Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ŞUBAT 2015 / SAYI 1508 5 Timur Acar 2015’e reklamların aranılan yüzü olarak merhaba dedi. “Avrupa Yakası” dizisiyle başladığı ekran yolculuğunda, şimdilerde “Kertenkele” dizisindeki imam tiplemesiyle gündemde. Hakkında Meclis’te bile tartışma çıktı. Eleştirileri, “Biz komedi yapıyoruz, ama bazıları bizden de komik” diyerek yanıtlıyor. O komedilerin aranılan yüzü ama diyor ki... K Elbet bir gün dram da oynayacağım ertenkele’yle televizyon ekranlarına hızlı bir dönüş yaptı Timur Acar. İmam kılığında bir camiye sığınan kanun kaçağı rolüyle öyle gündeme oturdu ki, dizideki imam tiplemesi, TBMM gündemine bile taşındı. Sert mizacına inat, yıllardır komedi yapımlarının aranılan yüzü olan Acar’la en başından başladık sohbete ve bakın konu nerelere geldi... 1999 Marmara Depremi, sizin dolaylı yoldan tiyatroyla tanışmanızı sağlamış. Nasıl kesişti yollarınız? Evet, bu hikâyeyi bütün röportajlarımda anlatmaktan yoruldum ama sizler içinde bir özet geçeyim. 1999 yazını, tatil için gittiğim memleketim Sakarya’nın Karasu ilçesinde geçiriyordum. Malum depremi orada yaşadım. Herkes o büyük şoku atlattıktan sonra yaraları sarma aşaması başladı ve ben de İstanbul’a dönmek yerine, bir süre orada kalmayı istedim. O süre zarfında Sakarya merkezde yıkılan tiyatro Karasu’ya geldi ve bu sayede ben de tiyatroyla tanışmış oldum. Hayatınızda nasıl değişiklikler oldu? Karasu’da kalmam hayatımda fazla bir değişiklik yaratmadı. Zaten bayramlar ve tatillerde gittiğim bir yerdi, yani çocukluk döneminden itibaren gidip geliyordum. Bir de tabii küçük bir yerdi. Şimdi tabii ki orası da çok gelişti ve değişti ama çoğu kişiyi de tanıdığım için kolay bir süreçti benim açımdan. Depremzede çocuklara tiyatro oynayarak başlayıp, altı sene içinde Oyun Atölyesi bünyesinde profesyonel DENİZ oyunculuğa adım atıyorsunuz. ÜLKÜTEKİN Oyunculuk adına kısa bir süre diyebilir miyiz buna? Süreci hızlandıran sizdeki cevher miydi? O cevheri nasıl işlediniz? Her tiyatroyla ilgilenen oyuncu adayı gibi ben de çocuk oyunuyla başlayıp, sonrasında amatör olarak büyük oyunlarda oynadım. Bu mesleği yapmak istediğimi fark edip sınavlara hazırlandım ve dört senelik bir İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Anasanat Dalı eğitim süreci yaşadım. Ardından İstanbul’a geldim ve Oyun Atölyesi’nin bir oyun için açtığı seçmeye girdim. Beğenmiş olacaklar ki çağırdılar ve benim de profesyonel olarak yolculuğum böylece başlamış oldu. Biraz hızlı anlattım ama cevher dediğiniz şeye pek inanmam, bu işi yapmak istedim ve yolumu çizdim, diyebilirim kısaca. Kendimizi dinlememiz lazım Almanya’da işçi bir ailenin çocuğu olarak doğup, sonradan Türkiye’ye gelmenin ne gibi avantaj ve dezavantajları var? Bu büyük kırılma karakterinizde ne gibi etkiler yaptı? Ailem, ben beş yaşındayken döndüğü için büyük bir kırılma yaşayamadım. Direkt ilkokula burada başlayınca insanda kırılma da kalmıyor. Fakat ailenin diğer bireylerinde bu oldu tabii ki. Abim ve ablam mesela, buralara alışamadılar ve Almanya’ya dönüp orada eğitimlerine devam ettiler. Bir keresinde kendinizi yalnızlığı seven biri olarak tanımlamışsınız. Bu biraz da çalıştığınız sektörün getirisi mi? Evet doğru. Biraz da kendimize vakit ayırmamız gerekiyor. Çünkü uzun saatler hep birileriyle temas halinde olmak yorucu olabiliyor. Bir de işimiz icabı çok konuşuyoruz. Biraz susmak ve kendinizi dinlemek isteyebiliyorsunuz. Hobileriniz arasında bisiklet ve balık tutmak varmış. İkisi de yalnızlığı seven insan hobisi aslında. Başka neler yapmayı seversiniz? Yapmaktan keyif aldığım çok şey var, ama vakit bulup şu ikisini bile yapabilsem çok sevineceğim. Müzik ile ilgilenmeyi severim. Değişik enstrümanlarla tanışmak hoşuma gider. Şu an kanun aldım, onunla ilgileniyorum mesela. Kendinizi en çok tiyatroya yakın bulduğunuzu söyleyebilir misiniz? Söylerim tabii. Tiyatroya hep vakit ayırdım, ne kadar yoğun çalışsam da, yedi sezondur bir oyunum hep oldu. İyi ki de oldu, bu beni biraz rahatlatıyor açıkçası. Şu sıra Moda Sahnesi devam ediyor. Ama ben fazla uğrayamıyorum; Malum dizi ve reklam çekimlerinden. Bu yüzden 12 ortağım evet yanlış duymadınız, 13 kişiyiz ve tiyatro yapıyoruz herkese inat bana biraz kızıyorlar, ama anlayışlıyız birbirimize karşı Allah’tan. l Kertenkele’ye seyirci sahip çıktı Son projeniz Kertenkele ayrı bir yere oturuyor herhalde. Konu, Meclis’e bile taşındı ve imamların kötü gösterildiği iddia edildi. Bundan önce, pek çok meslek grubu dizilerde kendilerinin kötü gösterildiği yönünde tepki göstermişti, ama ilk defa konu Meclis’e taşınıyor herhalde. Siz böyle bir tepki bekliyor muydunuz? Beklemiyordum, desem yalan söylemiş olurum. Bekliyordum, ama konunun oralara kadar gideceği aklımdan geçmemişti. Yani bu ülkede şu roller oynanır, bu roller oynanamaz hükmünde bir yasa mı var. Ayrıca ben bu dizide bir imamı oynamıyorum, bunu defalarca anlattım. Ben burada bir haksızlığa uğrayıp hapse düşmüş, bir şekilde oradan kaçmayı başarmış ve kaçtıktan sonra da imam kılığında bir mahalleye sığınmış bir karakteri canlandırıyorum. İnanın bunu yaparken de senaryoyu kılı kırk yararak, kafamda çözerek yapmaya çalışıyorum. Çok ince uçları olan bir konu olduğunun ben de farkındayım ve kimseyi de rencide etmemek adına yoğun bir çaba harcıyorum... Harcıyoruz desem daha doğru olacak sanırım. Yazım ekibini de dahil edeceğim konuya, çünkü onlar da bu konuda dikkatliler. Unutmamak gerekir ki biz burada bir komedi dizisi çekiyoruz. Biraz daha işin genelini görüp, eleştirirken de oradan eleştirmenin doğru olacağı düşüncesindeyim. Bu soruyu madem sordunuz, şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Dizi yayınlanmaya başladığında Cumhuriyet gazetesinde de yazı çıkmıştı. O tepki gösterenler içinde, gazeteniz de vardı. İnanın çok komik şeylerle karşılaştım o dönem. Biz burada komedi dizisi çekiyoruz, ama bazıları bizden daha komik. Sanırım artık neye, kimin, nasıl tepki göstereceği belli olmayan bir zamanda yaşıyoruz. O yüzden ben sadece yaptığım işin samimiyetiyle ilgileniyorum, çünkü meslekte bunun sahici olduğunu düşünüyorum... Halkın, diziye sahip çıkması herhalde var olan “siyasi erk”e en güzel yanıt oldu. Hangi “erk” olursa olsun sanırım herkes yanıtını aldı. l Komedi bana çok şey kattı Ne zaman, “Ya ben galiba oyuncu oluyorum” dediniz? Valla herhalde amatör olarak sahneye çıkmaya başladığımda, ama tabii “Ben oyuncu oluyorum” demedim de, “olmak istiyorum” demeye başladım. Avrupa Yakası, herhalde, geniş kitlelerin sizi yakından tanımasını sağlayan ilk yapımdı. Avrupa Yakası’nı sizin açınızdan, oyunculuk anlamında farklı kılan neydi? Rolün kendisi mi yoksa genel olarak yapımın sürükleyiciliği mi? Her şeyden önce ilk işimdi ve okurken izlediğim bir diziye mezun olduktan sonra dahil olmak çok keyifliydi benim için. Oynadığım rol de çok keyifliydi, senaryo ve ekip eğlenceliydi. Hal böyle olunca da ortaya çıkan iş kaliteli ve güzeldi. Ancak şunu da eklemem lazım, ben o dönem çok heyecanlıydım. Sizi hem sinema, hem de televizyonda daha çok komedi ağırlıklı yapımlarda gördük. Buna tesadüf diyebilir miyiz? Oysa sizi hiç tanımayan biri sert mizaçlı olduğunuzu düşünebilir. Düşünebilir değil, zaten tanımayanların öyle dediği kesin. Birkaç kere de bunu yaşamışımdır. Tanıştıktan sonra konuşurken “Ya, seni ilk gördüğümde şöyle düşünmüştüm” diyen çok oldu hayatımda. Komedi kısmına gelince şunu söyleyebilirim, komediyle başladım evet, ama bu demek değil ki hep komediyle devam edecek. Önümüzdeki dönemde ben de dram oynayacağım tabii ki. Bu sadece bir süreç ve komedinin bana kattığı çok şey olduğunu da inkâr edemem. Timur Acar “Kertenkele”de. Bir vatandaş gözüyle ülkeye bakarsanız neler söylersiniz? Siyaseti gerçekten sevmiyorum ve hayatımıza çok şey kattığını da düşünmüyorum. O yüzden müzikle, sanatla, ne bileyim dansla, baleyle, operayla zaman geçirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Öte yandan tabii ki içinde yaşadığınız coğrafyada sorunlar varsa, siz de bundan ister istemez etkileniyorsunuz. Evet, sorunlarımız var, hem de öyle 10, 20 senelik sorunlar değil bunlar. Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri süregelen sorunlarımız var. Düşünce özgürlüğü, halkların kardeşliği sorunu yıllardan beri süregelen sorunlarımız maalesef. Dökülen kan, anaların gözyaşları durmak bilmedi yıllardır. Ancak bütün bunlara bakıp da umudumu yitirmek istemiyorum. Benim bu topraklara, bu insanlara, Anadolu’da yaşayan kökeni ne olursa olsun tüm insanlara inancım var ve inancım varsa, umudum da var. Bazıları sırf yabancı dizi izliyor Son bir iki yılda, özellikle dizi sektöründe, pek çok yapımın reyting sıkıntısı çektiğini görüyoruz. Sizce bu biraz da Gezi’den sonra değişen siyasi iklimle birlikte toplumun algılarının ve televizyondan beklentilerinin değişmesiyle ilgili mi? Bence her şeyi Gezi’ye bağlamanın âlemi yok. Gezi’den sonra değişen siyasi iklim diyorsunuz sorunuzda değil mi? Ben maalesef öyle bir ortam göremiyorum, yoksa aynı ortamda değil miyiz? Televizyon dünyasına gelecek olursak, evet, dediğiniz gibi artık hangi işin ne kadar süreceği belli değil maalesef. Reklam paylarındaki düşüş, maliyetlerin fazlalığı, en iyi dizilerin bile ortadan kalkmasına neden oluyor. Artık hayatımızda internet var: Dünyayı takip etmek artık an meselesi herkes için. Çok iyi ve başarılı yabancı diziler var ve bir kısım izleyici yerli dizilere dönüp bakmıyor bile. Fakat bunun yanında deli gibi yarışma programları da mevcut ve muazzam reytingler alıyorlar. Halk da izliyor mu? Evet, izliyor. Televizyon algısını büyütmeye gerek yok. Yalancı bir kutucuk, içi dolu turşucuk. İsteyen istediğini seçer, beğendiğini izler, beğenilmeyen de maalesef o büyük çukurun içindeki yerini alır. l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi:?Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt /İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız Pazar ekidir Yerel süreli yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr @cumdergi C M Y B