Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ŞUBAT 2015 / SAYI 1509 7 Yol kenarları, tekinsiz parklar ya da izbe otel odaları... Yaşam derdindeki LGBTİ bireyler için, belki de bulup bulabilecekleri en iyi sığınaklar. Yaşlanan ya da hasta olanlar mı? Bir süre öncesine kadar bunun yanıtını vermek bile ürkütücüydü. Oysa şimdi İstanbul LGBTİ tarafından açılan trans misafirhanesinde onlar için yeni bir şans var. Biz de bu sıra dışı yaşam paylaşımına bir günlüğüne misafir olduk ve misafirhane sakinlerinin öykülerini dinledik. Tek başıma düşünüyorum, mutsuz oluyorum Geçen hafta, bir sosyal sorumluluk projesinin videosu düştü internete. Kısa süre içinde binlerce tıklandı. Haber kanallarında yayımlandı. Görüntülerin merkezinde işitme engelli bir genç vardı. Biz de Muharrem Yazgan’la kısa da olsa anlaşılabilmenin güzelliğini, Türkiye’de işitme engelli olmanın getirdiği zorlukları konuştuk. Önde: İlker Arkada: Seda Türkan, Alex Fotoğraf: KAAN SAĞANAK M uharrem Yazgan, işitme Tek başıma düşünüyorum, neden engelli. 22 yaşında. Lise böyle olduğunu düşünüyorum, mezunu. İşsiz bir genç. 28 mutsuz oluyorum, mutsuz olunca da Aralık 2014’te Bağcılar’daki evinden oturuyorum tek başıma, hiçbir şey dışarı çıktığında her zamanki gibi, yapmıyorum, susuyorum. suskun bir günün onu bekleyeceğini İşitme engellilik, diğer engeller düşünüyordu. İlk şoku, komşusunun arasında daha farklı bir yerde işaret diliyle verdiği “günaydın”la yaşadı. duruyor. Türkiye’de üç milyona Onu fırıncının “Sıcak simit var” yakın işitme engelli olduğu halde, hareketleri takip etti; manavda, yolda, görüntüde engelliliğe dair bir ipucu takside, herkes onunla işaret diliyle olmadığı için en az dikkat çeken konuşuyordu. 22 yıllık hayatında ilk defa engelli grubu... anlaşıldığını düşündü Yazgan. Hayatın o Benim diğer engellilerden, engelli kadar zor da olmadığını. Bu sürpriz olmayan diğer insanlardan hiçbir Yazgan’a, Samsung’un işitme engelliler farkım yok. Yürüyorum, geziyorum, için görüntülü çağrı merkezi hizmeti dolaşıyorum, bağırabiliyorum. Tek olan “Duyan Eller Projesi”nin tanıtımı farkım var, duymuyorum. Yolda için hazırlanmıştı. Video kısa süre içinde yürürken adamın biri yanıma geldi. Beni binlerce tık aldı. Haber kanallarında çekiştirdi, bana bağırdı, işitme engelli yayınlandı. Biz de Muharrem olduğumu belli edince, Yazgan’ı bulup, tanışalım, ancak o zaman bıraktı. Bu Türkiye’de işitme engelli yüzden işitme engellilere olmak ne demek konuşalım karşı ayrım var. Diğer engel istedik. gruplarına göre işitme Gerçekten o gün her engelliler daha farklı, çünkü şey sizin için sürpriz dışarıdan bakıldığında miydi? görünmüyor engelli Sürprizin yapıldığı gün olduğumuz. hiçbir şeyden haberim Yaşadığınız en büyük Söyleşiler: yoktu. Ablamla birlikte sıkıntı nedir? Eğitim sistemindeki dolaşmaya çıktık ve evden ESRA problemler! Lise çıkar çıkmaz herkesin işaret AÇIKGÖZ mezunuyum, liseyi bitirdikten diliyle konuştuğunu gördüm. sonra üniversiteye gitmek Şok olmuştum, hiçbir şey istiyorum, ama işitme engellilere düşünemedim. Düşündüğüm tek şey özel eğitim veren üniversite yok. şuydu: “Hayat böyle olsaydı, çok kolay Hastanelerde, karakollarda ya da devlet olurdu, çok rahat olurdu”. Herkesle dairelerinde tercüman bulup kendi iletişim kurabilirdim. Çok sevindim. derdimi anlatamıyorum. Mutlaka ailemin Evden çıktıktan sonra, işaret yardımına ihtiyacım oluyor. Sürekli diliyle ilk “Günaydın”ı aldığınızda ne aileme bağımlı yaşıyorum. Metrobüslerde hissettiniz? ya da ulaşım araçlarında görsel bir Çok şaşırdım, şok oldum “Benim tabela olmadığı zaman ya da sistem işitme engelli olduğumu nerden bozuk olduğu zaman yine ulaşımda biliyor?” diye düşündüm. sıkıntı yaşıyorum. Durakları kaçırıyorum, Sonra arkası da geldi, fırında, sonra tekrar geri dönüyorum. Televizyon manavda, takside... izlerken altyazı problemi oluyor ya da Taksici beni çok şaşırttı, çünkü tercüman olmadığı için izlediklerimi meydana kadar hep işaret diliyle maalesef anlayamıyorum. konuştuk. Bu sosyal sorumluluk projesinin Kısa da olsa, “engelsiz” bir zaman reklamından sonra, ünlü oldunuz geçirmek, size nasıl hissettirdi? anlaşılan, televizyon çekimleri, Çok duygulandım. Hayatın aslında röportajlar... ne kadar kolay olacağını, herkesin Çok iyi hissediyorum. Çok mutlu işaret dili bilse iletişimde hiçbir problem oldum, ömrüm boyunca hatıra olacak. yaşamayacağımı, rahat bir hayat Görüntülü çağrı merkezi sayesinde artık, geçireceğimi hissettim. babama, aileme ihtiyacım olmadan Ancak ne yazık ki dünya böyle yardım isteyebileceğim. Kimsenin bir yer değil ve anlaşılamamak çok yardımına ihtiyacım olmayacak. Büyük büyük bir zorluk. Bununla nasıl baş kolaylık olacak. l ediyorsunuz? İkinci hayatımızı bu misafirhaneyle bulduk aşlanmak ve hastalık… Herkesin korktuğu iki gerçek. Ancak translar için bunlar neredeyse “ölmek”; açlıkla burun buruna kalmak demek. Çünkü yaşlılığın garantisi emeklilik için, sigortalı bir işte çalışmış olmak gerekiyor. Oysa bu sistem onlara hayatta kalmanın yolu olarak, sadece seks işçiliğini bırakıyor. Malum onun da bırakın sigortasını, geceyi sağ çıkarabilme garantisi bile yok. Nefret ve ayrımcılığın hedef tahtasında ilk sırada yer alan translar arasında yaşlanmayı becerebilenleri yine açlık, sokak, şiddet bekliyor, anlayacağınız. İstanbul LGBTİ bu denklemi değiştirdi. Yaşı ilerlemiş, sağlık sorunu yaşayan transların artık sığınacak bir evleri var: Çingene Gül ve Eylül Cansın Misafirhanesi. Aslında misafirhanelerin isimleri bile LGBTİ bireylerin neler yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Bilmeyenler, bilip de unutanlar için anlatayım; Çingene Gül, Kurtuluş’ta saldırıya uğramış, kafası taşla ezilerek öldürülmüştü. Eylül Cansın ise geçen ay arkasında “Yapamadım, çünkü insanlar bana izin vermedi” dediği bir video bırakarak Boğaz Köprüsü’nden atlayan bir trans… Gelin biz yine hayata dönelim… Eski bir binanın en üst iki katı arasında tereddüt ediyoruz zile basmak için. Sonunda birini çalıyoruz. Elektrikli bir sobanın ısıttığı odada, dizi keyfinin arasında yakalıyoruz onları. Meltem, Seda, Türkan ve Alex buranın “misafir”leri. İlker’se misafirhanenin İstanbul LGBTİ’deki mimarlarından biri. “Derneğin kurucusu Ebru Kırancı uzun süredir bunu istiyordu” diyerek başlıyor anlatmaya, “Birçok etkinlik düzenliyoruz, eylem, basın açıklaması… Üniversitelerde konferanslara gidiyoruz, ancak pek de insanlara dokunabileceğimiz iş yapamadık, hiçbir dernek yapamıyor. Gülşah isimli bir arkadaşımız vardı. Sabaha kadar sokakta kalır, gündüz dernekler açılınca çay içip koltukta uyumak için gelirdi. Sağlık sorunu cidden kötüleştiğinde artık isteğimizi hayata geçirmemiz gerektiğini anladık”. Tabii istemek yetmiyor, peşinat bulmak, kira, eşya… Ayrıca, trans misafirhanesi olacağını duyan emlakçı ve ev sahipleriyle de epey uğraşmak zorunda kalmışlar. Sonunda transların yoğun yaşadığı ve derneğin bulunduğu Taksim’e yakın bir mekân bulabilmişler. Başta LGBTİ dernekleri dayanışma içinde, dönüşümlü ödemiş kirayı. Bağımsız aktivistler destek olmuş. O zamanlar daha çok soğuktan ve sokağın tehlikelerinden korunacakları bir barınak modundaymış, mekân. Gezi Direnişi’nden sonra heteroseksüel insanların da yardımlarıyla değişmiş. Amerika’dan yatak, Almanya’dan gıda malzemesi yollayanlar olmuş. Her ay maaşı alınca misafirhaneden biriyle markete gidip gıda alışverişleri yapanlar da. Ancak asıl değişim, parası olan bazı transların misafirhaneyi fark etmesiyle yaşanmış. “Öykü Ay bunların başında geliyor” diyor İlker, “Önce ramazanda bir gıda kampanyası düzenlediler. Sonra bir trans defilesi. Hiçbir LGBTİ örgütünün toplayamayacağı parayı bir gecede topladılar. Biz herhalde 15 ay filan parti yapmak zorunda kalırdık o para için”. Böylece, 20 kişilik yatakhanesi, salonu, mutfağı ve banyosuyla tam bir yuva oluyor. Başta, sadece yaşı ilerlemiş, sağlık sorunu yaşayan translar için düşünülse de, zamanla, Y ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde şu anda. Beşiktaş ve Şişli Belediyesi’nin gönüllü sağlık hizmeti sayesinde tedavi ve bakım sorununu az da olsa aşabilmişler. Bundan en çok Türkan memnun. 57 yaşında ve hasta. En eski “misafiri” mekânın. Bir buçuk yılı doldurmuş. İşkur’a çalışabileceği bir iş için başvurmuş, ama tahmin edersiniz ki, ilgilenen bile olmamış. “Dışarılarda çalışıyordum. Hastalandım” diyor, “Artık çalışmaya çıkamıyorum. Birikmiş param vardı, dolandırıldım. Yalnız kaldım. Çağırdılar, buraya geldim. Çok teşekkür ediyorum herkese. Evimizde gibiyiz. Çayımızı koyuyor, televizyon izliyor, temizlik yapıyoruz. LGBTİ derneği sayesinde başımızı sokacak yerimiz var. Burası açılmasaydı sokaklarda kalırdım”. Maçka Parkı hâlâ aklımda Nitekim beş ay önce aralarına katılan Seda bunu da yaşamış. Maçka Parkı’nda yattığı günler dün gibi aklında. Onu soğuktan ve şiddetten, evini açan bir kadın, Melek ablası, kurtarmış. “Buraya gelip gidiyor. Yardım ediyor bana. İkizleri var. Oğlu askerde. Ağabeyleri, ablaları var. Onlarla çevre yaptım. Görmediğim aileyi onun sayesinde gördüm” diyor heyecanla. Ancak bu sefer de komşular karışmış işe, apartmanda istememişler Seda’yı. Melek ablasının yeğeni sayesinde misafirhaneden haberdar olunca, başvurmuş ve buradaki hayatı başlamış. Mutlu Seda, “Hepimiz aile gibiyiz” diyor, “Allah razı olsun, yemek getirenler oluyor. Ailemizde görmediğimiz sevgiyi, saygıyı burada birbirimizle yaşıyoruz. Hep beraber kahvaltı yapmak, sohbet edebilmek güzel. Allah razı olsun LGBTİ ailesinden. Yalnız olmadığını bilmek güzel.” Meltem, buranın en yeni “misafiri”. Ev sahibiyle yaşadığı sorunlar yüzünden eşyalarını dahi alamadan evini bırakmak zorunda kalmış. “Hazırlıksızdım” diyor, “Param yoktu. Buranın kurucuları sağ olsunlar kapılarını bana açtılar. Burada yiyorum, içiyorum, yatıyorum. Mutluyuz. Evimiz gibi. İyi ki açmışlar, yoksa her an sokaklarda kalabilirdim. İkinci hayatımızı burada bulduk. Burası bizim yuvamız, evimiz. İnşallah buna da köstek olmazlar”. İstediği iki şey var Meltem’in, buradaki yuvalarına kimse “köstek” olmasın, bir de “iş”. “Elimiz ayağımız tutuyor. Bize acımasınlar, biz iş istiyoruz. Sadece iş. Fuhuş yapmak istemiyoruz. Mecburuz yoksa aç kalıyoruz” diyor. Ailesiyle görüşüyor Meltem, en azından bir kısmıyla. Küçük yeğenleri onun trans olduğunu bilmediğinden adını da, fotoğrafını da vermek istemiyor. Anlattıkları gösteriyor ki, mevzu ailenin kabullenmesiyle de bitmiyor: “Annecim beni kabul etmişti, ancak ameliyat olduktan sonra, komşular ‘Aa Zeki Müren gibi kadın olmuş’ deyip durdular. Annem, çektiklerimi görünce vefat etti. Toplum baskısı büyük. Bizi dışlıyorlar. Pişman değilim, hayatımdan mutluyum. Yeter ki bize karışmasınlar. İş versinler, çalışayım, evime gideyim, ailemle güzel güzel oturayım. Ama yok; trans olmak ne kadar büyük suç. Bu önyargı hiç bitmeyecek mi?” Çingene Gül ve Eylül Cansın Misafirhaneleri’ne bir yardım ziyaretinde bulunup, ona yanıtı siz vermek isterseniz; İstanbul LGBTİ’yi arayabilirsiniz. l Tel: (212) 252 10 88 (555) 328 17 11 yaşları genç gay erkeklere, ailesinden tehdit alanlar ya da mülteci başvurusu yapmış LGBTİ bireylere de kısa dönemli barınak olmuş. Hayat kurtarıcı bir barınak hem de. İlker son genç misafirlerini şöyle anlatıyor: “Biri 18, diğeri 19 yaşındaydı. Birbirleriyle mesajlaşırken aileleri görüyor ve eşcinsel olduklarını fark ediyor. Kış vakti, kıyafetleriyle kapının dışına koyuyorlar. 18 yaşındaki kanserdi. Babasının ilk işi, sigortasını durdurmak oluyor. Tanıdık doktorlardan hızla kart çıkarttık, ilaçlarını aldık. Burada 67 ay kaldılar, sonra çalışmaya başlayıp gittiler”. El işi kursları başlıyor Defilenin düzenleyicisi trans arkadaşların gıda yardımı sürüyor misafirhane için. Ancak arayan olmadığında yemek de olmuyor. Misafirhaneye düzenli bir gelir sağlamak için girişimler başlamış. Yakında evde kalanlara el işi kursları verilecek mesela. İhtiyaç yemekle de sınırlı değil, kullanılabilir haldeki ocak, elektrik süpürgesi, yangın söndürücü de listede. “Devletin görevi olan işi biz üstlenmek zorunda kaldık” diyor İlker öfkeyle, “Her belediyenin kadın sığınmaevi bile yok ki bizi görsünler. Bize iki parti dışında ilgi göstermiyorlar”. Misafirhanede her gün dernekten iki gönüllü nöbet tutuyor, komün yaşama alışmaya çalışan “misafir”ler arasında çıkan problemleri halletmek, evle, ev sahibiyle, komşularla iletişim kurmak, gelen misafirleri ağırlamak için... Üstelik misafirlerin çoğu sağlık problemleri yaşadığından onlara göz kulak olmak da görevleri. Mesela içlerinden biri, Bakırköy Ruh C M Y B