14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 3 AĞUSTOS 2014 / SAYI 1480 Latin Amerika’nın kötü azizleri Meksika’nın Sonora şehrindeki güvenlik güçleri, 2012 Nisanı’nda sekiz kişiyi, on yaşında iki erkek çocuğu ve 55 yaşında bir kadını öldürmekten tutukladı. Oldukça sıra dışı görünen cinayetin içyüzü aydınlandığında ABD güvenlik teşkilatı FBI’nın gizliden gizliye yürüttüğü endişeli araştırmaların da gerçekliği kanıtlanmış oluyordu. Zira cinayeti işleyenler, Santa Muerte tarikatı üyeleri, öldürülenlerse kanları Santa Muerte’ye sunulmak istenen kurbanlardı. Bugünlerde FBI, mesaisinin çoğunu uyuşturucu kartelleri ve Santa Muerte tarikatı arasındaki bağlardan oluşan kara gücün ABD’ye bulaşmasını engellemeye ayırıyor. M eksika Devlet Başkanı Felipe Calderon’un 2006’da uyuşturucu çetelerine karşı açıkça savaş ilan etmesinin ardından sekiz yıl geçti. Bu süreçte, ülkede askeri kuvvetlerle çeteler ve çetelerin birbirleriyle giriştiği çatışmalarda 45 bin insan hayatını kaybetti. Sorun bir ülkenin uyuşturucuyla mücadelesinin yetersizliği olarak görülebilir, ama son günlerde FBI raporlarında giderek artan ve yüksek sesle ifade edilen endişe, bu ölümlerin sadece uyuşturucu çevresinde dönen çıkar çatışmalarıyla ilgili olmadığı yönünde. FBI’nın son günlerdeki en büyük dertlerinden biri, ülkenin yanı başından güneye kadar uzanan coğrafyada hızla yükselen oldukça radikal bir tarikat: Santa Muerte DENİZ (Kutsal Ölüm). Latin ÜLKÜTEKİN kökenlerinde derin izler bırakan kara büyülerin modern çağlardaki devamı olarak özetleyebileceğimiz tarikat, son birkaç yılda özellikle Meksika’nın belli bölgelerinde ciddi güç kazanmış durumda. 2011 ve 2013’te tarikat hakkında iki rapor yayımlayan FBI ajanları, Santa Muerte hakkındaki son bilgileriyle artık onu iyiden iyiye bir tehdit olarak algılamış durumda. Kurumun Davranışsal Bilimler Departmanı’nda çalışan Dr. Robert Bunker, Santa Muerte’nin iç yapısı hakında uzmanlaşmış bir isim. Tehlikeyi, yazdığı Resimde gördüğünüz kadın, Santa Muerte’nin halka açık ilk mekânının kurucusu. onca raporla defalarca belgelemiş. Dr. Bunker, bu sıra dışı tarikat hakında “Davranışları bazen o kadar anormalleşiyor ki, bilinçli acı çekme eylemlerine ya da öldürmeyi zevk verici bir eylem gibi görmeye kadar uzanıyor” diyor. Meksika’da yarım yüzyıl önce ortaya çıkan Santa Muerte tarikatı, zaman içinde Orta Amerika ve ABD’ye de yayılmış. Bu yayılma sürecinde belirleyici olan, tarikat ritüellerinin özellikle Meksika’da büyük güç sahibi olan uyuşturucu kartellerinin üyeleri arasında benimsenmeye başlaması. Bu durum zaman zaman ülkede ve çevre ülkelerde uyuşturucu savaşları sonrası ortaya çıkan toplu ölüm bilançoları için de açıklayıcı. Tarikat kendini tam anlamıyla bir din olarak görmediği için ritüeller de bölgeden bölgeye farlılık gösteriyor. Ancak hemen her bölgede kurulmuş bir Santa Muerte mekânı bulmanız mümkün. Ritüeller arasında ortak payda ise tanrı olarak görülen Santa Muerte’nin ruhunu açığa çıkarmak için yukarıda bahsettiğimiz tarzda eylemler yapmak. Uyuşturucu savaşları sırasında yaşanan toplu ölümler de, sırf rakip çetelere gözdağı verme isteği değil, bu ritüellerin bir uzantısı olarak görülüyor. Üstelik güvenlik güçlerinin yetersizliği her büyük çatışmanın ardından, belli bölgelerin, Santa Muerte’ye bağlı çetelerin eline geçmesine sebep oluyor. FBI tarafında yaşanan en büyük korkuysa, bu tehdidin kısa bir süre sonra hızla ABD içine yerleşeceği... Latin Amerkia’daki sayısız din ve pratik içinde tanrılara, ruhlara ve envai çeşit ruhani varlığa bir şeyler adamak oldukça bilinen bir yöntemdir. Ancak bu yöntemlerin hemen hepsi, yiyecek, içki, tütün gibi masum şeylerken, Santa Muerte tanrılarına oldukça barbarca yöntemlerle adakta bulunuyor. Tarikatın en bilinen yöntemi öldürülenlerin kafasının tanrılara armağan edilmesi. Dolayısıyla Santa Muerte için insan cesetlerinin ayrı bir değeri var. Santa Muerte için bir başka önemli şey de tahmin edebileceğiniz gibi uyuşturucu. Karanlık ve sadece mumla aydınlatılmış odalardaki ayinler, uyuşturucu eşliğinde yapılıyor. Uyuşturucu almış üyeler, dualarına daha iyi odaklanıp, tanrılarının daha fazla duayı kabul ettiğine inanıyor. Bir başka ayin aracıysa, insan ya da hayvan kanıyla doldurulmuş çanaklar. Tarikat kendini tanıtma konusunda da bir hayli istekli. Ritüalistik kitaplar yayımlayan IXAXAAR isimli yayınevinin Calvary Cross Botanica isimli dijital dağıtımcısı tarikatın hediyelik eşyalarını, küçük Santa Muerte sembollerini internet üzerinden satıyor. Santa Muerte’nin merkezi olarak kabul edilen yer ise Tepito şehrinde oldukça mütevazı bir mekân. Yaklaşık on yıl önce hayata geçen bu yerin özelliği kamusal olarak açılan ilk tarikat mekânı olması. Aradan geçen sürede Meksika ve Latin Amerika’nın pek çok şehrinde Santa Muerte merkezleri açıldı ve beklenenin çok üzerinde bir ilgi gördü... l Santa Muerte Vatikan’a da karşı S anta Muerte konusunda endişelenen yegâne kurum FBI değil. Aynı zamanda Katolik Kilisesi de tarikatı önemli bir tehdit olarak görüyor. Vatikan tarafından, Hıristiyanlığa karışı açık bir tehdit olarak görülen Santa Muerte hakkında Vatikan Insider’a konuşan Ravasi, tarikatı, “kâfir” ilan etti, “Kutsal Ölüm” felsefesini, tarihi Latin Amerika inanışlarıyla, İspanyol istilası sonrası Meksika’ya gönderilen azizlerden öğrenilenlerin bir karışımı olarak betimledi ve “Din, hayatı kutsar, bunlarsa ölümü kutsuyor, aradaki fark çok açık” dedi. Ravasi’nin bu net ifadelerinin ardındaki sebeplerden biri de doğal olarak Santa Muerte’nin Katolik Kilisesi’ni de yok edilmesi gereken bir hedef olarak görmesi. Öte yandan böylesi bir dinin Meksika gibi gelir eşitsizliğinin olduğu bölgelerde yaygın olması doğal görülebilir. Tarikatın pek çok üyesi, uyuşturucu kartelleri değil, normal vatandaşlar. Özellikle güvenlik güçlerinin etkili olmadığı bölgelerdeki bir sürü genç Santa Muerte için potansiyel mürit niteliği taşıyor. l “Yağmurlu genç kadın...” ATAOL BEHRAMOĞLU Ga m z e Y ü c e s a nÖ zd emi r Çolpan İlhan’a Ñ N AT Ç I KÖ STE B E K Ça E r ^ Me rkezl e r i n d e Ge nçl ik, S ^ n ^ f v e Dir e ni l A ttilâ İlhan şiiri için romantik şiir dememiz sanırım en uygunudur... “Duvar”la başlayan büyük şiir serüveninde çeşitli dönemlerden geçmiş olsa da, romantizm onu yine de en iyi özetleyen tanımdır. Kendi şiir serüvenimin ilk dönemlerinde, liseli yıllarımda büyülendiğim Attilâ İlhan şiirinin üzerimdeki büyüsünün azalarak ya da çoğalarak değil, fakat belli ölçülerde hâlâ sürdüğünü ve hep süreceğini neden gizleyeyim! Çünkü ben de iflah olmaz bir romantiğim ve iflah olmaya da niyetim yok… *** Romantizm konusunda geçen haftalardan birinde, Cumartesi yazıları köşemde yazmıştım. Ayrıntılı açıklamalara girmeksizin söyleyecek olursam, romantizm bir aşkınlık arayışıdır… Ama tam da bu noktada kavramın ister istemez biraz açıklanması gerekiyor… Nasıl bir aşkınlık? Ya da nasıl bir romantizm? Gerçeklikten büsbütün kopuk bir düşçülükten mi, ayakları gerçeklikte bir aşkınlık arayışından mı söz ediyoruz… Benim için ikincisi… Ustam Attilâ İlhan için de öyle olduğu kuşkusuz… *** “Yağmurlu Genç Kadın”a gelelim… Şairin yetmişli yaşlarının başındaki ürünlerinden, “Ayrılık Sevdaya Dahil”den bir dizedir bu… Yetmiş yaş ve romantiklik bir arada pek şık durmuyor gibi olsa da, bal gibi oluyor işte… Yirmili yaşlarında ihtiyar şiirler yazan şairler varken yetmiş yaşında “ayrılık sevdaya dahil” diyebilen şairdeki bu duygu gençliği ve derinliğini, romantik bir kişilik dışında başka ne ile açıklayabiliriz? *** Romantik bir kişiliğe mi sahipti Attilâ İlhan? Şimdi söyleyeceğime belki şaşıracaksınız ama, kendisini özel yaşamıyla çok yakından tanımıyor olsam da, bundan pek emin değilim… Şiirlerinde cıgaralar, yabancı içki adları gırla giderken, içkiden de sigaradan da hoşlanmadığını öğrendiğimde, şaşırmıştım… Öyleyse bu nasıl oluyor? Burada şair ve şiiri arasındaki, bugün hâlâ tam olarak çözemediğim gizemli bir ilişki olsa gerek… Buna kurmaca ustalığı diyebiliriz belki… Puşkin bir gün “Kendi yarattığım bir şeye ağlıyorum…” demişti… Kendi yarattığımız bir şeye ağlamamız ya da ne bileyim kahkahalarla gülebilmemiz için, ortaya kendi kişiselliğimizi de aşan bir şey koyabilmemiz gerek… Buna da sanat eseri diyoruz zaten… *** Nereden takıldı zihnime “yağmurlu genç kadın”? Bilinçaltının bir oyunu olarak, Çolpan İlhan’ı yitirişimizle ilgili olmasın bu? Kuşkusuz ki öyle… Romantik bir şairin kız kardeşinin onun şiirlerindeki kadın imgeleriyle benzerliği ne kadar güzel ve dokunaklı… Benim için Çolpan İlhan, her zaman, “Yalnızlar Rıhtımı”nın kahramanı ve “Ben Sana Mecburum”un ilk basımının kapağındaki “yağmurlu genç kadın”dı… Bizler eninde sonunda ölüp gidiyoruz, ölüp gideceğiz… Ama romantizm hiç ölmeyecek… Ölmesin de… l [email protected] C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle