01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 MART 2014 / SAYI 1459 3 Bir baba, bir araştırmacı, bir güzel insan Ahmet Say, Türkiye’nin önemli müzik araştırmacılarından. Ödüllü bir edebiyatçı. Dünyanın önemli müzisyenleri arasında yer alan Fazıl Say’ı yetiştiren kişi olması da cabası. “İpek Halıya Ters Binen Kedi” öyküsü, yönetmen Yücel Erten tarafından tiyatroya uyarlandı ve Tiyatro Kumpanyası tarafından sahneleniyor şimdi. Oyuna olan ilgiden memnun. “Bu konuda daha ne istenir şu yaşta?” dese de, her daim dimağı genç olan insanlardan Say... A hmet Say kısaca tanıtılacak olduğunda, “Fazıl Say’ın babası” dense de, herkes biliyor ki o bundan çok daha fazlası. Türkiye’nin değerli bir müzik araştırmacısı. Konservatuvarlarda, üniversitelerin müzik bölümlerinde temel eser olarak okutulan müzik kitaplarının yazarı. Çeşitli ödüller kazanan beş edebiyat eserinin sahibi. Hatta yazdığı öykülerden biri olan “İpek Halıya Ters Binen Kedi”, yönetmen Yücel Erten tarafından tiyatroya uyarlandı ve Tiyatro Kumpanyası tarafından sahneleniyor... Oyunu, 11 Mart Salı 20.30 Ataköy Yunus Emre K.M. Turhan Tuzcu Salonu, 18 Mart Salı 20:30 Kozzy G.ÖzcanG.Ülkü Sahnesi, 24 Mart Pazartesi 20.00 Ankara Şinasi Sahnesi ve 27 Mart Perşembe 20.30 Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi’nde izleyebilirsiniz. Ama önce Ahmet Say’a kulak verin... İlk baskısı 1982’de çıkan “İpek Halıya Ters Binen Kedi” adlı epik öykünüz, geçen ay yönetmen Yücel Erten tarafından tiyatroya uyarlanarak, “7000 Yıllık Uçan Halıya Ters Binen Hırcar” adıyla Tiyatro Kumpanyası tarafından sahneleniyor. Ne hissettiriyor bu size? Nasıl buldunuz oyunu? Kırklı yaşlarımda yayımlanan bu uzun öyküyü, aslında ESRA epik bir tiyatro eseri olarak yazmayı AÇIKGÖZ tasarlamıştım. Ama tiyatro yazarlığında donanımım olmadığı için o işe girmedim. Sağ olsun, şimdi Yücel Erten başardı bunu. Fazıl’ı da yanına alıp ona müzikler yazdırdı. “Tiyatro Kumpanyası” adlı topluluk ise çok yetenekli arkadaşlardan oluşuyor. Oyun geniş ilgi görüyor. Bu konuda daha ne istenir şu yaşta? Şimdi de biraz geçmişe dönelim; siz de oğlunuz gibi küçük yaşta piyano çalmaya başladınız, konservatuvar eğitimi alıyordunuz, ancak sonra bıraktınız. “1950’de konservatuvarı terk etmeseydim” dediğiniz oluyor mu? Hayır, hayıflanmıyorum. Bir yandan lisede okurken bir yandan da konservatuvar öğrenimini sürdürmek olanaksızdı. Konservatuvarı bıraktım, ama müzikle olan bağımı yaşamım boyunca bırakmadım. Bırakmamak da ne kelime, şu anda konservatuvarlarda, üniversitelerin müzik bölümlerinde temel eser olarak okutulan müzik kitaplarının yazarısınız... Liseyi bitirdikten sonra, 1954’te Almanya’ya gittim. Orada gazetecilik öğrenimi gördüğüm 195460 yılları arasında değerli bir müzikbilimci ve orkestra şefi olan Kurt Köhler’in evinde pansiyoner olarak kalırken onun özendirmesiyle bir yandan da müzikbilim üzerine temel bilgiler edindim. Oğlum Fazıl, her daim gurur kaynağım Yaşamınızın yetmiş dokuz yılı geride kaldı. Geçmişe baktığınızda ne görüyorsunuz? En büyük pişmanlığınız, mutluluğunuz ne? Büyük pişmanlıklarım hiç olmadı. En büyük mutluluğumsa oğlum Fazıl Say’ın besteci ve piyanist olarak dünyanın bütün kıtalarında Türkiye’yi başarıyla temsil etmesi, aynı zamanda yurdumuzun aydınlanma sorununa içtenlikle eğilmesidir. Müzik ve sahne sanatları, aslında birer aydınlanma, eğitim kurumudur. Bu yönden Fazıl’ın özellikle yurtiçi konser turnelerini çok yerinde buluyorum. Enis Batur, “Kurşunkalem Portreler” adlı kitabında sizin için, “Bunca baba gördüm tanıdım, böylesi bir adanmışlığa hiç tanık olmadım. Fazıl’a inandı Ahmet Say, onun şüpheli serüvenini, kendi net serüvenine yeğledi” diyor. Bu anlamda siz kendinizi geri planda tuttuğunuzu düşünüyor musunuz? Neden yaptınız bunu? Fazıl Say nasıl bir evlat sizin için? Sizi en çok gururlandıran an nedir? Şöyle anlatayım: Erzurumlu olan 1902 doğumlu babam Fazıl Say, küçük yaşta olağanüstü matematik yeteneğiyle dikkat çekmiş ve İstanbul’da okuması için devlet ona burs vermiş. O yıllarda Erzurum’dan İstanbul’a gitmek epeyce zormuş. Önce yük ve yolcu taşıyan bir kervanla katır sırtında üç haftada Trabzon’a ulaşmış, sonra da uzun bir gemi yolculuğuyla İstanbul’a varmış. Enis Batur, bir ilkokul çocuğunun başardığı bu serüveni bilseydi, onu da yazardı. Torun Fazıl, sekiz yaşındayken Bach’ın “İtalyan Konçertosu”nu çalıyordu. Dede Fazıl Say, Maarif Vekâleti’nin ortaokul ve liselerde okutulan bütün matematik, cebir, geometri kitaplarını yazmıştı; torun Fazıl Say ise “köy kasaba” demeden Anadolu’da konser turnelerine çıkıyor. Fazıl’ın beni en çok gururlandırdığı “bir an” yok. Her an gururlanıyorum… Fazıl Say’a açılan davalarla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Türkiye böyle bir dönemden geçiyor. Gazetelerde okudum: Fazıl’a on ay hapis cezası veren yargıç Hulusi Pur, evinde dört buçuk milyon Avro saklayan banka müdürünü tahliye etti. Bu dünya kime kalmış? l Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Yurda dönünce Bingöl’ün bir dağ köyünde üç yıl köy öğretmenliği yaptım. Bu yıllarda yörenin halk müziğine eğildim, derleme gezilerine çıktım. Daha sonra Erzincan’da halk eğitim uzmanı olarak görevlendirildiğim dönemde ise halkbilimin hemen bütün dallarıyla iç içe oldum. 1980’den sonra müzik yazarlığına yöneldim. Cumhuriyet’te haftalık müzik yazıları yazdım. Ayrıca, Türkiye’nin profesyonel müzik eğitiminde eksikliğini gördüğüm “Müzik Tarihi”, “Müzik Teorisi”, “Müzik Sözlüğü”, “Müzik Öğretimi”, “Müzik Ansiklopedisi” gibi kitaplar hazırladım. Bu süreçte, kültür tarihimizde önemli yeri olan birçok sanatçı ve siyasetçiyle birlikte çalışmalarınız da oldu; Cemal Süreya, Orhan Kemal, Deniz Gezmiş, Mihri Belli, Reşat Fuat Baraner, Fikret Otyam... Size bu dostluklardan neler kaldı? Çok yönlü etkiler kaldı: Cemal’den “yeni bir söz getirme” gerekliliğini, bir de edebiyat dergiciliğini öğrendim. Yazarlıkta beni yüreklendiren ve yazma sanatında “açık seçik anlatım”ı öğütleyerek bana yol gösteren Orhan Kemal’dir. Deniz Gezmiş, tarih boyunca bütün dünyaya örnek olacak militanlardan biridir. Mihri Belli, uluslararası değerde, derin kültürü olan, yılmaz bir sosyalisttir. Sosyalizm kavgasını yurdumuzda uzun yıllar sürdüren, bu yolda her türlü eziyeti göze alan Reşat Fuat, babamın arkadaşlarındandı. Fikret Otyam ise yüreği Anadolu insanı için çarpan sanatçı olarak beni de çok etkilemiştir. Bingöl’ün sizin hayat deneyimlerinizde ayrı bir yere sahip olduğunu, daha önceki röportajlarınızdan biliyorum. O günlere dair aklınızdan çıkmayan bir anınız var mı? Bingöl’ün dağ köyü Göriz’de öğretmenlik yaparken gözlemlediğim en çarpıcı doğa olayı, kış aylarının çok sert geçmesiydi. Bir gecede, adam boyu kar yağardı. Bu köyde, özellikle kışın yoksulluğun, kıtlığın, çaresizliğin, ezikliğin nasıl bir şey olduğunu gördüm. Bir gün, loğusa karısına çorba yapma umuduyla yazdan kalma ot köklerine ulaşmak için karları, buzları kırıp toprağa ulaşan ve toprağın altında besin arayan bir adama rastlamıştım. Bu olayı unutamam. Oyundan. Başka bir konuya geçelim: Hikmet Sami Türk, Adalet Bakanı olduğu dönemde, 20 cezaevinde 32 kişinin ölümüne neden olan “Hayata Dönüş” operasyonuna imza attı. Şimdi, ortaya çıkan belgelerle uygulanan vahşet iyice ortaya çıktı. Siz, Türk’ün katıldığı bir açık oturumda çıkıp bunu yüzüne haykırdınız. Neydi bu cesareti size veren? İnsan sevgisi. İleri insanlıktan yana bütün öğretiler, insanlığa inanmaktan, insanı sevmekten kaynaklanır. O gün, benim en zoruma giden, Hikmet Sami Türk gibi söz konusu vahşetten sorumlu birinin “Uğur Mumcu Haftası”nda düzenlenen bir açık oturumda konuşmacılar arasında bulunmasıydı. Şu çelişkiye bakın: Bir yanda vahşete uğrayan Uğur Mumcu, öte yanda vahşet olayları sırasında Adalet Bakanı olan Sayın Türk! Ne demeli? Yaşamınızda bundan sonraki yıllar için ne gibi planlarınız var? Ben hiçbir zaman uzun süreli planlar yapmadım, şimdi de yapmıyorum. Şimdilik okuyup yazabiliyorum, eşim Handan’la güzelce yaşıyoruz, bu kadarı bana yetiyor… l İ SELÇUK EREZ Birinci konsülün oğlu sa’dan yaklaşık 430420 yıl önce: Roma’nın altıncı tepesinde, amfitiyatroya yürüyerek gidilse on dakika mesafede helenistik bir saray. Mevsim yaz. Zaman, gece yarısı. Mamercus Aemilius Mamercisus Minimus sıcaktan bunalmış, balkonda uyuyor. Adı çok uzun olduğundan ona aile içinde sadece “Minimus” derler. Aniden bir ses: “Pııııırrr!”; Minimus’un kafasına bir güvercin konar. Bu, onun babası Birinci konsül Mamercisus’un kuşlarındandır. Oğlan uyanır ve kuşun yatağına pislediğini görür. Sinirlenir. Parşömen bir kâğıda “La columba pulvinar est defecatio sul diripio!” (yani kuşun yatağıma sıçtının Laticesi) diye yazar, bunu kuşun ayağına bağlar ve hayvanı babasının sarayına doğru salar. Tam uykuya dalacakken kuş geri gelir. Bu sefer ayağında babasının mesajı vardır: “Ostrogotlar ve Vizigotlar, bizim konsüllerden bazılarının evini basmışlar.” denmektedir bu kâğıtta. İkinci satırda “Velieris viaticus transporto viaticus absentis” yani “Paraları başka yerlere yolla!” Minimus hemen cevaplar: “Hı?” Beş dakika sonra güvercin geri gelir: “Non est columbus, hoc est sicut psittacus!” yani “Mektubu niçin güvercin değil de papağanla yolluyorsun?” Minimus bir kâğıda “Capiscus Padre sanctus!” yani “anladım babacım!” diye yazar. Güvercinle yollar bu sefer. Yeni bir yazı gelir “Dediğimi yaptın mı?” Nerdeyse şafak sökecektir. Minimus sorar “Yahu bu paraların çoğunda senden önceki diktatörün resimleri var! Bence anlamaz, bunları onun sanırlar!” Babanın el yazısından bu sefer çok kızdığı bellidir: “O tempora o mores: Mitite partes Asterix et Obelix!” yani “Fesuphanallah.. bir kısmını Asterixler’e, bir kısmını da Obelixler’e yolla!” demektedir. Cevabını yazar, yollar. Kıpkırmızı bir mektup gelir: “Tamam baba’nın ötesini anlamadım. Bu nasıl bir Latince?” “Babacım, anlamasınlar diye kuşdili yazdım!” “Façyo Zero?” Minimus, bunu anlar ve kuşun bacağına “Hı baba, sıfırladım” diye yazar, dibine de demokratik bir slogan ekler: “Vox populi, vox dei!” (= halkın sesi, tanrının sesidir) Babası böyle şeyleri anlamaz, sorar: “Hı?” Oğlan çok yorulmuş, balkonda sızmış, kalmıştır; buna cevap veremez. l www.selcukerez.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle