14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 AĞUSTOS 2014 / SAYI 1483 7 Salaş değil, şık bir gençlik Barış Kurbal, yıllar süren yurtdışı yaşamı sonunda, Türkiye’ye dönerek modaya el atmış. En büyük motivasyonu da, gelişmiş ülkelerin moda emperyalizmine son vermek. Karanlık İşler Atölyesi’nde yeni dönem başlıyor H DENİZ ÜLKÜTEKİN B arış Kurbal Bespoke, moda sektörüne yeni giren markalardan biri. Kişiye özel tasarım alanında öne çıkan marka, Türkiye’ye özgü bir giyim kuşam kültürü yaratma hedefiyle ortaya çıkmış. Markanın kurucusu Barış Kurbal ise, farklı sektör ve kültürlerdeki tecrübesini moda alanında kullanmak istiyor. Bespoke markasından bahsedebilir misiniz? 15 yıllık kariyerim boyunca, NATO ve çokuluslu kurumsal firmalarda uluslararası taşımacılık, uluslararası ticaret, yat ve denizcilik gibi sektörlerde görev aldım. Farklı sektörlerde ve kültürlerle çalışmak, bana geniş bir vizyon kazandırdı. Biz diğer hızlı gelişmekte olan ülkeler gibi giyim tarzımızla resmen duvardan düşüp kolumuzu bacağımızı kırıyoruz. Ya fiziki yapıları bizlere benzemeyen moda akımlarını sentezlemeden üzerimize geçiriyoruz ya da lüks markaların üçüncü dünya ülkelerine satış politikası olan kocaman logolu, büyük harfli markalarını üzerimize geçirip etrafta reklam panosu olarak geziyoruz. Yüzlerce yıllık tarihi olan toplumun daha ihtişamlı daha zarif olması için “zarafetin yeniden keşfi” dediğimiz yolculuğa çıktık. İhtişam ve zerafetin ayrıntılarda görüldüğünü biliyoruz. O yüzden sadece iyi giyinmek, iyi görünümlü olmak ve güzel sanatlara hayran olmaktan daha fazlasıdır. 2013 sonunda hayata geçen Barış Kurbal Bespoke ile kadın ve erkek için kadınlar için maskülen tarzda olmak üzere, bluz, gömlek, pantolon, abiye elbise, takım elbise, özel yapım ayakkabı, smokin, gözlük, kravat, papyon, kol düğmesi, cep iğnesi, yelek, şort, manto, trençkot, ceket, mont, kaban, fularların özel dikimini yapıyoruz. Yeni neslin salaş değil, şık ve zarif giyinmesi ve fason imalatçılıktan öteye gidememiş sektörde global marka olmak ve bu faaliyet alanında en iyisi olmak amacımız. Kişiye özel dikimi hem kadın hem de erkekler için yapan markamızın hedef kitlesi öncelikle genç beyefendi ve hanımefendiler. Ne gibi malzemeler kullanıyorsunuz? Bunlar tasarımlarınızı nasıl etkiliyor? Tüm ürünlerimiz zanaatkârımız tarafından en ince ayrıntısına kadar elde üretiliyor. Astar ürünlerimizde her zaman ipek astar kullanıyoruz. Ayakkabılarda deri seçenekleri ve deri rengi seçeneklerinden seçim yapıldıktan sonra model belirleniyor. Ayakkabılarda tamamen el yapımı olup Fransız köselesi kullanıyoruz. Bu kösele birkaç gün suda bekletilip preslendiği için daha uzun ömürlü oluyor. Kol düğmeleri ve cep iğneleri de tamamen el yapımı, Svarowski taş veya oniks taşlar kullanılıyor. Pirinç hammaddenin üzerine altın kaplama veya nikel kaplama yapılıyor. Kravat ve papyonlar da ipek kumaşlardan tercih ediliyor. Ayrıca İngiliz kraliyet ailesine sunulan özel kumaşlardan her biri elde dikilerek yapılıyor. Gömlek, 400’den fazla farklı desende Napoli’de saf çift bükümlü pamuktan imal edilmiş kumaşlardan dikiliyor. Takım elbiseler, İtalya ve İngiltere’den ithal edilen kumaşlar, çeşitli yün kartelasında Avustralya ve Yeni Zelanda merinos koyunundan elde edilen yün de bulunuyor. Ayrıca, kaşmir, yünkaşmir, ipekkaşmir karışımları gibi, lana kumaş, ipek, yünipek, pamuk, pamuk ipek karışımlı kumaşlar da bulunuyor. Çeşitli mikronlarda olup, en ince ipliklerden üretiliyor. Şirketler için de tasarım yapıyorsunuz? Ne gibi talepler geliyor? Kurumsal faaliyet alanında; mekân, şehir, iklim şartları, kurum kimliği, logo, müşteri profiline önem veriyoruz. Amacımız, çalışanların sektöre göre uygun, şık olmasının yanı sıra, rahat ve verimli çalışmasını sağlayacak elbiseler giymesi. Gelen talepler ağırlıklı olarak çalışanların kullanım aşamasındaki problemlerine çözüm olacak detaylar içeriyor, onu tasarım ve kurumsal imaj takip ediyor. Çok önem arz eden bu detaylar, kumaş ve düğme, fermuar, cırt bantlar gibi aksesuvarların en az 100 yıkamaya kadar dayanıklı olması, renklerin birbirine geçmemesi, personeli terletmemesi, fermuarın bozulmaması, kıyafet kalıbının rahat ve fit olması, mutfak ve temizlik personelinin kullandığı kimyasallara dayanıklı kumaş ya da benzin istasyonundaki personel için yanmayan, su geçirmeyen kumaş ve ayakkabı gibi. Yaptığımız önemli hizmetlerden biri de teslimat yapıldığı halde personel değişikliği ya da yeni personel alımında tüm yıl boyunca aynı personel kıyafetini tedarik etmek. l er türlü sanatsal üretim ve inisiyatifin özgür ve bağımsız bir biçimde var olması gerektiğini savunan Karanlık İşler Atölyesi, yeni dönemde de bu anlayışını devam ettirerek, birlikte hareket edeceği ve uygulamalı projelerle destekleyeceği birey ve topluluklara öncü ve bağımsız bir sanat platformu hazırlıyor. Kendisini bir sanat inisiyafiti olarak temellendiren Karanlık İşler Atölyesi, geçen nisan ayında kurduğu Atölye Evi ile sanat çalışmalarına ev sahipliği yaparken, aynı zamanda öğrenim ve üretim ihtiyacını karşılayacak bir mekânı hayata geçirdi. Karanlık İşler Atölyesi, katılıma ve etkileşime açık sanat etkinliklerini İstanbul’un tarihi dokusunun ve kültürel birikiminin odağında yer alan Balat’ta katılımcılarıyla buluşturuyor. Karanlık İşler Atölyesi yeni dönem atölye çalışmalarına “Sinema, Tiyatro ve Fotoğraf” atölyeleriyle başlıyor. Atölye, yeni dönemde ağırlıklı olarak görsel sanatlar üzerinde yoğunlaşan ve ana akım sanatlarının baskıcı ilke ve prensiplerinin dışında/karşısında alternatif uygulamalarla sahaya çıkıyor. Bu alanda yeni, öncü bakış açıları yaratmayı hedefleyen Karanlık işler Atölyesi, Ekim 2014 tarihinde Film Yapım, Sinema Okuryazarlığı, Temel Oyunculuk, Senaryo Yazarlığı ve Fotoğrafçılık olmak üzere toplam beş atölye ile yeni dönem çalışmalarına başlayacak. Atölyelerin, zengin ve öncü içerikleriyle kolektif ve özgün bir sanatsal üretimi dolaşıma sokmayı, kültürel ve tarihsel kodların zaman içinde ürettiği kırılmaları takip ederek, ilgilendiği sanat disiplinleri aracılığıyla, algıya ve duyulara yönelik küçük manyetik alanlar yaratmayı amaçlıyor. Karanlık İşler Atölyesi’nin uzun vadede gerçekleştirmek istediği tasarılardan biri de; atölyelerin, kendi uygulama alanlarını genişlettikten sonra, bu yıl hayata geçireceği “Bağımsız Sanat İnisiyatifi Projesi” kapsamında, deneysel ve interaktif bir sanatsal etkinliğin parçası haline getirilmesi. Avangard bir içerikle tanımlanmış olan proje, bu sayede, atölyelerin etki(nlik) alanlarını zenginleştirmeyi, kendi üretim ve uygulama pratiklerini daha önce benzerine rastlanmayan öncü bir kültürsanat hareketine katkı sağlamayı amaçlıyor. l www.karanlikisleratolyesi.com Eskinki yemekler aşlı teyze ısrarlıydı, yukarı tarafta geçirmekten hoşlanıyorum, beni adeta Bodrum’un nohudu bambaşka olur yeniliyor, kendime getiriyor. Havası suyu güzel, diyordu... “Aşşağıninki bişşee insanları bir âlem, hikâyeleri muhteşem.. benzemez!” Havası yüksek rakım sayesinde pırıl pırıl, Bu hikâye iki yıl önce yaptığım bir nemsiz ve diri. İnsan uyuduğunda uyuduğunu araştırmadan aklımda kalmış. Burdur’un anlıyor, sabah dipdiri kalkıyor. Ağlasun’u Ağlasun ilçesinde turizm seçeneklerinin çevreleyen çamlık dağlar serin serin dağ çeşitlendirilmesini amaçlayan bir kalkınma havası estiriyor. projesi için yörenin yemek değerlerini Suyu ise gürül gürül, buz gibi.. Sagalassos saptamaya çalışıyordum. Sagalassos kazısını kenti zamanında dağlardan gelen kaynak yürüten Belçika Leuven Üniversitesi ve sularıyla tanınır, gürül gürül akan çeşmeleriyle Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı işbirliği ile bilinirmiş. Kentin Türkiye’de gündeme yürütülen çalışmada bölgenin oturması ise zaman içinde yerle antik dönemden günümüze bir olmuş Antoninler Çeşmesi’nin uzanan yiyecekleri, âdetleri, ayağa kaldırılıp içinden “eskinki” gelenekleri, yemeklerinin zamanlardaki gibi gürül gürül sular izini sürmeyi amaçlıyorduk. akıtılmasıyla olmuş. Bir evde kadınlarla toplaşmış İnsanları eğlenceli, düğün konuşuyorduk. Ağlasunlu bir nine, dernek olunca tüm Ağlasun bana yerli nohudun en iyisinin eller havaya haline geliyor. Teke yetiştiği yerin doğru adresini verme zortlatması oynamaları seyre çabasındaydı. Ben “Bodrum değer. Sohbetleri güzel. Hikâyeleri neresi” diye sorunca gülüştüler.. ise tuhaf bir şekilde adeta “eskinki” AYLİN Bodrum dedikleri Ağlasun’un hikâyeler gibi... Ağlasun Belediyesi ÖNEY TAN tepelerindeki Sagalassos antik emekli öğretmenaraştırmacı yazar kentiydi.. Ahmet Ali Bilgen’in derlediği Eski Ağlasun’un mezarlığının bittiği yerde Ağlasun Masalları’nı kitap olarak basmış. Sagalassos’un mezarlığı, yani nekropol Ahmet Ali Bilgen, Ağlasun masallarının başlıyor. Ağlasun ile Sagalassos’un kaderi Sagalassos tarihi ile bire bir örtüştüğünü adeta birbirine karışan mezarlıklarla birbirine görmüş. Ağlasun’da anlatılan “Damdan bağlanıyor. Eski Ağlasunlular antik Roma dama kaçan gelin” masalındaki anlatım adeta kentinin kalıntılarına “Bodrum” diyorlar. Sagalassos tarihi gibi... Gelinin damdan dama Romalılar için de güzel bir isim yakıştırmışlar: atlayarak sevgilisine kaçtığı eski Ağlasun evleri “Eskinki” adamlar.. aynen antik Sagalassos’un birbirine bitişik Gerek Ağlasun, gerek Sagalassos bende ev düzenini anlatıyor, hikâyede bilge kâhinin tuhaf bir şekilde mıknatıs etkisi yaratıyor. söylediği gibi Balkanlar’dan gelip buraları Buraya her fırsatta gelmekten, burada zaman yakıp yıkacak olan Kral İskender’in ta kendisi. Y Nitekim Sagalassos’un tam karşısındaki tepenin adı İskender Tepesi. Masalın sonunda gerçekten de Balkanlar’dan gelen kral, taş üstünde taş bırakmaz, ak yunaklı akça mermerli içinden gürül gürül köpüklü ak sular akan çeşmeleri yerle yeksan eder. Besbelli ki bu çeşme de bugün kazı ekibi tarafından tekrar ayağa kaldırılan Antoninler Çeşmesi’dir. Masalların her detayında Sagalassos’un tarihinden kesitler var. Hikâyelerde geçen sarı üzümler, göğem erikler, bağlar bahçeler ise halen yaşıyor. Bugünkü Ağlasun ve civarındaki tüm ilçeler, köyler tam bir meyve cenneti. Kirazın iyisi burada çıkıyor, doğruca yurtdışına gidiyor. Şeftalisi, eriği, vişnesi, elması, armudu, kızılcığı olağanüstü. Bu eskinki adamlar ağzının tadını biliyormuş ki Sagalassos antik dönemde de meyveleriyle ünlüymüş. Hatta ünlü Roma tarihçisi Titus Livius, Sagalassos toprakları için şöyle yazmış: “Uber fertilisque omni genere frugrum”, yani süper bereketli, bol meyvelidir diye... Sagalassos’ta da Ağlasun’da da bana kalırsa bir hikmet var. Buranın ak taşına bir basan kendini kurtaramıyor, dönüp gene geliyor. En azından buz gibi ak suları, bin bir çeşit meyveleri için... Ağlasun masalları ile Sagalassos tarihi birbirine karışıyor, Titus Livius’un anlattığı meyveler hâlâ dallarda yıkılıyor. l aylinoneytan@yahoo.com Mersin dallı vişne hoşafı Ağlasun’da her evde mutlaka kavanoz kavanoz hoşaf yapılıyor. Fesleğenli ergen (kızılcık), karanfilli erik, mersin dallı vişne çok seviliyor. Mersin dalı artık Ağlasun’da yetişmiyor ama antik dönemde Roma mutfağında kullanıldığı biliniyor. Ağlasunlular kendileri yetiştirmeseler bile aşağı köylerden mutlaka bulup getirtiyorlar. Ağlasun’dan Sagalassos’a çıkan yol üstünde açılan Sagalassos Lodge & Spa oteli buraya 15 yıl önce ayak basıp kendini kurtaramayan ve yıllarca buraya turist taşıyan Koptur’un sahibi Fikret Atalay’ın son projesi.. Ağlasun’lu aşçısı Birsen Çiçek bize evinden getirdiği mersin dallarıyla bu “eskinki” lezzeti yaptı. Çeltikçi pazarından aldığım yabani aşısız yoz vişneyi kullandı. 1 kilo vişne (Ağlasun’un “eskinki” yoz vişnesi olursa şahane olur), 2 lt su, 1 hoşaf kâsesi şeker (yaklaşık 250 g), 1 büyük dal mersin dalı, 2 dilim portakal Vişneleri su ile önce şekersiz yaklaşık 10 dakika haşlayın. Şekeri ekledikten sonra birkaç taşım daha kaynatın. Mersin dalı ile portakal dilimlerini ekleyin ve son bir taşım daha kaynatın. Buz gibi soğutarak mümkünse Sagalassos çeşmelerinin suyundan yapılmış buzdan kâseler içinde servis yapın. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle