02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 25 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1431 GEZİ PARKI MODASI M odayı çevresinde yaşanan sosyal olaylardan, hareketlerden ve gelişmelerden ayrı düşümek imkansız. Modacı Türkü Şahin de bunun fazlasıyla farkında. Mute isimli 2014 SonbaharKış Koleksiyonu da direk olarak Gezi Parkı’na bir gönderme niteliğinde. Direniş sırasında pek kimsenin estetiğe özen göstermediğini, rahatlık ve korunmanın ön planda olduğunu düşünebilirsiniz, ama modanın kendine ilham kaynağı olarak neyi alacağını asla bilemezsiniz... Öncelikle oldukça sıradışı bir çalışma olduğunu söylemeliyim. Gezi Direnişi hayatın her alanında neredeyse kendi kültürünü yarattı. Yaşananlara moda açısından bakınca size ilham veren neydi? Yaşananlarla moda arasında bir bağlantı kurmak dediğiniz sebeplerden ötürü, yani Gezi olayları hayatın neredeyse her alanında etkisini gösterdiği için zaten hiç zor değil, ki tarih boyunca moda ve kostüm tasarımının en önemli hammaddeleri siyaset ve sosyoloji olmuştur. Napolyon’un Mısır Seferi sonrasında Doğu’ya duyulan ilginin artmasıyla Oryantalizm’in temelleri atılırken, Birinci Dünya Savaşı’nda DENİZ ilk kez cephede aktif bir şekilde yer ÜLKÜTEKİN alan kadının sosyal rolü erkeğinkine yaklaştıkça kadın önce korsesinden kurtuluyor, sonra da giydiği elbisenin bel hattı kaybolup kavisli beden yerini düz ve erkeksi bir forma bırakıyor. İki Dünya savaşı arasında kalan döneme baktığımızda Tutankamon’un mezarının keşfiyle birlikte Mısır ve Doğu’ya olan ilginin alevlenmesiyle Art Deco akımı doğarken, İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı fakirlik kumaşlardan eksiltiyor. O yüzden bu proje de toplumsal olayların modayı nasıl şekillendirdiğinin küçük bir ön çalışması, ya da denemesi olarak kabul edilebilir. Direniş sırasında göstericiler öncelikle fonksyonel giysileri tercih etti. Ancak tasarımlarınızdan anladığım kadarıyla işler organik bir şekilde kendi estetiğini ve modasını da yarattı. Bu süreci bir moda tasarımcısı gözüyle değerlendirebilir misiniz? Kesinlikle ilk olarak fonksiyonel giysiler giyilmekte olduğu doğru, yine de kendini koruma ve savunma temalarının rahatlığın önüne geçtiğini düşünüyorum. Buna ek olarak belki o gün tazyikli suya maruz kalacağını bilmeden kırmızı elbisesini giyip direnişe katılan Ceyda Sungur’un taşıdığı kıyafet çok şey ifade ediyor. O giysiyi giydiği sabah sorsanız, kırmızı elbisenin popülerliğini seksapeliyle ön planda olan kadın tipinden alıp bambaşka bir yere götüreceğini tahmin edebilir miydi? Sürece sebep olan olayların birikimiyle birlikte kırmızı elbiseli bir kadının Türkiye için ne tür anlamlar taşıdığının, kadının son zamanlarda içinde biriktirdiklerinin en tesadüfi ve en güzel örneklerinden biri oluverdi. Olaylar süresince karşımıza çıkan sloganların basılı olduğu tshirtlerin birçok yerde satışa sunulması da şaşırtıcı değil, çünkü mizah hepimizi şaşırtacak derecede önemli bir rol oynadı Gezi olayları süresince. l Modacı Türkü Şahin’in “Mute” isimli koleksiyonu, Gezi Parkı’nı modayla buluşturuyor. Direnişin vazgeçilmezleri, baretler, çelik yelekler, birer tasarım objesine dönüşüyor. Mute’u ve Gezi’den yansımalarını Türkü Şahin ve çalışmayı fotoğraflayan Mert Derman’la konuştuk. Kozmopolit tasarımlar Tasarımlarınız Gezi Direnişinin kozmopolit ve halkın her kesiminden katılımına da bir gönderme yapıyor anladığım kadarıyla, doğru mudur? Kesinlikle doğru. Baretler ve çelik yeleklerden esinlenerek tasarladığım renkli ve çiçekli parçaları kendini neye karşı savunmak isterse istesin, olayları herhangi bir taraftan ve kesimden yaşayan herkesin kendini içinde görebileceği aksesuarlar olarak kullanmayı tercih ettim ben. Halet Çambel yalısında yapılan çekimlerde iç mekanda bir karede Mert merdivenlerin başında duran modeli yukarıdan çekti. Modelin kafasında yine baret var. Komutanından emir bekleyen bir askeri çağrıştırıyor. Yine olaylara tanıklık eden, ve bir ideolojisi olan herkes dolaylı yoldan kendini bulabilir burada. Direniş sırasında kullanılan baret, maske gibi korumaya yönelik aksesuarları tasarımlarınıza nasıl dahil ettiniz. Maske süreç boyunca ortaya konan bir çok sanatsal çalışmada çok kullanıldı, ben özellikle maske kullanmamayı tercih ettim. Tasarımın genel döngüsüne baktığımızda da farklı çağrışımların bir noktayı işaret etmesi ya da küçük imalar, bariz bir anlatımdan daha etkili olur, çünkü aklı çalıştırır. Bisiklet kaskı olarak kullanılan bir başlık ve renkli, çiçekli cepleri olan aksesuarlarla çelik yelekleri andırmak bana daha üstü kapalı bir anlatım gibi göründü. Bir karede de gaz maskesi yerine baretin normalde çene altına gelen bölümüyle modelin ağzını kapadık örneğin. Bu da projenin ismi olan “Mute” yani dilsiz, sessiz kelimesine atıfta bulunuyor. l “O gün tazyikli suya maruz kalacağını bilmeden kırmızı elbisini giyen Ceyda Sungur, kırmızı elbisenin popülerliğini seksapeliyle ön planda olan kadın tipinden alıp bambaşka bir yere götüreceğini tahmin edebilir miydi” İsyan renklere yansıdı Direnişin yoğun olduğu günlerde insanlar sırf baret ya da maske taşıdığı için bile polis tarafından potansiyel suçlu olarak görülüyordu. Dolayısıyla Gezi ruhu moda açısından da bir aykırılık ve isyan içeriyor. İçermeye de devam edecek gibi. Sizin tasarımlarınızın da bu isyan ruhunu taşıdığını söyleyebilir miyiz? Çekimlere bakılırsa kesinlikle öyle oldu. Aslında tasarımlarımın ilk çıkış noktası penguendi. Bence olaylar süresince karşımıza çıkan en ince mizah unsurlarından biri penguenin sürecin ana sembollerinden biri haline gelmiş olması. Bu yüzden koleksiyonun temaya değinen ilk parçaları, koyu açık kontrastını yoğun bir şekilde kullandığım elbiselere eklenmiş sarı ve turuncu detaylar, ve yandaş basının süreç boyunca sergilemiş olduğu iktidarsız tutuma gönderme yapan kolevi kapalı palto oldu. Militer detaylar, büyük cepler, mermilik benzeri bir parçası olan elbiseyi ise sonradan koleksiyona ekledim. Çekimler sırasında Gezi sürecini daha net bir biçimde canlandırmak içinse çeşitli renklerde sis bombaları kullandık. Proje neden satışa sunulmuyor? Ben eğitmen tarafımla da bu mesleğin sadece işin içinde olanlar tarafından değil, herkesçe doğru tanınmasına uğraşıyorum. Bu projenin maddi bir kaygı gütmemesi, modanın içinde bulunduğumuz ekonomik sistem içinde yiten kimliğini gün yüzüne çıkarmakta belki bir anlam taşır diye umdum. Ayrıca Gezi olaylarının başlangıç noktası olarak gündeme gelen AVM konusunun, dolaylı yoldan kapitalizmin moda ile olan çarpık, ya da alanın derinliğini geride bırakan ilişkisini irdelemek istedim biraz. l MODELLERİ ÖZGÜR BIRAKTIK MERT DERMAN/Moda Fotoğrafçısı Gezi Direnişi sırasında ortaya yıllarca hafızalardan silinmeyecek kareler çıktı. Moda fotoğraflarını çekmeye başlamadan önce Gezi arşivlerini incelediniz mi? Size nasıl bir ilham verdiler? Gezi Parkı İstanbul’da yaşadığım süre içerisinde neredeyse her gün içinden geçtiğim bir park. Türkiye’de park kültürü olgusu yavaş şekillendiği için çok yeni bir kültür söz konusu. Dünya üzerindeki tüm parkların paylaştığı temel kural içinde her sosyal sınıftan insan barındırması. Bu nedenle sanatın ortaya çıkması kaçınılmazdı. Gezi direnişi sırasında bu durum tüm renkleriyle ortaya çıktı ve tek bir sınıfa değil tüm popülasyona hitap etti. Özellikle Türkiyede farklı popülasyonların birbirine karıştığı, fikirlerin özgürce dile getirildiği bir mekan yok. Gezi direnişi sırasında bu gerçekleşti ve ben dahil birçok insana ilham kaynağı oldu. Türkü Şahin’inkiler oldukça sıra dışı tasarımlar. Bu koleksiyona fotoğrafla bir şeyler katmak için siz ne tasarladınız? Çekim sırasında gezi atmosferini simgesel olarak temsil etmesi adına renkli duman kullandık. Yoğun duman nedeniyle her ne kadar zor anlar yaşamış olsak da istediğim sonucu elde ettim. Bunun yanı sıra ağız kısmı kapanabilen baretler ile güçlü portreler yarattık. Çekim mekanı olarak ünlü arkeolog Halet Çambel’in Arnavutköydeki tarihi yalısını kullandık. Özellikle bahçedeki tarihi doku projemiz ile birebir uyum sağladı. Çalışmanız, bilindik moda çekimlerinden ne gibi farklar içeriyor? Şu anda moda dergilerinde sıklıkla gördüğümüz doğal olmayan üzerinde çok çalışılmış karelerin dışında fotoğraflar çekmeye özen gösteriyorum. Yaptığım çekimlerde mümkün olduğunca profesyonel model kullanmaktan kaçınıyorum. Direktif verilmeden yakalanan portreler her zaman daha güçlü. Bence modellerin poz vermeyi bilmemesi büyük bir avantaj. Bu çekimde iki harika oyuncu ile çalıştım. Enginay Gültekin ve Leyla Yüngül. Modellerin bir oyuncu bir tiyatrocu gibi kendini, karakterini tanıması gerekiyor. Özgür bırakıldıklarında ortaya çıkan sonuç alışılmış çoğu şeye benzemiyor. Bu nedenle fotoğraflarım bilinen moda çekimleriyle karşılaştırıldığında daha sanatsal bir sonuca sahip oluyor ve belgesel niteliği taşıyor. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle