Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MART 2014 / SAYI 1458 3 ESRA AÇIKGÖZ ! r i t t e ş h a v i r e l y e n e d n a Hayv kadar Lufthansa, Airlines, Eithad ve Air China gibi 20’nin üzerinde havayolu şirketi hayvanları deney merkezlerine taşımaktan vazgeçti. Dahası, geçen haftalarda dünyanın üçüncü büyük ilaç üreticisi Merck&Co şempanze deneylerini bıraktığını açıkladı. Kalan tek büyük havayolu ortaklığı, Air FranceKLM. Bu iki havayolu firması deney hayvanı taşımacılığında lider oldukları için, hedef. Kozmetik ya da savunma sanayinin canlılar üzerinde deney yapmasına pek çok insan karşı çıkıyor. Ancak “insanlık için” argümanını kullanan bilim ve tıp gibi kurumlar kafalarda soru işaretleri doğuruyor... İlacın ticarileşmesi her zaman tartışılan konulardan biri oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2003’te gerekli ilaç sayısının 240 olduğunu açıklaması da soru işaretlerini artırdı; zira piyasada 200 binden fazla ilaç var. İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı 2011 resmi hayvan deneyi istatistiklerine göre genelde ticari firmalar tarafından sipariş edilen zehirli madde (toksikoloji) deneylerinin sayısı 399 bini bulurken, kanser için yalnızca 10 bin 200 deney yapılmış! Şirketlerin kimyasal ürünleri ve istemediğimiz bir yaşam biçimi yüzünden kanser olduğumuz bir gerçek. Şirketlerin hayatımızdan kimyasalı çıkarmasıyla hem toksikoloji, hem de kanser deneylerine ihtiyacımız kalmayacak. İşin kötüsü bütün bu deneyleri “insanlık için” ya da biz talep ettiğimiz için yaptıklarını söylüyorlar. Oysa ne kapitalist sistemlerini, ne de bilimlerini talep etmiyoruz, onlar dayatıyor! Üstelik her yıl “Gateway to Hell/Cehenneme Giden Yol” dünyanın pek çok ülkesinde hayata geçirilen bir kampanya. Amaçları, hayvan deneylerini engellemek. Yöntem olaraksa kendilerine, maymunları doğal ortamlarından koparıp deney laboratuvarlarına taşıyan havayollarını deşifre ve boykot etmeyi seçmişler. Şimdi Türkiye’de de başlatıldı bu kampanya. “Cehenneme Giden Yol” eylemcileri, geçen haftalarda Air FranceKLM’nin Beşiktaş’taki genel müdürlüğünün önünde maymun maskeleriyle boykot ettiler. Protesto sokağa ve sosyal medyaya da taşındı. Taksim, Cihangir, Şişli, Nişantaşı, Üsküdar ve Kadıköy’de pek çok işlek yola ve acente/ofis binalarına protesto sonrasında yazılamalar yapılıyor. Cehenneme Giden Yol, dünya çapında yürütülen bir kampanya. Hayvan deneylerine karşı çıkıyorlar. Deneyler için yaşam alanlarından koparılan hayvanları taşıyan havayolları şirketlerine karşı giriştikleri boykotun nedeni de bu. Şimdi kampanya Türkiye’de de başladı... ilaçların beklenmedik yan etkileri nedeniyle her 6 kişiden 1’i hastaneye başvuruyor. Ecza devleri ise öngörülemeyen etkileri olan bu ilaçları piyasaya pompalamaya devam ediyor. 2004 Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) raporuna göre hayvan deneylerinden geçen 10 ilaçtan 9’u insanlar için tehlikeli veya faydasız. Bunun en büyük sebebi, insan hastalıklarının yüzde 98’ine insan dışı hayvanlarda rastlanmaması. Sektör, ürünleri test etmek için biraz daha fazla zaman ve para harcayarak daha güvenli hatta hayvansız yöntemlere geçmek yerine yeni ürünleri bir an evvel piyasaya süren rakip ilaç firmalarının yarışına odaklanmış. Köpekler ve kediler dahil olmak üzere her yıl yüz milyondan fazla hayvan, deneylerde diriyken kesiliyor; vücutlarına zehirli kimyasallar enjekte ediliyor. Hâlâ canlı kalanlar çöp tenekesine atılıyor ya da kafalarına vurularak öldürülüyor. Her yıl sadece İngiltere’de 10 milyonun üzerinde fare deneylerde katlediliyor. Bilim dünyasının bir kısmı “insanlığın faydası” gerekçesiyle deneyleri savunsa da istatistikler aksi yönde. Türkiye’deki hayvan deneylerine dair ne söyleyebilirsiniz? Türkiye’de 82 deney yapan üniversite, tıp fakültesi, GATA gibi askeri ve özel laboratuvar var ve gittikçe çoğalıyorlar. Türkiye’de deney yapılan hayvanların yüzde 30’u fare, yüzde 22’si sıçan, yüzde 18’i kuş, yüzde 7’si tavşan. Ayrıca at, koyun, domuz, hamster, kobay, sığır, embriyolu yumurta, sürüngenler, balıklar, bıldırcın ve kekliklerle de deney yapılıyor. Daha güvenli hatta hayvansız yöntemlere geçmek mümkün demiştiniz. Alternatif deney yöntemleri neler? Mikrodoz veya bilgisayar modellemesi gibi hayvan deneylerine alternatif ve işe yarayan yaklaşık 450 metot var. İşkenceler, bilim yapan insanın bilim yapmayan diğer hayvanları sömürmeye hakkı olduğunu öğreten insanmerkezci modern Batı zihniyeti yüzünden gerçekleşiyor. Yüceltilen bilimsel faaliyetlerin hemen hepsinin gizlediği gerçek, ilerlemenin kansız mümkün olmadığıdır. Zulme karşı olan herkesi firmaları arayarak tepkilerini dile getirmeye ve verilen cevapları Twitter’dan #boykotAirFranceKLM hastagi ile paylaşmaya çağırıyoruz. l esraacikgoz@cumhuriyet.com “Gateway to Hell/Cehenneme Giden Yol” isimli kampanyası dünyanın pek çok yerinde yapılıyor. Siz de kampanyayı Türkiye’ye taşıdınız eylemlerinizle... Cehenneme Giden Yol, eylemleri 10’dan fazla ülkede aktif olarak sürdürülüyor. Ağırlık Avrupa’da ve tabii ki boykota çağrılan firmanın kalbi olan Fransa’da; ama ABD’den Morityus’a kadar başka başka ülkelerde de aktif gruplar var. Bu uzun soluklu kampanyanın son hedefi hayvan deneylerini bitirmek, yöntem olarak, aradaki yolu kesmeyi benimsemiş. Kampanya sayesinde bugüne Hayvanlar şöhret olmak istiyorlar mı? Sevimli arkadaşlarımız hayvanlar, film ve diziler dışında neredeyse görünmez oldular. Doğal yaşamlarından koparılarak, spot ışıkları ve kalabalıklar arasında sıkışan hayvanların neler yaşadığını bilmesek de setlerden sızan haberler pek de iyi şartlarda yaşamadıklarını gösteriyor. Hayvanların eğlence sektöründeki durumunu tekrar tartışmaya açan ise, “Cinayet” dizisindeki ölü köpek sahnesi oldu... “İntikam” dizisinden. Setlerde hayvanlarla yeterince ilgilenildiğini düşünüyor musunuz? Setler güneşin altında saatlerce bağlı unutulup ölen atlar gibi birçok skandallara imza attı. Set ekibinde de herkesin ağır görevleri var, duyarlı olsalar da, hayvanlarla ilgili her şeyi bilemezler. Bu sahnelerde denetmen, veteriner şart. Özge Özder Cinayet dizisindeki ölü köpek sahnesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sanatçıların yoğunlukta olduğu bir derneğiz, konuyla ilgili çok fazla şikâyet aldık. Bize, “köpek sahibi yanındayken, veteriner eşliğinde, düşük doz sakinleştiriciyle uyutuldu. Uyandığında, sağlığı yerindeydi” bilgisi verildi. Köpeğin dil morarması için de, “üzerindeki toprak video efekti, çekim arkası NERMİN GEYİK Öncelikle şu sorunun yanıtını bulmaya çalışalım: hayvanlar için görsel dünya nasıl bir şeydir? Koşullar onlar için uygun mudur? Birkaç filmden yola çıkarak sorumuza göz atalım. 2001’de ses getiren Alejandro Gonzalez İnarritu’nun bol öldüllü “Paramparça Aşklar Köpekler” filminde, “köpek dövüşü” sahneleri, Hobbit filminde 27 hayvanın öldüğü, Pi’nin Yaşamı’nda Bengal kaplanının, görüldüğü sahnelerden birinde, boğulma tehlikesi geçirdiği basına yansıdı. Hayvan hakkı ihlallerine örnek olacak filmler listemize Saddam’ın Askerleri, Kara Güneş, Fetih 1453, Kara Köpekler Havlarken’i de ekleyelim. Muhteşem Yüzyıl, Arka Sokaklar, İntikam, Çarli, Mahallenin Muhtarları, Sihirli Annem, Osmanlı Kıyam.. Bunlar da hayvan kullanılan dizilerin bazıları. Tartışma bu günlerde yeniden alevlendi. “Cinayet” dizisinde ölü köpek sahnesi, hayvanseverlerin tepkisini çekti. Yapılan “uyuttuk” açıklaması tepkilerin dinmesini sağlamadı. Zaten uyutulmuş olsa da sorun çözülmüyor. Uzun süreli dizileri, kısa bir süreye sıkıştıran, 1618 saatlere varan çekim sürelerinde hayvanların ne yaşadığı neredeyse kimseyi ilgilendirmiyor. Kamera önünde rol kesen canlılar şöhret olduklarının ne kadar farkındalar, şöhret olmayı istiyorlar mı? Yeryüzüne Özgürlük Derneği iletişim koordinatörü ve hayvan özgürlüğü aktivisti Burcu Çelik bu soruların büyük çoğunluğuna yanıt verebilecek bir isim. Dizi setlerinden hayvanların olması doğru mu? Halkla ilişkiler sektöründe çalışıyorum, setlerdeki hak ihlallerini biliyorum. Uzun çalışma saatlerine oyuncular ve set ekibi dayanamazken, rızası olmayan hayvanların oynatılması kabul edilemez. Setlerde istenildiği gibi davranmayan hayvanlar kimi zaman ceza yöntemiyle, kimi zaman da bir yiyecekle kandırılarak rızasız bir şekilde kullanılıyor. Eğlence sektörü için hayvanlara acı çektirilmesi utanç verici bir durum. Bir dizi için köpeğin uyutulması etik mi? Bir çocuk, rol gereği uyuşturucu iğne ile bayıltılsa ne hissedersiniz? Cinayet dizisinin setinde uyutulan köpek için yapımcı Adam Film, köpeğin yanında bir veteriner olduğunu söyledi. Bunun etik olarak hiçbir anlamı yok. Uyuşturucu iğnelerin yavru hayvanlarda öldürücü etkisi biliniyor. Sağlıklı, yetişkin hayvanda da bu iğnelerin ne gibi sonuçlar doğuracağını bilemiyoruz. görüntüler var” denildi. Talep üzerine dernek hesabından bu bilgiyi duyurduk, bilginin araştırılacağını belirttik. Hayvanların ihtiyaçları setlerde ne derece karşılanılıyor? Kendisine yemek arası bile veremeyen ekibin başka bir canlıyı düşünme olasılığı kalmıyor. Üstelik sadece ihtiyaç meselesi değil. Bulunduğum bir sette muhabbet kuşu sahnesi vardı, görünürde hayvanın tüm ihtiyaçları tamamdı. Ama sanat ekibi, kafesi biri düşürür, ortalıkta durmasın diye, kış zamanı açık camın önüne koydu. Öleceğini bildiğimden anında hayvanı içeri aldım. Sesli çekim yapılıyorken de ses yapıyor diye akvaryumun havalandırmasını kapattılar, ben açtırdım. Herkes sonucu bilmeyebilir. Bu konu denetimsiz olduğu sürece canlıların işi şansa kalıyor. l Bana Göz Kulak Ol Derneği kurucularından, oyuncu Hayvanların eğlence sektöründe ne işleri var? Hayvanlar çocuklar gibidir. Onlardan ne para ekonomisini ne de insanın çıkar ilişkilerini anlamasını bekleyemezsiniz. Bir hayvan nerede olmalıdır bunu sorgulamak gerekiyor. Doğasından kopartılmış bir hayvanın setlerde ne işi var? İnsanlar doğadan kopuşunun ve sembolik kültürünün bedelini antidepresanlarla öderken, hayvanlara bunu yaptığınızda bu tecavüzden başka bir şey değildir. Setlerdeki hayvanlar için izleme komisyonu oluşturmayı düşünüyorsunuz sanırım. HAÇİKO’nun (Hayvanları Çaresizlik Ve İlgisizlikten Koruma Derneği) bu konuda yapımcı şirketlerle iletişime geçtiğini biliyoruz. Ancak ne cevap vereceklerini bilmiyoruz. Hayvan haklarıyla ilgili taleplerimizi yapımcı şirketlere ileterek, hayvan haklarının gözetilmesi için bu protokolün imzalanması için onlara baskı unsuru oluşturmamız gerekiyor. l nermingeykk@gmail.com Ali Ulvi Uyanık Artık teknoloji çağındayız. Dijital efekt yöntemiyle, hayvana zarar vermeden, her türlü sahneyi çekmek mümkün. Hollywood’da hayvanların sahneleri dijital ortamda çekiliyor, çok sıkı bir denetim var. Türkiye’de, denetim olmadığı gibi, maliyeti yüksek olduğu için de dijital efekt yöntemi fazla rağbet görmüyor. Setlerde hayvanların ne yaşadığını bilemiyoruz, denetleme olmadığı için söylenenler de iddianın önüne geçemiyor. Hal böyle olunca iş, set ekibinin hassasiyetine kaldı. Hassas davranan yönetmen de var, hayvan diye önem vermeyen de. Hatta gerçekçi olması amacıyla hayvanı çekimler için öldüren bile var. Bunların haricinde setlerde veterinerler ve denetim sistemleri kullanılarak da bir çözüm yolu bulunabilir. l SİYAD Haysiyet Kurulu ve Türkiye Sinema Platformu üyesi C M Y B