20 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 27 TEMMUZ 2014 / SAYI 1479 Rus aksanıyla şaşırtacak DENİZ ÜLKÜTEKİN B O artık “Stajyer Mafya”nın Rus güzeli İrina! Uzun süredir akademik kariyerine odaklanan Ebru Güzel, ilk sinema filmiyle karşınıza çıkmaya hazırlanıyor. Bu deneyimi hakkında samimi bir sohbet gerçekleştirdik. ir zamanların aranan, podyumlarda isminden en çok bahsedilen mankeniydi Ebru Güzel. Sonrasında, kendini tamamen akademik ve yazı hayatına adadı. Yaklaşık on yıllık bir sürenin ardından, bu kez Stajyer Mafya filmiyle ilk uzun metraj denemesi için kamera karşısına geçti. Ebru Güzel, artık Yardımcı Doçent Doktor ünvanıyla Okan Üniversitsei’nde Sunum Teknikleri, Kültürel Bağlamda Moda ve Pazarlama dersleri veriyor. Kendisiyle yeni hayatı ve film tecrübesi hakkında konuştuk. Uzun süredir sizi ortalarda göremiyorduk, akademik kariyerinize odaklanmıştınız. Bu süre içinde neler yaptınız? Hayatımın son on yılı aralıksız bir şekilde eğitimle dolu geçti. Aslında Cumhuriyet Pazar okuyucuları beni hatırlayacaktır; çünkü gazete yazılarıma ilk olarak bu mecrada başladım. Benim için burası, içinde değerli hocaların olduğu bir okuldur. Sonrasında Elele dergisi, Hürriyet Cumartesi ve Kelebek için söyleşiler yaptım. Hatta SohPet adlı köşemde hayvanları insanlar gibi konuşturarak röportajlar yaparken sevgili Andre ve Bekir Coşkun ile görüştüm, onların desteğini aldım. Bir yandan da antropoloji alanında doktora eğitimimi tamamladım ve “Kültürel Bağlamda Kadın ve Güzellik” konulu bir tez yazdım. Akabinde DoğanBurda Dergi Grubu’ndan Spa&Wellness dergisini çıkarmak üzere teklif geldi. Dergiciliği öğrendim, spirituel konularda yazılar yazdım. Bu konuda da gelişmek için Cosmomia Yaşam Tasarımı Merkezi’nde, Okan Arcan Kurşun’dan eğitim alıyorum. Okan Üniversitesi MYO’da görev yapıyorsunuz. Bundan da bahseder misiniz? Öğrencilerinizin öğretim hayatındaki en güzel öğretmen olmak nasıl bir his? 2007’den beri ders veriyorum, o sebeple öğrenciler dersin ilk dakikasından itibaren karşılarında öğretim üyesi Ebru Güzel’i görüyorlar. İşimi çok önemsiyorum, ciddi ve disiplinliyimdir. Ama öğrencilere bir şey öğretmek iddiasında değilim, bilgileri aktaran olmak mottomdur! Aktarım, öğrencilerle ortak enerji frekansında uyumlanıp, onları ana çekebildiğim noktada başlıyor. Bu bir çeşit performans gösterisi gibi, oyun kurucu olmayı ve yaratıcılığı gerektiriyor. Düz ders anlatma, teoriye odaklanma, hiyerarşi kurma gibi klasik öğretiler bence geçmişte kaldı. Öğrenciler aynı zamanda danışanlarımız, derslerin güncel, eğlenceli ve interaktif geçmesi gerekir. Stajyer Mafya filmine nasıl dahil oldunuz? Sen hazır olduğunda kendiliğinden gelişen işler vardır, bu da ona benziyor. Bize hep zoru başarmayı ilke edindirdiler. Halbuki kolay gelene kapıları açmak, gereğinde hazırlanmak ve hayra niyet etmek gerekiyor. Modellik zamanımda dizi deneyimlerim olmuştu. Ama o zamanlar duygu dünyanızın olgunlaşması, bazı şeyleri rahat bırakmayı, içe bakışın ve gözlemin önemini bilmiyordum. Antropoloji eğitimi bende gözlem, anlam ve anlatı kavramlarını içselleştirmemi sağladı. İlahi zamanlama hiç şaşmaz derler ya, teklif, bağlı olduğum Uğurkan Erez Ajans’tan geldi. Ne görüşmeye gittim, ne de audition çekimine… Beni istemişler. Üstelik çekimin yapıldığı yerden, ekibin uyumuna, role kattığım Rus aksanından çalışma şartlarına varıncaya kadar bana böylesi uygun bir iş daha olmazdı sanırım! İlk sinema filmi deneyiminiz. Bu projede yapım ekibi ve yönetmenin sizden beklentileri neydi? Galiba herkesi çok şaşırttım. 1 Sanat Yapımcılık’tan Ahmet Nurdağ, senarist Uğur Uludağ, yönetmeniz Eray Koçak, görüntü yönetmenimiz Mehmet Başbaran ve oyuncu arkadaşlarımın beklentisinin üstünde bir iş çıkardım. Filmi izleyince herkes şaşıracak, çünkü Rus aksanıyla konuşuyorum. Bu taklitte o kadar başarılıyım ki, yıllardır arkadaşlarıma telefonda şakalar yaptım ve İrina olduğuma inanmayan bir kişi dahi çıkmadı. Başka taklitler de yapabiliyorum, örneğin arkadaşlarımın çocukları benim yarattığım bir karakterle büyüdüler. Bir animasyon filminde seslendirme yapmayı çok isterim. Bunların yanında, Kelebek’te yazıyorsunuz. Yazarlık sizin için hobi mi? Hem oyunculuk hem akademik kariyer hem de yazarlığı aynı anda yürütmek zor olmuyor mu? Geçen sene okul, dergi ve gazete üçgeninde çok yoruldum. Yeni dönem Okan Üniversitesi MYO’da Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı olarak göreve başlayacağım için yazılarıma biraz ara verdim. Oyunculuğu bilmem ama yazarlık hobi olarak kalmayacak, çünkü 12 yaşından beri yazıyorum. Kalpten yapılan işin alıcısı da kalptir. Yazarak sevgi köprüleri kuruyorum ve bunlar çoğalıyor. Hiç unutmam ilk yazdığım günlerde üstat Ataol Behramoğlu aramıştı “aramıza hoş geldin” diye. Lütfen eleştirin diye sorduğumda da “Hele sen bir yerine alış, o en kolay iş” demişti. Bir kez de Fazıl’ın babası, değerli yazar Ahmet Say, “Evladım senin yazın çölde açan bir yeşillik hissi uyandırdı bende” demişti. O gün Burgazada’daydım, denize doğru dönüp “yine oldu bak, Tanrı saçımı sevdi” diye düşünmüştüm. Anı müzemde saklıdır bu sözler. Kitap yazmayı düşünüyor musunuz? Bu düşünce olgunlaşmaya başladı. En çok istediğim şey “Doğu’da kadın olmak” meselesini kitaplaştırmak. Okumak için yanıp tutuşan Kürt kökenli bir annenin, doğum makinesine dönüşen bedenini, dokuzuncu çocuğunu doğururken verdiği son nefesi” yazacağım. Babaannemin çığlığı kulağımda, kültürel miras yoluyla edindiğimi düşünüyorum. Belki de bu yüzden hep okudum? Bunun için Ağrı’ya gidip veri toplamam gerekiyor. Bundan önce hazır olan başka bir kitap fikri var, arkadaşım Erdal Karakaya sağ olsun yayınevi konusunda bana aracı oluyor. Böyle idealist bir pencereden bakınca da hayat kaçıyor mu, onu bilemiyorum işte. l M İstanbul’la her gece aynı yatağa giriyoruz ama orgazm olamıyoruz asturi Kabare’nin ana kahramanı bir dil geliştirir ve farklı bir düzeni vardır. Şimdi Vazgeçmek zor. Mutluluğu bir kişiye Aziz, yani Zambuk Sude. Yedikule’de diyeceksiniz bu adam yoksul edebiyatı yapıyor! bağlamak tuhaf bir adrenalin. Kendim için dindar bir ailenin eşcinsel oğlu. İki Bu cümlede bile içinde yoksulluk geçen bir şöyle bir kurtuluş planım var. Hayat kısa, zevk tutkusu var biri dans, biri aşk. Kendini çözdüğü şeyi aşağılıyoruz. Bu ülkeye daha çok lazım alınacak çok şey var. Bütün aşklarım benimle için temiz kalmış ama üzerindeki baskı olan şey yoksul edebiyatı. birlikte hayata karışıyor. Muhteşem bir denizde, yüzünden de maske ile dans etmek zorunda Çok insanın içinde bir Zambak Sude bir manzarada zaten o hep benimle. Onları hisseden bir adam. Özbudak için bu var, bastırılmış, korkuyla toprak altına birer eşlikçi olarak tayin ettim kendime, böyle karakteriyle yüzleşemediğimiz gerçeklerimizi gömülmüş gibi. Aslında özgürlüğe olunca hayatı kaçırmıyorum. Zira aşk böyle sorguluyor. Sürekli kandırıp hayatın trafiği kendimiz olmaya atacağımız bir adımla limonlu bir lokum tadında varlık gösteriyor içinde bilerek ıskaladıklarımızı sorgulamayı değişir her şey? hayatınızda. deniyor. Kitabın mekânı ise elbette İstanbul. Zambak Sude yani Aziz, Yedikule’de İstanbul romanın tüm hüznünü ve Yazar İstanbul’u da keskin bir şekilde özetliyor; dindar bir ailenin eşcinsel oğlu. Aslında kendini melankolisini taşıyor. “En iyi kaybedenler “İstanbul’la her gece aynı yatağa giriyoruz ama erken yaşta çözmüş. İki tutkusu var biri dans, şehri” diyorum ben buraya. Nedir İstanbul orgazm olamıyoruz.” biri aşk. Kendini çözdüğü için temiz kalmış ile ilişkiniz? Masturi Kabare nasıl bir beslenme ama üzerindeki baskı yüzünden de maske ile Çok güzel demişsin… Güzel bir kitap sürecinden sonra hayat buldu? dans etmek zorunda hisseden bir adam. Yani adı olur hatta. Benim bu şehirle ilişkim; biz Aslında bilenler bilir, İstanbul’da aslında Aziz hepimiziz. Kendimizi İstanbul’la her gece aynı yatağa giriyoruz ama gazetecilik yapıyorum. Sekiz yıldır çok rahat kandırabiliriz, ben orgazm olamıyoruz. Bu şehir içinde yaşayan İstanbul Life dergisinin muhabiriyim. istediğim gibi yaşıyorum, mutluyum, herkesin “g” noktasını iyi biliyor ama kendi “g” Dolayısıyla şehir en temel beslenme her şey yolunda falan diyerek. Her noktasını kimseye çaktırmıyor. kaynağım. Haber yapma sürecinde şeyin yolunda olduğunu anlamak Yazmayı nasıl açıklıyorsunuz, marazlı şehre farklı bir gözle bakmayı için çok derinlerde gezinmek bir şey, belki de şifa bulma. Siz yazarken en öğrendim. Yani aslında şehirle lazım. Bu kitabı yazdım ama çok neyi dizginliyorsunuz içinizde? aranızda farklı bir dil gelişmeye inanın bunu yapmaya benim bile Hasta ruhların arınma yollarından birisi başlıyor. ‘Masturi Kabare’ de benim gözüm yemiyor. Bir gün içinde bu. Maraz yazarın kendisi. Yazdıkça kendi şehirle aramda geliştirdiğim dilin kullandığımız kaç tane maskemiz diplerine iniyor, karşılaştıkları bazen korkutuyor ALİ DENİZ bir ürünü. Ana kahramanlar Aziz, var? Çok basit bir soru. İçimizdeki bazen iyi geliyor. Yazma eylemiyle kıskançlık, USLU Eren ve Ceylan her ne kadar sıra yaralardan, olmamışlıklardan, riyakârlık gibi kötücül olan şeyleri alıp gidiyor dışı gibi görünse de hayatın içinde hüsranlardan o kadar çok benden. En azından dozajını azaltıyor. Bir de her an bizimleler. Bu karakterler bir bakıma korkuyoruz ki! Birileri bizdeki zayıf ve olmayan bu dünyayı anlamak için yardımcı oluyor. kent insanının alter egosu. Bu da yıllar yılı gece şeyleri çakacak diye ödümüz patlıyor. Oysa biz Ve oyun yazarlığı, hep söyleriz bu hayatı ve gündelik şehir yaşamında insanlarla bu dünyaya kendimizi sipariş ederek gelmedik. topraklarını hikâyelerini su yüzüne gözlemlediğim şeylerden ortaya çıktı. Şansımıza düşen şeyi iyi tanımak ve onunla çıkaracak yazarlar yok diye ve işte siz Bu çığlık atan sessiz hikâyede üç uzlaşmak zorundayız. Misal ben de kendimle geldiniz... Tiyatro yazmak içinize nasıl büyümeyen çocuk var. Aslında üçü de uzlaşabilmek için yazı yazıyorum. sızdı? “öteki”, çünkü bu vicdansız ve zalim Aşk hâlâ var mı ya da kazananların Oyun yazarlığı farklı bir aşk. Romanda sistemin dışında kalıyorlar? olduğu bir aşk hikâyesi? okuyucuyla bire bir ilişki kuruyorsunuz. Oyun Kesinlikle çok doğru bir tespit! Bu Aşk hayattaki en önemli gerçeklik. ise kolektif. Her şey bir saatin içinde oluyor üç kahramanı ötekileştiren şey aslında Egonuzu yok sayan, sizi çocuklaştıran, ve paylaşım yaşanıyor. Sadece ben değil bu kalplerinden geldiği gibi yaşamaları. Çarkın ilkelliğinizi hatırlatan bir şey. İlişkiyle aşk dönem şahane oyun yazarlarının ortaya çıktığı işleyişine göre yaşamayı tercih eden Eren çok başka şeylerdir. O yüzden kaybedilen bir dönem. Hepsi çok cesur ve bu dünyayla bile bir yerden sonra iç sesini takip ediyor. her zaman değerli olur. Aşk uyumsuzluğun ilgili bir dertleri var… Ebru Nihan Celkan, Şenay Günlük hayatın içinde farkında değiliz belki ve tekinsizliğin ülkesi, kendinizi güvende Tanrıvermiş, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Kemal ama tuhaf bir düzenin çarkında orada oraya hissettiğiniz yer aşk değildir. Hamamcıoğlu, Mirza Metin ilk aklıma gelenler. savruluyoruz. Adı konmamış, dile gelmemiş Cellatlarımıza âşık olmaktan ne zaman Yeni Türkiye sinemasına ve tiyatrosuna bu yasalar ile şekilleniyoruz. Neredeyse son 50 vazgeçeriz ya da geçebilir miyiz? isimler şekil verecek. l yıldır Türk filmlerinin ve dizilerinin hikâyeleri bu hayalet sistemin çarkından çıkıyor. Ne kadar klişe bulursak bulalım biz paranın iktidarı Gazeteciyazar Ahmet Sami Özbudak’ın ilk kitabı Masturi Kabare. Kitabın karakterleri de etrafında var olmaya çalışıyoruz. Adaletsizliği biraz ben, biraz siz, biraz da onlar. Genelin “öteki”leştirdikleri belki de... Özbudak “bu kanıksamış, haksızlığı gündelik yaşamın bir karakterler bir bakıma kent insanının alter egosu” diyor. Özbudak’a göre dünyada tek getirisi olarak benimsemişiz. Dünyada tek öteki vardır, parası olmayan! Her kitlenin, her öteki var; “o da parası olmayanlar!” Çünkü her kitlenin, her kesimin zengini yırtıyor. kesiminin zengini yırtar. Ama yoksulluk farklı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle