02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 EYLÜL 2018, PAZAR Güncel YUNUS EMRE Ülkeyi işgalden kurtaran, devleti kuran, yeni bir toplum yaratan parti CHP 95 yaşında Millî Mücadelenin içinden çıkmanın doğal bir sonucu olarak CHP hep Atatürk’ün partisi olarak hatırlanıyor. Bu temel özellik parti tarihinin her dönemine damgasını vuruyor. Başta Atatürk olmak üzere CHP kurucularının partinin amaçları olarak belirlediği hususlar Türkiye’nin her dönemi için temel ihtiyaçlar olarak ortada. Bu çerçevede Atatürk’ün bir asır boyunca eskimeyecek bir amaçlar bütününü partinin önüne koymuş olması dikkate değer bir olgu. SAYFA 3 dış bükey solİ özeL Yanlış hesap Tahran’dan dönermiş! Daha önce başka yazılarda da İsmet İnönü’nün bir kurmay mantığıyla yaptığı bir sözü alıntılamıştım. Bu kez de yerinde olacağını sanıyorum. İsmet Paşa’ya göre “Yığınakta yapılan hatayı muharebede düzeltmezsin”. Bugün Türkiye’nin İdlib’de karşı karşıya olduğu durumda bu sözü anımsamamak zor. Kendilerinde dünyada eşi görülmemiş stratejik deha vehmedenlerin, ideolojik bağlılıkları nedeniyle olayları gerçekler üzerinden değil hayaller üzerinden okuyanların, Ankara’daki karar vericilerin, hesapları yanlış çıktıkça durup bir yeni değerlendirmek yapmak yerine yanlışta ısrar etmeleri nedeniyle varılan nokta sanırım en hazin şekilde Tahran’da cuma günü yapılan zirvede ortaya çıktı. Cumhuriyet Gazetesi arşivinden alınmıştır. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin doksan beşinci kuruluş yıldönümü. Cumhuriyet tarihimiz boyunca Türkiye’nin çağdaşlaşması ve demokratikleşmesinde CHP’nin önemli bir işlevi oldu. Bugün Türkiye’nin içine sıkıştığı baskı ortamından çıkış da ancak CHP’nin başarısıyla, gerçekleştireceği bir sıçramayla mümkün. Doksan beş yıllık tarih içinde Millî Mücadele, devrimler, demokrasiye geçiş, sosyal demokrasiye yönelme dört önemli uğrak noktası olarak öne çıkıyor. Bu yazının sınırları içinde bütün bu önemli gelişmeleri tartışma imkânı bulunmuyor. Ancak CHP’nin kuruluşundan bugüne sürdürdüğü belirli temel özelliklerini not edebiliriz. Bunlardan ilki ve belki de en önemlisi CHP’nin Millî Mücadelenin içinden doğmuş olmasıdır. CHP ile Kurtuluş Savaşı arasındaki sürekliliğe ilişkin birtakım örnekleri hatırlatmakta fayda var. Örneğin 1923’te Halk Fırkası’nın kurulmasıyla partinin genel başkan vekili ve Başbakan İsmet İnönü, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin taşra teşkilatlarına bir talimatname yolluyor ve cemiyetin artık faaliyetlerine Halk Fırkası olarak devam edeceğini, yerel teşkilatların da Müdafaai Hukuk Cemiyeti yerine Halk Fırkası şubesi olarak çalışacağını bildiriyor. Yine Atatürk’ün Millî Mücadele üzerine Büyük Nutkunu 1927’de toplanan ilk Cumhuriyet Halk Fırkası kongresinde okuduğunu hatırlatalım. Ayrıca bu kongrede alınan karar uyarınca CHF’nin ilk kongresinin 1919’da Sivas’ta toplanan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin Kongresi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Atatürk’ün partisi Millî Mücadelenin içinden çıkmanın doğal bir sonucu olarak CHP, hep Atatürk’ün partisi olarak hatırlanıyor. Bu temel özellik partinin tarihinin her dönemine damgasını vuruyor. Partinin siyasal hayatımızda sahip olduğu işlev ise kuruluş belgesi olan Parti Nizamnamesi’nin (1923) ilk maddesinde partinin amacı olarak açıklıkla belirtilmiş. Yüzyıla yakın süredir CHP ve CHP’liler bu amacı gerçekleştirmek için çalışıyor. Bu belgede CHP’nin amaçları şu sözlerle açıklanıyor: Halk Fırkası, Cemiyetler Kanunu mucibince teşkil etmiş siyasi bir cemiyettir. Gayesi milli hâkimiyetin halk tarafından ve halk için icrasına rehberlik etmek ve Türkiye’yi asri bir devlet haline yükseltmek ve Türkiye’de bütün kuvvetlerin fevkinde kanunun velayetini hâkim kılmaya çalışmaktır. Görüldüğü gibi CHP kurulduğunda partinin amacı milli egemenlik, demokrasi, çağdaşlaşma ve hukukun üstünlüğünü sağlama olarak belirleniyor. CHP bu ilkelerin Türkiye’de kökleşmesini sağlamak için uzun ve çetin bir mücadele yürütüyor. CHP’nin yüzyıla yakın süreyle ayakta kalabilmesi de zaten bu sayede mümkün oluyor. Başta Atatürk olmak üzere CHP kurucularının partinin amaçları olarak belirlediği hususlar Türkiye’nin her dönemi için temel ihtiyaçlar olarak ortaya çıkıyor. Bu çerçevede unutmamak gerekir ki Atatürk’ün bir asır boyunca eskimeyecek bir amaçlar bütününü partinin önüne koymuş olması dikkate değer bir olgu. Her badirede ayağa kalkmayı bildi Buradan hareketle CHP’nin ikinci özelliğine ulaşıyoruz. CHP Türkiye için her dönemde en yeni fikirleri savunan bir parti oluyor. CHP’liler her dönemde uluslararası siyasal tartışmaları yakından izliyor; ayrıca CHP Türk fikir hayatıyla güçlü bağlarını yine her dönemde sürdürüyor. Bu nedenle CHP, değişen bütün koşullara rağmen Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni fikirleri, politikaları, uygulamaları ülkenin gündemine taşıyor. 1960’ların planlı kalkınma tartışmalarında da böyle oluyor, 1970’lerin toplumcu belediyecilik uygulamalarında da. Rakiplerinin tahayyülünü zorlayacak politikaları CHP’liler hayata geçiriyor. 24 Haziran 2018 seçim sonuçlarının yarattığı moral bozukluğu ve tepkiyi anlayışla karşılamakla birlikte CHP’nin geçmişte de çok büyük badireler atlattığını ancak hep ayağa kalkmayı bildiğini unutmamak gerekiyor. 1950 seçim mağlubiyetinin ardından İsmet İnönü’nün seçim sonuçlarını ele alış biçimi bugüne de ışık tutuyor. Şöyle diyor İnönü: Mücadele ettiğimiz cereyanlar arasında büyük inkılâp ve islahat içinde geçen şerefli mazimizin biriktirdiği tepkiler vardır. Bunların içinde C.H.P.sini 30 seneden beri bu memleketi ilerleten ve bin bir badireye karşı korumasını bilen başlıca siyasi teşekkül olarak her ne olursa olsun yıkıcı bir darbe indirmek isteyen kuvvetlerin aşikâr ve sinsi çalışmaları vardır. Bütün bu unsurlara munzam olarak milletin değişmez zannettiği bir iktidarı değiştirmeyi tecrübe etmek arzusu müessir olmuştur. Bu arzu her millet için olduğu gibi bizim milletimiz için de tabii ve masum bir şeydir. Bu şartlar altında iktidarı devretmiş ve şimdi millet içinde serbest murakabenin ve iktidara karşı yapıcı bir muhalefetin teşkilâtı olarak vaziyet almış bulunuyoruz.  Bu değerlendirmenin hemen ardından da İnö nü ve CHP 1950’ler Türkiye’si için yeni ve geçerli fikirleri aramaya ve ardından topluma benimsetmek için mücadeleye başlıyorlar. Bugün de CHP, 2018 Türkiye’si için yeni fikirleri toplumun gündemine getirmek sorumluluğuyla karşı karşıya. Kişiler fikriyatın ardına koşulmakta CHP’nin üçüncü özelliği ise Cumhuriyet tarihi boyunca partiye fikrin rehberlik etmesi. CHP siyasetinde fikir önce geliyor. Parti ve kişiler CHP fikriyatının ardına koşuluyor. Bu nedenle CHP’de siyaset belirli bir kültürel kimlik etrafında ya da kişisel çıkarların peşinde yapılmıyor. CHP fikriyatının özünü ise yukarıda işaret edilen 1923 Nizamnamesinde Atatürk tarafından CHP’nin amaçları olarak belirlenmiş hedefler oluşturuyor. Yani CHP’ye ve CHP’lilere her dönem için rehberlik eden temel unsur CHP’nin savunduğu fikirler, ilkeler, değerler oluyor. Bu nedenle CHP çok uzun sürelerle iktidar olamamasına rağmen parti ayakta kalmayı başarabiliyor. CHP’nin ilkeleri ve değerleri siyasetin temel konusu olduğu için CHP’liler uzun muhalefet sürelerine, büyük baskılara rağmen partilerini terk etmiyor. Bu baskılar ve zorluklar kimi zaman çok büyük fedakârlıklar gerektiriyor. Bu uzun tarih içinde sokak ortasında çocuklarının yanı başında vurulan, cenazesine saldırılan, hapislere tıkılan CHP’lileri unutmamak gerekiyor. Bugün ne yazık ki isimleri hatırlanmaz olan Nihat Öztürk, Ali İsmet Gencer, Bülent Demir, Zeki Tekiner gibi birçok CHP’li demokrasi mücadelesinin bedelini hayatlarıyla ödediler. Türkiye zor günler geçiriyor. Bu zor günlerde partilerinin doksan beşinci yaş gününü kutlayan CHP’liler şunu unutmamalı: Geçmişte hem çok büyük işler bawwşardık hem de daha büyük zorlukların üstesinden geldik. Yine yapabiliriz. Çünkü ülkemizi işgalden kurtaran, devleti kuran, yeni bir toplum yaratan, dünyada ilkleri başaran bir parti coşkusunu tarihten, heyecanını yarından alan bir atılımla sıçramaya hazır bekliyor. Doç. Dr. Yunus Emre, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili. Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) üyesi ve Toplumcu Düşünce Enstütüsü kurucularından olan Emre’nin “CHP, Sosyal Demokrasi ve Sol” başlıklı bir kitabı var (İletişim Yayınları, 2013). Zirve’den naklen yayın yapılmasını akıl eden her kimdi bilmiyorum. Ancak Türkiye tarafının bunu neden kabul ettiğini anlamak bana hayli zor geliyor. Tahran zirvesinin yapılış koşulları ortadaydı. Astana sürecinin yarattığı yanlış eşitlik duygusunda Türkiye’nin güya oluşturulan “çatışmasızlık bölgeleri”nden İdlib’de sağladığı meşruiyetten ve kuzeydeki göreli sakin ortamdan yararlanan Suriye rejimiRusyaİran üçlüsü ülkenin güneyinde Cihatçıların ve diğer muhaliflerin işini bitirdi. Daha önce Halep’ten ve başka yerlerden olduğu gibi Cihatçıları İdlib’e doğru sürdü. Neredeyse tümünün burada toplanmasını sağladı. Bu şekilde Türkiye üzerinde muazzam bir potansiyel mülteci dalgası baskısını da oluşturdu. Tüm muharebeler bittikten sonra hem rejimin ülke topraklarına hakimiyetini sağlaması hem de savaşın büyük ölçüde bitirilmesi için Çin de dahil olmak üzere neredeyse tüm dünyanın yok edilmesini istediği Cihatçılara sıra geldi. Bölgenin doğal ve demografik yapısı kadar, tam anlamıyla ölüm kalım mücadelesi verecek Cihatçı unsurların varlığı İdlib’e yönelik bir askeri operasyonu kara güçleri açısından hayli riskli kılıyor. Türkiye’nin bu bölgedeki Cihatçı gruplarla yakın ilişkileri bulunduğu, en güçlü grup Heyet Tahrir elŞam’ın üst düzey yöneticilerinin arada sınırın kuzeyine geçtiklerini yabancı araştırmacılar yazıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu gruplara Türkiye’nin söz geçirebileceğini Tahran’da söyledi. Türkiye’nin çeşitli liderleri öldürdüğü, grupları bir araya getirmeye çalıştığı, inatçıları barışa razı olmaya ikna çabalarını da. Buna istinaden de İdlib operasyonunun Türkiye’ye rağmen gerçekleştirilemeyeceğini düşünenler var. Ne var ki Tahran’da tanık olunan konuşmalar durumun pek de böyle olmadığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başta ateşkes olmak üzere tüm talepleri Astana sürecindeki ortakları tarafından reddedildi. Üstelik Suriye’deki savaşın bir an önce bitmesini, rejimin yeniden dünya sisteminde meşru aktör olarak kabul edilmesini ve yeniden inşa çabasının bir an önce başlamasını isteyen Rusya açısından çok kanlı bir muharebenin bu çabaları boşa çıkaracağı ihtimali güçlü olmasına rağmen. Tahran zirvesi Türkiye’nin en azından diplomatik düzeyde olayların akışını belirleme gücünün çok düşük olduğunu gösterdi. Sahada bazı hamlelerle etkili olabilir. Bunu henüz bilmiyoruz. Ancak yoğun bir savaş çıkması halinde 12 karakolda mevcut askerlerin çok ciddi bir tehdit altında kalacaklarından şüphe yok. Onların canına kastedecek saldırılar rejim güçlerinden hatta Rusya bombardımanından gelebileceği gibi, Ankara tarafından aldatıldığını düşünen kızgın, intikam peşindeki Cihatçılardan da gelebilir. Ancak başından beri kendisinden 180 derece farklı hedeflere yönelmiş iki ortağıyla iş birliği yapmanın bir bedeli olacağı belliydi. Son iki yıllık sürede ortaklarının çıkarlarına uygun bir ortamın yaratılmasına katkıda bulunan Ankara bunun karşılığında PYD/YPG ile mücadelesinde, özellikle Afrin operasyonuyla mevzi kazanmıştı. Ancak İdlib düştükten sonra TSK’nın kontrolündeki bölgelerin rejime geri verilmesi konusunda Rusya’dan baskılar geleceği ortada. Bu durumda Rusya’nın hava sahasını açmasına bağlı olarak Suriye içindeki harekat kabiliyeti de büyük ölçüde zayıflayacaktır. Bundan sonrasında İdlib’deki olası senaryo Doçent Serhat Erkmen’e göre şöyle: “Büyük bir olasılıkla İdlib’deki çatışma, bölgenin bir anda tamamen Rusyarejim ittifakının eline geçmesine değil, kademeli olarak ana yol güzergahlarına göre belirlenmiş bazı kasaba ve köylerin çatışarak ya da uzlaşarak el değiştirmesine sahne olacaktır. Çatışma yavaş ama sert bir biçimde zamana yayılacaktır. Eğer doğrudan sivil yerleşim merkezlerini ağır bombardımanla hedef alan bir çatışma ortaya çıkarsa, ortaya büyük bir göç, sert bir direniş ve daha uzun süreli bir kriz durumu çıkabilir.” Durumun, hangi senaryo gerçekleşirse gerçekleşsin Türkiye açısından pek iç açıcı sayılamayacağı ortadadır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle