22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 EYLÜL 2013 / SAYI 1432 7 Çocuklara hafıza tipine göre eğitim Çocuğunuz neden müziğe yatkın ya da niye matematikte bir türlü başarılı olamıyor, savaşların tarihlerini bir türlü ezberleyemezken, neden yabancı dili çabucak öğreniyor. Yanıtları hafıza temsil sisteminde saklı olabilir. Klinik psikolog Gülşah Şam Orhan çocuklara ilköğretimden itibaren hafıza tipine göre eğitim verilmesini öneriyor. Çocuğunuzun öğrenme kabiliyetini hangi şartların etkilediğini hiç düşündünüz mü? Ya da çocuğunuz bazı derslerde başarılı olurken, bazılarında neden başarısız? Hepla Akadmei Genel koordinatörü Klinik Psikolog Gülşah Şam Orhan’ın bu sorular için farklı bir çözüm önerisi var. Hafıza tipine göre eğitim. Çocuğun görsel işitsel ya da dokunsal hafıza tiplerinden hangisine yatkın olduğu sorusuyla başlayan bu yöntem eğitim hayatı ve kariyer planlaması açısından da oldukça ilgi çekici öneriler içeriyor. Öncelikle çocuklar hakkındaki bu çalışmanızın içeriğinden bahsedebilir misiniz? Çocuklar hangi hafıza tiplerine sahipler? Bunların belirlenmesi için ne gibi yöntemler kullanılmalı? Tespitler bilişsel hafıza alanında yapılan DENİZ calışmalar sonucunda ÜLKÜTEKİN ortaya çıkmış ve eğitim sistemlerine entegresi yurtdışında uzun süredir mevcuttur. Türkiye’de uygulamaya geçilmis bir yöntem değildir. Turkiye’de zeka ve hafıza sistemleri eğitim içeriklerine dahil edilmemiştir. Oysaki bilişsel gelişimde hafizanın önemi cok büyüktür. Çocuğun ögrenmeyi sağlayabilmesi için doğru kayıt yapması, doğru kayıt için ise bellekten bu bilgiyi çağırmasi gerekir. Bu bilgiyi çağırmanin yolu hafizanın kendi becerisine göre kayıt yapmasıdır. Bu da görsel bir insanda görsel yolla, işitselde işitsel, dokunsaldaysa dokunsal olablir. Bu sebeple öğrenci mutlak surette kendi hafıza temsil sistemine göre ögrenmelidir. Görseller görsel öğelerle, işitseller işitsel öğelerle dokunsallarsa dokunsal öğelerle öğrenmelidir. Hafıza temsil sistemi nedir? Nasıl eğitim hayatının içine dahil edilebilir? Hafıza temsil sistemi ancak psikometrik dediğimiz subjektif test metodlarıyla ölçülebilir. Bu testeleri öğrenciye uygulama hakkı psikologlara veya eğitim koçlarına aittir. Eğitim koçları bu uygulamayı yaptıktan sonra öğrenciye uygun geliştirilmiş öğrenme yöntemlerini öğretirler. Görsel çocuklar okulda daha çok grafiksel ve şekilsel anlamda kavrama sağlarlar. Bir tarih olayını madde madde ezberlemektense, mantık aramadan konuyla alakalı yaptıklari şifresel bir çizim bu olayın tüm detaylarını belleklerinden çağırmalarını sağlayarak sınavda ve sözlü sınavlarda rahatlıkla soruya cevap vermelerini sağlar. İşitsel ögrencilerse çalışırken eğitim koçlarının onlara öğreteceği yöntemlerle kendilerine konu bazlı çalışma verileri oluşturmalılar ve dinlenir bir pozisyonda bu verileri dinlemeliler. Dinlenmekteki kasıt çocuğun “alfa modu” dediğimiz bilinçalti seviyesine düşmesi amaçlı tavsiye ettiğimiz bir yöntemdir. Dokunsal öğrenciyse mutlak surette calışırken ayak enerjisini boşaltmaya yönelik birseyler yapmalı. Ayakta top çevirmeyi tavsiye ederiz. Çünkü dokunsal öğrenci kinestetik enerjisini boşaltmadan ders konsantrasyonu sağlayamaz. Yurt dışında pek çok ülkede görsel dokunsal ve işitsel sınıfları ayrıdır. Aynı sınıflarda bu öğrencilere ders vermek gelecekte bir ülke için iş gücü kaybıdır. Herkesin öğrenme tipine uygun eğitim modeli şarttir. Bakanlığın sınavları değistirmekten çok bu konuda bir girişimde bulunmasi lazım. Çocuklarda belirlenen hafıza tiplerine göre eğitimin başarı yüzdesi ne kadardır? Çocuklarda eğitim koçluğu kapsamında uyguladığımız bu yöntemde yüzde 90 başarı yakalamaktayız. Sistem, öğrenmeyi öğrettiği için öğrenci çalışmayı sevmeye başlamakta, öğrenme becerileri geliştikce de, gelen başarı arkasından özgüveni artırmaktadır. Öğrenci her şekilde birinci dönem düşük not aldığı dersi minimum iki puan ve üstü artırma şansına sahiptir. Annebabalar özellikle okul öncesi çağdaki çockularını yatkın oldukları hafıza ve buna paralel olarak meslek tipine göre yönlendirmek için ne gibi yöntemler kulanabilir? Eğitim hayatına yeni başlayacak çocukları olan aileler 66 aylık çocuklarının okula başlama kararını verdikten sonra ilk etapta çocuğun temsil sistemi, çoklu zeka kuramı ve yetenek tahlili gibi bir takım çalışmalarını yaptırmalılar ve en başından eğitim hayatını çocuğa zevkli hale getirebilmek ve doğru öğrenme yollarını anlatabilmek adına eğitim koçlarından destek almalılar. Eğer ailenin bu konuda maddi imkanı yoksa kendi çocuğunun eğitim koçu olmayı bilmeli ve mümkün oldukça bu konudaki kitap ve diğer yayınları takip etmelidir. l denizulk@gmail.com Görsele reklamcılık, işitsele avukatlık Çocuğunuzun hafıza tipini belirlemekle iş bitmiyor. Sonraki adım, çocuğunuzu hafıza tipine uygun ve başarılı olabileceği mesleğe yönlendirmek. Peki hangi hafıza tipi hangi mesleğe daha yatkın. İşte cevapları... Görsel Hafıza: Grafikerlik, reklamcılık, moda tasarımcılığı, yazılım mühendisliği. İşitsel hafıza: Avukatlık, öğretmenlik, halkla ilişkiler, radyoculuk, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler. Dokunsal hafıza: Tıp, diş hekimliği, aşçılık, çevre mühendisliği. l Olimpiyatlara Hayır Girişimi’nden rapor: Kentler Romanlardan ve yoksullardan temizleniyor Türkiye’nin 2020 Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmak için hükümet hummalı bir şekilde lobi çalışması yaparken olası bir başarısızlığın faturasını da Gezi direnişçilerine kesmenin yollarını arıyor. “Olimpiyatlara Hayır Girişimi” ise hazırladığı raporda olimpiyatların yapıldığı ülkeye bir hayır getirmediğini, olimpiyatların bir kenti abad yerine berbat ettiğini öne sürüyor. Girişim üyeleri, özellikle de kent yoksullarının olimpiyatlar bahane edilerek kent dışına sürülmesi nedeniyle karşı olduklarını dile getiriyorlar. İ stanbul, 2020 yaz olimpiyatları adaylarından. Olimpiyatlara ev sahipliği yapacak ülke 7 Eylül 2013 günü açıklanacak. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, geçen günlerde 20. Geleneksel Sancaktepe Yağlı Güreşleri’nde “vatandaşlardan aldıkları destekle siyasetin er meydanında nasıl ter döktüklerini” anlatırken TÜREY iyice coştu ve Gezi direnişçilerini kündeye getirmek amacıyla olsa gerek sözü KÖSE olimpiyatlara getiriverdi: “İstanbul’un bugüne kadar olimpiyatlara sahiplik yapmaması İstanbul’un değil, olimpiyatların eksikliği. Bakın, Gezi Parkı’nda eylem yapanlar, iki defa İstanbul’un adaylığını düşürmek için başvuru yaptılar ama başaramadılar. Eğer vermezlerse bu onların yüzünden olacak.” Bağış, sonraki günlerde de “Biz CHP ve onun gibi ‘geri zekâlı’ bazı çevrelerin bütün çarpıtma çabalarına rağmen Türkiye’yi karalama, Türkiye’nin uluslararası imajını zedeleme çabalarına rağmen olimpiyatların doğru kararı vererek 2020 yılında İstanbul’da gerçekleşeceğine yürekten inanıyoruz” benzeri hakaretlerle dolu açıklamalarını sürdürdü. Peki, İstanbul’da olimpiyat istemeyenler ne düşünüyor? Olimpiyatlara Hayır Girişimi’nin “mega etkinliklerin kirli, karanlık yüzü”nü anlattığı “Olimpiyatları neden istemiyoruz?” raporunda; daha önce olimpiyatların gerçekleştirildiği Barselona, Atlanta, Seul, Pekin, Yeni Delhi, Londra gibi kentlerde “Romanların, yoksulların zorla tahliye edildiği, sosyal temizlik yapıldığı” görüşüne yer veriliyor. Raporda “Alt gelir grupları ve emekçilerin mahallelerine yönelik zorla tahliyeler ve yıkımlar olimpiyatların kirli /karanlık yüzüdür” denilirken olimpiyatlara ev sahipliği yapan kentlerde kent yoksullarının nasıl tahliye edildiğine ilişkin örnekler veriliyor. Raporda, Roma’nın 2020 adaylık yarışından çekilme Londra 2012 nedeninin İtalya’ya getireceği mali yük olduğu ve Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik krizde Olimpiyat Oyunları’nın payının göz ardı edilemeyeceği ifade edilirken, şu görüşlere yer veriliyor: “İstanbul 2020’nin önerdiği 19.7 milyar dolarlık yatırım miktarının diğer adaylara göre Tokyo’nun 4, Madrid’in 10 katıdır. Rakamın yüksekliği ulusal ve küresel sermayenin iştahını kabarttığından, İstanbul’un adaylığındaki özel sektör desteğinin de önemli bir nedeni. Özel sektörün desteği 19.7 milyar dolarlık yatırım planının sadece 2.4 milyar dolaylık kısmından ibaret. Bu kadar büyük bir bütçeyi, kentin kamusal binaları başta olmak üzere yerleşik mahallerini yerlerinden etmeden sağlamlaştırmaya, kentin başta trafik ve altyapı gibi birçok aksaklığını gidermeye, depreme karşı binaları sağlamlaştırmaya kullanmak varken, kısa sürelik bir şov uğruna, milyarlarca doları kentin denizini, ormanını, kültür varlıklarını heba etmeye harcamak, hele ki deprem de eli kulağında beklemekteyse ne kadar mantıklıdır? TOKİ İstanbul’da 1000 konutluk bir yatırımı 28 milyon TL’ye mal ediyor, dolayısıyla, depreme dayanıksız 200 bin konut 5 milyar dolara mal edilebilir. Bu da olimpiyatlara yatırılacak paranın dörtte biri demektir. Tek başına bu rakam bile olimpiyatlara harcanacak milyarlarla İstanbul’un depreme karşı nasıl sağlamlaştırılabileceğinin yeterli kanıtıdır.” l Kent Hareketleri: İstanbul’u iyi ki sayın Bakan gibi sevmiyoruz! Taksim Dayanışması bileşenlerinden Kent Hareketleri, AB Bakanı Bağış’a “Dünyanın tüm demokratik ülkelerinde olduğu üzere, demokrasi 4 yılda bir sandığa gitmek değilse, iktidarların görüş, uygulama ve politikalarının eleştirilmesi de bunlara karşı çıkılması da demokratik bir haktır” diye tepki gösteriyor. Kent Hareketleri’nin açıklamasında şu değerlendirmelere yer verildi: “Her çeşit politik görüşten mahallelerimiz ağımız içindedir. İktidar ile muhalefet arasındaki olimpiyat tartışması bizim dışımızda olup bu zemine çekilmeyeceğimizi bildirmek isteriz. Kent Hareketleri’nin meramı mahallelerinde kalma hakkı olarak özetlenebilir. Olimpiyatlar, son 20 yıldır dünya üzerindeki örneklerinden net bir şekilde gördüğümüz üzere oyunlar bahanesiyle sermayeye inşaat alanları açarken yoksula, yoksula, mahalleye yıkım getirmekte, 10’a katlanan bütçelerle ülke bütçelerini zora sokmakta, ülkeleri borç bataklarına sürüklemekte ve tam da bu nedenlerden kentlerde isyanlara ve patlamalara neden olmaktadır. Yunanistan’ın bugünkü ekonomik sıkıntıları ve Atina’daki halk isyanlarının dibinde 10’a katlanan Atina 2004 Olimpiyat bütçesi yattığı gibi en son Brezilya’daki ayaklanmaların bir nedeni de yine olimpiyatlardır. Kent Hareketleri, ülkenin gelecekte başına gelebilecek sosyal ve ekonomik maliyetlere ve de sosyal patlamalara karşı uyarı yaparken, Sayın Bakan’ın iddialarının tam aksine, ülkenin geleceğini düşünmekte ve siyaseti sadece bugün olarak gören politikacıları ikaz etmeyi demokratik bir görev bilmektedir. 1453 İstanbul’un fethini ‘karanlıktan aydınlığa açılan kapı’ olarak tanımlayan Sayın Bağış, kent üzerindeki devasa projeler, çevre ve orman kıyımları, mahalle yıkımları sonucunda kentin 2053’e nasıl vasıl olacağını düşünmüş müdür? Fatih Sultan Mehmet’in Haliç’te 1455’te kurduğu tersaneyi, emanetini, AVM, butik otel, yat limanı, restoranlarla ranta açan projeyi, sadrazamların bostanlarına fıskiyeli havuzları, Sultanahmet Camii’nin ardındaki ucubeleri, bu kentin en kıymetlisi, yüzük taşı Süleymaniye’nin siluetine hançer gibi saplanan boynuzlu köprüyü düşünmekte midir? Bizler İstanbul’u ne iyi ki Sayın Bakan gibi sevmiyoruz!” l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle