22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 11 MAYIS 2014 / SAYI 1468 My Name is: HollySiz Ünlü Fransız oyuncu Vincent Cassel’in kardeşi desek bir şey çağrıştırmaz herhalde. Ancak Cécile Cassel hem Fransa hem de Hollywood’da oldukça tanınan bir oyuncu. HollySiz adıyla şarkıcılığa da adım atan Cécile Cassel, ilk albümüyle daha şimdiden eleştirmenlerden olumlu not aldı. C New Orleans’ta bir caz rüyası TÜREY KÖSE N ew Orleans, müzikle nefes alıp veren, müzikle yaşayan, müzikle varolan bir festivaller kenti. Cazın başkenti. Aslında, “başkent” sözü fazla resmi kaçıyor, cazın anavatanı. Birçok caz efsanesinin doğum yeri. New Orleans havaalanında başlıyor caza saygı duruşu. Havaalanı, New Orleanslı büyük caz müzisyeni Louis Armstrong’un adını taşıyor. New Orleans’ta her yer müzik, herkes müzisyen, her şey müzik için. Festivalsiz zaman yok gibi. Mardi Gras, French Quarter, Summer Fest, Voodoo Music Experience, Jazz and Heritage... Sadece müzik değil, Tennessee Williams edebiyat festivali, sinema, tiyatro, LGBT, yemek festivalleri de var. Biz, nisan ayında yapılan French Quarter festivaline katıldık. Festivalin açılış yürüyüşü, şenlikli bir karnavaldı. İki katlı binaların balkonlarından, ağaçlardan, barlardan rengârenk Mardi Gras boncukları sarkıyordu. “Resmi” geçit törenlerine alışkın bizler gibi turistler için inanılmaz rengârenk bir “gayri resmi” geçit töreniydi. Mini etekli yaşlı kadınlar, dizi dizi boncuklu erkekler, karnaval giysilerine bürünmüş müzisyenler, Venedik maskeli kadınlar, atlarla, midillilerle yürüyüşe katılanlar Bourbon caddesinin iki yanında toplananlara boncuklar atıyorlardı. Boncuk atmak asıl Mardi Gras’a ait bir ritüelmiş. Göğüslerini açan kadınlara, erkekler balkonlardan boncuklar atarmış. French Quarter’da da bu tür sahnelere epeyce tanık olduk... New Orleans enerjik, davetkâr, şen, kanı kaynayan, kanı kaynatan bir kent. Ve, Amerika’ya pek “Fransız”. Fransız kolonisi olduğu günlerin izleri mimariden, müthiş mutfağına her yerde. Sokaklarda, barlarda, parklarda caz devlerinin heykelleri. “Jumbo” lakaplı Al Hirt, Pete Fountain, Antoine “Fats” Domino heykelleri bir barın girişinde gelenleri selamlıyor. Bourbon caddesinde her yerden “canlı” müzik sesi geliyor. Hem de ne “canlı”. Üstelik, müziğin her türü. Sadece caz değil; blues, cajun, funk, bando, folk, gospel, rock, reggae, Latin... New Orleans ve Louisianalı müzisyenler ile “kapı gıcırtısına” onlar “yere düşen şapkaya” diyormuş danseden yüzlerce, binlerce kişi gözleri, kulakları, gönülleri şenlendiriyor. Sokaklarda dans dersleri veriliyor. Kimi gençler hem dansediyor, hem ayaklarıyla doğaçlama yapıyorlar. Onların müzik aleti de, ayakkabılarının altına takılı metaller... Kentin her yeri festival alanı, 25 ayrı yere sahne kurulmuş. Bini aşkın müzisyen sahnelerde. Bir sahnede Grammy ödüllü bir grup, diğerinde bir siyahi diva, bir başkasında Afrika ritimleriyle şarkı söyleyip danseden bir grup. Festivale bu yıl 700 bini aşkın kişi katılmış. Ve bu kadar büyük bir organizasyon bedava. Bu nedenle katılım çok yüksek, halk ve turistler konserleri ücretsiz izleyebiliyor. Sadece, festival alanına yiyecek ve içecek sokulmasına izin verilmiyor. Festivali sürdürmek için bunun zorunlu olduğunu söylüyorlar. Bir kadeh şarap 6, kokteyl 7, Margarita 12, Malibu 5 dolar. Herkes ellerinde kocaman içki, kokteyl kadehleriyle festivalin tadını çıkarıyor. Bu müzik şöleninde katılımcıların en büyük sorunu; “hangi sahneye, hangi konsere gitsek” seçimi yapma zorluğu! Müzik sadece sahnelerde mi? Elbette değil, Mississippi kıyısında taşların üzerine oturmuş bir genç kadın tek başına gitar çalıyor, bir sokakta müthiş kalın miyop gözlükleriyle bir yaşlı adam şahane blues gitar çalıyor, bir köşe başında bir genç kadın kendinden geçmiş folk şarkıları söylüyor. Bazı sahneler de Mississippi kıyısında. Mississippi üzerinde tur yapan buharlı nehir gemilerinde de müzik var elbette. Bir yandan Red KitMississippi Kumarbazı’nı anarken, öte yandan “Mississippi Yanıyor” filmi aklınıza düşüyor. Bu topraklardaki ırkçılık ve nefret tarihi yüreğinizi yakıyor. Cazın kökeninde de acı yok mu zaten? Acı, yoksulluk ve hüzün... New Orleans, Katrina kasırgasının yaralarını müzikle sarmış, sarıyor. Kentten ayrılırken, havaalanında bir kez daha Louis Armastrong’u anıp “What a Wonderful World” diyorsunuz. Ve ekliyorsunuz: “What a onderful city”, “What a wonderful music”... l HAZIRLAYANLAR Simten Coşar Gamze YücesanÖzdemir AKP politikalarının, partinin iktidara geli İktidarın Şiddeti AKP'Lİ YILLAR, NEOLİBERALİZM VE İSLAMCI POLİTİKALAR şinden bugüne sürekli çarpıcı çelişkiler ve ikilikler taşıdığı malum. Bu ikiliklerin izini sürdüğümüzde hepsinin tek bir büyük ikilikten türediği görülüyor: Bir yanda neoliberalizm, yani bireycilik, diğer yanda İslamcılıkTürkçülük, yani cemaatçilik. Uzlaşmaz sanılan bu ikiliğin özel bir karışımını başarmış görünüyor AKP. Sabah özgürlükten bahsederken, akşama insanların kazanılmış sosyal haklarına el koyabilen bir siyaset etme tarzı bu. Bu ikiliği nasıl anlayabiliriz? AKP hükümetlerinin yönetiminde geçen yıllar şiddet, baskı ve eşitsizliğe dayalı neoliberalizm ile İslamcı politikaların eklemlendiği bir dönem olarak ele alınmalı: İslami ağlar, cemaatler, yaşam tarzları, inançlar ve davranış kuralları gibi İslamcı araçlar manipüle edilerek ekonomik, siyasal ve ideolojik alanlardaki dışlayıcı neoliberal uygulamalar yerelleştirilmiş, kapitalizmin derinleşmesi bu yolla mümkün olmuştur. Neoliberalizmin kaba şiddetinin İslamcı siyaset yoluyla yerlileştirilmesi bugün hem devletin hem toplumun iliklerine kadar işlemiştir. Kitabın farklı bölümlerinde bu yerlileştirme süreci devlet, hukuk, uluslararası ilişkiler, sivil toplum, yurttaşlık, sosyal politikalar ve toplumsal cinsiyet düzeyinde ele alınıyor. écile Cassel, Charlize Theron, Penelope Cruz ve daha birçok ünlü isimle birlikte “Bulutların Üzerinde (Head in the Clouds) “ adlı filmin de aralarında bulunduğu bazı filmlerde yer almış bir oyuncu. Ayrıca meşhur “Sex and The City” gibi onlarca dizide de rol alan genç yıldız Hollywood’a geçiş yaptı. Cassel şimdilerde şarkıcılığı deniyor. Cécile’in, HollySiz sahne adıyla müzik dünyasına merhaba dediği ilk single çalışması “Come Back to Me” ile dans piyasasına sağlam bir giriş yaptı bile. Genç yıldızın ilk albümü “My Name is” hem 80’ler, hem indie ve glam rock havasında şarkılarla bizde de EMI Müzik Türkiye etiketiyle vitrinlere çıkıyor. Giyim tarzından şarkı söyleyişine kadar, eleştirmenlerin fazlasıyla orijinal bulduğu, Blondie ve Beth Ditto gibi özgün kadın şarkıcılarla karşılaştırdığı HollySiz’le ilk albümünün şarkılarını, kendine has tarzını konuştuk. Bir oyuncusunuz ama şimdi karşımıza 80’ler havasında müziklerinizle HollySiz olarak bir şarkıcı kimliği ile çıkıyorsunuz, ne kadar zamandır müzik dünyasına girmeyi planlıyordunuz? Zaten hatırladığım ilk zamanlardan beri hep müzik yapıyorum. Henüz küçük bir çocukken klavye çalmaya başlamıştım. Büyükannem piyanistti ve ona da şarkı söyleyerek eşlik ediyordum. Ama gerçek anlamda müzik işine iyice girmeyi yaklaşık 5 yıl önce düşünmeye başladım. Güzel bir oyuncunun ayrıca şarkıcılık girişiminde bulunması pek sürpriz sayılmaz ama size şarkıcı olarak en çok kimler ilham verdi? Çocukluğum boyunca bana bir şarkıcı olarak bana en çok ilham veren kişi Michael Jackson oldu. Ayrıca Liza Minelli bende büyük bir hayranlık uyandırıyordu. Hala Beth Ditto ya da Beyonce gibi şarkıcılığına bayıldığım bir dolu isim var… Sahne adınızdaki Holly kısmının Sissy Spacek’in Badlands filmindeki karakterine ve Siz kısmının da lakabınıza gönderme olduğunu okumuştum, peki bir bütün olarak sizin cümlelerinizle HollySiz’i anlatsanız? Badlands filmindeki karakter de doğru, lakabım da. Kısaca Siz ama aslında bir araya geldiğinde HollySiz olarak ayrı ayrı değil bir bütün olarak etkilendiğim ne varsa temsil ediyor ve şarkıcı kimliğimle en kişisel halimi ifade ederken adım sadece HollySiz… İlk single çalışmanız “Come Back to Me” biraz da indie dans havasında gibi, hem de 80’lerin şarkılarını hatırlatıyor. Peki albümünüzdeki müziklerinizi nasıl tarif edersiniz? Albümde daha çok glam rock var diyebiliriz ama pop havasında ve hem elektronik müzik hem de new wave türlerini hissettiren şarkılar da var. Yaptığınız müziği tarif etmek CENK her zaman ERDEM çok zor ama cevap verirken albümdeki tarzımı tarif edebilmek için elimden geleni yaptım. Bir yandan da eleştirmenler tarzınızı Blondie ve Beth Ditto ile karşılaştırıyorlar, peki bir dinleyici olarak siz günlük hayatınızda en çok kimleri dinlemeyi seviyorsunuz Beth Ditto’nun tavrına, tarzına âşığım diyebilirim, ayrıca günlük hayatta dinlediklerim arasında bana yine en çok ilham verenler arasında özellikle LCD soundsystem, The Kills, The Fugees ve Radiohead’i de sayabilirim. Madonna ve Beyonce dinlemeyi de çok seviyorum. İlk albümünüz “My Name is” ismiyle de sizi tanıştırmak ister gibi sunuyor, peki siz şarkı söyleyen bir aktris olarak kendinizi kısaca nasıl sunarsınız? Aslında albümümün çok kişisel bir albüm olduğunu söyleyebilirim ve bu yüzden “My Name is” belki de en uygun başlık olabilirdi. Kendimi sunacak bir ifade düşünecek olursam da öncelikle bir kadınım ve bir kadın olarak da sadece Cécile diyebilirim ya da yakın arkadaşlarımın beni çağırdığı gibi kısaca Siz… Oyunculuğunuzu bir kenara koyacak olsak bile sizce duruşu olan bir şarkıcılık da bir dereceye kadar oyunculuk gerektirmiyor mu? Gerçeği söylemek gerekirse şarkıcılık mesleği açısından özellikle sahnede olduğum zamanlarda oyunculuğumdan çok dansçılık geçmişimin işe yarayabileceğini düşünüyorum ve albümümden ilk single bir dans şarkısı ve ben de dans etmeyi çok seviyorum. Şarkılarımı yorumlamak açısından da daha önce bahsettiğim gibi tamamen kişisel şarkılar yazdığım için yeni bir karakter yaratmam hiç gerekmiyor. Son olarak madem dansı bu kadar çok seviyorsunuz hem danslarıyla hem de şarkılarıyla tek idolünüz kim? Bana kalırsa oldukça uzun bir zamandır pop dünyası için pop ikonu diyebileceğimiz kadın şarkıcılar arasında hem dans edişiyle hem de şarkılarıyla sadece bir tane kraliçe var… Tek kraliçe de Kraliçe B: Beyonce… l h.cenkerdem@gmail.com Kadınlar için ipeksi yumuşaklık K adınlar için hep daha iyisini hedefleyen yaklaşımıyla yepyeni bir ürün tasarlayan Molped, yeni ürünü Soft Care’i, 30 Nisan Çarşamba günü, Sofa Otel’de, cemiyet hayatının genç ve tarz sahibi kadınlarına özel düzenlediği bir davette tanıttı. Tarzı ve stiliyle beğeni toplayan Neslişah Alkoçlar ev sahipliğinde düzenlenen etkinlik, “İpeksi yumuşaklık”tan ilham alınarak üretilen Molped Soft Care’in dünyasıyla, tüm konukları tanıştırdı. Cemiyet hayatının ilgi gösterdiği etkinliğe, Aslışah Alkoçlar, Ceylan Çapa, Naz Elmas, İpek Ayaydın, Diyar Onar ve Çağla Gürsoy gibi isimler katıldı. l www.molped.com.tr / facebook.com/molped/ twitter.com/molpedturkiye Tektekçi’de salı çıkarması Tektekçi Beyoğlu’nda her ayın ikinci salısı gazetecimüzik yazarı Ali Deniz Uslu, DJ kabininden indie, rock ve alternatif müziğin sularına yelken açıyor. Bu ay 13 Mayıs saat 21:00’de başlayan performansta ise geçmişten şimdiye bir müzik köprüsü kurmayı deniyor. Performansın “from Seattle” bölümünde de grunge tavrının düşmeyen kaleleri ve fil mezarlarıyla geçmişe kurulu bir hatırlatmada bulunuyor. l www.tektekci.com.tr İlk Basım: Mayıs 2014 ISBN13: 9789753429580 288 sayfa metis İpek Sokak 5, 34433 Beyoğlu, İstanbul T 212 2454509 F 212 2454519 E bilgi@metiskitap.com W metiskitap.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle