22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 19 EKİM 2014 / SAYI 1491 Onun gönlü bir kelebek İlk kitabı Keş’i bir süre önce çıkardı, yakında onu ekranlarda bizi hipno terapi yoluyla sıkıntılarımızdan uzaklaştırmaya çalışırken göreceğiz. Gani Eser, o kadar çok alanda yer almış bir isim ki; hayat hikâyesi sayfalara sığmaz. Biz de ekran yolculuğu öncesi size onu kısaca tanıtmayı hedefledik. Söyleşi: DENİZ ÜLKÜTEKİN / Fotoğraf: ÖZLEM BODUR Kafası güzel kitap Bu kitap uyuşturucu kullananlar için diyebilir miyiz peki? Kafası güzel olanlar için diyelim. Normalde iki saatte okunacak bir kitap. Kimi dostlarımız var, kırk yıldır ot içer, alkolü bile yoktur. Ancak kanal aynı olunca daha ağırlarına geçebilme şanssızlığı oluyor. Çünkü hayatın boşluğu çok. Hele küçük kentte doğup, büyük metropole gelmişse bocalayabiliyor. Elazığ’dan Ankara’ya geldiğimde bunu ben de yaşamıştım. En sonunda “Yolunu iyi seç, saparsan, büyük ihtimalle sonun ölüm” diyorum. Doksanlar çok acayip yıllardı. Şu an uyuşturucular da değişti. Sanki çiçek çocuklar geri dönmüştü. Ancak kimyasal kullanıyorlardı. Ben de bu dönemi anlattım. Kitabın temasının uyuşturucu olmasının sebebi neydi? Bu aynı zamanda bir aşk kitabı. Bir gün biri çok güzel bir sigara sardı, böyle başladı. Sonra hayat girdi işin içine, o çocukların kafası hep çok güzeldi, alkolle de olabilirdi bu. Bundan sonra ise daha çok kişisel gelişim hakkında yazacağım. Hipnoterapi eğitimi aldım, enteresan bir şeydi. Kastamonu’daki bol zaman eşimin psikoloji eğitimi almasına, benim de sosyoloji ve psikoloji okumama sebep oldu. Çünkü hipnoterapi eğitimi için psikiyatri eğitimi almak gerekiyor. Yavaştan çocuklarla ilgilenmeye başladım, çünkü genel sorunları var. Odaklanamıyorlar, sınav korkuları var, ama bunları bir iki seansta hallediyoruz. Otorite kabul ettikleri yerler tarafından hırpalanmışlar. l G ani Eser’in hayat hikâyesi, yok hızlı ve bir o kadar da yoğun geçmiş. Kırklı yaşlarda olmasına karşın birkaç insan ömrüne sığdırabilecek işlere imza atmış. Biraz daldan dala konmuş ama hepsi de ilginç serüvenler. Hukuk alanında başlayan kariyeri, resim, seramik, deri işçiliği, esnaflık, eğlence sektörü, bankacılık, edebiyat ve psikoloji alanlarına taşınmış. Şu sıralar hipnoterapi ve benzer tekniklerle kişilerin çocukluktan edindikleri korkuları yenme üzerine çalışan ve ilk kitabı Keş’i çıkaran Gani Eser, eşi Gamze Eser’le kısa süre sonra +1 TV’de başlayacak programında çok görülmemiş bir yöntemle karşımızda olacak. Çok alanda faaliyet gösteriyorsunuz, ama hukuk kariyeriniz çok ilgi çekici. Nasıldı o günler? Hukuk Fakültesi’nde okurken, asıl önemli olan Milli Kütüphane’yi keşfetmemdi. Hazine bulmuş gibi oldum. Bölümün devam zorunluluğu yoktu, o yüzden, sınavdan sınava gidiyordum, aynı dönemde, altı ay “McDonald’s”da çalıştım. Kızılay’daki şubeyi biz açtık diyebilirim. Orada kalabalığı eritmeyle ilgili tüyolar öğrendim. Milli Kütüphane’nin de kantini vardır. Özellikle sınav dönemlerinde çok insan olur ve öğle aralarında yemeğe çok zaman ayırırlar. Kütüphanede kantinciye yardım etmeye başladım ve çalıştığım yerdeki tüyoları orada uygulamaya başladım. Kantinci, “Gel orada sana ne veriyorlarsa vereyim, burada çalış” dedi. Sonra üç katına anlaştık! Okul bitince nasıl bir yol çizdiniz? Avukatlık stajım bitmeden, ailemin baskısıyla hâkimlik sınavına girdim. Kazandım; sınav çözmeyi çok severim, zaten dördüncü üniversiteyi okumamın sebebi de o. Gençler nasıl bilgisayar oyunu oynuyorsa, benim oyunum da o. Neyse, mülakatta da kabul edildim, staj sonrası kurayı çektim, MardinDargeçit çıktı. 1994 terörün en yoğun olduğu dönemdi ve yüzün üzerinde otopsi yaptım. Parçalanmış, yanık cesetler, askerler... Çok fazla ölüm tehlikesi atlattım. İzne çıkmama da izin verilmiyordu, tek yolum vardı, askere gitmek. “Askere gtimek için izin istiyorum” yazınca reddedemediler. Askerlik bitince, göreve dönmedim. Resim yapıyordum zaten. Animasyon firmasına girdim ve altı ay çizgi film ressamlığı yaptım. Ancak iş başına para alıyorduk. Bir yandan da Karanfil Sokak’ta deri işlemeciliği öğrendim. Deri çakmak, cüzdan yapmaya başladım. Bir de soğuk seramik yapıyordum. Sokakta onları satarak karnımı doyuruyordum. Ümitköy’de bir bekâr evim vardı. Mutluydum, ama annem bir gün bir formla geldi... Banka sınavı, “hukukçular da girebiliyormuş, Karanfil Sokak’tan geçerken seni orada görmek hoşumuza gitmiyor” dedi. Bir daha Güneydoğu’ya dönemedim Denk geldiniz mi çok? Geliyorduk tabii.. Konuşuyorlardı, ama biraz garip bir ruh halleri vardı. Dedim ki, “Hadi gireyim, zaten hukukçunun ne işi var bankada. Almazlar”. Girdim sınava, geçtim, sonra mülakata çağırdılar. “Bize yaşamını anlat” dediler. Ben de, bu tip adamlar benim gibileri sevmez, diye düşünerek yaptığım her şeyi anlattım. Aklımda elenip, animasyona dönmek vardı. “Aradığımız adam sensin” dediler! Dört yıl müfettişlik yaptım. Çok tek düze bir iş. Dayanamadım istifa ettim, Silifke’de bir arkadaşım vardı, onun yanına gittim. İnşaat malzemesi dükkânı açtık. Bölge bayilikleri aldık, belediyelere parklar yapmaya başladık, ama ekonomik krizden sonra nakit akışları zorlanmaya başladı. Deniz kenarında 1500 kişilik bir eğlence merkezi yaptık. Eşim Gamze’yle de orada tanışıp üç ay sonra evlendik. Hemen çocuk yaptık. Savcılığa geri dönme hakkım vardı. Ancak Mardin’den başlamam gerekiyordu. Atladık arabaya, Urfa, Mardin, Midyat, derken, Gamze dedi ki, “Tamam ben anladım...” O zaman pusu saldırıları vardı. Dargeçit’te bir savcı da bir süre sonra öldürüldü. Sonra Kastamonu’dan avukatlık teklifi geldi. Eşim de çok girişken bir kadındır. İngiltere’de psikoloji eğitiminden vazgeçmişti. Kastamonu da küçük sakin bir şehir. Kurum avukatlığı da sakin bir iş. Gamze çocuğumuz Damla ile vakit geçiriyordu, ama bir yandan da sıkılıyordu. Toplu iş merkezinde üç katlı bir bina alıp, sanat merkezi yaptık. üstünde ART yazıyordu, insanlar gelmiyordu. Sonra üniversiteliler orayı keşfetti. Tiyatro oyunları yaptık, iki sergi açtım. Bir taraftan da yazı yazmak hep sürdürdüğüm bir işti. 2007’de Keş’i yazmaya başladım. İmleç Yayınları’ndan basmak istediler. Kabul ettim. Bu kitabı şundan yazdım. Hafif uyuşturucu kullanan gençlerin, kitap okumadığını fark ettim. Çünkü uyuşturucular biraz içe dönük malzemeler. l denizulk@gmail.com Ekran başında hipnoz Şimdi birikimlerinizi televizyona taşıyorsunuz. Neler yapacaksınız? Herkesin rahatlamaya ihtiyacı var. Mesela bir deniz kenarında yürümek, çiçeksiz bir ortamda kimsenin alerjik reaksiyon göstermeyeceği bir şeydir. Ya da izleyici öncesinde uyarılabilir. Çünkü hipnoz sırasında kişi zihninde yarattığı ortama, vücut da aynı tepkileri veriyor. Daha önceki denemelerimde, bireysel terapinin bir topluluğa da uygulanabildiğini gördüm. Peki televizyon başında bunu başarmak isteyenler nelere dikkat etmeli? Televizyonun sesini çok açmadan ve telefonlarını kapatarak, ailelerse hep beraber televziyon başına geçerek... “isteyenler gözü açık da seyredebilir, ama genelde insanlar gözü kapalı tercih eder” dediğimde zaten tık! diye gözler kapanıyor. İnatçılar belli, “...ve zeki insanlar buna daha kolay ulaşır” dediğimde, onlar da kapatır. Orada karşımda bir kişi varmış gibi davranmayı düşünüyorum. l SELÇUK EREZ Kedi yavrularını boyamak U yanınca önce saatine baktı, sonra soğuk kahvesini alıp bilgisayarının başına oturdu, epostalarına, ardından feysbukuna göz attı. Sekiz otuz olunca da Ceyda’yı aradı. Alo Ceydaaa, uyandın mı? Şimdi senin feysbukuna bakıyordum. Sabah sabah nerden buldun o boyanmış kedileri? Televizyonu açtım: Hep Kobani mobani, amaaan kaç gündür o iç kapatıcı şeyler. Bıktım, sıkıldım. Gönlümü şenlendirecek bir şey aradım; İtalyan lisesinden bir arkadaşım bu kediciklerin resimlerini forvet etmiş. Yavruları Rumların paskalya yumurtaları gibi ayrı ayrı renklere boyamış, bir sepete yan yana dizmişler. Ne şeker di mi? Kedi yavrusu boyamak iyi bir şey mi ki? Hayvana zarar vermez mi? Vermezmiş; organik boya kullanmışlar. Aynı boyayla civciv de boyayabilirmişsin. Bu fotoşop be! Valla değil. Bak bak, bir dakka önce salağın biri ne yazmış feysbukuma? Tayyip’in kedi kafalı karikatürünü mü anımsatmak istiyor muşum? 21 kişi daha başka şey bulmamış gibi bunu layk etmişler. Beş kişi de şer etmiş. Her şeyden politika çıkarmak adet oldu. İllaki birini eleştirecekler. Eleştirmek çok itici gelir bana insanları. Ben herkesi olduğu gibi kabul ederim. Zorla değiştirmeye çalışmam. Vay be! Metin Feyzioğlu gibi konuştun. O kim? Yargıçlar mı savcılar mı işte öyle bir şeyin başı... Hani onların yakışıklısı. Tamam şimdi hatırladım. Elif ya, bize ebola gelir mi? Bu da beni çok korkutuyor.   Pozitif düşünsen gelmez. Olumsuz şeyler düşünsen gelir. Sabahları meditasyon yap. Herkesin yüzü asıkken ben nasıl iyi şey düşünebilirim? Meditasyon yaparken IŞİD geliyor aklıma. Böyle bıçaklı adamlar sanki az sonra beni kesecekler. Rüyamda da hep Davutoğlu’nu görüyorum. Öyleyse durum ciddi; meditasyon yetmez; sana reiki yollamalıyım: Bütün sıkıntılı şeylerden kurtulursun! Çoluk çocuk caddede taş üstünde yatıp kalkan Suriyelilerden de kurtulur muyum? Başka sokaktan git işine. Bir de gece yatarken sarı kantaron çayı iç. Valla çok yaşa! Böyle her şeyi kendine sıkıntı etmeyeceksin. Gördüğün gibi tümünün çaresi var! l www.selcukerez.com İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer Yazıişleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi:?Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt /İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr / @cumdergi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle