02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1431 7 Vişnovka ınırdayız... “Rusya’da son durak!” diye sesleniyor arkadaşlar. İsteksizce toparlanıp vagondan iniyorum. Vaktimiz var. İstasyondan çıkıp yürümeye AYLİN başlıyorum. Tuhaf bir yer burası, ne köy ne ÖNEY TAN kasaba gibi... Dağınık birkaç ev, dışarıdan dükkân mı, resmi bina mı anlaşılamayan kopuk kopuk binalar. Bu garip yerleşim kafamdaki kopukluğa denk düşüyor. Novosibirsk’ten yola çıktığımızdan beri bu yolculuğa neden çıktığımın cevabını bulmaya çalışıyorum. Rus şehirleri bana uzak, Sibirya’nın gururu Irkutsk bile ruhuma seslenmiyor. Bulunduğumuz son durak Naushki ise kopukluğun son noktası gibi... Kafamda uçuşan düşünceleri toparlamaya çalışırken Irkutsk istasyonunda duyduğum hikâye zihnimden çıkmıyor. Gruptan bir arkadaş eski bir anısını anlatıyor: “Çok yalnız bir annekız komşumuz vardı” diyor.. “Meğerse kimseleri olmadığı için tren garına gider, peronda gidenlere el sallarlarmış. Onların bu hali bana çok dokunmuştu.” Anne kızın hüzünlü hikâyesi hafızamdan hiç çıkmayacak gibi beynime yerleşiyor. Umutlarına, hayata tutunmalarına hayran kalıyorum. Bir gün kendilerinin de gittiği hayalini kurduklarını düşünüyorum. Hayalleri gerçek olduğu zaman kalanlara el sallayacaklar. Birbirlerine bakıp gülümseyecekler, “Başardık işte gidiyoruz, bize de el sallayanlar var” diyecekler... Tante Rosel tam da aynısını yapabilirdi diye aklıma düşüyor.. Onu trende gidenlere neşeyle el sallarken hayal edebiliyorum. Bir keresinde kente gelen sirkin bir vagonunu satın aldığını duymuştuk. Zırdeli! Stuttgard Garı’nın ruhsuzluğunu hatırlıyorum, acaba bizim çatlak Rosel biriktirdiği paketleri bile açılmamış sonsuz sayıdaki hediyelikleri trenle gelen gidenlere vermek için mi alıp duruyordu? Tavana kadar açılmamış paketlerle yığılı çöpsalonunda şampanyalı çay saatimizi hatırlıyorum. Yarı sakat oğlu Peter o zaman yeni moda olan polaroid kamerayla sürekli fotoğraflarımızı çekiyor.. Kardeşim Sezin daha küçük, sessizce izliyor; Tante Rosa adıyla Türk edebiyat tarihine çizik atan bizim deli teyzemiz onu dehşete düşürmüş, hiç konuşmuyor.. Endişeli bir ifadesi var. Yıllar sonra tanıyamadığı teyzesi Sevgi’nin romanlarını okuyacak.. Onu andırırcasına, su gibi akarcasına güzel yazacak. Onunla aşık atarcasına hayata karşı kulaç atacak, zorlukları adeta paratöner gibi üstüne çekecek. Canına kastedercesine tek kişilik ordu gibi hayata karşı savaş açacak, birden çok cephede mücadele verecek.. Acaba onun esrikliğinde o günün payı var mı, acaba yazı yazma yetisini ilkokula bile gitmeden yaşadığı bu tuhaf hayat tanıklıklarından mı aldı? Annem, ben ve Sezin’in polaroid fotoğrafı kimde duruyor, yoksa atıldı gitti mi... bilmiyorum. Bulanık anılar birbirine karışıyor. Hafızamdaki küçük Sezin’in endişe dolu yüzünde birden kızım Ulya’nın Büyükada’da pusetten geriye Trene el sallamak S dönüp bakışını yakalıyorum.. ‘Orada mısınız, var mısınız, neredeyiz, nereye gidiyoruz’ ifadesi ile –‘iyiyiz, beraberiz ya, bir şey olmaz’ arası bir bakış... Ürperiyorum.. İçimden birşey olmaz, sen merak etme diyorum.. Kafamda anılar dalgınlıkla bakımsız parka dalıyorum. Ağaçların ardındaki yolda çiçekliçelenkli bir yürüyüş farkediyorum. Bir tören veya resmi geçit olmalı diye düşünürken birden arkası açık kamyonun arkasındaki tabutu farkediyorum. Tabut açık, elleri kavuşmuş yaşlı adamın yüzü görünüyor. Ağzı kilitli, morarmış dudakları gergin bir gülümsemeye hazır donmuş.. Cenazeyi uğurlamaya gelenlerin azlığı dikkatimi çekiyor. Arkada dik yürüyüşüyle arabadan ayrılmamaya çalışan ve gözlerini silen genç kadın kızı ya da torunu olmalı diye düşünüyorum. Cenaze uzaklaşırken birden bakkalvari bir yer görüyorum. Heyecanla içeri dalıyorum. Raflar itiş tıkış yiyecek içecek dolu. Tezgahtaki kızlar üç beş gence birşeyler satmakla meşgul. Kasveti uzaklaştırmakta, yemek konusuna dönmekte yarar var. Heyecanla vitrinlerin resmini çekmeye başlıyorum. Renkli kâğıtlara sarılı gofretler, Kederli annekız hikayesini dinlediğim İrkutsk’u en iyi anlatanların başında Çehov gelir. Çehov’un “Vişne Bahçesi” oyunu ise elden kayıp giden hayatla ilgilidir. Satılan aile mülkündeki vişne ağaçları kesilecektir ama kimse ailenin vişneli pay tarifini tam hatırlayamaz, son bir kez vişneleri toplayıp yapamaz. Mülk de gider, vişneler de.. Damakta son bir tat bile kalmaz.. 1 kg. vişne 1 şişe votka 23 çorba kaşığı şeker Vişneleri yıkayıp temiz bir mutfak bezi üstünde nemini alın. Saplarını ve çekirdeklerini ayıklamadan geniş bir turşu kavanozuna yerleştirin. Şekeri üstüne serpeleyin ve vişenelerin üsütünü geçene kadar votka ile doldurun. Votka artarsa için. İsterseniz biraz daha çok şeker koyabilirsiniz ama unutmayın likör değil vişneli votka yapıyorsunuz. Dilerseniz bir limonun kabuğu, bir çubuk tarçın, birkaç yıldız anason veya birkaç adet acı badem gibi takviyeler yapabilirsiniz ama vişnenin kendi tadı tek başına yeter. Kavanozun ağzını sıkıca kapatın güneşli bir pencere içinde bir süre unutun. Kar yağdığında Sibirya’yı düşünerek ufak buzlu kadehlerde servis yapın, içine de bir tane sapıyla vişne sallandırın l SITARSENTIR Misafir şair BAYAT Bu ne biçim hayat Dostluklar hep bayat Nefret sapasağlam Kin turp gibi Maşallah! Sevgi hem kör hem sakat İyinin yolu yokuş Kötüler takmış kanat ERHAN TIĞLI Dakkada bir Dünyada dakikada ortalama bir kişi 0.013 dolar kazanıyormuş! Götüüüürrrr!.. Lav sıtori kaç ŞİİR sonra seveceksin beni? Mehmet Tuncer Off the record Fare kafasında insan karaciğeri geliştirilmiş! Biz de fareyle kafa buluruz.. Kupkuru umutlar besleyip durmak YARIN TOKLUĞUNA yaşamaktır biraz da!.. İbrahim Ormancı Utandırma servisi çikolatalar, şekerler, konserveler, ucuz bisküviler, bol bol envai çeşit votka, buzdolabında sosisler, salamlar, kolbasa denilen sucuklar, derin dondurucuda Rus mantısı pelmeni paketleri.. Kurutulmuş, tütsülenmiş, salamuraya yatırılmış Baykal Gölü balıkları... Buzdolabını kameramla adeta tararken kovadaki mumyalaşmış balıkla göz göze geliyorum. Bana tabuttaki adamı hatırlatıyor. Fotoğraf çekmeyi bırakıp dışarı fırlıyorum. Biraz ötedeki binada bir hareket var. Arabalar gelmiş. Cenaze alayından simalar dikkatimi çekiyor. Cenaze yemeği için gelmiş olmalılar. Heyecanlanıyorum. Rusya’nın ücra bir köşesinde geleneksel bir cenaze yemeğine tanık olmak kaç yemek yazarına nasip olabilir? Yavaşça pencereye yanaşıyorum. Sofra yemekhane sadeliğinde. Konuşmuyorlar. Çukur tabaklardaki çorba mı, suluca bir yemek mi seçemiyorum. Hiç bizim deli dolu, gidenin arkasından nüktelerin yapıldığı gürültülü cenaze yemeklerimize benzemiyor. İçeri girsem belki beni buyur ederler. Rus misafirperverliği dillere destandır ama içimden gelmiyor. Kameramı bile kaldırıp pencereden içeri doğrultamıyorum. Hızla uzaklaşarak trene dönüyorum. Zihnime yer eden görüntü penceredeki sinek telinin ardından bulanık. Tıpkı yıllar öncesinin deli teyze anısı gibi. Rosel bize Stuttgart garında el sallıyor, görüntüsü giderek ufalıyor. Uzunca zaman ses çıkmadığında, Rosel’dan daha da çatlak oğlu Peter’ı aramıştık. Soğukça ‘Öldü o.’ demişti!... ‘Sie ist tot!’... işte bu kadar, haber bile vermemiş. Acaba cenaze yemeği nasıldı diye merak ediyorum. Bana anlamsız gelen Naushki birden anlamını buluyor. Bu sınır yerleşimi veda ile ilgili, kendi sınırlarında gezinenlerle ilgili... Trene el sallamak... İşte yapılması gereken bu! Hayat bir tren ve geçip gittikçe ona el sallamayı bilmek gerek. Trenimiz yola koyulduğunda geride kalanlara el sallıyorum: Yaşlı adama, Rosel’a ve son yirmi yılıma.. Votkadan bir fırt alıyorum. Tren kayıp gidiyor. Gelecek güzel! l Manavdan aldığınız domatesin bile içi dışı bir olmazsa, üzülüyorsunuz. Kemal Ateş Misafir çizer: AŞKIN AYRANCIOĞLU Artşop ‘Belirsiz ifadelerden kaçının’ Ç “Aranızda paylaşın.’’ ocuklar ve annebabalar aynı sözcüklere ‘’Kavga etmeden sırayla yapın. Bir sen, bir o.” oldukça farklı anlamlar yükleyebilirler. Örneğin “Gitme zamanı deyince hazır ol.” “Odanı topla” dediğinizde; siz “Oyuncaklarını “Gitme zamanı deyince ayakkabılarını ve paltonu topla, elbiselerini kaldır, yatağını düzelt” demek giyip arabaya binmeni istiyorum.” istersiniz, çocuğunuz ise “Her şeyi dolabın içine ya da “Yemeğini unutma!” yatağın altına tık” anlamını çıkarabilir. Özellikle küçük “Yemeğini hatırlıyorsun değil mi?” yaştaki çocuklarla konuşurken, belirsiz ifadelerden FİGEN “Daha kaç kere söylemem gerekiyor?’’ kaçınmak gerekir. Eleştirmek yerine çözüm önerisi ile ‘’Sana sadece bir kez söylemem yeterli olmalı’’ yaklaşma yolunu denemek de işbirliğinizi arttırır. ATALAY ‘’Bu kadar kaba olma!” Özel ALEV Anaokulu Rehberlik Servisi uzmanları, “Biliyorum, çok daha kibar olabilirsin ve senden annebabalara söylemek istediklerini daha net ifade bunu bekliyorum.” etmeleri için şu öönerilerde bulunuyorlar: “Çocuklar, bu ne gürültü!” Söylediğiniz: “Çocuklar, lütfen biraz daha sessiz oynayın.” Söylemek istediğiniz: “Beni hiç dinlemiyorsun!” ‘’Güzel dur, iyi davran.” “Beni dinlemeni umuyorum.” “Sandalyede sessizce oturur musun?” “Ne biçim davranmak o öyle, çok ayıp!” “Odanı temizle.” “Senden “Hayır, teşekkür ederim, başka istemiyorum.” demeni “Kitaplarını rafa, oyuncaklarını kutusuna, kıyafetlerini dolabına beklerdim.” l koy.” İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir Yerel süreli yayın / cumdergi@ cumhuriyet.com.tr C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle