29 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 10 11 ŞUBAT 2018, PAZAR İdman Bağış ertEn Yeni başlayanlar için PyeongChang 2018 Mustafa Taha neredeyse 20 yıldır sporun her kademesinde çalıştı. Televizyonculuğu da bilir, dergiciliği de... Ama asıl sihri tek başına bir ajans gibi olmasıdır. Twitter’daki hesabına bakın anlarsınız. Olmadık şeyler bulur. Görülmedik rakamlar çıkarır. Her sporu sever. Bu aralar haliyle kış olimpiyatlarına sardırdı. Kore gazetelerini falan okuyor. Ama biraz huysuzdur. Kimseleri de sevmez. Korku içinde karate üstadını arayan beyaz Amerikalı gibi kapısını çaldım. İşte size, dünyanın bu aralar en büyük spor olayı 2018 Kış Olimpiyat Oyunları: Uzmanımız ‘Yoda’ Mustafa Taha. ? Sayın Taha, direkt konuya giriyorum. Bu kış olimpiyatlarını nasıl izlemeliyiz? Büyük bir merakla ve iştahla. Nasıl olacaktı? ? Bize çok yabancı sporlar değil mi bunlar? Amerikan Futbolu’ndan daha mı yabancı? Onun finali ‘trending topic’ olmadı mı? Her kış Türkiye’nin yarısı kar altında. Bir sürü tesis var. İzleyiverin artık. Bu ülkede bir vakitler Dört Tepe Turnuvası sosyal medyada olay yaratmıştı. Kuzey Kore'nin ponpon kızları ? Körlingten reyting rekoru çıkar diyorsun yani? Abartma. Körling de bir yere kadar. Kanadalılar kazanacak mı? Onu merak edebilirsin. Biliyorsun, son yıllarda her seferinde başka sporcularla gelip kazanıyorlar. ? Bilmiyorum. Eurosport’un yayın yönetmenisin. Nasıl bilmezsin? ? Tamam kızma. Erman Yaşar’ın “herkes taşının önünü süpürse” esprisini yaparım bak! Biraz politika konuşalım. Ne olacak bu Rusların hali? Ikarus’u izleme ödevi vererek başlayayım. Son yılların en iyi belgeseli. Bir bisikletçi üzerinden doping hikâyesi. Rusya’da devlet destekli dopingin tüm detaylarına giriyoruz. Ağzın açık kalıyor. ? Onu izledik onu. Sen bu olimpiyatta durum ne, ondan bahset. Aferin. Sorun şu: Ruslar doping yaptı mı? Yaptı. Gel gör ki fatura bir tek bakana çıktı. Ülke yasaklı mı? Yasaklı! Ama neredeyse herkes olimpiyat bayrağı altında tarafsız sporcu olarak yarışabilecek. Ben ne anladım bu işten? Üstelik sen gidip bu olimpiyatın en güzel hikâyesi sürat patenci Viktor Ahn’a da yarışamazsın dedin. Adam aslen Güney Koreli ve Rusya pasaportuyla kendi ülkesinde kendi ülkesine karşı yarışacaktı. Engelledin. Hikâyelere izin vermesi gereken bir organizasyonun hikâyeleri yok ettiği bir olimpiyat olur mu? ? Peki Kore?.. Adamlar tek bayrakla yürüyecek. Heyecanlanmak caiz mi hocam? Bir de Kuzey Kore neden o kadar ponpon kız götürüyor ya?.. 229 ponpon kız götürmek hakikaten acayip. Bence bazıları ajan. Neyse konuya dönelim. İki ay önce Korelerin Güneyi ile Kuzeyi hiçbir şey için bir araya gelmez deniyordu. Şimdi tek bayrak altında açılışta yürüyecekler. Ortak buz hokeyi takımı var. ? Biatlon’da neden hiç Türkiyeli sporcu olmu 2018 PyeongChang Kış Olimpiyatlarında Japon takımı sporcularından Seitaro Ichinohe (solda) ve Ryosuke Tsuchiya, sürat pateni çalışmasında yor? Asker millet olmakla övünen bir ülkeyiz sonuçta... Aman beni siyasete sokma. Ben sporuma bakarım. Biatlon demişken tarihin en büyük efsanelerinden biri de bu olimpiyatta hem var hem de yok. Norveçli Ole Einar Bjorndalen’den bahsediyorum. Kış Olimpiyatı tarihinin en fazla madalya kazanan erkek sporcusu. 35 değil hem de tam 13 madalya. Ülkesi Norveç ona yamuk yaptı deyip konuyu senin anlayacağın şekilde özetleyeyim. ? Sen de amma aşağıladın beni ya! Saksı değilim ben! Tamam, hakkını yemeyeyim. Elinden geldiğince takip ediyorsun işte. Neyse, Bjorndalen’e dönelim. Adam olimpiyat kadrosuna alınmadı. Olimpiyat Komitesi özel davet göndermedi. O da gitti, eşinin ülkesi Belarus’un biatlon takımına antrenör oldu. ? Tek tek sporlara da bakalım mı? Artistik patinajla başlasak. Kenan Onuk’un sesi yok diye spor öksüz mü kaldı sence? Ohooo... Sana kötü haber! Katarina Witt bırakalı çok oldu. Güncele bak güncele. Korelileri izle. Bu sefer madalya şansları var. Kore derken Güney değil Kuzey! Fransız çiftleri de unutma. ? Kayakla atlamada 45 yaşındaki Kasai bir madalya daha alır mı? Adam olimpiyata 8. kez katılıp rekor kırıyor, sen madalya soruyorsun. Ama var ya, alır mı alır! Aylardır hazırlanıyor. Seni beni geç Amerikalılar bile merak ediyor. Koca adam oraya dağ havası alayım diye gelmiyor. ? Ben de 45’im. Koca adam değil gencecik işte. Peki ya diğer sporlar? Akla ilk buz hokeyi geliyor. Ama bu olimpiyatta sorun var. NHL’deki profesyonel oyuncular gelmiyor. İskandinavlar tüm branşlarda favori. Bu olimpiyatta da özel favorim Norveçli Marit Bjoergen. Hanımefendi yaşayan efsane. Belki tarihin en çok madalya alanı olacak. Alp disiplini de kaçmaz. Ama tahmin kaldırmaz. Senin gibiler güzel diye Lindsey Vonn’a, yetenekli diye Mikaela Shiffrin’e bakacak ama neler neler var. Her yarış süper, her yarış sürpriz. Bizim madalya şansımız yok ? Bağlayalım. Yerimiz dar. Dur 23 şey daha: Kızak sporlarında Nijeryalılar yarışacak. Erkekler skeleton’da Ganalı sporcu mevcut. Yani mesaj ne: Spor bu, seversen yaparsın... ? Ohoo, ben bunları Cumhuriyet’te yazdım bile. Eksik yazmışsındır. ? Haydaa... Türkiye ne yapar? 8 sporcu 4 branş... Şansımız nedir hocam? Karşılıklı gol olur mu? Bağış Erten Mustafa Taha’yla sohbet etme ‘cesareti’ gösterdi. Bahis terimlerini ne olur olimpiyata sokma abi. Bizim madalya şansımız yok. Çok çalışmak gerek. Kaldı ki bireysel sporlara yatırım yapmıyoruz. Hele de kış sporlarına. Kayakla atlamada ilk kez bir Türk yarışacak. Bu çocukların hepsi pırıl pırıl. Süper Lig’deki üç futbolcuya verdiğimiz değerin yarısını onlara versek neler yapacaklar. Azıcık futbol konuşmasan sen, bunları konuşsan diyorum. ? Tövbe tövbe. Yapıyoruz ya işte. Dört yılda bir değil. Daha sık. ? Tamam amirim. Peki biraz rakamlardan bahsedelim mi? Bir atlayışa kaç para alıyorlar? Kalkar giderim bak. ? Şaka şaka. İlginç veriler söylesene hava atalım ortalıkta. 92 ülkeden 2952 sporcu var. Her sporcuya 5 gazeteci düşüyor. 51 bin kişi organizasyon için çalışacak. Geri dönüşüm için 13 bin çöp tenekesi kullanılacak. 110 bin prezervatif dağıtıldı. 86 yaşında gönüllüler var. Güney Kore 13 milyar dolar harcadı. ? Vay be. Oturalım izleyelim o zaman. Bir zahmet. gürer mut Afgan köle pazarında işçilerle konuştuk Hayat ‘Öleni inşaata gömüyorlar!’ 2016 yılında Walk Free Vakfı’nın hazırladığı Küresel Kölelik Endeksi’ne göre 167 ülkede yaklaşık 46 milyon insanın, bir çeşit modern kölelik yaşadığı açıklandı. Ortadoğu’daki savaş binlerce göçmenin Türkiye’ye sığınmasına neden olurken, sermayenin bu göçmenleri enformel sektörlerde kullandığı görülüyor. İstanbul’un birçok emekçi mahallesine yerleşen göçmen işçiler, sigortasız, güvencesiz ve piyasanın altında paralara çalışmak için caddelere akın etmiş durumda. Devletin hiçbir kademesinin müdahil olmadığı köle pazarları, yeni dünya düzeninin bir sonucu olarak artık karşımızda. İstanbul’da Üsküdar’a bağlı Küçüksu’da “köle pazarı”nı andıran göçmen işçilerin oluşturduğu bölge, 2010 yılından bu yana ucuz işçi bulmak isteyenlerin uğrak noktası. Hemen her gün, erken saatlerde Küçüksu’daki dere yatağının ilerisindeki Hacı Zihni Güler Camii’nin önünde buluşan Afganlı, Pakistanlı ve Türkmen göçmen işçiler emeklerini yok pahasına satmak için birbirleriyle yarışıyor. İşçi, işçiye düşman Sabahın 6’sında sırtlarında çantalarıyla iş bekleyen, Afganlı ve Türk işçilerin yanına yaklaşarak konuşmak istediğimizde hepsinin suratında endişe belirdi. Önce kim olduğumu etraflıca sorma gereği duydular. Sonra da çevremi sararak hep bir ağızdan dertlerini ve sıkıntılarını sırlamaya başladılar. Kayıt dışı çalıştıkları için isimlerini söylemekten çekinen Afgan işçilerle konuşurken soru sormaya Türkiye’ye kaçak gelmiş Afgan işçiler yüzlerini göstermek istemedi. rada bizi çalıştırıyorlar, paramızı vermiyorlar. Bazı adamlar bizi alıp götürüyor. Bazısı 80 TL vereceğiz deyince arkadaşlar açlıktan kabul ediyor. İstediğimiz için değil açlıktan gidiyoruz. İş bittikten sonra da bu sefer paramızı vermiyorlar. 20 TL verdikten sonra küfür edip “sonra veririz” diye kovuyorlar. Böyle insanlar da var. Biz savaştan kaçmadık, biz açlıktan kaçtık. Savaştayız diyorsunuz, sizde birisi ölünce hesabı soruluyor. Şu anda Afganistan’da açlıktan insan ölüyor kimse bunu sormuyor.” başladığımda Türk işçiler birden, “Piyasayı kırıyorlar!” diyerek araya girdiler. Bitlisli olduğunu söyleyen bir işçi, “Bunlar kaçak. Savcısı, polisi bir şey demiyor. Geliyorlar Türkiye’yi mahvediyorlar. Biz burada bekliyoruz, bizi ekmeğimizden ediyorlar. Bizim işimiz yok diyorlar ama kendi ülkelerinde işleri var. Gitsinler memleketlerine. Savaşsa benim memleketim de savaşta” diyerek, uzunca bir süredir aleni sürdürdükleri kavgayı iyice alevlendirdi. Bir diğer Türk işçi, “Abi bu arkadaşlar 100TL kira veriyor, ben 1000TL kira veriyorum. Bunlar 10 kişi bir evde kalıyor. Adam bir gün çalışsa başını sokacak bir yer bulabiliyor, karnını doyurabiliyor. Benim ise aileme bakabilmem için her gün çalışmam gerek” diyerek tepkisini dile getirdi. Yaklaşık 3 yıl önce Türkiye’ye gelmiş bir Afgan göçmene dönerek, “Sizi ucuz çalıştırdıkları doğru mu?” diye sorduğumuzda şu cevabı alıyoruz: “Bu 14 yaşında ama umudu yok Afganistan’daki ailelerinin yanından ayrılmış 67 gence yaşlarını sorduğumda 18 yaşında olduklarını söylediler. Fakat çevrede bulunanlar hemen düzelterek gerçek yaşlarının 1418 arasında olduğunu belirttiler. Bu çocuklar 8 saat ağır işin sonucunda 5060TL arasında para verilerek gönderiliyor. İlkokula gittiklerini söyleyen çocuklara “Siz ağır işlerde çalışıyor musunuz?” diye sorduğumda, “Evet çalışıyoruz. Günde 9 saat çalışıyoruz. Bazen inşatlarda, bazen taşımacılık yapıyoruz. Bazen paramızı tam alamıyoruz” yanıtını verdiler. Ailelerini bırakıp, Türkiye’ye tek başına geldiklerini söyleyen gençler, İstanbul’a Irak veya İran’dan kamyonlar ve konteynırlarda ulaşmışlar. Aralarında en küçük olanı, “Tek başıma geldim. Ailem Afganistan’da para kazanamadığı için ben buradan para göndermeye çalışıyorum” dedi. Bir diğeri kaçak gelişlerini anlatırken şunları belirtti: “Hepimiz İran üzerinden geldik. 5060 kişi bir minibüse bindirildik Türkiye’ye öyle geçiş yaptık. Ben terörist olarak buraya gelmedim. Beni polisler yakaladı, ‘Neden buradasın?’ deyince, ‘Müslümanım ekmek parası için geldim’ dedim ve beni bıraktılar.” Bu insan pazarlarında arztalep dengesizliği yüzünden haliyle sık sık karşı karşıya gelme durumu da oluyor. Bu mücadelede kaybedenler günlerce ceplerine tek kuruş girmeden inatla kendilerine iş çıkmasını bekliyorlar. Bitlisli işçi, konuşmamızın sonuna doğru, “Buradakilerin hepsi sigortasız çalıştırılıyor. Sigorta paralarını ödemek işverenin işine gelmiyor” dediğinde bu defa Afganlı göçmen söze girerek, “Öyle adamlar var ki, bir kişiyi sigortasız olarak bir ay çalıştırıyor. O adam inşaattan düşüp ölünce kimse ses çıkarmıyor. İnşaatın orada üzerine toprak atıp gömüyorlar” açıklamasında bulundu. Bu ürpertici sözler üzerine, “İnşaatta ölen arkadaşınız var mı?” diye tekrar sorduğumuzda şu karşılığı alıyoruz: “Var. Ama kimse ölüsünü görmüyor. Arkadaşımız ölünce hemen gömüyorlar. Biz ne olduğunu bilmiyoruz. Kimseye de bir şey söylemiyorlar. Tembihliyorlar kimse de konuşmuyor. Neymiş müslümanlıkmış. Böyle müslümanlık mı olur?” İnsanın hiçbir değerinin olmadığı bu “köle pazarı”nda göçmen işçiler her gün ölümle karşı karşıya geleceklerini bile bile iş kovalıyorlar. Öldüklerinde bir mezarlarının dahi olmayacağını, sadece inşaata “harç” olacaklarını da bile bile!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle