Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 AĞUSTOS 2014 / SAYI 1483 5 sonuna dek kalacak bir sözdür bu. Gerek Türkiye gerekse Çerkesya’da siyaset konuşmadığımdan siyasetle ilgilenmediğimden bahseden arkadaşlarıma ben Söyleşiler: siyaseti müzikle yapmak taraftarıyım ALİ DENİZ derim. Kültürü, dili ve USLU gelenekleri korumaya çalışma çabası en önemli siyasettir benim nazarımda. Çerkes kültürünün kalıcı olmasına katkı sağlamak birinci derdim. İkincisi ise Çerkes müziğini diğer toplumlara tanıtmak. Çerkes Ezgileri II projesinde nasıl bir yol haritası izlediniz, neler yaptınız? Çerkes Ezgileri II’ye 2012 yılında Nalçik’te başladım. Geleneksel Çerkes enstrümanlarının yanında keman ve çello ile harmanladım akordeon sesini. 9 adet sözlü 9 adet ise enstrümantal olmak üzere 18 tane parça var albümde. Orjinal çizgisinden çıkmadan dinlenebilir seviyede üretmeye çalıştım parçaları. Nalçik’te bu konuda profesyonel insanlarla çalıştım. Kayıtların çoğunu Nalçik’te, kalan kısmını ise İstanbul’da Kalan stüdyolarında tamamladım. Yine son düzenlemeler ise Kalan stüdyolarında yapıldı. İstanbul’daki çalışmalar süresinde ise Hasan abi vasıtasıyla Şevval Sam’a bir parça okuttum. Yine Hasan abi vasıtasıyla Prof. Dr. Cihat Aşkın ile tanıştım. Çerkes Ezgileri II’ye Kemanıyla ayrı bir değer kattı Cihat Aşkın. Bunun yanında Özer Arkun ise çellosunu Çerkesce konuşturdu albüm için. Tabiri caizse aslında geleneksel olmayan bu enstrümanları Çerkesce konuşturmaya çalıştık. Ayrıca albümün görselleri bu yıl Çerkes Sürgünü’nün 150. yılı olması sebebiyle bu trajediye değinmek amacıyla Çerkesya’nın Maykop şehrinde yaşayan Ressam Dug Aytek Doğbay tarafından özenle hazırlandı. Kendisi çok özel ve yaratıcı bir insan, bir sanat adamıdır. Eserleri nasıl seçtiniz? Repertuvarı oluştururken öncelik verdiğim en önemli şeylerden birisi eserlerin daha önce profesyonelce icra edilmemiş olmasıydı. Albümdeki bazı parçalar çoğu Çerkesin bildiği parçalar aslında fakat bunları profesyonel insanlar ile son noktaya ulaştırmak ve gündem oluşturmak yine önceliklerimdendi. Albümün ruhunda aşk, savaşlar ve sürgün ağır basıyor gibi... Uzun yıllar süren savaşlar sonucunda 150 yıl önce yerlerinden yurtlarından koparılmış, sürülmüş bir toplumun müziğinde savaşların, aşkın ve sürgünün tüm duygularla anlatılması çok normaldir aslında. Albümde ki her parçanın ayrı ayrı yaşanmışlığı, acısı, hüznü ve mutluluğu var. 10. parçada ÇerkesRus savaşları sırasında yaşanmış bir olay anlatılıyor örneğin. Aynı 16. parçada sevginin en güzel şekilde anlatıldığı gibi. l Not: Çerkes Ezgileri II projesinin tüm gelirleri geçen yıl Çerkesya’da trafik kazası sonucu göç eden, kendisi de bir müzisyen ve örnek insan olan, vatanına geri dönmüş Tıj İlkay adına yapılan misafirhaneye aktarılacaktır. Kültürü, dili ve gelenekleri korumak en önemli siyasettir Çerkesya’nın Nalçik şehrinde yaşayan Marem Gökhan Şen’in ikinci etnik müzik çalışması “Çerkes Ezgileri II”de uzun yıllar süren savaşlar sonucunda 150 yıl önce yerlerinden yurtlarından koparılmış, sürülmüş bir toplumun yaşadıkları var. Albümdeki her parçanın yaşanmışlığı, acısı, hüznü ve mutluluğu ayrı. M arem Gökhan Şen’in ikinci etnik müzik çalışması “(Khekhes Etuane) Çerkes Ezgileri II” albümü Kalan Müzik etiketiyle raflarda yerini aldı. Marem Gökhan’a göre müzik, kültürü, unutulma tehlikesi yaşayan dilleri ve gelenekleri koruma, sürekli kılma ve sonraki nesillere taşıma mücadelesinde en güçlü silah. İşte bu yüzden “(Khekhes Etuane) Çerkes Ezgileri II” sürekliliği olacak, olması gereken bir Çerkes müziği çalışması. “Çerkes Ezgileri” nasıl doğdu? Çocukluğumdan bu yana Çerkes melodileri ile iç içeyim. Çocukken babam Ürdün’den Kafkasya’dan kasetler getirtirdi tanıdıkları vasıtasıyla. Bu kasetleri kopyalar kopyalar dağıtırdım. Kasetler o dönemin profesyonel stüdyo kayıtlarından ziyade Çerkes düğünlerinde törenlerinde ve önemli günlerinde kaydedilen ses kalitesi yok denecek kadar az ezgileri içerirdi. Zaman içerisinde bu ilgi daha da arttı ve Akordeon çalmaya başladım. Ve bir gün ben bu ezgileri neden orjinal haline sadık kalarak temiz ve profesyonel şekilde kayıt altına almıyorum diye düşündüm. Bu düşünceye varmak çok kolay ve hızlı oldu çünkü en üzüldüğüm şeylerden biri, Çerkes müziği adına profesyonelce yapılmış kayıtlar yok denecek kadar az. İlk olarak Kayseri’de bu kültüre yıllarını vermiş büyüklerimle birkaç çalışmam oldu. Sonra İstanbul’da 2009 yılında ilk albüm çalışmama başladım. İngiltere’de süren üniversite eğitimimden zaman buldukça İstanbul’da kayıtlara devam ettim. 2010 yılında bu projenin daha da profesyonel olmasında dönüm noktası olan Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık ile tanıştım. Hasan abinin de profesyonel yönlendirmeleri ile 2011 yılının sonlarına doğru Çerkes Ezgileri’ni çıkardık. Arşivlere, eski kayıtlara nasıl ulaştınız? Çerkes nüfusunda sanatın herhangi bir dalı ile ilgilenen insanların oranı diğer toplumlara göre biraz daha fazladır diye düşünürüm hep. Akordeon Pshıne (Enstrüman’ın Çerkesce adı) çalan büyüklerimiz çoktur. Daha önce enstrüman çalmış veya müzikle ilgilenmiş her Çerkes’in evinde mutlaka birkaç kaset bulursunuz 2030 yıllık. Bu sebeple arşivlere ve kayıtlara ulaşmak konusunda hiç sıkıntı yaşamadım. Çerkesya’da Nalçik’te yaşıyorsunuz sanırım. Ailem geleneklerine bağlı ve kültürüne, diline hâkim bir ailedir. Bunun yanında tipik bir sanayici ailesi Kayseri’de. Aile mesleği gereği İngiltere’de dört yıl işletme eğitimi aldım. 2009 yılında üniversite eğitimimi tamamlayıp Çerkesya’nın Nalçik şehrine yerleştim. Yeşiline, sakinliğine, verdiği huzura ve en önemlisi sokaklarında anadilin konuşulmasına âşık oldum. Yaklaşık dört yıldır Nalçik’te yaşıyor ve bayramlarda, özel günlerde yakınlarımı görmek için Türkiye’ye geliyorum. Ayrıca belirtmekte fayda buluyorum müzik çalışmaları aslında benim işim değil bir nevi içinde yaşadığım kültür adına yapmak zorunda hissettiğim ve yaparken çok zevk aldığım bir vazife. Kendimi bu konuda sorumlu hissediyorum. Müzik çok önemli bir kültür taşıyıcısı, ruha ve zihne hitap ediyor. Siz de müziği bu anlamda çok yerinde kullanıyorsunuz. Hasan abimin ilk tanıştığımız dönemlerde söylediği bir cümleyi hiç unutmam; Müzik o kadar güçlüdür ki toplumların kültürlerini, geçmişlerini ve yaşayış biçimlerini unutmama savaşında en etkili silahtır. Aklımın bir köşesinde hayatımın M Tanındıkça daha çok sevileceğiz... “şu müzik türüne yakın olsun”, “şöyle esinlenmeler olsun” gibi isteklerimiz hiç olmadı. Çıkış parçamız “Popüler İhanet”. Şarkının isminden de anlaşılacağı üzere albümde de popülarizme, günlük hırslara, sisteme karşı. Müziğimiz de bu şekilde. Klişelerden uzak, çok fazla birilerine benzetemeyeceğiniz, elektrogitarlar, punk vokallerle mikslediğimiz, içimize sinen bir çalışma. Albüm 10 şarkıdan oluşuyor ve tüm şarkılar bize ait. İki kişilik bir grup olmak nasıl bir tecrübe? Canlı performansınıza başka enstrümanlar da katılıyor mu ekibe? İki kişilik bir grup oldukça rahat aslında. Daha kolay ve çabuk organize oluyoruz, karar alma süreçlerimiz daha hızlı. Genellikle sahneye iki kişi olarak çıkmayı tercih ediyoruz. Fakat sahne durumuna, organizasyonun yapısına bağlı olarak sahneye canlı bir davul ve bas gitarla çıktığımız zamanlar da oluyor. Radyolarda, müzik kanallarında yayımlanan şarkılara göre sound itibarıyla bir parça sert şarkılarınız. Malum radyolar bu tarz parçalara maalesef fazla yer vermiyorlar. Türkiye’de bir süredir revaçta olan çok şey var. Ancak azımsanmayacak düzeyde bizim gibi bu aynı tarzlardan sıkılanların olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle güzel bir alternatif olduğumuzu düşünüyoruz. Tedirgin değiliz, ticari kaygıyla yapılan bir albüm olmadığı için oldukça rahatız. Ancak tabiiki TV ve radyolarda farklı tarzlara daha çok şans verilmesi hoş olurdu. Müzikten para kazanmıyorsunuz. Zaten alternatif müziklerle bir kazanç elde etmek bu memlekette epey zor. Asıl meslekleriniz neler? Evet, farklı mesleklerimiz var! Tuncay diş hekimi, ben de özel bir şirkette satış pazarlama alanında çalışıyorum. Şu an hem henüz ilk albümümüz olması hem kendimizi fazla duyurmuş olmamamız hem de sektörün içinde bulunduğu durumlar sebebiyle, müzikten kazanabileceğimiz para ile geçinebileceğimizi düşünmüyoruz. O yüzden de mesleklerimizi bırakamıyoruz. Umarım ileride her şey farklı bir hal alır ve müzisyenler geçim kaygısı gütmeden, sadece müzik yaparak hayatlarını sürdürebilirler. Artı90 olarak Miller Music Factory’de bir dereceniz de vardı. 2008 yılında, Miller Music Factory yarışmasında “Seven Nation ArmyHolocoust” düzenlememizle ikinci olduk. Ayrıca albümde de yer alan “Ne güzel bir rüya” şarkımızın, enstrümantal yorumuyla, 2014 “Halıcı Beste Yarışması”nda finale kaldık. Bizim için çok faydalı bir tecrübe oldu. Çıkış parçasınız ve videonuz “Popüler İhanet”... Yönetmenimiz Ulaş Beşoklar ve Bora Uslusoy ile yaptığımız uzun beyin fırtınaları sonucu '”Popüler İhanet”e klip çekmeye karar verdik. Çekimler Hypnose adlı mekânda (eski Ghetto) bir günde tamamlandı. Klipteki dansöz haricindeki herkes yakın arkadaşımız! “'Para'”nın bulaştığı bütün pislikleri göstermek gibi bir niyetimiz vardı ancak klibin TV kanallarında gösterilebilmesi adına senaryoyu biraz yumuşattık açıkcası. Ulaş Beşoklar ve tüm set ekibi sayesinde her anlamda içimize fazlası ile sinen bir çalışma oldu. l üziklerini tanımlamadan, pazardan esinlenmeden geliştirmişler ve böylece çıkış şarkıları “Popüler İhanet” doğmuş. Bu şarkının derdi aslında grubun da derdi; günlük hırslara, sistemin getirdiklerine karşı seslerini duyurmak! Artı90 iki kişilik dev bir ekip. “Discopunk” da ilk albümleri. İzlenmeye ve dinlenmeye değer bir grup. İşte anlattıkları... İlk albümünüz “Diskopunk”, İzmir'den İstanbul'a gelişiniz ve sonrası... Nedir hikâye? İstanbul’a yerleştikten sonra ufak ufak albüm çalışmalarına başladık. İzmir’deyken de söz yazıp, besteler yapıyorduk. Fakat albüm çalışmalarına asıl İstanbul’da başladık diyebiliriz. Arkadaşımız Bora Uslusoy, prodüktörlüğümüzü üstlendi. Bir yıl boyunca, yoğun bir şekilde çalıştık. “Diskopunk”ta, Artı90, Tuncay Kalelioğlu ve Murat Çapraz ikilisinin tutkuyla sarıldıkları müzik grubunun ismi. Grubun menşei İzmir, doğumu ise 2005. İsimlerini ise Türkiye’nin alan kodundan alıyorlar. Özgün ve özgür bir müzik yapıyorlar. Hedefleri popüler klişeleri kırmak. C M Y B