Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 11 MAYIS 2014 / SAYI 1468 Deniz yıldızı hikâyesini bilir misiniz? ESRA AÇIKGÖZ E llerinde sıkı sıkı tuttukları etüd kitapları. Dersin başlamasını bekliyorlar bahçede. Anaokulu sınıfında ellerinde boyaları, hamurları yüzlerinde şekle dökmeye çalıştıkları hayalin mutluluğuyla karşılıyorlar bizi. Anneleri başka bir köşede. Kimi birazdan aramızdan ayrılıp işe gidecek, temizliğe, onlar neredeyse şanslı olanlar, çünkü “Çingeneye ev temizletilmez”. Her yandan çocuk sesleri geliyor, sonra zil çalıyor ve derin bir sessizliğe gömülüyor merkez. Burası, Mersin’deki Roman çocukların eğitim hakkına ulaşmakta eşit fırsatlara sahip olmalarını sağlamak için Akdeniz Roman Federasyonu’nun oluşturduğu; Mersin Valilik’in, Toroslar Belediyesi’nin ve Açık Toplum Vakfı’nın desteklediği Akdeniz Çocuk ve Sanat Atölyesi. Günde iki kez sıcak yemek çıkan atölyede, 350 çocuk profesyonel öğretmenler ve gönüllü üniversite öğrencileriyle okul derslerine çalışıyor ve kültürel faaliyetlerde bulunuyor. Aslında her şey bir hayalle başlamış. “Dört duvarla çevrili bir oda düşünün, sekiz kardeş, aynı odada büyüdük. Annebaba okumayazma bilmiyordu. Buradaki çoğu Romanın durumu bu. Roman kültüründe misafir de boldur. Dolayısıyla dersini yapacak ortam bulamıyorsun. Bizim imkânımız olmadı, çocuklarımızın olsun istedik, o yüzden bu merkez çok önemli” diyerek anlatıyor Akdeniz Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Daylam bu rüyayı. Sadece bir mekân sağlamıyor atölye. Okulda gördükleri ayrımcılığın aksine burası onların; burada öğretmenleri onları tanıyor, nasıl bir evde, ne zorluklarla yaşadıklarını, hangi şartlarda Mersin’deki Akdeniz Çocuk ve Sanat Atölyesi, eğitim hakkından yararlanmakta zorlanan Roman çocuklara farklı bir geleceğin kapısını aralamayı amaçlıyor. Bunun için de sadece çocukları eğitmekle yetinmiyor, aileye yönelik de eğitimler düzenliyor. Gelin birlikte gezelim... okumaya çalıştıklarını biliyor. Dolayısıyla “Aman bu zaten Çingene çocuğu okumaz” söylemleri burada yerini, “Bir deniz yıldızı, bir deniz yıldızıdır”a bırakıyor. O yüzden çocukların kirli tişörtle derse gelmesi değil, hangi derslerde zayıf oldukları konu ediliyor. Merkezin öğretmenlerinden biri Hatice Kuşku. “Ben daha önce Romanlarla çalışmıştım” diyerek başlıyor söze, “Yedi sene beraber çalıştım, hiç zarar görmedim, çok iyi insanlar, dışardan bazı şeyler ters gözüküyor, ama öyle değil. Biz evlerine gidiyoruz. Bütün aileleri ziyaret ediyoruz. Çocuklar için dosya tutuyoruz ki, eğitimlerine devam edebilsinler”. Peki ama neden mi? “Siz deniz yıldızı hikâyesini duydunuz mu? Bütün deniz yıldızları dışarı vurmuş, birini bulup denize atmışlar. Ne değişti, diye sorduklarında da, o yıldız için değişti demişler. Birini kurtarsak o da önemli”. Sonra sınıfına dönüp, “Oku oğlum” diyor bir öğrencisine, başarısı görülsün istiyor çocukların; Emek verdikçe, onları denize attıkça, nefes aldıklarını herkes görsün ki, elini taşın altına koysun... Öğretmenler çocuklara, çocuklar öğretmenlere öğretiyor. Bir de veliler var tabii. Çocuğu büyüten, yönlendiren ilk onlar ne de olsa. O yüzden ebeveynler için de 36 yaş, 918 yaş aile eğitimleri düzenleniyor merkezde. Ayrıca okumayazma kursları da. 44 yaşındaki Fatma Erdoğan bu eğitimleri alan velilerden biri. Altı çocuğu var. İkinci Ali Daylam, Özcan Purçu. sınıfa giden kızı geliyor merkeze. “Benim okumayazmam olmadığı için derslerine yardım edemiyorum. İstiyorum ki, ders çalışsın, o okusun. Biz okuyamadık. Ailemiz bizi okutmadı. İçimde kaldı o yüzden de, bu yaştan sonra okumayazma kursuna gittim. Ama bir yaştan sonra olmuyor, harfleri tanıyorum ama okuyamıyorum. Olsun çocuklarım okuyacak” diyor umutla. Dört çocuğundan üçü merkeze gelen Sabahat Eyük Tekin de umutlu: “İkizlerim anaokuluna geliyorlar. Parayla yollayamazdık, evde tek bakınca da dört çocuğumu sağlıklı büyütemezdim. Sağolsunlar, öğretmenleri çok ilgileniyorlar. Yemeklerini veriyorlar, düzenli beslenebiliyor çocuklarımız. Bir de 10 yaşındaki çocuğum eğitim görüyor. Dersleri kötüydü, burası sayesinde düzeldi. Belki okur, diye umutlanabiliyorum artık. Ben de ebeveyn eğitimlerine katılıyorum. Şimdiye kadar çocuklarıma nasıl yanlışlar yaptığımı anladım. İyi davranamıyordum. Küçücük bir şey olduğunda hemen tepki gösteriyordum. Çok soru sorduğunda susturmaya çalışıyordum. Artık yapmıyorum. Daha iyi oldu, onlar için de, benim için de”. Merkezin başarısının temeli, çocuköğretmenveliden oluşan bu üç ayaklı sac ayağı. Bu başarı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın da dikkatini çektiği için, Bakanlık etüd evinin beş yıllık kira kontratını karşılayarak, daha büyük bir yere taşınmasını ve çalışmaların sürdürülebilir hale gelmesini sağlamış. En önemlisi de bu, sürdürülebilirlik zaten. Tabii ki bu üç ayağı oluşturmak hiç de kolay olmamış. “Okulları gezdiğimizde Roman çocuklarda çok büyük bir devamsızlık olduğunu gördük” diyor Daylam, “80 gün okula gitmeyen çocuklar vardı. Öğretmenlerin de umrunda değil. Normalde evleri gezmeleri, velileri ikna etmeleri lazım. Ama öğretmenler ‘korkuyoruz o evlere girmeye’ diyorlardı. Oysa öğretmenlerin gezişi çocuğun kazanılması açısından çok önemli. Kendi çocukluğumdan biliyorum. Bizim öğretmenlerimiz evimize geliyor, ailemizle konuşuyordu, okula devam edelim, diye. Böylece okula sevgimiz, öğretmenimize saygımız artıyordu. Eğer ikram edilen çayı Roman evinde öğretmen içiyorsa çok şey değişiyor. O sıcaklık hissediliyor çünkü. Dokunuyorsun sen ona, o da sana güveniyor... Başta ailelerı ikna etmek de kolay olmadı tabii. Okula gitmeyen çoğu çocuk hurda topluyor, çöpe çıkıyor. Dolayısıyla evi geçindirmek için önemli o. Ama aileri tek tek gezip, eğitimle çocukların nerelere gelebileceğini anlattık. Çocuklarına kendi ayakları üzerinde durma şansı vermelerini söyledik. Rol modeli istiyor tabii bu iş. Artık, çocukların ilerde şu olacağım diyecekleri bir hayali var, en önemlisi de bu”. Burada devreye merkezin koordinatörü Özcan Purçu giriyor. O üniversite eğitimi alabilen “şanslı azınlık”tan çünkü. Kamuyönetimi okumuş. Proje için ailesiyle Mersin’e taşınmış. Geldiğinde ilk iş, liseye devam etmeyen ya da yarıda bırakan 15 Roman gençle mahallenin röntgenini çekmek olmuş. “Bin Roman ailesiyle anket yaptık. Okumayazma oranı nedir? Kadınlar işe gidiyor mu? Erkekler ne iş yapıyor? Düzenli gelir ne kadar? Evi kira mı? Sosyolog gibi çalıştık. Çok ilginç şeyler çıktı. Yüzde 96.5’i kayıt dışı işlerde çalışıyor. Yüzde 80’i evsiz. Evlerin yüzde 64’ündeyse ikiüç aile bir arada yaşamını devam ettiriyor. Yüzde 43 ilkokul mezunu var, yüzde 2 lise, binde 4 üniversite mezunu. Romanların çoğu müzisyenlik öldüğü için çöp toplayıcılığı yapıyor. Ciddi bir işsizlik var. Bunda en büyük neden de önyargılar, Roman olduklarından iş verilmiyor insanlara”. Şimdi bunu değiştirecek bir hayalleri daha var; romanların kültürel değerleri, en önemli geçim meslekleri olan sepetçilik, müzisyenlik gibi dallar için bir eğitim merkezi kurmak. Kim bilir belki birkaç aya size onun haberini de veririz... l Avusturya’da Alevilik artık resmi inanç sayılıyor A resmi tatil ilan edildi. Kurban bayramının ilk vusturya’daki Alevi yurttaşlarımız, günü, aşure günü, Hızır oruçları ve Hz. Ali’nin büyük uğraşlar sonucu Aleviliği inanç doğduğu gün. İnanç hanelerimize İslam değil statüsüne getirdiler. Okullarında de Alevi yazılabiliyor artık. Alevilik dersleri veriliyor ve dini günleri resmi Bahar Arslan: Önceden Alevi canlarımız tatil sayılıyor. Bu süreç içinde sorunlar da cenazelerini Avusturya’da defnetmek yaşamışlar. Alevi Derneği’ne üye olanların istiyorsa, orada bulunan Sünni mezarlığına fişleneceği iddialarından tutun, dernekte İslam defnetmek zorundaydı. Bu yüzden oradaki dersi verildiğine dair iftiralar onları İslam Merkezi’ne gidip, müsade alıyorduk. durduramadı. Artık onlar üniversitelerde Alevi Cenazemiz, acımız bir yana bir de İslam hocalar yetiştirebiliyorlar. Bu zorlu süreci, Merkezi’nin kapısında bekliyorduk, Avusturya Alevi İslam İnanç onlardan Müslüman olduğumuza Toplumu üyeleri Zöhre Doğan, dair izin almak için. Şimdi ise Bahar Arslan ve Nurgül Erol anlattı. Sünni mezarlığının karşısında Alevi Aleviliğin inanç olarak mezarlığı var, artık bize de bir yer Avusturya’da kabul edilmesi ayrıldı. nasıl gerçekleşti, anlatır mısınız? Mezarlıkları neden ayırmak Zöhre Doğan: İlk başvuruyu istediniz? Viyana Derneği yaptı. Orada Sünni Z. Doğan: Ayırmak istemedik. İslam 1928’den beri resmen Sünni İslam teşkilatı kendi tanınıyordu. Viyana Derneği’ndeki NERMİN mezarlığına bizi kabul etmedi. Aleviler, inançlarını tanıtmak GEYİK Neden? amacıyla başka derneklerden B. Arslan: Cenazeyi kendi fikir aldılar. 2009’da 12 dernekle adetlerine göre kaldırmak istediler, biz bunu resmen başvuruldu. İlk başvuru reddedildi. kabul etmedik. Gerekçesi neydi? Siz cenazeyi götürdüğünüzde zorla Nurgül Erol: Eksik belgeler var, denildi. 11 imam getirildi mi? Aralık 2010’da Alevilik, Avusturya’da resmen N. Erol: Evet. Bizim âdetlerimize göre ölen tanındı ama inanç toplumu olabilmemiz için kişinin yakını, cenaze yıkandıktan sonra, bir tas birkaç prosedürü yerine getirmemiz lazımdı. helallik suyu döker. Buna müsade etmediler. Bizlere tanıdıkları 1,5 sene boyunca Alevilerin Gözlerimle şahit oldum, namahremdir dediler. yaşadığı yerleri tek tek belirledik ve form Avusturya’da 18 bin Aleviye nasıl doldurttuk. 18 bin Alevinin beyan formunu ulaştınız? Anayasa Mahkemesi’ne ve Din İşleri Dairesi’ne Z. Doğan: 80 bin Alevinin Avusturya’da teslim ettik. Formlar tekrar incelendi. 22 Mayıs yaşadığı tahmin ediliyor. Derneklerimizdeki 2013’te Avusturya bizi Alevi inanç toplumu yöneticiler, tek tek Alevi ailelerin evlerine ilan etti. giderek amacımızı anlattılar. Bu çalışmayı Ne gibi haklar tanındı? duyan Aleviler derneğimize başvurup, Z. Doğan: Cemevlerimiz, dedelerimiz ve bizim hazırladığımız bilgi beyan formunu kültür merkezlerimiz diğer dinlerle aynı statüye doldurdular. getirildi. Aleviler için önemli olan dört tarih, Alevilerin uzun uğraşları sonucunda, Avusturya’da Alevilik resmi inanç sayıldı. Birçok zorlukla karşılaştılar, hatta iftira atanlar bile oldu, ama onlar yılmadan devam ettiler. Avusturya’da yaşayan Alevilerin tek tek evlerine kadar gidip dertlerini anlattılar. Şimdi tek dilekleri var; kendi ülkelerinde, Türkiye’de de, bu hakka sahip olmak! Soldan sağa: Bahar Arslan, Zöhre Doğan ve Nurgül Erol. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) canımız Alevilik dersi vermek üzere yetiştirildi. Bütün maddi giderlerini Avusturya hükümeti karşıladı. Burada inanç dersleri Alevi dedelerimiz, teorik dersleri de üniversitenin profesörü tarafından verildi. Aleviler için önemli olan muharrem ayı oruçlarının üçüncü günü ilk ders Innsbruck’da dört öğrenciyle başlatıldı. Derslerin verilmesi için belirli koşullar var mı? B. Arslan: En az üç öğrenciyle başlaması lazım. İkinci derste 30 öğrenciyle dersimizi tamamladık. Umut ediyoruz ki ileride 100 öğrencimiz olsun. Z. Doğan: Veliler duyarlı olmalı. Çocuklarını bu derse kayıt etmeleri lazım ki, biz bu hizmeti verebilelim. Şimdilik sadece Tirol’de mi var? Z. Doğan: Evet. Şimdi Viyana’da da başlatıldı. Gelecek eğitim yılında da Foralberg’de başlayacağız. Bazı Alevi canlarımıza “Sakın o Alevi Derneği’ne çocuklarınızı göndermeyin, orada İslam dersi veriyorlar” denilmiş. İtimat etmesinler, öyle bir şey yok. Avusturya’da Alevilik resmi inanç olarak tanındıktan sonra diğer ülkelerden gelip sizden görüş alan oldu mu? N. Erol: Evet. Alevilik, İsviçre ve Almanya’da bölge bölge tanındı. İsviçre’de ilk tanındıkları zaman bizden Avusturya Anayasa Mahkemesi’ne verdiğimiz tüzükleri istediler. Yaptığımız çalışmaları incelediler. Alevilere örnek olduğumuz için gurur duyuyoruz. Kendi ülkemizde alamadığımız hakları aldık. Umarım Türkiye’ye örnek oluruz. l B. Arslan: Çalışmalarımıza engel olmak isteyenler tarafından “Bu formları doldurarak fişleniyorsunuz, Türkiye’ye giriş yaptığınız zaman, gözaltına alınacaksınız veya konsolosluklara adınız verilecek” gibi birçok yalan uyduruldu. Bilinçli insanlarımız yılmadı. Hep birlikte çalışarak 18 binden fazla imza topladık. İmzalamayanların sayısı da az değil... Z. Doğan: Evet, ama çocuk okula gittiğinde, “Ben din dersine girmeyeceğim, Aleviyim derse müdür zaten derneğimize yönlendiriyor”. Öyleyse eğitimle ilgili uygulamalara da gelelim; neler yapılıyor? N. Erol: Avusturya’nın Innsburck Üniversitesi’nin katkılarıyla on beş Alevi İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B