22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 EYLÜL 2018, PAZAR SAYFA 5 Teşhis Ahmet Tulgar Fazıl Say’ı piyanosu başında izlerken insanın hayati diklenmesini görürüz Piyanoya eğildikçe yükselir o! Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük (ve sıra dışı) piyanistlerinden Glenn Gould (19321982) ile edebiyat üzerinden tanıştım. Thomas Bernhard’ın 1983 tarihli “Der Untergeher” (Türkçede “Bitik Adam” adıyla yayımlanmıştır) adlı romanının üç kahramanından biri olarak tanıdım Glenn Gould’u. Sonrasında çok dinledim, çok dinler oldum, hakkında yapılmış belgeseller izledim. Sahiden de Thomas Bernhard’ın da anlattığı gibi piyanosunu çalarken enstrümanın üzerine öyle bir eğiliyor, hatta yatıyordu ki, enstrümanla birleşiyor, adeta meşhur Steinway marka piyanosuyla birleşiyor, enstrümanın bir parçası oluyor, piyanoya dönüşüyordu. Raşitik gövdesinin piyanosuyla birleşmekten öte “bireştiği” bir fotoğrafı benim için sanatçının nihai arzusunun, sanatın en yüksek mertebesine ulaşmanın ikonografik ifadesidir. Sık sık da bakarım bu fotoğrafa. Fazıl Say’ı piyanosunun başında izlerken Glenn Gould’u da hatırlarım. Stillerini de benzetirim zaten. Ayrıca zaten öne eğilmeleri seven biriyimdir ben. Kamburu çıkana kadar bir alete, bir masaya eğilme benim için emeğin, uğraşın, konsantrasyonun, adanmanın fiziği, dinamiği ve mekaniğidir. Ve elbette çilesi, damlayan alınteri... Thomas Bernhard, romanında Glenn Gould ve iki arkadaşının Salzburg’daki ağır eğitim süreçlerini ve bu sürecin nasıl tahrip edici de olabileceğini, iyi ve başarılı bir piyanist olmak için yeteneğin yanı sıra nasıl yoğun bir öğrenim ve çalışmaya ihtiyaç olduğunu, sonunda bir anlamda hayatını vermen gerektiğini müthiş etkileyici bir kurgu ile anlatır. Bir piyanisti, piyanosunun üzerine yığılırcasına eğilmiş müziğini icra ederken izlediğinizde alete dönüşen bedenin kambur sırtında bu eğitim ve çalışmanın, müthiş bir arzunun ağırlığının yüklü olduğunu unutmayın. Fazıl’a iki defa sabır! Fazıl Say, geçen hafta kıymetli annesi Ayşe Gürgün Say’ı kaybetti. Büyük bir piyanist yetişiryetiştirirken o annenin de hayatından neler feda etmiş olabileceğini tahmin etmek zor değil. Ödülünü oğlunu dünyanın en önemli konser salonlarında izlerken almıştır. Neyse ki bu cefakâr kadın ölümünün hemen ertesinde cenaze töreninin bir tv magazin programına izansızca malzeme edilişini görmedi. Fazıl Say’a iki defa sabır dilemek gerekiyor burada. Beyaz TV’deki “Söylemezsem Olmaz” adlı programda sunucular Bircan Bali ve Ece Erken, arabesk troll Nihat Doğan ile beraber Fazıl Say’ın cenaze namazındaki görüntülerine bakarak konuşuyorlardı. Üstlerine vazife olmuş olan şey şuydu ki; Fazıl Say ateist miydi, yoksa namaza durduğuna göre hidayete mi ermişti? Kıssaların Nihat’ı Sunuculardan biri ateizmi din sanıyor olmalı ki, sık sık şaşkınca “din mi değiştirdi Fazıl Say acaba, namaz kıldığına göre” minvalinde bir soruyu tekrarlıyordu. Nihat Doğan ise koltuğunda gerine gerine, din âlimliği taslıyor, kulak dolgusu kıssaların ruhanisi rolünde zamanın ruhundan (Zeitgeist) hisse kapmaya çalışıyordu. Arkasını yaslamış resmi din ideolojisine, göğsünü gere gere Fazıl Say’ın özel alanının sınırlarını ihlal ediyordu. Öne eğilmiş, öne eğilmekten kamburu çıkmışlara ne kadar sempati duyar, kardeşlik hissedersem, gerine gerine konuşanlardan, göğsünü gere gere dolananlardan o denli hazzetmem. Onlar arkalarına aldıkları iktidarların ya da güç odaklarının desteğiyle gerinir, oradan yaylanıp başkasının alanını taciz ederler. Emekten değil, destekten, başkasının iktidarından alırlar gücü, cesareti, yetkiyi. Başkasının işine burun sokma yetkisini. Ama vatandaş olmak, hele Türkiye’de, böyle bir şeydir işte biraz da. Büyük bir yeteneğe sahip olabilirsin, yıllarca eğitim görebilir, kendini adadığın işinde hep daha iyi olabilmek için durmaksızın çalışabilir, dünyanın her yerinde ayakta alkışlanabilirsin; ama vatandaşsındır son tahlilde, daha doğrusu mesela Nihat Doğan ile aynı devletin verdiği kimlik kartını taşıyorsundur ve uzaktan yakından ilişkinin olmaması, birbirinizden haberdar bile olmamanız gerekirken, sana dair en özel durumlardan birinin ortasında karşılaşıverirsin onunla. Sana hitap eder, işine burnunu sokarken... Susturmak için cevap verecek, olmadı hukuk cihetine gidip, dava açacaksındır artık. Cehalet sıçrar! Çünkü cehalet sürekli gerinen, gerilen, yaylanan ve sıçrayan bir şeydir. Üzerinize sıçrayıveren. Ya muhatap olacak ya mücadele edeceksin. Ve iki durumda da kendini aşağılanmış hissedeceksin. Hem de o kadar yücelmişken sanatınla, müziğinle. Çünkü bilgi, eğitim ve yetenek ne kadar kendi sınırlarıyla meşgul ederse insanı, ne kadar kendi sınırların içinde kalmaya yöneltirse; cehalet de o oranda harekete geçirir diğerini, sınırtanımazlığıyla başkasının sınırlarını ihlal etmeye yönelir cahil. Az ya da çok toplum mühendisliği teknikleriyle kurulmuş ulus devletler, topraklarında yaşayanlara sadece kimlik kartı, nüfus cüzdanı değil, birbirini resmi ideoloji ve “genel ahlâk” ideolojisi açısından gözaltında tutma görev ve yetkisi de verir. “Modern vatandaş”, tarihin bir dönemecinde ortaya çıkışıyla eşzamanlı olarak bir muhbir ve gardiyan olarak da görevlendirilmiştir. Muhbir/gardiyan çoğunluk Vatandaşlar çoğunluk mensubu oldukları için muhbir, gardiyan ya da bazı durumlarda pseudo pedagog olarak atanıyor değildir; muhbirler, gar diyanlar ve pseudopedagoglar çok sayıda olduğu için bir çoğunluk oluşmaktadır bir toplumda. Bu çoğunluğu oluşturan gönüllü muhbirgardi yanpedagoglar; önüne eğilmiş, masasına yığıl mış, kamburu çıkmış, işini yapan, uğraşını veren azınlıktaki insanların arasında gerine gerine do laşır, göğüs önde tepelerinde dikilirken onların sindikleri, onları sindirdikleri sanısına kapılırlar. Had bilmezlikleri bundandır. Oysa insanın gerçekten ayakları üzerine kalk masını, gerçek anlamda ayağa kalkmasını sağla yan, önündeki uğraşa eğilmesi, bir aletle bireş mesi olmuştur. Fazıl Say ya da sevdiğim başka bir piyanist konserin sonunda enstrümanının başından kalk tığında ben insandaki bu hayati ayağa kalkışı, di kilmeyi, diklenmeyi de görürüm. Vazifelendirilmiş çoğunluğun yetişemeyeceği. (ahtulgar@gmail.com) Bir piyanisti, piyanosunun üzerine yığılırcasına eğilmiş müziğini icra ederken izlediğinizde, alete dönüşen bedenin kambur sırtında bu eğitim ve çalışmanın, müthiş bir arzunun ağırlığının yüklü olduğunu unutmayın. Kültürde düşük beğeniye tutsaksılığa direnişin kararlı sesi Fazıl’ın billur katılığı Geçtiğimiz hafta, Fazıl Say’ın annesi vefat etti. Say, normal olarak, cami avlusunda toplanan cemaatle birlikte, annesinin tabutu başında cenaze Saygın bir sistem karşıtlığı sürdürmekte namazı kılmış. Sosyal medya, diye bir gerçekliğimiz var ya, işte orada eleştiriler başlamış hemen, “Ateist değil miydi, neden namaz kılıyor?” diye. Kültürel hayat politikadan bağımsız değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Fazıl Say, yıllardır her iki alanda kendini güçlü biçimde belli eden birisi olarak Türkiye’nin fazlaca politikleşmiş kültürel alanı için önemli bir figür haline geldi. Kültürün yerelliğe vurgu yapan fraksiyonu, modernistleri seçkincilikle, halkına yabancı olmakla suçlar, malum. Yunus Emre’den, Muhyi’den, Âşık Veysel’den beslenen ve sıklıkla o köklere dönen, uyarlamalar yapan Fazıl Say için yerel olana yabancı diyorlar. Konuşmaya değer mi bilmiyorum, aksini ispata herhalde gerek yok, o yüzden geçelim. Bunun yanında bir de seçkinci diyorlar Say’a Say, iktidar saymaz! ama sanat zaten doğası gereği seçkincidir; halkın arasında bir tür seçmeye başvurur. Ne var ki, sana bmilgbmldecinuidieaeykuealFenrkkientelnrabizımta,kçlizeikbatlssiıekraienüllıiraennnbngtdSşrtüıiüdaiişeravmnş.tyilıyyeüiısSröma,ıonebdöanzlgltiaennedddiirennçraaeublkmklidtiğğuanşaSeteübrku.dbaakırzöinDeurysingiilali,khgoöidizskbssiielnleannmtaeeiseninianvşidkmnanantaehaüiytemtrrioarılınmnıtarltçnıüatoelşebeeiağrkpngkrueonaeflcsöiluaıntlviasnzeahaneaeüldyaniingçdyaıieonnkdromh.iansmaTosuehyoadiüçiaipnFlekttnkeiilrauaianrbnnizitisrcnacıtlieıldnSiiuğatbiyiytlnibci,ıurdiıl’niillnollıuuiiudbnngnkğuaudrelufiauAasğlnrekeıinçnlngaıkddimiabnoniecl,rnmhMsurikAıkia’niduasnzesvtoroniuztrvçtkğıalnundieeiarenpmrra“skedaidmıemnel’eiğisrndğnğaaiöıeidnztinnnnidi.kmkaiseii“Ntirosmhasçen.nieitığetlrzyspeiieaşıtkkosisrphmiuılölmaateaalylyranlıi,lnkkr,veAkıtalmoeaaumnaronrlietaıaluşav”nadktınnninolirerSaçm.lvsıauriBoniıyo’”rnbuduçdyuineamraanrll,a bSgisstsşcvdzygydnyaıauaeiiaeeaeoieasvinsnnrnyrnnnynyıct1ıiiaanuaiizküu’erl8klşttydıldemozgçıany4eayarniahyşıirğmira4el,suabıbıtatıdzinirliolotluikidndridokmlzdrnnmpnatedaaıakaejel.yruıvoenmeuuinrşfıOışrnlaisagtnmdtğiemnaıteşemonurııskdndirsrni.tulolzescçilealadml2brşanmiekiianlnokehn0rurrrmadhbkdeissa1ı,kzesiineöiuavu8rkizkllavtrd,zmz.ıeemkinhieğTcsauimcttayakiClaıüeneenüetnağtsAmasdğçhcrsikegülddkiıiueyavaeorsiıayilrdimlorsınypyrbtrenauduilimaıemüirıdzdapneyorş’zmkuıkisadsgkunbrmnyteğaliaueşue’eıınrun,iinlknnnstipieskkdberakimsdoivsüttrameğıoeellndhmmtrıesüöaeğuaayrlsrntıyeieınngelnardndcaiitübçlniiatıelynçıininekriıyerçdmipdmhaanngiiıoeığsıdrürüvvtş.epış.nıeeaznBtlnüsOüeemirdunarleyl.enatektd,etüriiulneğrbisua“nsgpoyçttmtlçtşovaiüıiaaiüeinoelarmkmnuretbMğmolyuledüıyariuh,ilındmlt.etidneoemieçdletüKkknuçdyevakıetr,ao,”ağeaevolskregyoadlgrrusiirptrıgenaknsılnıeievolitımiitilsrukrubliıllkdtsenieçrraüımonutzdmemğreiyymnllgssimiıksavaaoeaetaaükoayltmelsse,naseongluadcıiyablaypnnaaryaaeiaanetşulaylıyenrlyçrinuıabagnnaeşgttsıktmeıi,eülnkitıiıükkpızanlnntzni,şgtisamamvldstarshyaeüptsüprlaaımiielarieizaziğlnçensitknmeseSynabaüktliitrsleaaanadilisnieeıimçrrnm.uytırtdzdyıeoaadGy’şnvmoeebammıkkeökmennğnceiskinariae,ilrıeaditbrs,gvüuydkegslakşümikedeşilaeivıertbnelüeandrieişnle Müziğin iki karşıt kutbu rı, politikayı belirleme isteği duyan saygın bir sistem karşıtlığını sürdürmektedir hâlâ. Karşı olduğu Fakat bu konudaki iyi niyetlerine paralel giden zaaflarının geçmişte onu zor durumda bıraktığı anlar oldu. Mesela, rahmetli Müslüm Gürses’le mahkemelik olmuşlardı, hatırlarsanız. Tarafların temsil ettiği kültürel fraksiyonlar nedeniyle esasında önemli bir olaydır bu. Say, “Arabesk yavşaklığından utanıyorum” demişti; Gürses de, “Türkiye’de yavşak arayacaksak, işte karşınızda Fazıl Efendi!” deyivermiş ve hakarete uğradığını düşünen Say’ın başvurusuyla tazminat davası açılmıştı. Bu türden hadiseler nedeniyle sevgilimiz Say, halkı yaşam karşısında daha donanımlı bir kültüre taşıyor görünmekten ziyade, hem de bunu yapabilmeyi gönülden arzulamışken, onları takipçisi oldukları kültür nedeniyle aşağılıyor görünmeyi, nasıl olduysa, başarmıştı. Olay derhal magazinleşerek her türlü yüzeysel algılamanın malzemesine dönüşmüştü. Oysa bu olay, hem o sırada hem de daha sonra farklı aktörler, farklı konular ve çekişmelerle karşımıza çıkmaya devam eden önemli bir kültürel çatışmanın işaretiydi. Fazıl Say, AKP iktidarının endişelendirdi şey, en başta, kendi alanı olan kültürde halkın düşük beğeniye tutsak edilişidir. O sevimsiz davaya sebep olan arabesk müzik tiksintisi de, mesela, buradan gelmektedir. Arabesk müziğin sosyolojik temelleri ve halkın düşük beğeniye tutsak edilişinin sosyokültürel izahından gelen eleştiri hakkımız saklı kalmak koşuluyla, diyebiliriz ki, arabesk müziğin temsil ettiği düşük beğeni, halkın AKP önderliğinde gelişen tutuculuğa destek veren bir kitleye dönüşmesine gerçekten önemli ölçüde hizmet etmiş ve etmektedir. Fazıl Say’ın kimilerine itici gelen seçkinciliği, onun sanata duyduğu inancın billur katılığındandır. Onu sevmeyenlerin elinde sanatçı adına, sanatın iyigüzeldoğru gibi en temel erdemlerini çiğneyen bir hayatın popüler kültür dünyasında öne çıkmış temsilcileri var. Fazıl Say’a hakaretler yağdırarak açabileceklerini zannettikleri o bir kişilik boşluğu, iktidar ve güç olanaklarını elinde tutanlarla temas halinde bulunmaları sayesinde her şeye tepeden bakma hakkını ele geçirmiş iktidar seçkinleri ordusunun bütün popüler kültür tugayı gelse dolduramaz. ği, demokrasi, sanat gibi evrensel değerlere bağ lı modernistlerin sevgili sesiydi; Müslüm Gür ses ise alt kültür, öteki gibi yerelliğe vurgu yapan modernizm karşıtı temaları yücelten kültürel be GÖKSEL AYMAZ ğeninin gözbebeği idi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle