15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 9 MART 2014 / SAYI 1459 Avrupa’nın kaderini değiştiren adam Tarihi filmlere, romanlara ve belgesellere ilginin yoğunlaştığı bugünlerde usta bir belgeselcinin yönetmenliğini yaptığı “Fatih: Avrupa’nın Kaderini Değiştiren Adam” belgeseli bilmediğimiz bir Fatih portresi ile çıkıyor izliyecinin karşısına. Ön çalışması ve çekimleri 4.5 yıl süren belgesele 40 kadar bilim adamı da katkı sunuyor. Bir Rönesans aydını olarak tanıtılan Fatih’le ilgili pek çok belge ilk kez yayımlanıyor. O rtalama Türk halkının tarihle ilgisi ders kitaplarında belletilen, daha doğrusu ezberletilen tarih bilgileri ile sınırlıdır. Roma İmparatorluğu’nun bütün dönemlerini en ince ayrıntısına kadar anlatan, Türkerin tarihini Malazgirt Zaferi ile başlatan, Selçuklu ve Osmanlı dönemini ise sadece “Fetih ve Fatih” kavramı ile ela alan ve ne hikmetse bir türlü yakın tarihimize gelemeyen tarih müfredatımız sayesinde kendi tarihine yabancılaşmış nesiller yetişti. O nedenle tarihimizin bilinmeyen yüzü ile karşılaşınca afallayan yurdum insanı, son yıllarda tarihi roman ve diziler sayesinde tarihle ilgili programlara fena sardı. Ne ki, televizyonlarda yoğun bir emeğe dayanan araştırma ve maliyet gerektiren çalışmalar yerine bir uzman kişiye mikrofon uzatmanın ötesine geçemeyen yayınlardan geçilmiyor. Bir süreden beri TRTTürk’te usta bir belgeselcinin imza attığı bir program “Fatih: Avrupa’nın Kaderini Değiştiren Adam” adlı belgesel yayınlanıyor. Kerime Şenyücel’in imzasını taşıyan bu belgeselde Fatih’in mektepte bizlere öğretilmeyen yüzü ve sadece Osmanlı’da değil Avrupa’da nelerin değişmesine yol açtığı geniş bir perspektiften anlatılıyor. Çektiği belgesellerle pek çok ödüle layık görülen Kerime Şenyücel’i “Zeugma, Bir Kızın Öyküsü, Ezan, Çan, Hazan: Antakya”, Işık Yenersu: Tiyatronun Narin, Çetin Divası, Acısıyla Tatlısıyla Hayatımız Arabesk ve Halfeti: Suya Dönüşen Topraklar” belgeselleriyle anımsayacaktır. Şenyücel’le Fatih belgeselini konuştuk: Tarihi diziler ve konular son yıllarda revaçta. Fatih belgeseli fikri bu çerçevede mi oluştu? Fikir aslında benim. “Halfeti’den Hasankeyf’e Sudaki Umut” projesinin montajı sürerken 2009’da, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in, bana Fatih’le ilgili bir projeden söz etmesiyle başladı. Konu beni heyecanlandırdı. Araştırmaya başladım ve bugüne kadar Türkiye ve dışarıda fetih hakkında yapılan ve fetih olayının pek de ötesine geçmeyen belgesel ve kurmacaların dışında bir şey yapılmadığını gördüm. Fatih’in kişiliğini anlatan, onun dönemine etkisini, döneminin kendisine etkisini çözmeye çalışan bir çalışmayla, bir anlamda biyografik bir çalışmayla son buldu. Fatih’in başarılı bir komutan olmanın ötesinde önemli özellikleri var. Nedir onu diğer padişahlardan farklı Kerime Şenyücel kılan? MİYASE İLKNUR Fatih’in çocukluk defteri (solda) ve kaftanı (altta). zamanda da bu dünyaları, bu kültürleri bir araya getirmeye çalışan biri.” İşte böyle bir Fatih’le karşılaştım ve bunu belgeselde yansıtmaya çalıştım. Bugüne kadar sunulan bir İstanbul’un fatihi olan Fatih vardı. Belgeselin oluşumunda herhalde bir ön araştırma evresi geçirdiniz ve akademik destek aldınız? Belgeselin ön çalışması ve çekimi 4 buçuk sene sürdü.Aralarından Mehmet Kalpaklı, Cemal Kafadar, İlber Ortaylı, Gülru Necipoğlu gibi önemli tarihçilerin de yer aldığı bir kadrodan akademik destek aldım. Belgeselin danışmanı ve metin yazarı Mehmet Kalpaklı... Bilkent Tarih Bölümü Başkanı.. Belgeselimize şu anda hayattaki en önemli 1516. yy Osmanlı tarihçisi Prof. Halil İnalcık’ın kitap ve araştırmalarının ışığında bir yol haritası çizdik. Araştırma konusunda ABD Washington Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı, bir Osmanlı tarihi uzmanı kardeşim Prof. Reşat Kasaba da destek verdi. Danışmanlarımız arasında Prof. Semavi Eyice, Prof. Serpil Bağcı da var… Böylece Türkiye’de ve dünyada Fatihi en iyi bilen akademisyenlere ulaştık. Halil İnalcık’tan sonra en iyi 16. yy Osmanlı tarih uzmanı olan Prof. Cemal Kafadar (Harvard), “Topkapı” kitabının yazarı olan sanat tarihçisi eşi Prof. Gülru Necipoğlu (Harvard), Fatih Kanunnamesi konusunda uzman hukukçu İSAM Başkanı Prof. Mehmet Akif Aydın; Enderun konusunda Prof. Dr. Mehmet İpşirli, İtalya ilişkileri konusunda Prof. Mustafa Soykut, Papalık ilişkileri konusunda teolog Dr. Felix Körner aklıma gelenler. Yaklaşık 40 bilim adamına ulaştık. Dış ülkelerdeki arşivlerde Fatih’le ilgili ne tür belge ve bilgilere ulaştınız? Belgeselde Vatikan arşivlerine de bir yıllık izin sürecinden sonra girebildik... Vatikan Kütüphanesi’nde Papa II. Pius’un Fatih’e yazdığı, dünya hâkimiyeti için güç birliği teklif ettiği ancak Fatih’i Hıristiyanlığa davet ettiği mektubu daha doğrusu 100 sayfalık risaleyi ilk kez çeken belgesel ekibi olduk. Tabii orada yaklaşık 8 önemli belge de çektik. Bunlar arasında Bertrand de la Broqiere ait bir 15. yy İstanbul haritası, fetih üzerine kardinaller arasında yazışmalar, fetihten sonra Roma’ya gelenlerden kalan belgeler var. Bu arada Venedik Correr Müzesi’nde Fatih’in yakın hizmetkârı Angiolello’nun anıları, Venedik Marciana Kütüphanesi’nde 17 yaşında evlendiği ama hiç sevemediği ilk karısı Dülkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı Sitti Hatun’un tek görüntüsü de ilk kez belgeselimizde gösterildi. Avrupalıların gözüyle nasıl bir Fatih portresi çıktı karşınıza? Fatih’in Doğu’dan ve Batı’dan algılanması farklı… Akademisyenler daha tarafsız ama sıradan Avrupalı için Fatih Kostantinopolis’i Hıristiyanların elinden alan biri… Ama Ortodokslar, papanın boyunduruğundan kurtuluşlarını Fatih’e bağladıkları için farklı düşünüyorlar. Fatih’in bütün dinlere saygısını vurguluyorlar. Fener Rum Patrikhanesi Basın Sözcüsü Dositeos Anağnostopulos, Fatih’in İstanbul Ortodoks Patriği Genadios ile felsefe ve hümanizma üzerine tartışmak için patrikhaneye geldiğinde arka kapıdan girdiğini çünkü geleneğe göre bir tapınağa Osmanlı sultanı ön kapıdan girerse oranın derhal camiye çevrilmesi gerektiğini söyledi. Dönemin Avrupası’nın ve Doğu’nun hiçbir hükümdarının böyle bir yapıda olmadığını vurguladı. Fatih, İstanbul’un alınmasıyla bir anlamda Doğu Roma İmparatoru oldu. Hedefi Roma’yı da alarak tüm Roma’nın imparatoru olmaktı. İstanbul fethe kadar 100 yıl hep kuşatma altında kalmış 4. Haçlı istilasından sonra soyulmuş, yağmalanmıştı ve çok kötü durumdaydı. Fatih bilinçli bir nüfus politikasıyla ve imarla dünyanın her yerinden Doğu’dan ve Batı’dan sanatçıları bilim adamlarını burada toplayarak bir anlamda yaşadığı ve etkilendiği Rönesans döneminin bir hükümdarı olarak bilime ve sanata hamilik ederek İstanbul’u dönemin en zengin ve parlak şehirlerinden biri haline getirdi. Burada kendisine bağlı Ortodoks Patrikliği’ni, Ermeni Patrikliğini ve Musevi Hahambaşılığı’nı kurararak cemaatlerine serbestçe ibadet hakkı verdi. Fatih’e kadar Batılı kaynaklarda “king” yani kral olarak geçen Osmanlı hükümdarları Fatih’ten sonra “emperor” yani “imparator” olarak anılmaya başladı. Belgesel müziği ile de öne çıkıyor. Müzikler önemli bir ustaya ait sanırım. Evet. Müzikler Fahir Atakoğlu’na ait. Fahir Atakoğlu’nun müziklerini seviyordum. Gerçekten çok etkileyici bir çalışma yaptı. Çalışmamız çok iyi sonuç verdi. l Belgeselde Sayın İlber Ortaylı’nın vurguladığı gibi, “Fatih Yunancayı biliyor, İtalyancayı biliyor, Arapça, Farsçayı çok iyi biliyor. Bu tip bir Rönesans aydını yok ve bilinçli olarak bir İngilizin tabiri ile “world historical individual” yani dünya tarihini tayin eden portrelerden biri olduğu kanaatinde. Bunun için uğraşıyor, bir inşaacı yanı var. Bir yeni Büyük İskender olma konumunda. Bunun için uğraşıyor; sırf savaşçı değil. Çok iyi savaşçı tabii. 21 yaşında ki bir konvansiyonel ateşli silahlar ordusunun komutanı, mareşali ama aynı Belgeselde Fatih’in 19. kuşaktan torunu oynuyor Belgeselde Fatih’i 19. kuşaktan torunu canlandırıyor. Nasıl ikna ettiniz? Belgeselin drama bölümlerinde Fatih Sultan Mehmet’in olgunluk dönemini torunu Orhan Osmanoğlu (altta) canlandırıyor. Fatih’in 40’lı yaşları hayatının son dönemi.. Biliyorsunuz 49 yaşında öldü. Orhan Osmanoğlu II. Abdülhamid’in en büyük şehzadesi Mehmet Selim Efendi’nin torununun oğlu, yani dördüncü kuşaktan torunu... Fatih’in de 19. kuşaktan torunu. Kendisiyle yönetmenliğini yaptığım, 2006’da yayınlanan “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeselinde tanışmıştık. Bu bir sürgün öyküsüydü. Orhan, çekimlerde bize katılmış ailesinin, hanedanın mensuplarıyla beni tanıştırmıştı. Fatih’in son dönemine fiziki benzerliğini de düşünüp bu rolü oynayıp oynayamayacağını sordum. Olumlu yanıt verdi. Hatta özel olarak sakal bıraktı, kilo aldı falan... Bayağı heyecanlandığını söylüyor. Osmanoğlu dışında da oyuncular var ama. Belgeselimizde çok fazla drama yok ama katıldığı bölümlere anlam verdiğini düşünüyorum. Küçük Fatihimiz Ege Akal, genç Fatih de “Kurtlar Vadisi” dizisinden tanıdığımız İsmail Demirci. Tabii bu arada Çandarlı Halil rolünde Oktay Dener, II. Murad rolünde Mehmed Emre Aslantürk, Zağanos Paşa’da Umut Karadağ, cellatta Ulaş Karadağ’ı da unutmamak lazım… l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle