22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Bir yanda kaşık havası, öte tarafta zeybekler ve onlarla uyum içinde figürlerini sergileyen üç “break” dansçısı. Red Bull Anadolu Break, hiphop kültüründen gelen üç dansçının, Aydın’dan Toroslar’a, oradan Kars’a kadar uzanan bir coğrafyada Anadolu’nun mistik danslarını keşfediş öyküsünü anlatıyor. Biz de bu hikâyeyi, bir anlamda ekibe rehberlik yapan Kadir Memiş, yani Amigo’dan dinledik. 22 ŞUBAT 2015 / SAYI 1509 DENİZ GÜL (Red Bull Anadolu Break metin yazarı) Dördüncü dansçı da Anadolu Amigo yani Kadir Memiş, sol başta. “Anadolu Break” Red Bull’un uzun zamanlı projesinin başlangıcı niteliğindeki bir ilk film. Roxrite, Neguine ve Amigo, Red Bull BC One’dan da tanıdığımız, break dünyasının önemli figürlerinden. Breaking, zaten hiphop kültürünün önemli bir parçası. Filmde de, karakterlerimiz “hiphop”u tüm etkileşimlerin yaşandığı ve tüm kültürlere açık bir son kültür olarak algılıyorlar. Anadolu’nun kültür zenginliğini kendi danslarına katmak ve kendi bilgilerini, karşılaştıkları coğrafyaya ve bu coğrafyanın insanlarına aktarmak için bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu, tam anlamıyla bir deneyim filmi! Proje kurgu aşamasında Postprodüksiyona, Uluç Keçik’e geldi ve elimizdeki görselişitsel malzemeyi nasıl anlamlı bir bütüne getirebiliriz diye kolları sıvadık. Kurgu masasında Mehmet Abanoz ve Baptiste Gacoin ile çalıştık, Berlin çekimlerinde ise Tuğrul Kurban ve Fatih Şenal ile bize bu süreçte desteğini esirgemeyen Ece Bulut’a da buradan teşekkürler. Kurgunun biraz ötesine gittik aslında ve içeriği daha belirgin hale getirecek bazı bölümler ekleme kararı aldık. Film boyunca karşılaşacağımız bazı temaları Berlin’de Amigo’yu takibe alarak daha da derinleştirdik. Bunlardan bazıları aslında “hiphop” kültürünün füzyona ne kadar açık olduğu ve bu açıklığın bize Anadolu’da nasıl ışık olacağıydı. Aslında karakterlerimiz yol boyunca muazzam bir Anadolu coğrafyasıyla, derinliğiyle ve bilgisiyle karşılaştılar. Anadolu, filmde, dördüncü bir karakter olarak gözümüzde belirdi. Aldığımız kararlardan bir başkası buydu… Anadolu’ya bir ses vermek istedik. Fısıldayan bir ses bize yol boyunca rehber oldu. Filmde, zeybek dansının, Torosların, Ani Harabeleri’nin şahlandığı muhteşem bir sinematografiyle karşı karşıyayız. Bunu derinleştirmek için özellikle Mehmet Abanoz ile çok ciddi görsel bir dil üzerine çalıştık ve filmin içeriğinin içinde yarıklar açarak, hem Anadolu’nun sesine, hem de izleyicinin derinleşebileceği görsel bir şölene yer verdik. Film için aldığımız diğer önemli bir karar olan müzikleri ise HeadRoom Istanbul ve DaPoet ile çalıştık. Muazzam bir süreçti. Filmin son aşamasıydı ve oysa ki, müzik, ses, intro ve outro’lar gibi konulara birlikte baktığımız, içeriği eleyerek, sadeleştirerek ortaya çıkardığımız bir terzilik süreci yaşadık. l H Bu filmde Anadolu dans ediyor em de ne dans, Anadolu Break’te de zeybekten, “hiphop”a önemli bir rolünüz var. uzanan bir dans ve Bir anlamda yurtdışından müzik yelpazesi, “Red Bull gelen dansçılarla, yerel Anadolu Break” isimli belgeseldans ekiplerinin bir araya filmle, Anadolu’nun başından gelmesinde aracıydınız. Bu sonuna kadar gezdi. Ortaya, açıdan sizin için nasıl bir doğuyla batıyı, yerelle evrenseli projeydi? bir araya getiren pek çok sentez Anadolu Break’teki rolüm yol dans figürü çıktı. DENİZ göstermek ve iki kültür arasında Almanya’da yaşayan Türk rehber olmaktı. Bir yandan ÜLKÜTEKİN “bboy” Kadir Memiş, namı diğer katılımcılara ev sahipliği ve Amigo, bu proje için en uygun yabancı dansçılara tercümanlık isimdi belki de. Yanına, Red Bull BC One All yapmak, bir yandan da dansçı olarak aktif Stars ekibi dansçıları Brezilyalı Neguin ve olmak beni bir hayli yordu... Tur boyunca ABD’li Roxrite’ı aldı, doğudan batıya gizemli kafamızdan eksik olmayan soru şuydu; dansları bulmak için Anadolu yolculuğuna yabancı dansçılar geleneksel danslarımızı, çıktı. Taylan Mutaf, bu seyahatin çekimleri ezgilerimizi nasıl algılayacaklar ve nasıl için yönetmen koltuğuna oturdu, Deniz Gül değerlendireceklerdi? ise hikâyesini yazdı. Bu sorunuzdan devam edelim, Biz ise hikâyeyi bir de Amigo’dan dinledik. Anadolu Break, gençlere hitap eden Tabii önce kendi hikâyesinden konuşmaya danslarla, yerel dansları bir araya getirip başladık. füsyon dans motifleri ortaya çıkarmayı Duvara karşı filminin opera amaçlayan bir proje diyebilir miyiz? uyarlamasının koreografı olarak biliyoruz sizi, gösterinin başarısında önemli bir katkınız vardı. Nasıl başladı dansla ilginiz? 10 yaşıma kadar doğa ile iç içe olan yalnız bir çocuktum. Bu dönemde görmeyi ve algılamayı öğrendim. Köydeki geleneksel şenliklerde hayvan taklitleri yapılırdı. Ben de dansa bu şekilde, hayvan takliti yaparak başladım. 1984‘te Berlin’e geldim ve burada hiphop kültürü ile tanıştım. Böylelikle yeni bir kimlik kazandım. 1993’te Flying Steps ekibini kurdum ve bu ekiple başta, dört dünya birinciliği olmak üzere birçok ödül kazandık. Son yıllarda kendi projelerimi yazıp, yönetip, sahneye koymaya başladım. 2010’da bahsettiğiniz “Duvara Karşı” Operasında breakdans, zeybek ve baleyi bir araya getirdim ve bu eser de Faust ödülüne layık görüldü. Evet, zaten kendime ait böyle bir füzyonum var. Zeybek ile breakdansın sentezi, ama Anadolu Break projesinde amacımız, daha da ileri gidip, diğer geleneksel danslardan da yararlanmak, esinlenmek ve yeni fikirler üretmekti. Bu açıdan Anadolu’da geçirdiğiniz zaman ne kadar faydalı oldu? Hangi bölgelere gittiniz? Hangi yöresel danslarla karşılaştınız? Anadolu nerden bakılsa kültür açısından zengin bir coğrafya. 4000 dansın arasından seçim yapmak kolay olmadı. Aydın’dan başlayıp, Toroslarda bulunan İbradı’ya ve oradan da Kars’a uzandık. Ufuklarımız kilometreler arttıkça açılıyordu diyebilirim. Yöre insanının yaşadığı iklime ve ortama mükemmel bir şekilde ayak uydurduğunu, bunları da danslarında, ezgilerinde, hatta kilimlerinde işlediklerini gördük. Aydın’da Dampınar köyünde, zeybeklerle bir araya geldik ve Afrodisias’ta o eski sahnede müthiş bir performans otaya çıkardık. Zeybek kültürünün, “BBoy” kültürüne ne kadar benzediğine tanık olduk. Ancak kaşık oyunlarında dans ederken, kaşıklarla ritm tutmakta epey zorlandık. Kars’ta ise, Ocaklı köyünde muazzam bir dansla karşılaştık. Bölgenin çok heyecan verici ve mistik bir yapısı vardı. Dans, beraberlik ve dostluk üzerine kurulmuş ve ezgisi de diğer yörelere göre bayağı farklıydı. Maalesef her yerde çok uzun zaman kalamadık ama biliyoruz ki, aldığımız ilhamlar, ögrendiğimiz hikâyeler danslarımıza yansıyacaktı. Yöre insanının size bakışı nasıldı? Karşılaştığımız insanlar, breakdansın ne olduğunu çok merak ediyorlardı, onlarla sohbet edip anılarımızı ve danslarımızı paylaştık. Bizi çok güzel ağırladılar. Bütün bu güzel ve heyecanlı duygularla Anadolu’dan ayrıldık. Biraz da break dans kültüründen bahsedelim, bu belgesele nasıl ilham kaynağı oldu? Şunu da yeri gelmişken belirteyim, breakdansın asıl adı “BBoying” ya da “breaking”. Roxrite’da, Neguin’de, ben de, iki kimlik arasında yaşıyoruz. Üçümüz de dansı kendi kendimize öğrenmişiz. İlham kaynaklarımızdan biri, “chyper“, yani dansçının daire içinde doğaçlama süresi. Bir an olsun yaşamdan sıyrılma, o boşlukta kaybolma ve bedeni bilinmeyen yönlere sürüklemek olarak tanımlayabilirim bunu size. Bu camia egoların büyük olduğu bir yer. Hem “break”te hem de geleneksel dansta bunu görebiliyoruz. Maalesef zamanla doğaçlama arka planda kalmış ve dans performansa dönüşmüş. Anadolu Break’in, bir öze dönüşe de katkısı olacağını umuyorum. Bu projenin devamı olacak mı? Bu filmde bir araya getirdiğimiz malzemeleri harmanlayıp bir sahne gösterisine döndürmeyi planlıyoruz. Ekim sonunda da bunu “Red Bull Anadolu Break Sahne Gösterisi” olarak sunmayı istiyoruz. l SELÇUK EREZ Rönesans ne zaman gelecek? Gebeler sokağa çıkmasın / Nişanlılar el ele gezmesin / Anaokulunda din dersleri... Bu gidiş, AKP iktidarıyla başladı, üç yıl önce dönemin Başbakanının söyledikleriyle pekişti: Benim ifademde dindar bir gençlik yetiştirmek var... Bizden muhafazakâr demokrat, kimliği ateist bir nesil yetiştirmemizi mi bekliyorsun? Biz muhafazakâr ve demokrat bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için varız! Dini böyle öne almanın neler getireceğinin yüz binlerce örneğinden birini daha anlatmaya çalışalım: Yunan şairi Seferis, 1963’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığında söylemişti: Bizans düşünce birçok bilge... Batı’ya dağıldı ve gittikleri yerlere Rönesans’ın tohumlarını serpti. Ancak Rönesans bu sırada Venedik yönetiminde olan Girit ve birkaç ada dışında, Yunanistan’a uğramadı. Girit’te ise El Greco doğdu ve büyüdü. Yani o sıralarda Girit’ten dünya çapında bir Rönesans ressamın çıkması, Osmanlı olmasaydı Yunanistan’da nasıl bir Rönesans yaşanmış olacağının kanıtıydı. Bu sav doğru muydu? Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Dalibor Vessely’ye sorduğumda, “Hayır” demişti, “Bizans’ta ve eski Bizans topraklarında Rönesans’ın görülmemesinin nedeni, 529’da Justinian’ın, “Hıristiyanlığın ilkeleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle eski Yunan filozoflarının söylemlerini sürdüren Atina Felsefe Akademisini kapatması ve üyelerini ülkesinden kovmasıdır!” Felsefe Okulu üyeleri Arap yarımadasında çalışabilecekleri yerlere gittiler: Eski Yunan düşünürlerinin eserleri Arapçaya çevrildi ve bu çeviriler, o çağda Arabistan’da fende, düşüncede gelişmelere yol açtı; önce Bağdat, sonra Halep, Şam, Kahire ve 9. yy’da İspanya’da Kordoba bu konuda başı çekti. Avrupa, eski Yunan bilgelerini, bu kaynaktan tanıdı. Ne oldu? Yaşamla ilgili sorulara verilen dinsel açıklamalarla yetinmeyenlerin yakıldığı zamanlar geride kaldı, akılcılık önaldı ve Avrupa aydınlandı! Bizans’tan arda kalan topraklarda Rönesans’ın görülmemesinin nedeni Osmanlı değil, Bizans yöneticilerinin din dogmalarını aşamamaları ve felsefenin, aklın bağımsız üretiminin sürdürülebilmesini engellemeleriydi. Aynen Osmanlı’da olduğu gibi... Osmanlının bu özürlülüğü yüzünden Bizans’ın, Rönesans’a elvermeyen atmosferi dağılmamış, aydınlanma her iki ülkede de gerçekleşememiştir. Bugün neredeyiz? Sizin dogmalarınızın dışına taşanları, eleştirenleri, ortacağ Avrupası’nda olduğu gibi yakmıyoruz ama türlü baskıyla sindirmeye çalışıyor, sokağa çıktıklarında biber gazıyla bazen hasta bazen de kör ediyoruz. Ölen bile var. Aklı, eleştiriyi dinsel gerekçelerle sınırlamaya son vermeden Rönesans bize uğramayacaktır... Bu gerçeği, her an, özellikle haziranda oyumuzu verirken hatırlamamız gerekir! l www.selcukerez.com İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt /İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız Pazar ekidir / Yerel süreli yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr @cumdergi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle