne akşamın ilerleyen saatlerinde ulaşan Kılıç Ali, karşılaştığı manzarayı anılarına şöyle aktar dı: “Uzun bir tahta masa üzerine örtülmüş adi basmadan sofra örtüsü, basit sandalyelerden ibaret olan yemek salonunun kapısının önüne bir mektep tahtası konmuştu. Kara tahtanın üzerine yazılmış yemek listesinde kuru fasulye, pilav ve üzüm hoşafı ibaresi vardı. Milli karargâhta o günkü akşam yemeğinin bundan ibaret olduğu anlaşılıyordu. Nitekim vakit geç olmasına rağmen biz de o gece bu yemekten yedik.” Birkaç gün sonra Zübeyde Hanım’ın evladına gönderdiği iki torba kuru incir ortak yenmekteydi. İncirler azalınca “Paşaya kal maz” diye torba bir kenara konuldu. Paşa, bunu öğrenince “Benim her şeyim arkadaşlarımındır. Haydi, gidip getirin kuzum!” diyerek incirleri arkadaşları ile paylaşmaya devam etti. Samsun’dan Ankara’ya uzanan yolculuğun Kayseri’den sonraki bölümü lezzet açısından savaşın sonuna kadar tekrarlanmayacak güzellikte geçti. Kayseri’den ayrılırken tavukların, böreklerin, sucukların, pastırmaların da bulunduğu bir yolluk hazırlanmıştı. Hacıbektaş’ta Mahzar Müfit Bey’in ifadeleriyle “çok nefis bir yemek” yenildi, kahveler, “ucu zıvanalı sigaralar” içildi. İSRAFA BAŞLAMAYALIM! Kırşehir’de kurulan sofrada çorba, hindili pirinç pilavı, su böreği, karışık turşu ve meyve vardı. Bir gün sonra Kaman’da, yağda pişirilmiş yumurta, yoğurt, balbaşı pekmezi ve meyveden oluşan ikindi kahvaltısının ardından akşam da bulgur pilavı ve kızarmış tavuk yenildi. Kurtuluşa kadar böylesi besleyici bir sofra olmayacaktı. Atatürk ülkeyi kurtardı, “vanilyalı zencefil” içmedi, “susamlı levrek simidi” de yemedi. 1920 yılının ilk günlerinde Mazhar Müfit Bey, Ankara Ziraat Mektebi mutfağında pişecek öğle yemeği için pirzola aldırtacağını söyleyince yanıtı kısa oldu: “İsrafa başlamayalım!” Onu ve sofrasını saygıyla anıyoruz. Eğitim dünyas?na eleştirel bak?ş FREİRE’NİN İKİ YENİ YAPITI TÜRKÇEDE! Paulo Freire Kültür ilçileri Olarak ÖEretmenler ÖEretmeye Cesaret Edenlere Mektuplar Ñngilizceden Çeviren: ÇaÀdaı Sümer Paulo Freire ÖzgürlüEün Pedagojisi Etik, Demokrasi ve Medeni Cesaret Ñngilizceden Çeviren: Gülden Kurt Gevinç Eleştirel pedagojinin öncü ismi Paulo Freire iki yeni kitabıyla Yordam Kitap’ta. İşte, Freire’yi okurlarla yeniden buluşturan bu eserler: ¾ Öğretme cesareti gösterenler için kaleme alınmış on ayrı mektup! Freire’nin teori ile pratiği harmanladığı ve eğitim anlayışını somut örneklerle anlattığı Kültür İşçileri Olarak Öğretmenler ¾ Yazarın o güne kadar geliştirdiği temel kavramları zamanın süzgecinden geçirerek okura sunduğu, bir anlamda “son sözleri” olarak da okunabilecek Özgürlüğün Pedagojisi YordamKitap YordamKitap YordamKitap www.yordamkitap.com TÜYAP İSTANBUL KİTAP FUARI’NDA 3. SALON 3205B’DEYİZ İki yıldır Sinop’ta balık turları düzenleyen mühendis Emine Kuruoğlu: Hamsi kışı, biz onu severiz M emleketin en mutlu insanlarının yaşadığı söylenen Sinop, Karadeniz’in en kuzeyinde yer alan çok özel bir şehri... Halkının çoğu büyükbabadan balıkçı... Müzesinde 3 bin 2 yıl öncesine tarihlenen amforalarda balık izi var. Evlerde neredeyse üç öğün balıklı sofralar kuruluyor. Bir Sinopluya deniz ürünleri hakkında merak ettiğiniz ne varsa sorabilirsiniz. Mısır çorbasının yanına lakerda yakışır mı? Hamsinin tavası mı, buğulaması mı makbuldür? Palamut dolmasının incelikleri nedir? Hangi balık omega3 açısından daha zengindir? Hatta “Mutluluğunuzun sırrı balık yemek mi?” derseniz, sohbetin tadına doyulmaz. Doğup büyüdüğü Sinop’tan, 17 yaşında üniversite eğitimi için çıkan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ElektrikElektronik Fakültesi’nden mezun olan Emine Kuruoğlu’nun 40 yılı İstanbul’da geçer. Balıkçı babasının vefatından sonra, gözünün önüne sık sık balık ağları, fileler, muşambalar, sabaha karşı onun denizden dönüşünü beklediği anlar gelmeye başlar. Sanki bir şeyler tamamlanmamıştır; ağları onarmak, balığa çıkmak, tuttuğu balıklarla sofralar kurmak, birbirinden değerli çocukluk anılarını paylaşmak ister. BALIKÇILIKLA TURİZM BİRLEŞTİ İstanbul’da yönetici danışmanlığı şirketi olan mühendis Kuruoğlu’nun, Sinop’ta konuklar ağırlamak, mevsimine göre birlikte balık avlamak, mantar, ot toplamak fikri, o günlerde aklına gelir. İlk iş, annesine ait bir arazide üç katlı bir ev yaptırtır. KOSGEP kredisine başvurur. Projesi kabul edilince beş günlük eğitim alır. Balıkçılıkla turizmi birleştirmek ister. Kuruoğlu’nun en büyük yardımcısı 78 yaşındaki annesi Müjgan Hanım ve babasının vefalı kaptan dostları olur. Sinop Balık Atölyesi’nin ilki 2018’in ekim ayında palamutla gerçekleşir. Aynı yılın aralık ayında mantar atölyesi düzenlenir. Nisanda kalkan turu yapılır. Profesyonel balıkçılarla denize açılıp balık avlamak isteyenler için düzenlenen bu iki günlük turlarda şehrin tarihi ve coğrafi güzellikleri de keşfedilir. Kasım ayının son haftasında ise hamsi turu gerçekleşecek. Ne diyelim; rastgele... KÖKLERİMİZDEN BALIKÇIYIZ “Babam, büyükbabam, onun babası balıkçı.. Annem bir balıkçı ailesine gelin gelir. 17 yaşından itibaren sadece yazları Sinop’a gidebildim. 2007’den beri yönetici koçluğu yapıyorum. Arkadaşlarım ve iş çevrem Sinop’u görmeyi çok istiyordu... KOSGEP kredisiyle, geçtiğimiz yıl mart ayında Evrensel House adında bir şirket kurdum. Geçmişten geleceğe, yerelden evrensele bir köprü kurmak istedim. Amacım Sinop’un coğrafyasına uygun olarak beş ayrı alanda; balık, mantar, kestane, hamur işleri ve sebzemeyveyle ilgili hafta sonları için konaklamalı turlar düzenlemek. İlk turdan itibaren de çok büyük bir ilgi var. Atölyeyi geliştirmek istiyorum.” SALATA YERİNE LAKERDA “Çocukluğumda her öğün balık yiyerek mutlu olurduk. Kahvaltıda kefal yumurtası, bizim için en lezzetli yiyecekti. Bazen yalnızca mısır çorbası ve lakerda yerdik. Balık pilakisi lakerdayla yapılır. Bulgurun içine sekiz ayrı ot; pazı, nane, soğan, dereotu, maydanoz, sumak, pırasa, ebegümeci koyularak pişirilir, ortasına lakerda yerleştirip servis edilir. Lakerda bizim için salata ya da turşu yerine geçerdi. Tarhana çorbasının yanında bile yerdik. Palamut turunda annem, babaannemin tarifi olan palamut dolması hazırladı. Hamsi turumuzda içli tava, hamsili pilav, fırında hamsi pişireceğiz. Özel tarifim olan hamsili pazı dolması yapacağız. Sinop hamsisinin lezzeti çok güzeldir. Omega3 açısından sağlıklıdır.” Balı Festival zamanı Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin bu yıl ikincisini düzenleyeceği Sinop Lakerda Festivali, 1517 Kasım tarihleri arasında yapılacak. Festivalde paneller, söyleşiler, balık karikatürleri ve fotoğraf sergisi, lakerda yarışması, çocuk tiyatrosu, model tekne yapım atölyesi ile Fuat Saka konseri gerçekleşecek. Emine Kuruoğlu da 16 Kasım’da Buzhane İçi’ndeki panelde “Geçmişten geleceğe Sinop Balık Atölyesi” başlıklı bir sunum yapacak. Figen YANIK figenyanik13@gmail.com Emine Kuruoğlu k soğukta yağl Sinop Balık Atölyesi’nde balık avcılığı, profesyonel kaptanların eşliğinde yapılıyor. Emine Kuruoğlu’nun babasının ortağı olan Erdoğan Tekneoğlu da en büyük destekçilerden. 15 yaşından beri balıkçı Erdoğan Kaptan, geçen nisanda gelenleri kalkan avına çıkartmış. Amatör balıkçıların turda çok heyecanlandığını, fotoğraf çekenlerin ellerinin titrediğini söylüyor. Şimdi de hamsinin iyice yağlanarak Sinop’a gelmesini bekliyor: ‘‘Hamsi, Rusya’dan yola çıkar, Romanya, İstanbul Boğazı’ndan Karadeniz’e girer. Ereğli’den sonra da Sinop’a gelir, Gürcistan’ı geçerek Abhazya’da durur. Orada kuyular, derin sular vardır. Hamsi, kuyularda kışı geçirir ve mart ayında yeniden yola çıkar. Hamsinin sağlıklısı da buğulaması olur.” anır Muşambayı giyip tekneye atlıyor, Karadeniz’in hırçın ama bereketli sularına ağ bırakıyorsunuz. Kısmetinize çıkanı akşam ellerinizle pişirip yiyorsunuz. Kalkan, palamut, hamsi... Katırcı yağlamasının tadı unutulmaz “Bu yola çıkarken yeni bir şeyler yapmak, içimdeki küçük Emine’yi mutlu etmek, eski fotoğrafları hatırlamak istedim. Babam hayattayken bir balık mağazası açmıştı. Ben de 1112 yaşlarındayken balıkçı kızı olarak bu kültürü orada tanımaya başladım. Babamla file, çapari, fırdöndü yaptık. Kışın teknesinin bakımını yaparken hep onu izlerdim. Babam kaptan olduğu için de ara sıra tekneyle balığa çıkardı. Sabah amcamla birlikte denizden eve geldiklerinde balık tutmuşlarsa, çok mutlu olurlardı. Çocukluğumda amcamlarla birlikte otururduk. Babamlar eve gelirken daha yeni açılan fırından sıcak ekmek alır, hep birlikte ‘katırcı yağlaması’ adı verilen, arasına tereyağı sürülen ekmeği yerdik.” 10 KASIM 2019 SAYI: 1548 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın