14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 MART 2014 / SAYI 1461 5 Tiyatro da rakı gibi, metinde durduğu gibi durmaz Yıldırım Fikret Urağ sanat yönetmeni, oyuncu eğitmeni, dizi oyuncusu. En önemlisi amansız bir tiyatro tutkunu. Muhteşem Yüzyıl’da Sokullu Mehmed Paşa olarak tanıdığımız Urağ tiyatrosunu kurmaya hazırlanıyor. Bu toprağın metinlerini üreten bir tiyatronun peşinde. Ne de olsa Türkiye bir çelişkiler yumağı, çatışmalar okyanusu. Tiyatro yazarları için dev bir kaynak. Urağ “tiyatro rakıya benzer, rakı nasıl şişede durduğu gibi durmazsa tiyatro da metinde durduğu gibi durmaz” diyor. ALİ DENİZ USLU ıldırım Fikret Urağ Muhteşem Yüzyıl’da Sokulu rolü ile karşımızda. Bu bahane ile kendisi ile tanıştık, yıllardır verdiği tiyatro mücadelesini dinledik. Urağ bu yıl içinde sahnelenen dört oyunun sanat yönetmenliği yapıyor. Aynı zamanda bir oyuncu eğitmeni. Yıllarca hayallerin peşinden gitmiş, bu coğrafyayı iyi biliyor. Çok istemese de İstanbul’un girdabına kapılarak “İstanbullu” olmuş. Ama hayalini gerçekleştirmek için geri sayımda çünkü tiyatrosunu kuruyor. Son dönemde hayatımıza Sokullu Mehmed Paşa olarak girdiniz. Öncesine gelelim kimdir Yıldırım Fikret Urağ? Artvinli’yim ama Ankaralı da sayılırım. İlk gençliğim, gençliğim Ankara’da geçti. Memur çocuğu olduğum için aslında Türkiyeliyim. Babam Maden Mühendisi’ydi Etibank’ta, hep taşradaki şubelerdeydik. Epey gezdim, her yıl başka bir şehirdeydim. Göçebeydi çocukluğum, aidiyetim de olmadı. Hatırladığım çocukluk arkadaşım da yok. Kök salma duygusuna yabancı büyüsem de ülkenin her yerinde yaşama fırsatı başka bir şey, tarifi zor. Tiyatro maceranız nasıl başladı? İşletme bölümünü son sınıfta büyük tiyatro hayallerim için bıraktım. Çünkü okulu bitirseydim askere gidecektim ve döndüğümde hayallerimin peşinde gitmek yerine hayatın rutininde kaybolacaktım. Keskin bir dönüştü bu ve A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’nde tiyatroya başladım. Esas kırılmayı mezun olurken yaşadım. Dünya tiyatrosu dersi veren Sevinç Sokullu’ya bir veda ziyaretine gittim. Bana “ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sorduğunda “bilmiyorum” demiştim. Çünkü öğrencilik yaparken de tiyatro eğitimi veriyordum, tiyatrolar kurmuştum ama çıkışı bulamıyordum. Taa ki Sevinç Hoca’nın Fotoğraf: VEDAT ARIK kurtarılacak malzeme vardır diye gittik. Enkaz halindeki salondan iyi kötü 154 koltuk kurtardık, tamir ettik ve kullandık. İnanmış, genç bir ekibimiz vardı. Tüm bu işleri birlikte yaptık. Adana’daki son dönemimizde Mersin’den, Hatay’dan seyirciler geliyordu. 2001 yılında Eskişehir’e geçtim. Adana’da misyonumu tamamlamıştım, sonra başka bir yere geçmek istedim. Bana her yer taşraydı ve orayı da işgal etmeliydim. Eskişehir Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmenliği yaptım. 2010 yılında kadar da oradaydım ve sonra istifa edip İstanbul’a geldim ve şu an Şehir Tiyatroları’ndayım. Payitahta döndünüz ve kısa süre sonra Sokullu Mehmed Paşa olarak çıktınız karşımıza. Meşe palamut hareketi misyonunu tamamladı mı? Anadolu’da tiyatro yapma sevdasından vazgeçme niyetim yoktu ama John Lennon’un dediği gibi “hayat siz plan yaparken başınıza gelenlerdir.” Biraz da şartların dayatması ile İstanbul’a geldim. Kendim hakkında konuşmak zor ama büyük işler yaptık Adana Tiyatro Atölyesi’nde. Gazetelerin çanak çömlek dağıttığı bir dönemde beş gün boyunca Hürriyet gazetesinin dağıttığı kuponlar ile “Hürriyet ATA el ele haydi çocuklar tiyatroya” sloganı ile iki bin çocuğa ücretsiz oyun oynadık. Dizi serüveni de tesadüfen başladı. Küçük Sırlar’a oyuncu koçu olarak girmiştim. Sonra kadroya dahil oldum. Muhteşem Yüzyıl’a da Meryem Üzerli’nin oyuncu koçu olarak başladınız. Sonra Sokullu oldunuz. Meryem ile çalışırken rolün ana hatlarını çıkarmıştı, biz daha çok Türkçe kullanımı üzerinden çalışıyorduk. Zaten kırık Türkçesi onu daha sempatik yapıyordu. l Y sorusuna kadar: “Meşe palamutlarını hatırlıyor musun?” Neydi “meşe palamutları”? Meşe palamutları Amerikan tiyatrosunda 1940’lı yıllarda gelişmiş bir akım, tavır, hareket. Merkez tiyatroların tıkandığı ama onların içine girip değiştirmenin imkansız olduğu bir dönemde, birer meşe palamutu gibi taşraya yayılıp merkezi taşradan kuşatarak değiştirmeyi amaçlayan, sonuç da alan bir hareketti bu. Sevinç Hoca sorduğunda hatırlamıştım ve yola düştüm beklemeden. Yol beni ilk önce kısa süreliğine Oyuncu koçluğu bir tür yol arkadaşlığı Nedir oyuncu koçluğu ya da eğitmenliği? Tiyatro eğitimi almaya başladığım günden itibaren eğitmenlik, hocalık yapıyordum. Birinci sınıf öğretmeniydim ama öğrencilerim vardı. Burada “oyuncu koçluğu” deniyor ben pek sevmiyorum bu tanımı. Yaptığımız bir tür yol arkadaşlığı. Zaten oyunculuk kimsenin kimseye öğretebileceği bir şey de değil. Bir taraftan da öğrenme sürecinin bitmediği bir yolculuk. Her rol yeni bir macera. Ben ise ne öğrendiysem öğretirken öğrendim. Kimsenin bana “hocam” demesine de izin vermem. Sokullu’yu canlandırmak nasıl? Kellesi koltukta bir devlet adamı. Hanedandan olmayıp, gerilemeden, sürekli yükselerek neredeyse 60 yıl hizmet vermesi ilginç. İşin tuhaf yanı benim de tarihte en çok merak ettiğim karakter o. Ankara’da Sokullu Mehmed Paşa mahallesinde otururduk, en yakın arkadaşım onun torununun torunu. Hayatımda ona gönderme yapan o kadar çok mekân ve insan oldu ki rol bana gelince bunun bir lütuf olduğunu düşündüm. l Durunca düşenlerdenim Ben sizi bu röportaja kadar hiç gülerken görmemişim. Başka biri oluyorsunuz. Gülerken görecek miyiz sizi? Elbette gülebiliyorum, bunu seyirci de birgün görecek. Tabii mizaç olarak üstüme biçtiğim roller duygularını gizlemeyi bilen karakterler. Tüm bunların yanında dört tiyatro oyununu da yönetiyorsunuz. Evet, bu sezon İstanbul sahnelerinde dört oyun yönetiyorum; Turgut Özakman’ın Ocak, Nâzım Hikmet’ten “Yolcu”. Theatre Deng u Bej’de “Korku ve Sefalet”, Erdal Özyağcılar’ın Tiyatro Martı’sında “Uçlar”. Sürekli bir çalışma halindeyim, çünkü ben durunca düşenlerdenim. Ne zaman durulmaya karar versem kendimi daha büyük bir koşuşturmanın içinde buluyorum. l Antalya’ya, oradan da Adana’ya götürdü. Adana Tiyatro Akademisi’ni kurdum. Yedi yıl tiyatro yaptım. 154 kişilik bir salon açtık orada, hem de kimseden destek almadan. Sermayesi insan emeği olan bir süreçti bu. Zor koşullarda yoktan var ettiğiniz bu 154 kişilik tiyatronun bir de hikâyesi varmış. Yer aramaya başladığımızda 650 metrekare bir yer gösterdiler ama “her an kiralanabilir, kiralanana kadar alın kullanın” dediler. Koltuk yok, yerler şap, duvarlar sıvasız... Biz de plastik sandalye kiralayan bir amca bulduk. Her hafta sonu 100 sandalye kiralayıp oyun oynuyorduk. Sonra bir arkadaşımız alışveriş merkezinde büyük bir yangın geçirmiş 450 kişilik kullanılmayan sinema salonuna gitmemizi söyledi. Belki Tiyatro okulum için çalışıyorum İstanbul’a alıştınız mı? İstanbul mikrobunu yuttunuz mu iş bitiyor! Ne ara alıştığınızı da anlamıyorsunuz. İlk geldiğimde Boğaz’dan geçerken kimsenin manzarayı seyretmediğine şaşırmıştım. Sonra birgün sete geç kalmıştım, manzarayı hiç görmedim. “Evet dedim, Yıldırım artık sen de bir istanbullu’sun!” Yakın dönemde neler var kafanızda? Bir tiyatro okulu kurmanın hazırlığı içindeyim yakın zamanda hayata geçecek. Her anlamda bunca malzemeye sahip bir ülkenin kendi metinleri yok. Kuracağınız tiyatro buna da hizmet edecek mi? Bu ülke bir çelişkiler yumağı, çatışmalar okyanusu. Tiyatro yazarları için dev bir kaynak. Tiyatro metinleri anlamında yeni, genç soluklara çok fazla izin verilmedi. Büyük heveslerle tiyatro yazarlığına soyunup, küstürülmüş ve kenara çekilmiş çok yazar olduğunu düşünüyorum. Ama tiyatronun yükselişi de meşe palamutları ile olacak. Tiyatro rakıya benzer, rakı nasıl şişede durduğu gibi durmazsa tiyatro da metinde durduğu gibi durmaz. Biz de bu toprağın metinlerini üreten bir tiyatronun peşindeyiz. l Küçük Prens’i hiç böyle görmediniz Bitiyatro, 2013’ten beri “Küçük Prens”i sahneliyor. Küçük Prens’i farklı bir yorumla sahneye koyan ekipten, Nihat İleri’yle konuştuk. DENİZ ÜLKÜTEKİN N ihat İleri, Laçin Ceylan’la birlikte kurduğu Bitiyatro Sahnesi’nde 2013’ten beri, küçük büyük her yaştan insana ilham kaynağı olmuş bir eseri, Küçük Prens’i oynuyor. Şubat ayı başında, Theatre Auf Ruhr’da Almanya’daki tiyatroseverlerle de buluşan Bitiyatro, eseri özgün metninden farklı bir yorumla sahneye koydu. Küçük değil, hayatının son demlerinde içkiyle sıkı fıkı olmuş bir Küçük Prens var karşımızda. Nihat İleri hemen her yaştan, herkesi etkileyen ve bir o kadar da bilindik olan bu hikâyeyi böylesi farklı bir yorumla sahneye taşımalarının sebebini kısa bir cümleyle açıklıyor, “Tiyatro bir yorumdur.” İleri’ye göre tıpkı tiyatronun hayatın kendisi değil de bir yorumu olması gibi Exupery’nin Küçük Prens’i de hayatın bir yorumu ve “Böyle bir yorumun üzerine uzanmak da çok zevkli.” Bu söylenenlerin üzerine, oyunun metnine bir göz atarsak, özgün yorumdan farklı olan Küçük Prens’in karşısında, ona tezat oluşturacak Kadın Pilot karakteri yer alıyor. Oyunbaz, yaşamın sürprizlerine açık, dinamik karakterin özellikleri farklı rollere bürünmesine, oyundan oyuna geçişine izin veriyor. Böylece oyun, erk mücadelesi, kadın erkek ilişkisi, yaşlılık, ölüm, hayal kırıklığı, yalnızlık, yaşanmışlık, yüzleşme gibi birçok temanın birbirinin önüne geçmesine olanak tanıyor. Laçin Ceylan’ın oynadığı Pilot karakterinin Küçük Prens’i bırakmak istemeyişi, oyunu diğer Küçük Prenslerden farklı kılan en belirgin unsur. Pilot, gül karakterine büründüğünde ise kadınlara atfedilen çoşku, aşk, cinsellik gibi jestler izleyiciye belirgin şekilde sahneden yansıyor. Peki acaba Bitiyatro’nun böylesi farklı bir yorumla ortaya çıkmasının sebebi ne? Bu oyun aynı zamanda genel olarak Bitiyatro’nun genel prensiplerinin bir yansıması mı? Yanıt yine Nihat İleri’den, “Tiyatro bir manifestodur. Fark yaratmak için tiyatro kurulmaz. Seçtiğimiz ve oynadığımız oyunlar ise tabii ki bizim tiyatromuza dairdir.” Tiyatro kavramı üzerine biraz daha konuştuğumuzda, ülkemiz gerçekleriyle ilgili bir sohbet çıkıyor. İleri’ye göre, bir ülkede tiyatrolar kapatılıyorsa ve baskı altındaysa, bir tiyatrocunun asli görevi yeni bir tiyatro açmak. Bitiyatro da tam olarak bu sebeple hayata geçmiş. İleri, Bitiyatro’yu “düşüncenin özgür hareket edebildiği bir alan” olarak tanımlıyor. l Tel: 0212 244 02 47 / 0533 425 60 40 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle