Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1431 3 Bu hikâyeyi en iyi Deniz çekerdi “Köksüz’’ bir kaybın ardından yeniden aile olmayı başaramayan, gün geçtikçe kendini yok eden dört kişinin kaybolma hikâyesini anlatıyor. Başrol oyuncusu Ahu Türkpençe, yönetmen Deniz Akçay’ın yazdığı Feride karakterini severek oynadığını söylüyor. GÜLFEM GÜZEL yıkmak istiyor. Feride bu sorumluluk altında eziliyor. En büyük hayali özgürlük ve istemediği bu sorumluluktan kaçmak, ama savaşacak ve hakkını arayacak gücü olmadığından, hapishaneye benzettiği bu evden kaçmak için sevmediği bir adamla evleniyor. Bu hikayeyi en iyi Deniz Akçay çekerdi. Benim rolü kabul etmemek gibi bir durumum ise zaten yoktu. Yıllarca Deniz’e “hadi sinema!” diye baskı yaptıktan sonra yanında olmamam söz konusu bile değildi. Deniz ne yazarsa yazsın ben zaten onu desteklemek için filminde yer alacaktım. Köksüz benim için çok severek ve çok içten oynadığım bir film oldu. 70. Venedik Film Festivali’nde ilk yönetmenlik eserlerine verilen ‘’Geleceğin Aslanı’’ ödülü için Deniz Akçay adaylar arasında. Siz böyle bir şey bekliyor muydunuz? Neler hissettiniz? Köksüz’ün ilk film olarak çok güçlü olduğunu düşünüyorum, bu adaylık da haksız olmadığını gösteriyor. Umarım bundan sonraki filmleri de böyle bol bol festival gezer ve ödüller getirir. Peki bir Türk filminin aday olmasına ne dersiniz? Çok heyecan verici. Sonucu ne olursa olsun aday olmak bile bir ödül zaten. Umarım her sene daha çok Türk filmi ile Venedik’te oluruz. “Kaybedenler Kulübü’’ hafızalardan silinmeyen bir film oldu. Bu filmle ilgili nasıl yorumlar aldınız? Benim için ‘’Kaybedenler Kulübü’’nün yeri çok başkadır. Filmle ilgili tepkiler hep çok olumlu ve güzeldi, ama öyle olmasaydı bile ben yine gururla filmimizin arkasında dururdum. Hayatımın en özel setlerinden biri olmuştur. Başta Tolga Örnek olmak üzere tüm set ekibi ve oyuncu arkadaşlarımla yaşadığım deneyim bana inandığım değerlerin doğru olduğunu tekrar hatırlattı ve o dönemden beri de kalbimde hissetmediğim hiç bir işi kabul etmedim. Hep söylediğim gibi umarım tüm oyuncu arkadaşlarım Tolga Örnekle çalışma fırsatını elde eder. l 70 . Venedik Film Festivali’nde ‘’Geleceğin Aslanı’’ ödülüne adaylığıyla ‘’ Köksüz’’ adlı ilk uzun metrajlı filmin çeken Deniz Akçay’ın baş rol oyuncusu Ahu Türkpençe, Türkpençe, bu filmde oynamayı çok istemiş. Türkpençe, ‘’Köksüz’’ filmini çok içten oynadığını söylüyor. Filmin baş rol oyuncusu Ahu Türkpençe’yle sinema üzerine konuştuk. Elbette hayata dair sorularımız da vardı. Ancak o bunları yanıtlamak istemedi. “Sadece sinema olsun” dedi. Biz de onu kırmadık tabii. Köksüz’deki başarısından sonra hayatının büyük bölümünü sinemanın kaplayacağı belli zaten... Deniz Akçay’ı önceden tanıyordunuz. Onun için neler söylersiniz? Deniz kalemi sağlam bir yazar ve bu yüzden mutlaka sinema da yer alması gerekiyordu. Yıllarca “Hadi Deniz sinema filmi yaz” dediğimi bilirim. İyi ki sonunda “Köksüz”ü yazdı. Deniz’le gurur duyuyorum. “Köksüz’’ filminin kadrosuna nasıl dahil oldunuz? Dediğim gibi, Deniz’e çok inanıyordum ve “aklımda sinema için bir hikaye var” dediğinde çok heyecanlandım. Senaryoyu bitirip “hadi oku” diye önüme koyduğunda da daha okumadan özel bir şey olacağını biliyordum. Okuyunca da hemen “ ben varım” dedim. Daha işin en başında hikayeyi çok sevip,çok sahiplenip ekibe dahil olanlardanım. Filmde ‘canlandırdığınız Feride karakterini de bize anlatır mısınız? Feride evin en büyük çocuğu. Ailede yaşanan baba kaybı yüzünden anne evin tüm sorumluluğunu Feride’ye TEK BEKLENTİM ‘GERÇEKLİK’Tİ Deniz Akçay/Köksüz Filmi Yönetmeni ‘’Köksüz’’ ile ilk uzun metrajlı filmini çeken Deniz Akçay: ‘’Aklım hep sinemadaydı. Adım atma cesareti bulduğuma memnunum’’ diyor. “Köksüz’’ ilk yönetmenlik deneyiminiz, filmi çekerken beklentileriniz yada kaygılarınız neler oldu? İlk filmde insan ne bekleyeceğini önceden kestiremiyor. Filme başlamadan önce sıkı bir ön hazırlık dönemi geçirdik. Oyunları sahne sahne çalıştık. Oyuncular karakterleri, ben de neyi ne kadar bekleyeceğimi olabildiğince anladım. Kendimi güvende hissediyordum. Buna rağmen sete çıktığım ilk gün tüm o yaptığımız hazırlığın aslında bütünün küçük bir parçası olduğunu görüp telaşlandığımı hatırlıyorum. Hayattan daha afili bir şey anlatmanın bizim için mümkün olmadığını kabul ederek tasarladık sahneleri. Beklentim mümkün olduğunca gerçeklikti. 70. Venedik Film Festivali’nde ilk yönetmenlik eserlerine verilen ‘’Geleceğin Aslanı’’ ödülüne adaysınız. Adaylığı bekliyor muydunuz? Duyduğunuzda neler hissettiniz? Post prodüksiyon aşaması da bittikten sonra film artık benden çıktı ve kendi yolculuğuna başladı. Bundan sonra ben de o yolculuğun izleyicilerinden biriyim. Tuhaf bir şekilde dışarıda duyuyorum kendimi. Bir başkasının deneyimini izler gibiyim. İstanbul Film Festivali’nden başlayarak yaşadığım tüm heyecana rağmen bir yanım hep seyirci. Şimdi Venedik Film Festivali için de benzer bir ruh halindeyim. Heyecanlı bir katılımcı, meraklı bir seyirci. İlk kez uzun metrajlı film çektiniz. Filmin yönetmenliğini, senaristliğini aynı zamanda yapımcılığını da yapıyorsunuz. Bu sorumluluk size neler hissettirdi? Filmin yapımcılığını da yapmak gibi bir arzum yoktu fakat Kültür Bakanlığı’na ilk uzun metraj için başvurduğunuzda gerekliliklerden biri de yapımcılığını üstlenmeniz. Bu aşamada Esi Gülce, Marsel Kalvo ve Recep Aktürk’le birlikte elimizi taşın altına sokmasak, altından kolay kalkılabilir bir süreç değildi. Bunun dışında, gereğinden daha büyük bir sorumluluğa kalkışmadım. Çekirdek bir ekiple çalıştık ve sete çıkarken koşullarımı ekibe tüm açıklığıyla anlatarak desteklerini rica ettim. Zaten bütçemiz de başkasına elvermezdi fakat şimdi baktığımda bu haliyle kendimi daha güvende hissettiğimi anlıyorum. Minimal ve başarılı bir prodüksiyon tasarımı oldu. Baş rollerde Ahu Türkpençe, Mihriban Er, Lale Başar ve Savaş Alp Başar gibi isimlerle çalıştınız. Oyuncuların filme dahil olma sürecini anlatır mısınız? ‘Köksüz’ü yazmaya başladığımda, Feride henüz adı bile konmamış bir karakterken yüzü hep Ahu’nun yüzüydü. Bittiği zaman ilk okuyan, hayale ilk ortak olan o oldu. Bu karşılıklılık açısından şanslı sayıyorum kendimi. Yine sette beni zorlayacak sahnelerin odağı Gülten karakteri için Mihriban Er incelikli bir özveriyle destek oldu filme. İlk oyunculuk deneyiminin beşiğindeki ergen oğlumuza öyle zarafetiyle rehberlik etti ki, sette elim çok kolaylaştı. Diğer şansım Lale Başar ve Savaş Alp Başar’ın, filmin diğer iki majör karakterinin, anne Nurcan ve oğul İlker’in gerçek hayatta da anne oğul oluşuydu. Lale Abla ve Alp’le anlaştığımda, aile kafamda oturmuş oldu. Oyuncu seçiminde özellikle üzerinde durduğum nokta, ailenin organik bağına ters düşmeyecek kararlar vermekti. l SELÇUK EREZ Bizden icat çıkmazmış! Çevre Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Of’ta yaptığı bir konuşmada, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ve mucitler çıkaramadığını, bunu için gençlerini ara eleman olarak yetiştirmeye odaklanması gerektiğini söyledi: Bu ülke Müslüman bir ülke..Türkiye’nin bulunduğu coğrafya çok zor bir bölge..Türkiye’nin konumu itibariyle biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Bizden buluş yapan kimselerin çıkmadığı doğrudur ama bakanın yorumu yanlıştır. Bu konudaki kabızlık, dinden ya da coğrafyadan değil başka şeylerden kaynaklanır: 1258 de Bağdat’ın Moğollar tarafından alınmasından önceki 500 yıl boyunca İslam aleminde buluşlar ve bilimsel gelişmeler az değildi : Avrupa, Ortaçağ karanlığında sendelerken İslam dünyasında kütüphaneler açılıyor, Aristo ve diğer eski Yunan bilgelerinin yapıtları inceleniyordu.Trigonometri, cebir ve astronomi bu evrede, bu coğrafyada gelişti. İslam’ın Altın Devri olarak anılan çağı, sadece Moğol işgali nedeniyle sona erseydi, din kardeşlerimiz, bir süre sonra yeniden toparlanır , bilimde Batı dünyasının bu kadar gerisinde kalmazlardı. Bu güne kadar süren ve Çevre Bakanı’nın kaçınılmaz sandığı gerilik, bir ölçüde, o zamanlarda yaşamış Al Gazali (10561111) gibi başat ve etkisi yaygın İslam filozof ve dinbilimcilerinin, islam dinini, eski Yunan düşünürlerinin etkisinden arındırmak için gösterdikleri çabalardan kaynaklanır:Batı’da olduğu gibi, Aydınlanma’ya götüren düşüncelerin dinle bağdaştırılması yerine bunların kapı dışı edilmesi, geride kalışı sürekli kılmıştır. Başka nedenler de var. Örneğin, yaratıcı düşünce tarzını etkileyen etmenleri araştıranlar, çocukken baskıcı anne ve baba tutumunun , sonra, kafamızın tüm düşünce ve yeniliklere açık olmasını engelleyen dogmalarla yetiştirilmenin de yaratıcılığı engelleyen önemli nedenler olduğu sonucuna varmışlardır. Yaratıcılık her kişide doğuştan az yada çok bulunur ama biz aile içinde ve okullarda insanlarımızdaki yaratıcılığı törpüleyen bir ortam oluşturmayı sürdürürsek bu memleketin çocuklarının yeni bir şey bulma şansları işte böyle güdük kalır. İlk ve orta eğitime çağdışı düzenler getirip, üniversiteleri bile kuşa çevirir, bilimsel düşünce tarzıyla çelişen zırvalıkları, inancın doğru yolu olarak yutturmaya kalkar ve hatta sizden farklı düşünenleri en azından terorist ilan ederseniz kim ne icad eder bu ülkede ? Bütün bu gerçekleri kavramayarak, geri kalma nedenini çoğrafyanın ve Müslümanlığın kaçınılmaz sonucu ilan etmek, yaratıcılıkla bağdaşmayan terbiye, eğitim ve ortamın doğurduğu sonucun çok güzel bir örneğidir l www.selcukerez.com C M Y B